Home  |  Konuşmalar   |  Yasa dışı devletin ilanının kınandığı işgal karşıtı etkinlikte AKEL M.K. Genel Sekreteri Andros Kiprianu tarafından yapılan konuşma

Yasa dışı devletin ilanının kınandığı işgal karşıtı etkinlikte AKEL M.K. Genel Sekreteri Andros Kiprianu tarafından yapılan konuşma

 

Kıbrıs’ın yıkımını hedefleyen uğraşıyı destekleyerek, Rauf Denktaş’ın Ankara’nın emrini yerine getirip, yasa dışı devletin kuruluşunu ilan ettiği o günden bugüne tam otuz yıl geçti. Bu ilandan kısa bir süre sonra BM Güvenlik Konseyi’nde yaptığı konuşmada Denktaş “Allah’a şükür şimdi devletim var, ülkem var, halkım var” diyordu. Bu sözleriyle kendisinin ve Türkiye’nin daimi hedefinin yayılmacı emellerini dile getiriyordu. Bu emelleri gerçekleştirmek için büyük fırsatı kollayarak, adım, adım ilerlediler. Atilla’ya kapıları açan hain darbe onlara bu büyük fırsatı verdi.

Emperyalizmin 1974 Temmuzunda Kıbrıs aleyhine işlediği çifte cinayetin sonuçlarını kalıcılaştırma çabası çok zaman öncesinde başlatıldı. Kıbrıs’ın işgal altındaki bölgesinin Türkiye’ye “entegrasyonu” görevi o zamanlar Ankara’nın gözdesi olan Rauf Denktaş’a verildi. Kıbrıs sorununda durgunluk bahanesiyle Denktaş Kıbrıstürk toplumu içerisindeki her ilerici sesi susturmaya çalıştı. Planlarına karşı direnebilecek her gücü ezmeye çalıştı. Askeri düzenle tam koordinasyon içerisinde sözde “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”nin ilanı yönünde ilerledi.

BM Genel Kurulu’nun 1983 başında tüm işgal güçlerinin adadan çekilmesini talep ederek, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tam egemenliğini ilan ettiği kararı almasına rağmen, Ankara Birleşmiş Milletler’i tahrik edici bir şekilde görmezden gelerek, kendi hedeflerine ulaşma yönünde ilerledi. 15 Kasım 1983’ten kısa bir süre önce işgal güçleri işgal altındaki bölgelerin tüm iletişimini kesti. Denktaş 14 Kasım 1983 gecesi aldığı direktifler doğrultusunda hareket ederek, ertesi gün sözde “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”nin kurulduğunu ilan etti.

Bunun Kıbrıs ve Kıbrıs halkı aleyhine sonuçlarının bilincinde olan AKEL, Türkiye rejiminin bu bölücü hareketine karşı derhal tepki gösterdi. Türkiye’nin ve adadaki işbirlikçilerinin hedeflerinin önüne geçmek için halkı yurtsever eylem birliğine çağırdı. Bu bölücü hareketin hedefinin Kıbrıs’ın taksim edilmesi ve Kıbrıs’ı Amerikancı-NATO’cu emperyalizmin bir üssü haline getirmek için çifte Enosis çizgisinin ilerletilmesi olduğu açık bir şekilde görülüyordu.
Yasa dışı devletin ilanı tüm uluslararası camia tarafından mahkûm edildi. BM bu ilanın geri alınmasını istedi ve tüm üyelerini işgalci yapıyı tanımamaya çağırdı. Yasa dışı devleti sadece Türkiye’nin tanımasına rağmen, Kıbrıs sorununun çözümü, adanın kurtuluşu ve yeniden birleşmesi açısından durumun daha karmaşık bir hale geleceği belliydi.
Gerçekten de 1983’ten bugüne kadar yasa dışı devlet Kıbrıs sorununun çözümünün önünde en büyük engellerden birini teşkil etmektedir. Kıbrıslırum ve Kıbrıstürk ilerici güçler o zamandan itibaren işgalin boyunduruğuna eklenen yasa dışı devletin yükünden kurtulmak için mücadele ediyorlar.

Yasa dışı devletin kuruluşunun ilanıyla ortaya konulan bölücü hareketin ilerici Kıbrıslıtürkler tarafından kabul edilmediği bir gerçektir. Denktaş’ın, Cuntacı Türk generallerin baskılarının ve geçen bunca zamanın etkisiyle, kimilerinin yasa dışı devletin yapılarına maalesef “alışkanlık edindikleri” görülmektedir. Ama bu herkes için geçerli değildir. Önemli sayıda Kıbrıslıtürk, Türkiye’nin işgalinden kurtulmak için mücadele etmeye devam ediyorlar. Çünkü Türkiye’nin 40 bin askeriyle işgalci güç olarak, Kıbrıstürk toplumunun yaşamında oynadığı rolü görüyorlar. Adaya yasa dışı bir biçimde nüfus taşıyarak hem Kıbrısrum toplumunu, hem de Kıbrıstürk toplumunu yok etmekle tehdit eden, iki toplumu temel haklarından ve özgürlüklerinden mahrum tutuğunu herkes görüyor.

AKEL, Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin ortak mücadelesinde öncü ve tutarlı güçtü ve öyle olmaya devam ediyor. Bugünkü etkinlik vesilesiyle, dostluk elimizi Kıbrıstürk toplumunun ilerici güçlerine bir kez daha uzatıyoruz. İşgalin sonuçlarından halkımızın kurtulması ve yeniden birleşmesi için birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz. Türkiye liderliğinin hedefinin bu olmadığı açıkça bellidir.

Geçen yıl Sayın Erdoğan “Kıbrıs diye bir ülke yok” dedi. Bunun üzerine Kıbrıslı Türk Öğretmenler Sendikası Genel Sekreteri doğal olarak şu soruyu ona sordu: “Eğer Kıbrıs diye bir ülke yoksa ülkemizde ne işiniz var?”. Bu yıl Sayın Erdoğan aynı sözleri tekrarladı. Bu sefer de onun bu sözlerine atfen Yeni Düzen’in Kıbrıslıtürk bir köşe yazarı karakteristik olarak şunları yazdı: “Gayet de iyi biliyor Kıbrıs diye bir ülke olduğunu Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan… Kıbrıs diye bir ülke var’ dese… Sormazlar mı adama? Sormazlar mı, ‘o halde sen ne yapıyorsun orada?’ diye… ‘Kıbrıs diye bir ülkede, senin 40 bin askerinin ne işi var?’ diye… ‘Her köşede niye senin bayrağın dalgalanıyor?’ diye… ‘Senin memurların nasıl oluyor da ‘İstibdat Valileri’ gibi davranabiliyorlar orada?’ diye…‘Neden nüfus dengesi her geçen gün biraz daha senin lehine evriliyor?’ diye… Sormazlar mı adama? Sorarlar elbet.”

Sayın Erdoğan sadece “Kıbrıs’ta ne yaptığı” sorusuna yanıt verdi. Kısa bir süre önce, Türkiye’nin işgaline karşı Kıbrıslıtürklerin tepkileri yükseldiğinde şunları dedi: “‘Türkiye gitsin’ diyorlar… Sen kimsin? Benim orada askerlerim var, şehitlerim, gazilerim var, stratejik çıkarım var”. Anlaşılan o ki, Sayın Erdoğan Kıbrıs’ta neden bulunduğunu biliyor. Bunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Ayrıca anlaşılan o ki, Sayın Erdoğan bizim kim olduğumuzu da unutmuş. Ona hatırlatıyoruz: Biz, Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler, bir halkız. NATO emperyalizminin desteğiyle Türk ordularının istila etmesi için milliyetçilik ve şovenizmin hedefi olan Kıbrıs’ta, Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin ortak vatanında yaşama gereksinimini kanıyla ödeyen bir halkız. Nice Kıbrıslı nesillerin yetişmesi için Kıbrıs toprağını alın teriyle sulayan halkız. Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler olarak, kaybolan, öldürülen yurttaşlarımızın ardından sayılamayacak kadar çok sefer gözyaşlarını dökmüş olan bir halkız. Toplu mezarların üzerinde ağlamış olan bir halkız. Kıbrıslırumuyla, Kıbrıslıtürküyle, ortak vatanımızda işgalin, yabancı orduların, tel örgülerin varlığına karşı çıkan bir halkız.
Sayın Anastasiadis’in Cumhurbaşkanlığı’na seçilmesinin ardından Kıbrıs sorununun çözümü için çabaların yeniden ortaya konulması beklenmektedir. Cumhurbaşkanı Anastasiadis’in doğru çerçevede ortaya koyacağı çabaların tümünü AKEL olarak desteklemeye hazır olduğumuzu daha ilk andan itibaren dile getirdik. Çünkü biz, Kıbrıs sorununun çözümünü halkımızın doğduğu topraklarda yaşamda kalabilmesi meselesi olarak görüyoruz. Doğru çözüm halkımızın ortak geleceği için pek çok umut ve perspektif yaratacaktır.

Doğru çözüm AKEL için yaşam hedefiydi ve öyle olmaya da devam etmektedir. Çünkü tüm Kıbrıslılar ilerleme ve refahlarını sağlam temeller üzerinde sadece Kıbrıs sorununun çözümüyle inşa edebileceklerdir.

Bu nedenle, kimilerinin yakın geçmişte yaptıkları gibi muhalefet etme emellerine AKEL’in kendisini kaptırması söz konusu olamaz. Biz bu konuda tutarlı olmaya devam edeceğiz, çünkü bunun önemini çok iyi biliyoruz.

Bu, elbette ki Cumhurbaşkanı’nın ve hükümetinin her kararını, her yaptığını kabul edeceğimiz anlamına gelmez. Bilakis seçimlerin öncesinde Cumhurbaşkanı’nın taahhüt ettiği birlik ve kolektifliği koşullarının yaratılmasına izin vermeyen yanlış tutumların yol açacağı tehlikeler hakkında uyarılarda bulunmaya ve yapıcı eleştirilerimize devam edeceğiz. Bugüne kadar hükümetin ve Sayın Anastasiadis’in siyasi ve iletişimsel amaçlarına hizmet etmek için ne yazık ki bazı yanlış tutumların ortaya konulduğuna tanık olduk.

Bu işgal karşıtı etkinliğin kürsüsünden, siyasi partiler karşısında kolektiflik ve saygı ile hareket etmesi yönünde Cumhurbaşkanı’na bir kez daha çağrıda bulunuyoruz. Başta 2009 Eylül kararları olmak üzere, Ulusal Konseyin yıllardır var olan tezleri temelinde hareket etmesi için çağrıda bulunuyoruz. Kıbrıs sorununa adli, işler ve yaşayabilir bir çözüm için gerekli önkoşullar sadece bu şekilde yaratılabilecektir.

Kıbrıs sorununda çıkmazın devam etmesinin tek sorumlusunun, üzerinde anlaşmaya varılmış olan zeminin dışında olan ve konfederasyon çözümüne götüren tezlerde ısrar eden Türkiye’nin ve Kıbrıstürk toplumunun liderlikleri olduğu açıkça görülmektedir. Aynı esnada, bizim tarafımızda, bazı çevrelerin hükümet içerisindeki dengeleri ya da iletişimsel gereksinimleri karşılama hedefiyle ortaya koydukları tutumlar hiç yardımcı olmamakta, durumu daha zorlaştırmakta ve Türk tarafına uzlaşmaz tutumunu güçlendirmesinde bahaneler vermektedir. Hükümeti tehlikeli sonuçlara yol açacak tutumlardan kaçınmaya ve yıllardır var olan tezlerimizi tutarlılıkla savunmaya çağırıyoruz.

Uluslararası toplumda Kıbrıs sorununun çözümü çabalarında rol oynamak isteyen herkese sesleniyoruz: Sadece üzerinde anlaşmaya varılan çerçeveye saygı gösterdikleri ve Birleşmiş Milletler kararlarında belirtildiği gibi siyasi eşitlikli, iki bölgeli, iki toplumlu federasyona götürecek çözüm için çalıştıkları takdirde, desteğimiz yanlarında olacaktır. Çözüm tek egemenlikli, tek uluslararası kimlikli, tek vatandaşlıklı birleşik bir devlete götürmelidir. Kurumları, ekonomiyi ve ülkeyi yeniden birleştirmeli, halkımızın tümünün insan haklarını ve temel özgürlüklerini güvence altına almalıdır. Türkiye’nin siyasi yetkililerinin kamuoyu önünde yaptıkları açıklamalar temelinde bir çözümü hedefledikleri takdirde, bizi karşılarında bulacaklarını belirtiyoruz.

Bugünkü etkinlik vesilesiyle, ortak açıklama yapılması yönünde ortaya koyulan çabaya da değinmek istiyorum. Sayın Anastasiadis’in izlediği taktik yanlıştı. Bu, Türk tarafına diyalogda kabul edilemez taleplerde bulunma fırsatını verdi. Tartışmaların vardığı noktada ve Türk tarafının öne sürdüğü kabul edilemez tezlerin reddedildiği koşullarda, tezimiz, ortak açıklamada tek egemenliğin, tek uluslararası kimliğin ve tek vatandaşlığın net bir biçimde yer almasında ısrar etmek olmalıdır.

Kıbrıs’ın ve halkımızın en iyi geleceğe sahip olması için gerekli önkoşulları yaratmak için bir başlangıç yapabiliriz ve yapmalıyız. Büyük şair Thodosis Pieridis’in yazdığı gibi, “kavşak yok, tek yol var, otuz yıl değil, bin otuz yıl da olsa, bu yol var olacak”. Bu yol, ortak geleceğimizi birlikte üzerinde inşa edeceğimiz, bir uçtan bir uca özgür bir vatan için Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin ortak mücadelesinin yoludur!

18.11.2013

PREV

Avrupa Parlamentosu’nun Avrupa Birleşik Solu/Kuzey Yeşil Sol Grubu’nun gerçekleştirdiği “Gelişmelerin kavşağında Kıbrıs Sorunu” konulu etkinlikte AKEL M.K. Genel Sekreteri Andros Kiprianu tarafından yapılan konuşma

NEXT

Özker Özgür’ün Anısına Gerçekleştirilen Etkinlikte Kıbrıs Cumhuriyeti Eski Cumhurbaşkanı Sayın Dimitris Hristofyas Tarafından Yapılan Konuşma