Home  |  Konuşmalar   |  Özker Özgür’ün Anısına Gerçekleştirilen Etkinlikte Kıbrıs Cumhuriyeti Eski Cumhurbaşkanı Sayın Dimitris Hristofyas Tarafından Yapılan Konuşma

Özker Özgür’ün Anısına Gerçekleştirilen Etkinlikte Kıbrıs Cumhuriyeti Eski Cumhurbaşkanı Sayın Dimitris Hristofyas Tarafından Yapılan Konuşma

 

Yurdumuzun yabancı bağımlılıklardan, yabancı askeri güçlerin varlığından kurtulması ve gerçek bağımsızlığın, barışın, sosyal adaletin ve sosyalizmin Kıbrıs’ı için mücadelede yoldaşımız, dostumuz, ortak mücadele arkadaşımız Özker Özgür’ün anısına gerçekleştirilen bu etkinliğe katılmam ve burada konuşmam için yaptıkları davetten dolayı Özker Özgür Vakfı Başkanı dost Birikim’e ve Vakıf Yönetim Kurulu üyelerine yürekten teşekkür ederim.

Özker’le mutlulukları, acıları, vizyonları paylaştık. Özker’le çok kez konuştum ve aynı zamanda çeşitli vesilelerle Özker hakkında da çok kez konuştum. Yurdumuzun aleyhine emperyalizmin komplolarını, Cunta’nın ve EOKA B’nin faşist darbesini, Türkiye’nin istila ve işgalini teşhir ettiğimiz yeniden yakınlaşma etkinliklerinde birlikte konuşmalar yaptık. Barışın ve sosyal adaletin ateşli bir savunucusu olan bu Kıbrıslı yurtsever ve devrimci hakkında konuşurken, daha önce söylemiş olduklarımı tekrarlamam ihtimali olduğu için, bana verilen bu kısa süre içerisinde, daha çok görüşmelerimizde, konuşmalarımızda, ortak mücadele saflarında edindiğim şahsi tecrübelerimle sınırlı kalacağım.

Biraz önce çok kısaca ifade ettiğim gibi, Özker, sosyal kökeninden dolayı, her şeyden önce devrimci ve hümanist bir insandı. Baf’ın Vretça köyünde yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Özker, sömürgeci boyunduruğun yol açtığı sosyal adaletsizliği, haklarından mahrum olmayı ve iki toplumun milliyetçi ve şoven güçleri arasında emperyalizmin körüklediği çatışmaların sonuçlarını bizzat yaşadı.

İngiliz Okulu’nu ve Öğretmen Koleji’ni bitirdikten sonra öğrenimine Ankara’da devam etti. Eğitim Enstitüsü’nden mezun olmasının ardından İskoçya’da eğitimini sürdürdü. Orta eğitimde İngilizce öğretmenliği yaptı. Kendisinin de ifade ettiği gibi, öğrencilerle ilişkisi aracılığıyla, günlük yaşamın sorunlarıyla, yoksullukla, sömürü ve baskıyla boğuşan öğrenci ailelerinin sorunlarıyla yakın temas içerisinde oldu. Yaşam mücadelesi içerisinde kendisini Marksist dünya görüşünü tanımaya ve incelemeye götüren sınıf bilincini edindi.

Bu dünya görüşünden hareket ederek, istisnasız tüm Kıbrıslıların mücadelesini antiemperyalist olarak niteledi ve konuştukları dilden, inandıkları dinden ve aralarındaki farklılıklardan bağımsız olarak, işçi sınıfını birleşik bir güç ve işçi sınıfı partisini bütün Kıbrıslıların partisi olarak gördü. İşçilerin, çiftçilerin, çalışanların tümünün sömürüye maruz kaldıkları, sosyal adaletsizliğin kurbanları oldukları ve bunun için de işçi sınıfının öncü gücü, partisi içerisinde yerleri olduğu görüşünü savundu.

Özker yabancı müdahalelerin, Türk işgal ordularının, yerleşiklerin ve genel olarak yabancı askeri güçlerin adadaki varlıklarının sonucu olarak, adadaki bölünmenin yol açtığı kendine özgü koşullar nedeniyle Kıbrıstürk toplumunda Sol’un partisinin oluşturulmasının bir gereklilik olduğu konusunda netti.

Özker Kıbrıstürk toplumunun Sol güçleri tarafından onurlandırıldı ve 1976’dan 1996’ya kadar Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin Başkanı oldu. Tüm bu yıllar boyunca gerek sendikacı, gerekse siyasi lider olarak, yeniden birleşme mücadelesindeki tutarlılığıyla ve hangi toplumdan olduğundan bağımsız bir şekilde halktan, sıradan insana duyduğu sevgiyle seçkin bir şahsiyet olan Özker’i iki toplumun yeniden yakınlaşması hareketinin önemli bir öncüsü olarak niteleyebiliriz.

Bu hareketin kökleri yurt dışında gerçekleştirilen çeşitli görüşmelere kadar gitmektedir. İlerici güçlerin çabalarıyla adım, adım gelişerek, kitleselleşen bu hareket, zaman içerisinde partilerin dışında gençlik örgütlerini, sendikal örgütleri, kadın örgütlenmelerini ve çeşitli sivil toplum örgütlerini de kucakladı.

İki toplumun siyasal partilerinin 1989 Mayısında Çekoslovakya’nın başkenti Prag’da gerçekleştirdikleri buluşma önemli bir adımı teşkil etti. Bu buluşma için inisiyatifi Çekoslovakya Komünist Partisi ve bu ülkenin Ulusal Cephesi almıştı. Bu buluşmaya Kıbrısrum toplumundan AKEL, DİSİ, DİKO, EDEK ve Liberaller Partisi, Kıbrıstürk toplumundan Cumhuriyetçi Türk Partisi, Toplumcu Kurtuluş Partisi, Demokratik Halk Partisi katıldılar. Bu buluşma tarihsel bir öneme sahipti, çünkü tarafların birbirlerinin endişelerini anlamaları için yapılan görüşmenin dışında, bundan sonrasında bu buluşmaların, başlangıçta Çekoslovakya, daha sonrasında da Slovakya’nın himayesinde, iki toplumdan da siyasal partilerin genişletilmiş katılımıyla Kıbrıs’ta Lidra Palas’ta yapılmasına karar verildi ve bu buluşmalar bugüne kadar devam etmektedir.

Çok iyi hatırlıyorum, Prag’daki buluşmanın aralarında ikili temaslarda bulunma olanağımız oldu. Özker’le hem Kıbrıs sorununun çeşitli yanları, hem de ortak felsefi anlayışımız, yani ideolojimiz hakkında derinlemesine görüş alış verişinde bulunduk. Her konuda hemen hemfikir olduk demeyeceğim. Örneğin gerek uluslararası hukuk, gerekse dünya görüşümüz temelinde kendi kaderini tayin hakkının ayrı ayrı toplumlara değil, halklara ait olduğu sonucuna varana kadar kendi kaderini tayin hakkı konusundaki tartışmalarımıza burada, Kıbrıs’ta da devam ettik.

1960’ta bağımsızlığın kazanılmasıyla, ortak devletin, ortaklık devletinin yaratılmasıyla Kıbrıs halkının bütününün kendi kaderini tayin hakkını kullandığı ortak sonucuna vardık.

Kendi kaderini tayin hakkının ister Kıbrısrum, ister Kıbrıstürk toplumu tarafından tekrar gündeme getirilmesinin ciddi bir yanlış olduğunu ve ortak davamıza zarar verdiğini bu akşam burada vurgulamak istiyorum. İşgalden ve yabancı bağımlılıkların tümünden kurtulmak hedefimiz olmaya devam etmelidir. Hedefimiz, BM kararlarında belirtildiği şekilde siyasi eşitlikli, iki bölgeli iki toplumlu bir federasyon çözümü çerçevesinde Kıbrıs’ımızın yeniden birleşmesi olmaya devam etmelidir. Bu çözüm için 2008-2010 arasında önemli görüş birliklerine ulaştık. O dönemde Kıbrıs sorununun çözüm zeminini belirledik ve BM Güvenlik Konseyi tarafından da bu benimsendi. Bu, Birleşmiş Milletler kararlarında belirtildiği şekilde siyasi eşitliğin ve tek egemenliğin, tek uluslararası kimliğin ve tek vatandaşlığın olacağı iki bölgeli iki toplumlu bir federasyon çözümüdür.

Taraflar arasında sağlanan görüş birlikleri silinerek, Kıbrıs sorununun çözüm zeminine ilişkin konuların tekrar gündeme getirilip yeniden tartışılmasını önemli bir hata olarak görüyorum. Mütevazı kanaatimce, böylesi bir gelişme geriye gidişe ve zaman kaybına yol açacak, sorunun çözümü ve yurdumuzun yeniden birleşmesi yönündeki çabalara zarar verecektir.

 

Sevgili dostlar,

Yeniden birleşme için mücadele eden binlerce Kıbrıslırumun ve Kıbrıslıtürkün bir araya geldikleri ve Özker’in, CTP ve AKEL’in, PEO’nun, DEV-İŞ’in ve ilerici öğretmen örgütlerinin öncü ve belirleyici rol oynadıkları etkinlikleri anımsıyorum.

Özker’in yaşama gözlerini kapamasından kısa bir süre önce, 2005 Temmuzunda, Lefkoşa’daki Uluslararası Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen duygulandırıcı bir etkinlikte, AKEL, Özker Özgür’ün Kıbrıs’a, sıradan insanlara ve özellikle Sol’a sunduğu çok değerli hizmet ve katkıları takdir ederek, onu partinin 80. Yıl Madalyası’yla onurlandırdı. Onu “Sadece senin adına değil, aynı zamanda Ahmet Sadi, Fazıl Önder, Ahmet Yahya, Hasan Ali, Ahmet İbrahim, Arif Hulusi, Ayhan Hikmet, Ahmet Gürkan, Derviş Ali Kavazoğlu, Kutlu Adalı ve ortak vatanımızın davası uğruna canlarını veren, isimleri bilinen ve bilinmeyen nice Kıbrıslıtürk yurtsever adına” bu madalyayı almaya çağırdım ve KKP-AKEL’in 80. Yıl Madalyası’nı Özker’e takma onurunu yaşadım.

 

Sevgili dostlar,

Özker Özgür çok boyutlu faaliyetleriyle, duyarlılığıyla, insancıllığıyla, insana olan sevgisiyle çok değerli bir unvanı, toplumun ona duyduğu saygıyı ifade eden Hoca unvanını kazandı. Bu akşam burada birlikte andığımız bu değerli insanın adının, ortak vatanımızın tarihinin altın sayfalarına asla silinmeyecek bir şekilde yazılacağını vurgulamak istiyorum.

Bu vesileyle, Özker’le acıları, mutlulukları, zor günleri ve maceraları paylaşan ve kendisini erken yitirdiğimiz eşi Zehra’yı saygıyla anmak istiyorum.

Onları daima saygıyla anacağız.

Birikim’e ve kardeşleri Münevver ile Elmasiye’ye, Özker ve Zehra’nın torunlarına en iyi dileklerimi sunuyorum ve onları babalarının vasiyetini yaşama geçirmeye teşvik ediyorum.

Beni dinlediğiniz için hepinize yürekten teşekkür ederim.

PREV

Yasa dışı devletin ilanının kınandığı işgal karşıtı etkinlikte AKEL M.K. Genel Sekreteri Andros Kiprianu tarafından yapılan konuşma

NEXT

Kıbrıs sorunu hakkında İstanbul Kültür Üniversitesi Araştırma Merkezi’nde AKEL M.K. Genel Sekreteri Andros Kiprianu tarafından yapılan konuşma