Home  |  20. Kongre (2005)
  • Kıbrıs Halkına Duyuru
  • Kıbrıslıtürklere Mesaj
  • Bütün Dünyadaki Sol Partilere ve İlerici Hareketlere Mesaj
  • AKEL Merkez Komitesi’nin 20. Kongre Tezleri
  • Siyasi Karar

 

 

 

Kıbrıs Halkına Duyuru

24-27 Kasım 2005 tarihleri arasında Lefkoşa’da gerçekleştirilen AKEL 20. Kongresi bütün Kıbrıs halkına mücadele selamlarını göndermektedir.

  1. Kongre, KKP-AKEL’in yaşam ve eyleminin 80. yılını gururla kutladığı bir dönemde gerçekleştirildi. Bu yıldönümü, Kıbrıs halkının özgürlük, demokrasi ve toplumsal ilerleme mücadelelerine silinmez bir biçimde damgasını vurmuş olan partimiz ve ülkemiz işçi hareketi için onur ve sorumluluk duygularıyla dolu bir yıldönümüdür.
  • Kongre, hukuka ve uluslararası yasalara ters, somut emperyalist çıkarlara hizmet eden “Yeni Dünya Düzeni”ne kesin bir şekilde karşı olduğunu ifade etmektedir.
  • Kongre, sermaye ve çok uluslu şirketlerin çıkarları lehine gerçekleştirilen, eşitsizlikleri şiddetlendiren, çalışanlara karşı tutum ve uygulamalar içerisinde olan, dünyanın dev bölgelerini yoksulluk ve sefalete mahkûm eden neoliberal küreselleşmeye karşı çıkmaktadır.
  • Kongre, Kıbrıs sorununda işler, kalıcı bir çözüme kısa sürede ulaşılmasında katalizör rolü oynayacağı beklentisiyle bağlantılı hale gelmiş olan Kıbrıs’ın AB’ye tam üyeliğini, Kıbrıs halkının önemli bir hedefine ulaşması olarak görmektedir.
  • AB’ye giriş, Kıbrıs sorunu ile ilgili olarak daha önce görülmemiş derecede hareketliliğin doğmasına katkıda bulunmasına rağmen, çözümün içeriği ile ilgili olumlu sonuçları bugüne kadar getirmediği görülmektedir.
  • Kongre hem AB’ye tam üyeliğin, hem de Türkiye’nin AB sürecinin değerlendirilmesi için Kıbrıs hükümeti tarafından ortaya konulan tutumları olumlu olarak değerlendirmektedir. Ortaya çıkan dinamizm Kıbrıs’ın yeniden birleşme mücadelesinde katalizör rol oynamalıdır. Kongre, bu çabanın sabırla, kolektif bir anlayışla ve kararlılıkla sürdürülmesi gerektiği görüşündedir.
  • Kongre, maalesef Kıbrıstürk liderliğinin de izlediği ve Kıbrıs sorununun sürmesinin ana kaynağı olan Türkiye’nin uzlaşmaz tutumunun devam ettiğine işaret etmektedir. Bu tutuma, Amerikalıların, İngilizlerin ve onların başka müttefiklerinin de izlediği Türkiye’yi yatıştırma politikası tarafından zemin yaratılmaktadır.
  • Kongre, 2004 Nisan referandumunda Kıbrıs halkının çözüme değil; somut plana ve özellikle de bu planın olumsuz yanlarına “HAYIR” dediği görüşündedir.
  • Kongre, devletin birliğini güvence altına alan; insan haklarına saygılı olan ve Kıbrıs’ı yabancı orduların mevcudiyetinden ve garantör güçlerin vasiliğinden kurtaran, iki toplumlu, iki bölgeli federasyon çözümüne partinin istikrarlı bir biçimde bağlılığını ifade etmektedir.
  • Kongre, Kıbrıs sorununun çözümü için diyaloğun mümkün olduğunca en kısa süre içerisinde başlaması gerektiği görüşündedir. Diyaloğun zemini BM Genel Sekreteri’nin Planı olacaktır, ancak çözümün sağlanması için, planın Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk, bütün Kıbrıs halkı tarafından kabul edilebilecek hale gelmesini sağlayacak özlü değişiklikler yapılması gereklidir. Üzerinde anlaşmaya varılan, karşılıklı olarak kabul edilen çözüme ulaşmak için, boğucu takvimler ve hakemlikler olmaksızın yeni inisiyatifin iyi hazırlanması gereklidir. Değişiklikler, Plan’ın felsefesini değiştirmeyecektir ve Kıbrıslıtürk yurttaşlarımızın haklarını sınırlamayacaktır. Bu değişiklikler, yabancılara değil; Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk, Kıbrıslılara hizmet eden bir çözümün sağlanmasını hedefleyecektir.
  • Kongre, Kıbrıstürk liderliğindeki değişimden ve Rauf Denktaş’ın uzaklaştırılmasından duyulan memnuniyeti ifade etmektedir. Aynı zamanda da yeni Kıbrıstürk liderliğinin farklı üslubuna rağmen, tezleri ve politikası ile Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk, Kıbrıs halkının beklentilerini bugüne kadar haklı çıkarmamasından duyulan hayal kırıklığını dile getirmektedir.
  • Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi için yeniden yakınlaşma ve ortak eylem politikasında, Kıbrıs’ın ortak barışçıl geleceği için ilerici Kıbrıslıtürk partilerle görüşme-anlaşma politikasında AKEL’in ısrarlı tutumunu beyan etmektedir. Yeniden yakınlaşma, AKEL için 80 yıllık tarihinin eskimeyen politikasının bir parçasıdır. Sosyal ve sınıfsal içeriğe sahiptir ve yabancıların yeni bir şey gibi getirdikleri psikolojik atmosfer yaratma teorileriyle bağlantısı yoktur.
  • Kongre, hükümet değişikliğine yol açan son başkanlık seçimlerinde ilerici güçlerin sağladığı büyük başarıyı selamlamaktadır. Değişim, geçen kongrenin koyduğu temel siyasi hedefti ve bu yaşama geçirildi.
  • Kongre, AKEL’in de doğrudan katılımı ile yeni hükümetin, iç idare konularında, demokratik kurumların güçlendirilmesini; layık olanların hak ettikleri yerlere gelmeleri yönündeki adalet anlayışını; ahlaklı idareyi ve sosyal hassasiyetleri esas alan farklı bir perspektifin örneklerini sunduğu saptamasını yapmaktadır.
  • AKEL, iç idarenin çeşitli alanlarındaki belirgin olumlu adımlarına rağmen, hükümetin seçim öncesi ilan ettiği programı daha hızlı bir ritimle yaşama geçirmesini beklemekte ve talep etmektedir; bu programın bütün hususlarının uygulanması için mücadeleyi sürdüreceği taahhüdünü beyan etmektedir.
  • Bugün Avrupa Birliği içerisinde egemen olan güçlerin çalışanların aleyhine neoliberal ekonomik ve sosyal tercihleri öne çıkardıklarını da göz önüne alarak, AB’ye girişin, çalışanların ve genel olarak halk katmanlarının haklarının korunması ve genişletilmesi için ilerici halk hareketine yeni mücadele alanları yarattığı görüşündedir. Tekellerin değil, halkların Avrupa’sını amaç edinen ve içerisinde AKEL’in de yer aldığı Birleşik Sol Grup çerçevesinde, AKEL’in Avrupa Parlamentosu’ndaki faaliyeti de bu yöndedir.
  • Sermayenin çalışma ilişkilerini düzensizleştirme ve emekçilerin haklarını sınırlama girişimine karşı, çalışanların yaşam ve çalışma koşullarının daha da iyileştirilmesi mücadelesinde sınıf sendikacılığı hareketi ile dayanışma içerisindedir.
  • Çiftçilerin, küçük sanayicilerin, zanaatkârların, dükkân sahiplerinin, büyük sermayenin baskısını hisseden küçük ve orta girişimcilerin, halkın bütün toplumsal kesimlerinin haklı taleplerini desteklemektedir.
  • Toplum içerisinde daha önemli bir rol alabilme ve karşı karşıya oldukları sorunların çözümü için mücadelelerinde kadınları ve gençleri desteklemektedir.
  • Göçmenleri, kayıpların yakınlarını ve mağdur olanları desteklemektedir.
  • Ülkemizde yaşayan ve çalışan yabancılarla sınıfsal dayanışmasını ifade etmekte, onların yasal haklarını savunmakta ve onlara karşı her türden ayrımcılığı mahkûm etmektedir. Her türden ırkçılık ve yabancı düşmanlığına karşı mücadele etmektedir.

Yurttaşlar,

Halkımızın mücadelesinin içerisinde bulunduğu kritik aşamayı ve “Yeni Dünya Düzeni”ne hizmet eden çevrelerin yaptıklarının yanı sıra, olumlu gelişmeler için bugün ortaya çıkan olanakları da göz önüne alarak,

  • Değişim hedefinin tamamen yaşama geçirilmesi için, Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi için, 21. yüzyılın gereklerine uygun olarak toplumun demokratik çağdaşlaşması için, Kıbrıs halkını geniş demokratik birliğe çağırmaktadır.
  • İktidar koalisyonunda yer alan diğer siyasal partilerle eşitlik ve işbirliği temelinde Cumhurbaşkanı Papadopulos’u ve hükümeti desteklemekte; hükümeti seçen koalisyonun içerisindeki en büyük siyasal güç olarak kendisine denk düşen rolü talep etmeye ve yerine getirmeye devam etmektedir.
  • AKEL, barış içinde, yeniden birleşmiş, Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk-Ermeni-Maronit ve Latin, bütün Kıbrıslılar için ortak vatanda demokratik, çağdaş ve adil bir toplum vizyonu ile emekçilerin ve genel olarak halkın beklentilerine yanıt vermeye devam etmek için, seksen yıllık tarihsel sürecinin zengin tecrübeleriyle, tutarlılık ve kararlılık içerisinde bütün gücüyle mücadeleyi sürdüreceğini ilan etmektedir.

 

 

 

Kıbrıslıtürklere Mesaj

 

Sevgili Kıbrıslıtürk yurttaşlar,

24 – 27 Kasım tarihleri arasında Lefkoşa’da toplanan AKEL 20. Kongresi sizlere en içten mücadele selamlarını iletir.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği ve Türkiye’nin kısa bir süre önce Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerine başlaması sonrası Kıbrıs sorunu yeni bir evreye girdi.

Bu gelişmeler ışığı altında Kıbrıs halkına ve özellikle de her iki toplumdan ilerici güçlere, bu gelişmelerin yarattığı dinamizmi, ülke ve halkımızı yeniden birleştirmeyi başarmak için mümkün olan en üst derecede değerlendirme çağrısı yapılmaktadır.

BM’nin Kıbrıs’la ilgili kararlarına ve oylamalarına, Uluslararası hukuka ve Avrupa Birliği ilkelerine dayanacak yaşayabilir, işler bir çözüm bulunması için mücadelemizi yoğunlaştırma görevimiz vardır.

AKEL olarak, Kıbrıslırum, Kıbrıslıtürk tüm halkımızın temel özgürlükleri ile insan haklarını ve aynı zamanda iki toplumun eşitliğini sağlayacak iki bölgeli- iki toplumlu çözüme değişmez bağlılığımız devam etmektedir.

Zamanın hem pratikte hem de insanların bilincinde taksimi kalıcılaştırdığını bilerek en kısa sürede çözüm için mücadeleye devam ediyoruz.

Her şeyden önce herhangi bir yabancının değil Kıbrıslırum Kıbrıslıtürk Kıbrıs halkının çıkarlarına hizmet ederek, halkımız ve ülkemiz için umut vadeden bir gelecek için onurlu bir uzlaşmayı arzulamaktayız. Bunun sonucu olarak BM’nin yeni bir girişiminin doğru olarak hazırlanmasını, boğucu takvim ile hakemlikten kaçınılmasını bir gereklilik olarak görüyoruz. Bu girişimin temeli Annan Planı olacaktır ve çabamız, bu planın felsefesini değiştirmeden ve Kıbrıstürk toplumunun haklarını ortadan kaldırmadan, karşılıklı kabul edilir bir çözüme dönüşmesine müsaade edecek, özlü değişiklikler üzerinde odaklanmalıdır.

Çözümün anahtarının Ankara’nın elinde bulunduğu değerlendirmememize rağmen bu hedefin başarılması için Kıbrıs halkının ve siyasi liderliğinin mücadelesinin önemli rolü ortadan kalkmamaktadır.

Bu çerçevede vatanımızın yeniden birleşmesi vizyonu taşıyan her iki toplumdan ilerici, barış yanlısı güçler:

  • Serbest dolaşımın önündeki engellerin sınırlı olarak kaldırılmasıyla ortaya çıkan koşulları, yeniden yakınlaşma hareketini yığınsallaştırarak ve Kıbrıslırumlar ile Kıbrıslıtürklerin ortak mücadelesini yoğunlaştırarak daha fazla kullanmalıdır. Aynı yönde, çözümün yerini almayan fakat olumlu bir ortam yaratılmasına yardım eden iyi niyet önlemleri devam etmeli ve daha da güçlendirilmelidir.
  • Ülkemize büyük kötülükler getiren şovenizm ve milliyetçiliğe karşı mücadele kararlılıkla devam etmelidir.
  • İçte olumlu havanın yaratılması dışında, Kıbrıs sorununda yeni bir müzakere uğraşısının başlaması ve olumlu olarak sonuçlandırılması için daha iyi koşulların yaratılması çabalarında, karşılıklı anlayışı getirecek bir biçimde liderler düzeyinde diyalog yoğunlaştırılmalıdır.
  • Ortak olarak biçimlendirilen ve üzerinde anlaşmaya varılan ve uzun yıllar boyunca açıklanan hedefleri teşkil eden Kıbrıs sorunun çözüm ilkelerine bağlı kalınmalıdır.
  • Hayal kırıklığı duygusunu güçlendirerek ve yeniden birleşme perspektifinin altını oyarak ayrılığı ve halkımız ile vatanımızın bölünmesini pekiştiren davranış ve açıklamalardan kaçınılmalıdır.

AKEL kendi açısından bu amaçları herhangi bir ikileme düşmeden savunma ve ileri götürmekle yükümlüdür.

AKEL en baştan itibaren Kıbrıslırum, Kıbrıslıtürk tüm Kıbrıslı çalışanların çıkarlarını ifade edip temsil eden Kıbrıslı siyasi bir güç olarak 80 yıllık şanlı tarihine bağlıdır.

AKEL ve Halk Hareketinin örgütleri, adanın iki toplumu arasında daha da kararlı köprüler inşa ederek yeniden yakınlaşma politikasının belirlenmesine ve pratikte uygulanmasına öncülük etmeye devam etmekle yükümlüdürler.

Son olarak zor koşullara rağmen mücadelemizin başarı ile sonuçlanacağına ve Kıbrıslırumlar ile Kıbrıslıtürklerin ülkelerinin gerçek efendisi olacakları günün geleceğine inanç ve iyimserlik mesajını gönderiyoruz.

 

 

 

Bütün Dünyadaki Sol Partilere ve İlerici Hareketlere Mesaj

24-27 Kasım 2005 tarihileri arasında Lefkoşa’da gerçekleştirilen AKEL 20. Kongresi bütün dünyadaki sol partilere ve ilerici hareketlere dayanışma ve ortak eylem mesajını göndermektedir.

Uluslararası ilişkilere sözde “Yeni Dünya Düzeni” giderek daha fazla damgasını vurmaktadır. Uluslararası hukukun ihlal edilmesinin ve güçlü olanın kendi “hukuk”unu dayatmasının egemen olduğu tezini gelişmeler teyit etmektedir. ABD ve müttefikleri dünyanın her köşesinde kendi siyasi, ekonomik ve stratejik hegemonyalarını korumayı ve yaygınlaştırmayı arzulamaktadırlar. 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’de gerçekleştirilen terörist saldırılar emperyalist politikalarını güçlendirmeleri için; başta “önlem olarak savaş” doktrini ile daha büyük yasa dışılıklar yapmaları için; siyasi haklara, insan haklarına ve kişisel özgürlüklere karşı saldırıları için onların bahanesi oldu. Bunun başlıca örnekleri Yugoslavya, Afganistan ve Irak’taki büyük savaşlarda görüldü. Ayrıca sözde demokratikleştirme adı altında, her türlü araç kullanılarak, ABD dostu olmayan rejimlerin devrilmesine teşebbüs edilmektedir.

AKEL 20. Kongre delegeleri ulusal, siyasal ve toplumsal mücadelelerde terörün herhangi bir biçimde araç olarak kullanılmasını mahkûm etmektedirler. Tüm bunlara rağmen teröre karşı koymayı, BM çatısı altında ele alınması gereken kolektif bir mesele olarak görmektedirler. Öncelikle teröre yol açan sebeplere, yani yoksulluğa, sosyal adaletsizliğe, dinsel fanatizme, ulusal baskıya ve uluslararası hukukun ihlal edilmesinin her biçimine karşı konulması gerekmektedir. Demokratikleşme dayatma yoluyla ve silahların tehdidi ile gerçekleştirilemez. Uluslararası hukukun desteklenmesi, bağımsız devletlerin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı, BM’nin Amerikan etkisinden kurtulması ve uluslararası sorunlara karşı koymada BM’nin rolünün güçlendirilmesi dünya barış ve istikrarının güvence altına alınmasını sağlayacak tek yolu teşkil etmektedir.

AKEL 20. Kongresi kapitalist küreselleşme sürecinin gerçekleştiriliş biçimiyle sermayenin ve özellikle de gelişmiş ülkelerin çok uluslu şirketlerinin çıkarlarına hizmet ettiği değerlendirmesini yapmaktadır.

Neo-liberal küreselleşme adına çalışanların kazanımlarına darbeler vurulmakta, çalışma ilişkileri kuralsızlaştırılmakta, devletin sosyal rolü sınırlandırılmakta, sınıfsal ve toplumsal eşitsizlikler daha da güçlendirilmektedir.

“Rakip korkusu” ve alternatif bir ekonomik model olmaması sermayeyi güçlendirerek, muhafazakâr kapitalist bir modelin, Neo-liberalizmin dayatılmasına yol açmıştır. Kapitalizmin bu modeli, emekçilerin kazanımlarına ve sosyal devlete saldırmadan; işsizlik ve yoksulluğun artmasına yol açmadan yaşayamaz. Gelişmekte olan ülkelerle yoksul ülkeler ise, neo-liberal küreselleşmenin en büyük etkileriyle karşı karşıyadır. Kendilerine dayatılan, bu ülkeleri daha fazla sömürü ve sefalete mahkûm eden gelişmiş Batı ülkelerinin koşullarını benimsemek zorunda bırakılmaktadırlar. Adaletsizlik ve eşitsizlik kapitalist sistemin doğuşundan itibaren sahip olduğu özellikleridir, hem uluslararası düzeyde devletlerin eşit olmayan gelişiminde, hem de ulusal düzeyde yurttaşlar arasındaki eşitsizlikte açıkça görülmektedir.

Neo-liberal küreselleşmenin etkileri, 2001 yılında Brezilya’nın Porto Alegre bölgesinde Birinci Dünya Sosyal Forumu’nun yaratılmasına, Dünya Ticaret Örgütü’nü ve G-8’ler grubunu protesto eden gösteriler başta olmak üzere çeşitli tepkilere ve “küreselleşme karşıtı” olarak anılan harekete yol açmıştır. Sol ve ilerici toplumsal güçlerin görevi dünya çapında, Avrupa düzeyinde, ulusal düzeyde sosyal forumlarla işbirliklerini geliştirmek, halkların ve yurttaşların onayı olmaksızın birleşik bir dünya ekonomik modelinin dayatılmasına karşı direnişte önemli rol oynamaktır. Neo-liberal küreselleşmeye ve emperyalist “Yeni Dünya Düzeni”ne karşı koymada ilerici hükümetlere sahip devletlerin bölgesel ve uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesi özel önem taşımaktadır.

Yugoslavya, Afganistan ve Irak’ta Amerikalıların ve müttefiklerinin savaşları gerçekten hem dünya çapında, hem de Amerikan toplumu içerisinde yoğun faaliyeti olan savaş karşıtı bir hareketin yeniden ortaya çıkması sonucunu getirmiştir. Küreselleşme karşıtı hareket, savaş karşıtı hareket, neo-liberalizm ve “Yeni Dünya Düzeni” karşısında şüpheleri dile getirip umut veren perspektifler sunmaktadırlar. Ancak henüz gelişmelerinin ilk adımlarında bulunmaktadırlar.

AKEL 20. Kongresi bu vesileyle, bağımsızlık ve özgürlükleri için mücadele eden bütün halklarla, özellikle kendi bağımsız devletine sahip olma hakkı için de mücadele eden kardeş Filistin halkıyla dayanışma içerisinde olduğunu ifade eder.

Halkları sefalet koşullarına sürükleyen ekonomik ve siyasal tecritlere karşı sesimizi yükseltiyoruz. İçinde yaşayacakları sosyo-ekonomik sistemi seçme haklarını savunan bütün halklarla ve özellikle kendi ekonomik ve toplumsal gelişme yolunu kendisinin seçmesi hakkını savunmaya devam ettiği için Amerikan tecridi ile karşı karşıya kalan sosyalist Küba’nın kahraman halkına desteğimizi dile getiriyoruz.

  1. Kongre delegeleri dünyanın bütün sol ve ilerici hareketlerini, barış yanlısı güçleri, sendikaları ve toplumsal güçleri yerel, bölgesel ve uluslararası düzeyde neo-liberal küreselleşmeye ve “Yeni Dünya Düzeni”ne karşı direnişi ve ortak eylemi sürdürmeye ve güçlendirmeye çağırmaktadırlar.
  2. Kongre, emperyalist “Yeni Dünya Düzeni”ne ve neo-liberal küreselleşmeye karşı solun direnebilmesi, dünya halkları lehine gelişmelerin hızlanması ve barış, demokrasi, toplumsal adalet ve sosyalizmin egemen olacağı bir dünya için solun ilerici alternatif önerisinin öne çıkarabilmesi için, bütün Komünist, İşçi, Sol ve İlerici partilere, Avrupa ve dünya çapında eylem ve işbirliği koordinasyonunu güçlendirme çağrısını yapmaktadır. AKEL, bu yöndeki inisiyatifleri gücü oranında üstlenmeye ve desteklemeye devam edeceği konusunda teminat vermektedir.

 

 

AKEL Merkez Komitesi’nin 20. Kongre Tezleri

 

  1. AKEL’İN 19. KONGRESİNDEN 20. KONGRESİNE

AKEL’in 19. Kongresi’nden bu zamana beş yıl geçti. Biçimlenmelerinde partimizin müdahalelerinin belirleyici rol oynadığı, ülke için önemli olaylarla dolu beş yıl. Halkımızın beklentilerinin yerine getirilmesi ve daha iyi bir geleceğe ulaşma vizyonu için güvendiği büyük siyasal ve sosyal gücü AKEL’in teşkil ettiği, bu beş yıl içerisinde bir kez daha teyit edildi. Yurtsever ve enternasyonalist bir güç olarak; yenileşme ve çağdaşlaşma gücü olarak; sorumluluk içerisinde mücadele eden, hakları talep eden ve yaratıcı olan bir güç olarak; halkımıza, halktan emekçi insanlara ilham veren ve onlara Kıbrıs için güzel mücadelelerde öncülük eden güç olarak teyit edildi.

Son beş yılda AKEL ve Sol Halk Hareket olarak Kıbrıs’ın hakkını alması için, çalışanların ve geniş halk katmanlarının haklarının korunması ve genişletilmesi için mücadeleyi sürdürdük. Diğer siyasal güçlerle de birlikte başarıyla sonuçlanan siyasal mücadeleler verdik. 2003 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde doruğa ulaşan mücadelelerin sonucunda ülkenin DİSİ hükümetinden kurtulması sağlandı ve halkçı, farklı bir hükümet için perspektifler açıldı. Milletvekilliği ve yerel yönetimler seçimlerinde de önemli başarılar sağladık.

Bugün AKEL Genel Sekreteri Meclis Başkanıdır ve partimiz, bakan kadrolarıyla ülke yönetiminde yer almaktadır. İktidarın parçasını teşkil eden kamu yararına faaliyet gösteren kurumlarda da partimiz ortaya koyduğu insiyatifler ve müdahalelerle artan katılıma sahiptir.

Annan Planı temelinde Kıbrıs sorununu çözme çabası geçen beş yıla damgasını vurdu. Kıbrıs’ı işgalden kurtaracak, ülkemizi ve halkımızı yeniden birleştirecek çözüme mümkün olan en kısa süre içerisinde ulaşabilmek için çetin mücadeleler verdik. Bu hedefe ulaşmamıza izin verilmemesinden büyük hayal kırıklığı duyduk. Çok zor koşullar altında önemli kararlar almaya çağrıldık. Kıbrıs’ın geleceği için zor kararların üzerinde düşündüğümüz günleri yaşadık. Acı veren, zor kararlar aldık, ama aldığımız kararların en doğru kararlar olduğunu her geçen gün göstermektedir. Bu kararlar ve politikayla Kıbrıs sorununun mümkün olan en kısa süre içerisinde çözümü perspektifi açık kaldı.

 

  1. KKP-AKEL’İN 80. YILI

15 Ağustos 2006 devamcısı AKEL olan Kıbrıs Komünist Partisi’nin sekseninci kuruluş yıldönümüdür. Partimizin bu yıldönümü hem partimiz için, hem ülkemiz işçi hareketi için, hem de Kıbrıs için çok önemli bir yıldönümüdür. Haklı olarak onur ve gurur duyduğumuz ve aynı zamanda da tarihimize denk düşen sorumluluklarımızın bilincinde olduğumuz bir yıldönümüdür.

Partimizin kuruluşundan bu yana geçen seksen yıl boyunca, KKP ve onu izleyen AKEL Kıbrıs halkının özgürlük, demokrasi ve toplumsal ilerleme mücadelelerine silinmez bir şekilde damgasını vurdu. KKP-AKEL’in sekseninci yıldönümünün onuruna, siyasal-ideolojik ve kültürel etkinlikleri, yayınları ve diğer faaliyetleri içeren çok yönlü bir programı hazırladık ve yaşama geçiriyoruz. Bu programın yaşama geçirilmesi bize, partimizin ve genel olarak sol hareketin tarihini, katkılarını ve kazanımlarını ortaya koyma olanağını sunmaktadır. Her zaman gündemde olan devrimci ideolojimizi, partimizin bugünkü yenilenmiş ve çağdaş çehresini, yurtsever, mücadeleci ve hakları talep eden niteliğini gösterme fırsatını bize sunmaktadır.

  1. yıldönümü partimizin örgütsel yapısının yenilenmesi için de iyi bir fırsattır. Ayrıca halkımızla temaslarımızın ve bağlarımızın daha da güçlendirilmesi ve yenilenmesi olanağını da sunmaktadır. KKP-AKEL’in 80. yılının partimizin 20. Kongresi ve 2006 milletvekilliği seçimleriyle aynı döneme denk düşmesi mutluluk veren bir gelişmedir.

Milletvekilliği seçimlerinin öncesindeki bu dönemde de, partimizin kuruluşunun 80. yıldönümü ve 20. Kongresi’nin onuruna, AKEL’cilere layık azim, coşku ve fedakârlıkla siyasal, örgütsel ve diğer görevlerimize tam olarak yanıt verecek şekilde daha aktif bir biçimde çalışmaya hepimiz çağrılıyoruz.

 

  1. AKEL’İN 20. KONGRESİ VE ÖNEMİ

AKEL’in her kongresi partinin kendisinin, mücadeleci eyleminin ve katkılarının gelişmesinden daha da öte özel öneme sahiptir. Partimizin Kıbrıs toplumundaki yeri ve Kıbrıs konjoktüründeki rolü bilinmektedir ve AKEL’in her kongresi aynı zamanda Kıbrıs için de önemli bir siyasal olaydır.

AKEL’in 20. Kongresi’nin önemini kongrenin gerçekleştirildiği siyasal ortam ve parametreler, almaya çağrıldığı kararlar ve ele alınacak konular belirlemektedir.

Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak kritik bir aşamadan geçmekteyiz ve diyaloğun yeniden başlamasının önkoşullarının biçimlendirilmesi için bu süreç içerisinde çetin bir mücadele verilmektedir. Ve bu kez sorunda arzu edilen çözüme yol açacak, temeli olan umutlar var olmalıdır. 20. Kongre son beş yılda Kıbrıs sorununda yaşanan gelişmeleri değerlendirmeye, sorunun bugünkü aşaması hakkında ve Kıbrıslıtürk yurttaşlarımızla ilişkiler üzerine düşünmeye ve tartışmaya çağrılmaktadır. 20. Kongre, ülkemizin Türkiye’nin işgalinden kurtulması ve BM kararları ile Üst Düzey Anlaşmaları temelinde iki toplumlu, iki bölgeli bir federasyon çatısı altında yeniden birleşmesi hedefiyle mücadelenin bundan öteye sürdürülmesinde yönlendirici pusula olacak kararları almaya çağrılmaktadır.

1 Mayıs 2004 tarihinden itibaren Kıbrıs Avrupa Birliği’ne üye bir devlettir. Hem Kıbrıs sorununa ilişkin, hem de iç sosyo-ekonomik duruma ilişkin olarak yeni koşullar ortaya çıkmakta, biçimlenmektedir. 20. Kongre bu yeni koşulları ve verileri, AB’ye girişin etkilerini ve perspektifleri değerlendirmeye çağrılmaktadır. Bazı diğer siyasal güçlerin yaptığı gibi kendi emellerini değil, her zaman olduğu gibi nesnel gerçekliği dayanak alan kararlar almaya çağrılmaktadır.

İki buçuk yıldır Kıbrıs’ta, içerisinde en büyük siyasal güç olarak yer aldığımız ilerici demokratik güçlerin işbirliği aracılığıyla oluşturulmuş olan bir hükümet var. Hükümetin şimdiye kadarki süreci ve bu hükümette yer alışımız hakkındaki değerlendirmelerimiz ve beklentilerimiz kongremizde gerçekleştireceğimiz tartışmalarla, ortaya koyacağımız öneri ve düşüncelerle, kongre kararlarıyla yerlerini bulmalıdırlar. Her kongrede olduğu gibi, partimizin ve en geniş Halk Hareketi’nin durumu üzerine ciddi olarak düşünmeliyiz. Partimizin çalışmalarında başarıların yanı sıra, sorunlar, zaaflar ve boşluklar görmekteyiz. Çalışmalarımızdaki olumsuz olgulara karşı koymayı, partimizin -siyasal, ideolojik ve örgütsel olarak- daha da fazla güçlenmesini ve Kıbrıs konjonktüründe öncü ve belirleyici rolünü oynamasında partimizi daha da yetkin kılmayı hedef alacak kararlar almalıyız. KKP-AKEL’in 80. yılını adeta bir şenlik havası içerisinde kutladığımız kongrede hepimizi mutlu kılan manevi birlik ve yükseliş ortamını Kongre kararları ve çalışmamızla daha da güçlendirelim. Saflarımızda yoldaşlık ve birliği güçlendirelim. Bize uygun düşmeyen, yakışmayan mızmızlanma, içe kapanıklık, yakınma eğilimlerini bir kenara itip, her zaman AKEL’cileri niteleyen coşku, umut ve iyimserliği geliştirelim.

Önümüzde bir dizi seçim mücadeleleri bulunmaktadır; bunların ilki ve en önemlisi milletvekilliği seçimleridir. Kongre partinin ve halk hareketinin bütün güçlerini seferber etmeli, Kıbrıs’ın ve halkımızın iyiliği için AKEL- Sol- Yeni Güçleri daha da yükseğe çıkarma hedefiyle seçim öncesi mücadelenin başlama işaretini, şiarını vermelidir.

  1. Kongre’nin mutluluk, heyecan ve onur duygularıyla Kıbrıs Komünist Partisi-AKEL’in kuruluşunun 80. yıldönümünü kutladığımız bir dönemde gerçekleştiğini unutmayalım.

Bu tarihi yıldönümünü en büyük biçimde onurlandıracak olan partimizin mücadelelerle ve katkılarla dolu tarihine layık bir kongreyi gerçekleştirmek ve gelecekte daha büyük başarılar için gerekli temelleri koymak olacaktır.

 

  1. ULUSLARARASI GELİŞMELER VE ULUSLARARASI İLERİCİ HAREKET

Hem Kıbrıs sorunu ile ilgili olarak tezlerimizi; hem de diğer Komünist, İşçi ve ilerici sol partilerle yurt dışında daha geniş, ortak hedeflerimizi öne çıkarmak ve çalışanların kazanımlarını savunmak açısından, uluslararası ilişkiler politikanın önemli bir uygulama alanını teşkil etmektedir.

Geçen kongreden sonraki uluslararası gelişmelere baktığımızda, sözde yeni dünya düzeninin devam ettiğini ve güçlendiğini görmekteyiz. Uluslararası hukukun ihlal edilmesinin ve güçlü olanın dayatmasının hâkim olduğu tezi teyit edilmektedir. ABD ve müttefikleri dünyanın her köşesinde siyasi, ekonomik ve stratejik egemenliklerinin korunmasını ve yayılmasını arzu ediyorlar. 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’de gerçekleştirilen terörist saldırılar, başta önlem alma gerekçesiyle yapılan savaş doktrini ile daha büyük yasadışılıkların ve emperyalist politikalarını güçlendirmelerinin bahanesi oldu. Bu politikanın en belirgin örnekleri Afganistan ve Irak’taki iki büyük savaştır. Ayrıca demokratikleşme adı altında her araç kullanılarak ABD’nin dostu olmayan ve hoşlanmadığı rejimlerin devrilmesine teşebbüs edilmektedir. Terörle mücadele adına dayatılan yasalarla insan hakları ve siyasal özgürlükler sınırlandırılmakta, yurttaşların şahsi verileri ihlal edilmektedir.

Ulusal hakların talep edilmesinde, ulusal kurtuluş ve toplumsal mücadelelerde terörün araç olarak kullanılmasını mahkûm ediyoruz. Tüm bunlara rağmen teröre karşı koymayı, BM çatısı altında ele alınması gereken kolektif bir mesele olarak görüyoruz. Öncelikle teröre yol açan sebeplere, yani yoksulluğa, toplumsal adaletsizliğe, dinsel fanatizme, ulusal baskıya ve uluslararası hukukun ihlal edilmesinin her biçimine karşı konulması gerekmektedir. Demokratikleşme dayatma yoluyla ve silahların tehdidi ile gerçekleştirilemez. Uluslararası hukukun desteklenmesi, bağımsız devletlerin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı, kültürel ve dinsel özelliklere saygı, BM’nin Amerikan hegemonyasından kurtulması ve uluslararası sorunlara karşı koymada BM’nin rolünün güçlendirilmesi dünya barış ve istikrarının güvence altına alınmasını sağlayacak tek yolu teşkil etmektedir.

Ekonomik küreselleşme süreci bugün gerçekleştirildiği biçimiyle büyük sermayenin ve özellikle de gelişmiş ülkelerin çok uluslu şirketlerinin çıkarlarına hizmet etmektedir. “Rakip korkusu” ve alternatif bir ekonomik model olmaması sermayeyi güçlendirerek, muhafazakâr kapitalist bir modelin, Neo-liberalizmin bütün dünya üzerinde dayatılmasına yol açmıştır. Kapitalizmin bu modeli emekçilerin kazanımlarına ve sosyal devlete saldırmadan; işsizlik ve yoksulluğun artmasına yol açmadan yaşayamaz. Gelişmekte olan ülkelerle yoksul ülkeler ise neo-liberal küreselleşmenin en büyük etkileriyle karşı karşıyadır. Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü’nün de aracılığıyla dayatılan, gelişmekte olan ülkelerle yoksul ülkeleri daha fazla sömürü ve sefalete mahkûm eden gelişmiş Batı ülkelerinin koşullarını benimsemek zorunda bırakılmaktadırlar. Adaletsizlik ve eşitsizlik kapitalist sistemin doğuşundan itibaren sahip olduğu özellikleridir, hem uluslararası düzeyde devletlerin eşit olmayan gelişiminde, hem de ulusal düzeyde yurttaşlar arasındaki eşitsizlikte açıkça görülmektedir.

Neo-liberal küreselleşmenin etkileri, 2001 yılında Brezilya’nın Porto Alegre yöresinde Birinci Dünya Sosyal Forumu’nun yaratılmasına, Dünya Ticaret Örgütü’nü ve G-8’ler denilen en gelişmiş ülkeler grubunu protesto eden gösteriler başta olmak üzere çeşitli tepkilere ve “küreselleşme karşıtı” olarak anılan harekete yol açmıştır. Sol ve ilerici toplumsal güçlerin görevi dünya çapında, Avrupa düzeyinde, ulusal düzeyde sosyal forumlarla işbirliklerini geliştirmek, doğru sınıfsal yönelimi almaları için, halkların ve yurttaşların onayı olmaksızın birleşik bir dünya ekonomik modelinin dayatılmasına karşı direnişte önemli rol oynamaları için çaba göstermektir.

Afganistan ve Irak’ta Amerikanların ve müttefiklerinin savaşları gerçekten hem dünya çapında, hem de Amerikan toplumu içerisinde yoğun faaliyeti olan savaş karşıtı bir hareketin ortaya çıkması sonucunu getirmiştir. Küreselleşme karşıtı hareket ve savaş karşıtı hareket neo-liberalizm karşısında şüpheleri dile getirip umut veren perspektifler sunmaktadırlar. Ancak henüz gelişmelerinin ilk adımlarında bulunmaktadırlar.

Avrupa Birliği, Batı Avrupa büyük sermayesinin, giderek daha büyük faaliyet alanını kapsamına almak için, iç olanaklarını genişletme gereksiniminden ve ABD ve Japonya gibi kapitalist dünyanın diğer güçlü kutupları karşısında Batı Avrupalıların siyasi ve ekonomik çıkarlarını olabildiğince en fazla biçimde güçlendirme gereksiniminden yola çıkan, kapitalist siyasi-ekonomik bütünleşmenin öne çıkarılan bir biçimi olmaya devam etmektedir.

AB üyesi iki ülkenin halkları tarafından, Fransa ve Hollanda halkları tarafından neo-liberalizmin reddedildiği açık bir şekilde görüldü. AB Anayasası için yapılan referandumların sonuçlarını, bu ülkeler ve AB tarafından son yıllarda uygulanan neo-liberal sosyo-ekonomik politikaların reddi ve bu politikaların Anayasa aracılığıyla kurumsallaştırılması girişiminin reddi olarak yorumluyoruz. Şimdi görevimiz, ana amacı halkların çıkarlarına hizmet etmek olacak başka bir Anayasa’nın oluşturulması için Avrupa’daki diğer ilerici güçlerle birlikte mücadeleyi sürdürmektir.

Sol ve ilerici partilerin Avrupa ve dünya çapında koordinasyon ve işbirliklerini güçlendirmek gerekmektedir ve böylece Sol “Yeni Dünya Düzeni”ne ve neo-liberal küreselleşmeye karşı direnebilecek, dünya halkları lehine ve özellikle de düşük ve orta gelirli kesimlerin lehine değişikliklerin gerçekleştirilmesi başarılabilecektir. AKEL bu yönde çalışmaya ve insiyatifler üslenmeye devam edecektir.

Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne girmesinden sonra, AKEL Avrupa Parlamentosu’nun Birleşik Sol-Kuzey Yeşil Sol Grubu’nda tam üye olarak yer almaktadır. Ayrıca Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Birleşik Sol Grubu’nda da yer almaya devam etmektedir. AKEL bu gruplar içerisindeki faaliyeti ile daha demokratik ve toplumsal olarak daha adil bir Avrupa’nın yaratılması için katkılarını sunmayı ve Kıbrıs sorunun adil çözümü için tezlerini ortaya koymayı hedeflemektedir.

Avrupa Sol Partisi’nin yaratılması konusunda da, AB ülkelerindeki Sol partiler arasında daha iyi koordinasyon ve birlik gereksinimine yanıt verecek bu partinin oluşturulması çabalarını AKEL daha başlangıcından itibaren destekledi ve bu çabalarda yer aldı. Bu konuda, Avrupa Sol Partisi’nin oluşturulması çabaları sürecinde gerçekten koşullar oluşmadan bazı aceleci hareketlerin olduğu değerlendirilmesini yapmaktayız. AKEL, Avrupa’da solun birliğinin sağlanmasının gerçek bir gereksinim olduğu görüşündedir ve bu yönde her faaliyetin istikrarlı ve emin adımlarla gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

AKEL Kıbrıs sorunun çözümü amacıyla, bu kürsülerin tümünü değerlendirdi ve değerlendirmeye devam etmektedir.

 

  1. KIBRIS SORUNU

Kıbrıs sorunu istila, işgal, yabancı müdahaleler ve Kıbrıs halkının tümünün insan haklarının çiğnenmesi sorunudur. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlık ve toprak bütünlüğünün ihlal edilmesi konusudur. Silahların şiddeti ile dayatılan “etnik temizlik” konusudur. Kıbrıs sorunu aynı zamanda iki toplum arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi sorunudur.

1974’ten sonra Kıbrıs sorunun çözümü için ortaya konulan bütün çabalar Türkiye’nin uzlaşmaz tutumuyla, iki ayrı devlet varlığı çözümünde ısrar etmesiyle ve Kıbrıs üzerinde egemenlik hakları talep etmesiyle karşı karşıya kaldılar. Bu yıllarda Kıbrısrum tarafınca yapılmış olan hatalar, Kıbrıs sorunun çözümsüzlüğünün sürmesinde hiçbir biçimde Türkiye’yi ve şoven Kıbrıstürk liderliğini suçsuz kılmamaktadır.

Türk tezleri her zaman Ankara’nın NATO’daki müttefikleri içerisinde yankı bulmuştur ve gerek Kıbrıs sorunun ortaya çıkmasında, gerekse sorunun sürmesinde bu müttefiklerin sorumlulukları büyüktür. 1990 yılından sonra Kıbrıs sorununda daha da zor duruma girilmiştir. Bir yandan Kıbrıs, Sovyetler Birliği, sosyalist ülkeler topluluğu ve Bağlantısızlar Hareketi gibi geleneksel dostlarından ve destekleyicilerinden mahrum kalmış diğer yandan da “Yeni Dünya Düzeni” diye adlandırılan koşulların çerçevesinde Birleşmiş Milletler’in Kıbrıs’la ilgili kararlarının öz ve biçiminden aşamalı bir şekilde sapma kaydedilmiştir. Annan planı da bunun ürünüdür. Bu sapma konusunda, DİSİ hükümetinin de -hataları, eksiklikleri, çelişkileri ve attığı geri adımlarla- sorumluluğu yok değildir.

Annan Planı temelinde Kıbrıs sorunun çözümü girişimi, çözüm için ortaya konulan en derli toplu çözüm girişimi oldu. Annan Planı bugüne kadar ortaya konulmuş olan en özlü ve detaylı plandır. Ancak Plan’ı yapanların iddia ettikleri gibi, adil ya da dengeli değildir. AKEL, Annan Planı’nın olumlu ama olumsuz da unsurlar içerdiği değerlendirmesini yaparak, bu planı müzakereler için zemin olarak kabul etti. Planın iki toplum tarafından da kabul edilmesine izin verecek ve Kıbrıs sorununa kalıcı ve işlerliği olacak bir çözümü sağlayacak şekilde gerekli değişikliklerin yapılması için bütün gücüyle mücadele etti. Sıkışık takvimler ve BM Genel Sekreteri’nin hakemliğini öngören işlem, iki tarafın plan üzerinde özlü müzakere yapmasına ve üzerinde anlaşmaya varılacak bir çözüme ulaşılmasına izin vermedi. BM Genel Sekreteri’nin hakemliği adaletsizdi ve dengesiz bir şekilde Türk tezlerinden yana oldu. AKEL Cumhurbaşkanı’nın konuşmasında dile getirdiği bazı değerlendirmeleri, özellikle de “de facto taksimi ortadan kaldırmayacağı, aksine bunu meşrulaştırıp derinleştireceği” görüşünü paylaşmadı. Böylesi bir değerlendirme olsaydı, o zaman Plan’ın müzakere zemini olarak dahi kabul edilmemesi gerekirdi.

Partimizin 14 Nisan 2004 tarihinde gerçekleştirilen Konferansı, Kıbrısrum toplumu içerisinde endişelere neden olan hususlar üzerinde müzakere yapılması ve planın boşluklarının giderilmesi için zaman verilmesi için referandumların ertelenmesini istedi. AKEL’in önerisi ne yazık ki Türk tarafınca kabul edilmedi. Bu nedenle de AKEL halkı, referanduma sunulduğu şekliyle Annan Planı aleyhine oy kullanmaya çağırmak zorunda kaldı. AKEL, referandumun sonucunu tamamen saygıyla karşıladı. Partimizin aldığı tutum, müzakere sürecinin yeniden başlaması ve Kıbrıs sorununun mümkün olan en kısa süre içerisinde çözümü perspektifini açık bıraktı. Her gün yaşanan gelişmeler AKEL’in tutumunu haklı çıkarmaktadır.

Referandumları Kıbrıs Cumhuriyeti ve Kıbrısrum tarafı için zor bir dönem izledi. Amerikan-İngiliz unsuru, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği çevreleri ve AB içerisindeki bazı çevreler Kıbrısrum tarafını cezalandırma niyeti ile harekete geçtiler. Buna paralel olarak da, Kıbrıslıtürklerin sözde tecridini ortadan kaldırma bahanesiyle işgal altındaki bölgedeki rejimin konumunu uluslararası düzeyde yükseltmeye çalıştılar. BM Genel Sekreteri’nin 2004 Mayıs’ındaki raporu Kıbrısrum tarafı için adil değildi ve Güvenlik Konseyi’nin 541 ve 550 sayılı kararlarını bir kenara bırakma teşebbüsünü içeriyordu. Genel Sekreter’in raporu Güvenlik Konseyi tarafından benimsenmedi. Partimiz, saldırıların savuşturulması, -Kıbrıs halkının verdiği yaşam mücadelesinde ana silahı olan- Kıbrıs Cumhuriyeti’nin meşruiyetinin savunulması ve Kıbrısrum tarafının tezlerinin anlaşılması için, Cumhurbaşkanı ve diğer güçlerle işbirliği içerisinde sıkı bir biçimde çalıştı.

Bunun yanı sıra partimiz, iç cephede ortaya çıkan iki uç akıma karşı konulması için de çalıştı. Bu akımlardan biri, Plan’ın reddedilmesinin yol açacağı olası etkiler hakkında felaket tellallığı yaparak özünde Plan’ın referanduma sunulduğu şekliyle tekrar gündeme getirilmesinden yana bir tutum ortaya koyup, halkın referandumdaki kararını görmezden geliyordu. Diğer akım ise, referandumdaki %76’lık oranı gerekçe göstererek, net olmayan bir “Avrupa çözümü” adına Plan’ın toptan reddini ve iki toplumlu, iki bölgeli federasyon çözümünün reddedilmesini talep ediyordu. Bu iki akım da ortaya sürüldükleri oranda zararlıdırlar.

Kıbrıs sorunun bu aşamasında, partimiz, Cumhurbaşkanı ve Ulusal Konsey ile işbirliği içerisinde, Birleşmiş Milletler çerçevesinde Kıbrıs sorunun çözümü için müzakerelerin yeniden başlamasının önkoşullarının yaratılması için yoğun olarak çalışmaktadır. Çözüm bulunmasında yeni bir başarısızlığın Kıbrıs meselesinde büyük bir yara olacağı verisiyle, müzakereler için doğru önkoşulların yaratılmasının büyük önemi vardır. Sıkışık takvimler olmaksızın, ama aynı zamanda Kıbrıs sorunun çözümünü zamanın derinliklerine götüren sonu gelmez görüşmeler de olmaksızın, özlü müzakerelerin en kısa süre içerisinde yeniden başlamasını arzulamaktayız. İşgalin “oldu-bitti”lerini zamanın kalıcı kıldığının bilincindeyiz. Hakemliklerden uzak bir şekilde, üzerinde anlaşmaya varılacak çözüme götürecek müzakerelerin yeniden başlamasını hedefliyoruz. BM Genel Sekreteri’nin planında, Kıbrıslırumların da planı kabul etmesine izin verecek, kalıcı ve işlerliği olan bir çözüme götürecek özlü değişikliklerin yapılması gerektiği konusunda ikna etmek için çalışıyoruz. Arzu ettiğimiz değişiklikler, parametreleri üzerinde çözümün aranacağı planın ne felsefesini değiştiriyorlar, ne de Kıbrıstürk toplumunun haklarını azaltıyorlar. Biz, yabancılara değil, Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk, tüm Kıbrıslılara hizmet edecek bir çözümü hedefliyoruz.

Bir yılı aşkın bir süredir ortaya konulan çabaların meyvelerini vermeye başladığı görülüyor. Yeni bir müzakereler sürecinin başlamasıyla, üzerinde endişe duyulan ve Annan Planı’nda değişiklikler yapmaya çalışacağımız hususlarda Ulusal Konsey’in sonuçlara varması da bunda yardımcı oldu. Ağırlıklı olarak Amerikanlar ve İngilizler tarafından ortaya konulmaya devam eden tepkilere rağmen, Annan Planı’nın olduğu gibi yeniden gündeme getirilmesinde ısrar etmenin hiçbir sonuç vermediğinin bugün genel olarak kabul edilmekte olduğu görülmektedir. Kıbrısrum toplumunu da tatmin edecek değişikliklerin görüşülmesi ve yapılması kabul görmektedir. Ayrıca yeni girişimin iyi hazırlanması, sıkışık takvimlerden kaçınılması ve hedefin hakemliklerden uzak bir şekilde üzerinde anlaşmaya varılacak çözüme ulaşmak olması gerektiğinin kabul edildiği görülmektedir.

Kıbrısrum tarafının tezlerini detaylı bir şekilde ortaya koyması için Cumhurbaşkanı’nın Birleşmiş Milletler merkezine gönderdiği yetkilinin ziyareti hem özünde doğru bir hareketti, hem de Kıbrısrum tarafını olumsuz yaklaşım içerisinde göstermek isteyenlerin argümanlarını da çürüten bir hareket oldu. Bunu, Birleşmiş Milletler tarafından görüşmelerin yeniden başlaması perspektiflerine ilişkin zemin yoklama çerçevesinde Prendergast’ın ziyareti izledi. Bu ziyaret olası olumlu gelişmelere götürebilecek bir sürecin başlangıcı oldu. AKEL, mümkün olan en kısa süre içerisinde olumlu gelişmelerin sağlanmasını arzu ederek, bütün gücüyle bu yönde çalışacaktır. BM Genel Sekreteri’nin geçen yılki raporunun Güvenlik Konseyi tarafından benimsenmesi hedefiyle tekrar sunulmaya kalkışılması ciddi bir şekilde süreci geri götürecektir ve görüşmelerin yeniden başlaması çabalarına zarar verecektir.

Kıbrısrum tarafının iyi niyeti ve siyasi iradesi tek başına Kıbrıs sorunun çözüm yolunu açmaya yeterli değildir. Çözümün anahtarı Ankara’da olmaya devam etmektedir. Hem Türk hükümeti, hem de Kıbrıstürk liderliğinin en azından bu aşamada önceliklerinin Kıbrıs sorunun çözümü değil; doğrudan ticaret aracılığıyla işgal altındaki bölgedeki rejiminin konumunu uluslararası düzeyde yükseltmek, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ve uluslararası meşruiyeti atlayıp geçmek olduğu görülmektedir. Türkiye, Annan Planı’nın oluşturulması ve daha sonra geçen yılki hakemliğin aracılığıyla Kıbrıs ve Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk, bütün Kıbrıs halkı aleyhine avantajlarını korumayı ya da avantajlar elde etmeyi başardı. Bu hususlarda ısrar etmesi durumunda soruna doğru ve karşılıklı olarak kabul edilebilir bir çözüm bulunması mümkün olamayacaktır. Sadece talep edip almasının değil, vermeye başlamasının kendi çıkarına da olduğu fikrini Türkiye bir an gelip kabul etmelidir.

Eğer uluslararası faktör ve özellikle Amerikan-İngiliz unsuru Kıbrıs sorunun çözümüne yardımcı olmayı gerçekten istiyorsa, Ankara’nın yatıştırılması politikasına son vermelidir. İşgalci rejimin konumunun yükseltilmesinin söz konusu olmadığı Türk hükümetine ve Kıbrıstürk liderliğine gösterilmelidir ve müteakiben dikkatler soruna çözüm aramaya yönelmelidir. Kıbrıs sorunu BM çerçevesinde uluslararası bir sorun olarak var olmaya devam etmektedir. Güvenlik Konseyi’nin yetkilendirdiği BM Genel Sekreteri sorunun çözümü yönünde Güvenlik Konseyi’nin bütün üyeleriyle kolektif olarak çalışmalıdır. Kıbrıs sorununa çözüm arayışı çalışmalarına daha aktif bir şekilde katılma konusundaki Rusya’nın ilgisini Kıbrıs hükümeti değerlendirmelidir.

AKEL Kıbrıs sorununa Birleşmiş Milletler çerçevesinde, BM kararları ile 1977 ve 1979 Üst Düzey Anlaşmaları temelinde iki bölgeli, iki toplumlu federasyonu öngören barışçıl bir çözüm bulunması için bütün gücüyle mücadele etmeye devam edecektir. Çözüm uluslararası hukukla, insan haklarına ilişkin uluslararası anlaşmalarla ve Topluluk müktesebatıyla uyumlu olmalıdır. Çözüm Türk işgal ordularının ve yerleşiklerin adadan ayrılmasını öngörmelidir. Hiçbir yabancı ülkeye tek yanlı müdahale hakkı vermeksizin, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin birliğini, toprak bütünlüğünü ve egemenliğini sağlamalıdır. Göçmenlerin evlerine ve varlıklarına dönme hakkı da dâhil olmak üzere, bütün Kıbrıslıların insan haklarını ve temel özgürlüklerini sağlamalı ve güvence altına almalıdır. AKEL, Birleşmiş Milletler kararlarında belirtildiği gibi federasyon çerçevesinde iki toplumun siyasal eşitliğini tutarlı bir şekilde desteklemektedir.

 

  1. KIBRIS SORUNU VE AVRUPA BİRLİĞİ

AKEL’in 19. Kongresi için Merkez Komitesi tezlerinde şu belirtiliyordu:

“AB’ye giriş sürecinin Kıbrıs sorunun çözümü için yardımcı olması umudu hala mevcuttur, ama bu iki önkoşula uyulduğu takdirde başarılabilir: Birincisi Avrupa Birliği (…) siyasal sorunun çözümünden bağımsız olarak Kıbrıs’ı tam üye olarak kabul etmelidir. İkincisi de, AB’ye giriş sadece özgür bölgelerle değil, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bütün topraklarıyla ilgili olmalıdır.”

1 Mayıs 2004 tarihinden itibaren Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bütün topraklarıyla Avrupa Birliği’ne girişi bir gerçekliktir. AB’ye giriş öncesinde Kıbrıs sorunun çözümü için ayrı ayrı referandumlara kadar varan yoğun hareketliliğin olmasının temel nedeni de buydu. Dolayısıyla, Avrupa perspektifi Kıbrıs sorunun çözümü çalışmalarına gerçekten yardımcı oldu. Ancak çözümün içeriği konusunda bu olmadı. AKEL bu konuda uzun zamandır uyarılarda bulunuyordu. Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne giriş süreci konusunda AKEL’in tezini yeniden gözden geçirmesi hakkında 18. Kongre raporunda karakteristik olarak şöyle deniliyordu: “Avrupa Birliği’nin çözümün Topluluk müktesebatına uyumunu arzulaması söz konusu değildir, hatta – bazen Topluluk gelenek ve uygulamalarının ihlaline varan- önemli derogasyonları kabul etmektedir ama BM’nin çabalarını ve bu çabalarla ulaşılacak anlaşmayı desteklemeye devam edecektir.”

İşte, AKEL tam bu şekilde değerlendiriyordu; Avrupa Birliği’ne giriş sürecimiz hareketliliğin doğması için katalizör rolü oynadı. Ancak Kıbrıs sorunun çözümünün içeriği konusunda bu olmadı. Sonuç, Annan Planı’nı var olduğu biçimiyle reddetmek zorunda kalmamız ve AB’ye girişin Kıbrıs’ı yeniden birleşmiş bir şekilde bulmaması oldu.

AB’ye giriş öncesinde çözüm çabalarımızın sonuç vermemesine rağmen, AKEL sarsılmaz bir biçimde, bütün dikkatini çözüm hedefine yöneltmeye devam etmektedir. AB’ye giriş vesilesiyle Merkez Komitesi’nin yaptığı açıklamada şöyle denilmekteydi: “iki bölgeli, iki toplumlu federasyon çerçevesinde ülkemiz ve halkımızın barış içerisinde yeniden birleşmesinden başka bir şey olmayan stratejik hedefimizin yerine (AB’ye girişin) geçmesi kesinlikle söz konusu değildir.”

Kıbrıs’ın Avrupa Birliği içerisinde tam üye olarak yer alması çözüm için katalizör olarak değerlendirilmeye devam edilmelidir. AB’ye giriş öncesinde çözüm için yaratılan dinamizm kesintiye uğramamalıdır, devamında da korunmalıdır. Gevşeme havası yaratacak olası hareketler ve AB’ye giriş sürecinin tamamlanmış olması gerekçesiyle ortaya çıkabilecek olası kibirlilik olguları zarar vericidirler ve bunlardan kaçınılması gerekir. AB’ye girişin iki bölgeli, iki toplumlu federasyon çözümü stratejik hedefinin ortadan kalkmasını sağladığı iddiaları çözüm dinamizmini zayıflatıyorlar. AKEL, çözüm ve yeniden birleşmeye hizmet etmeyen böylesi girişimlere karşı kararlı bir biçimde tutumunu ortaya koyacaktır.

Ayrıca Türkiye’nin AB’ye tam üyelik sürecinin Kıbrıs sorunun çözümü yönünde değerlendirilmesine devam edilmelidir. Tam üyelik müzakerelerinin başlaması öncesinde, Türkiye şimdi, Kıbrıs Cumhuriyeti de dâhil olmak üzere on yeni AB üyesi devletle Gümrük Birliği Protokolü’nü imzalama yükümlülüğünü yerine getirmeye çağrılmaktadır. Böylesi bir gelişmenin resmi tanınma olmadığı bir gerçektir. Ancak bunun sadece bir ticari anlaşma olması da söz konusu değildir. Zamanla de facto olarak tanıma dinamizmini geliştirecek ileri bir ilişki olması söz konusudur. Avrupa Anayasası’nın onaylanması sürecinde de görülen güçlükler gibi sorunlarla karşılaşsa da, Türkiye’nin AB sürecinin Kıbrıs sorunun çözümü yönünde sürekli olarak değerlendirilmesi önemlidir.

AB’ye girişin ülkemiz ve halkımızın yeniden birleşmesiyle bağlantılı hale gelmemesine rağmen, hem bu gelişmenin yarattığı dinamizm, hem de Türkiye’nin AB’ye tam üyelik süreci, uygun değerlendirmeyle, Kıbrıs sorunun çözümünden başka bir şey olmayan ana hedefe ulaşılmasında kararlı bir şekilde katkıda bulunabilirler.

 

  1. AVRUPA BİRLİĞİ ANAYASASI

Önerilen Avrupa Anayasası konusunda, partimiz, geniş bir parti içi diyalogdan sonra, Temsilciler Meclisi’nde aleyhte oy kullandı. Bu Anayasa’yı reddettik çünkü:

1.Yeni muhafazakârlığın anayasal bir biçimde dayatılmasıyla ve bunun çalışanlar aleyhine yol açacağı sonuçlarla,

  1. Sosyal devletin daraltılmasıyla,
  2. Sözde güvenlik adına sırdan yurttaşların siyasi haklarının sınırlandırılmasıyla,
  3. Sözde terörle mücadele adına kişisel özgürlüklerin sınırlandırılmasıyla,
  4. Avrupa Birliği’nin dış politikasının ve savunma politikasının NATO’ya bağımlı hale getirilmesiyle,
  5. Uluslararası hukuka aykırı bir şekilde uluslararası ilişkilerin askerileştirilmesiyle,
  6. Avrupa’nın dolaylı bir şekilde Amerikan hegemonyasına boyun eğmesiyle,
  7. Avrupa Birliği’nin tek demokratik olarak seçilen organı olan Avrupa Parlamentosu’nu yasama rolünün öneminin sürekli bir biçimde azaltılmasıyla,
  8. Temel Haklar Şartı’nın bağlayıcı olmaması aracılığıyla, demokratik eksikliklerin varlığının sürmesiyle,
  9. Avrupa Anayasası’na “Hayır” denilmesinin ardından bu Anayasa Anlaşması üzerinde yeniden müzakereler yapılmasını reddetmeleriyle halkların isteklerini dile getirmediklerini teyit eden AB lider çevrelerinin antidemokratik tutumlarıyla

hemfikir değiliz.

Aynı zamanda farklı bir Avrupa’ya; barışın, demokrasinin, toplumsal adaletin Avrupa’sına; halkların Avrupa’sına ulaşma hedefimizi bir kez daha teyit ettik. Bu farklı Avrupa’ya ulaşmak mümkündür ve biz bu hedefe ulaşmak için Avrupa’nın diğer Sol güçleriyle birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz.

 

  1. YENİDEN YAKINLAŞMA

Yeniden yakınlaşma partimizin Kıbrıs sorunun çözümü ve Kıbrıslırumların, Kıbrıslıtürklerin ortak vatanının inşası politikasında önemli yere sahiptir. Gerilimlerin, toplumlar arası çatışmaların ve ayrılmanın yaşandığı zor yıllarda, partimiz yeniden yakınlaşma politikasıyla kararlı bir şekilde milliyetçiliğe ve şovenizme karşı çıktı. İki toplum arasındaki temas kanallarının açık kalabilmesini, yeniden birleşme ve bir arada yaşama isteğinin sürmesini başardı.

Partimiz yeniden yakınlaşmayı her zaman halkımızın işgale karşı mücadelesinin önemli unsuru olarak gördü ve yeniden yakınlaşmaya siyasal ve sosyal içerik verdi. Yeniden yakınlaşmayı psikolojik temaslar düzeyinde sınırlayan yaklaşımları reddediyoruz. Yabancı merkezlerin yeniden yakınlaşma hareketini yönlendirme girişimlerine kesinlikle karşıyız. Yeniden yakınlaşma Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk, bizzat Kıbrıslıların ve Kıbrıslıları ifade eden örgütlü yapılanmalarının meselesidir. Yurdumuzun yeniden birleşmesi için Kıbrıs halkının mücadelesine hiçbir iyi hizmet sunmamaktadır.

Yılların geçmesiyle ve çeşitli kesimlerden –özellikle de milliyetçi sağdan – gelen saldırılara rağmen, AKEL Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı bir çözüm bulunmasının sağlanması için yeniden yakınlaşma politikasının ne kadar önemli bir öğe olduğunu göstermeyi başardı. Yavaş yavaş yeniden yakınlaşma politikası –en azından söylem düzeyinde- bütün siyasal güçler tarafından tanındı ve benimsendi. Geçen Kongremizde bu gelişmeyi partimizin Kıbrıs sorununun çözümü mücadelesinde olumlu etkiler yaratan önemli bir başarısı olarak değerlendirdik.

Geçen Kongreden bugüne kadar şüphesiz önemli olaylar yaşandı ve bu olaylar yeniden yakınlaşma politikasını da etkilediler. Yoğun olarak izlerini bırakan üç olay şudur:

  1. a) Barikatların açılması ve adayı bölen tel örgülerden iki tarafa geçişlerde engellerin kısmen kaldırılması. Bu gelişme Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin kitlesel ve barışçıl bir biçimde bir araya gelmelerine olanak verdi. Birlikte yaşamalarının olanaksız olduğuna dair iddiaları, mitleri yıktı. Bunun yanı sıra, bu gelişme işgale ve taksime karşı ortak mücadele cephesinin inşası için daha uygun koşullar yarattı.
  2. b) Rauf Denktaş’ın uzaklaştırılmasıyla Kıbrıstürk toplumu liderliğinin değişmesi ve geleneksel olarak Kıbrıs sorununda federasyon çözümü için mücadele eden güçler tarafından üstlenilmesi.
  3. c) Hayal kırıklığı duygularına, iki toplum arasında güvenin ve kısa süre içerisinde çözüme ulaşma beklentisinin yaralanmasına yol açan malum sonuçlarla referandumların yapılması. Kıbrıslıtürklerin geleneksel olarak partimize duydukları yüksek takdir ve güvene, bu atmosfer içerisinde ve kasıtlı bir şekilde yapılan saldırıların sonucunda darbeler vurulması.

Bu gelişmelerle birlikte, kimileri yeniden yakınlaşmanın rolünün sona erdiğini ve bu politikanın Kıbrıs sorunun çözümüne özde sunacak bir şeyinin olmadığını iddia ettiler.

AKEL’in yaklaşım ve tutumu böylesi tezlerden tamamen farklıdır. Bugünkü koşullarda yeniden yakınlaşmanın rolü ve önemi daha fazla artmıştır. Yeniden yakınlaşma öncelikle siyasi eylem olarak çok yönlü bir şekilde daha pek çok şey sunabilir.

İster enosisçi, anti Türk ve antikomünist sloganlarla tarihin derinliklerinden hortlatılan aşırı uç ve iğrenç bir çehreyle, ister federasyon çözümünün reddi yoluyla, ister Kıbrıstürk toplumunun bazı ilerici güçlerinin yasa dışı devletin yapılarına düşkünlüğü ve hatta savunması yoluyla, ister memleketimiz için bir felaket olan “etnik temizliği” kabul etme yoluyla ifade edilen milliyetçiliğin ve şovenizmin karşısında, karşı hareket olarak yeniden yakınlaşma sürdürülmelidir.

AKEL ve halk hareketinin örgütleri, hem ideolojilerini, hem de tarihsel geleneklerini dayanak alarak yeniden yakınlaşmanın öncüsü olmaya devam etmektedirler. “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” tezini sarsılmaz bir şekilde temel alan Kıbrıs solu yeniden yakınlaşma politikasının oluşturulmasında, geliştirilmesinde ve uygulanmasında öncülüğünü sürdürmekte, ilan ettiği tez ve düşünceleri Kıbrıslıtürklerle birlikte ortak eylem olarak hayata geçirme mücadelesini sürdürmektedir.

 

  1. KIBRISTÜRK TOPLUMU

AKEL, Kıbrıs’ın işgal altındaki bölgesinde Türkiye’nin oynadığı belirleyici rolü görmezlikten gelmeden, Kıbrıstürk toplumuna ve rolüne büyük önem vermektedir. Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler somut olarak ülkemizin yeniden birleşmesi mücadelesinde stratejik müttefiktir. AKEL’in 19. Kongresinden bugüne kadar geçen süre içerisinde Kıbrıstürk toplumunda ciddi gelişmeler yaşandı. Kıbrıstürk toplumunun Kıbrıs sorunun çözümü için ve AB’ye giriş için isteği kitlesel gösterilerle açıkça vurgulandı. Kıbrıs sorununda federasyon çözümünden yana olduklarını ilan eden partiler –özellikle Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) – güçlendi.

AKEL olarak, -taksimin baş sözcüsü olan- Denktaş’ın Kıbrıstürk toplumu liderliğinden uzaklaştırılmasını selamladık. Olan değişikliğe rağmen, Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk, Kıbrıs halkının beklentileri, en azından bugüne kadar, karşılığını bulmadı. Bir zamandır CTP liderliğinin Kıbrıs sorununa ilişkin olarak geçmişte üzerinde birlikte çalıştığımız ortak tezlerden uzaklaştığını saptamaktayız. Bugünkü Kıbrıstürk liderliği bir yandan sözde devletin uluslararası tanınması konusunu gündeme getirmediğini ifade ederken, aynı anda bu işgalci oluşumun yapıları ile aşırı ölçüde özdeşleşme arz etmektedir. Sözde devletin uluslararası düzeyde yükseltilmesi girişimi, Kıbrıstürk toplumunun ekonomik olarak kalkınması için yapılan hareketlerden Kıbrıs Cumhuriyeti aleyhine siyasal kazançlar elde etme girişimi ve –özellikle mal varlıkları konusunda– artan bir ritimde yeni “oldu-bitti”lerin yaratılması Kıbrıs sorununu çözüm çabalarını kolaylaştırmamaktadır.

Ankara ile tamamen aynı yönde bir hatta gelen Kıbrıstürk liderliğinin, en azından bu aşamada, Kıbrıs sorunun çözümünü değil, Kıbrıslıtürklerin sözde tecridinin kaldırılmasını ve bunun aracılığıyla sözde devletin uluslararası düzeyde konumunun yükseltilmesini birincil öncelik olarak ortaya koyduğu görülmektedir.

Görüşmelerin yeniden başlamasının önkoşullarının yaratılması için Kıbrıstürk liderliği yine önceliği Kıbrıs sorunun çözümüne vermelidir. Aynı zamanda Kıbrıstürk liderliği tarafından Kıbrısrum toplumunun endişeleri ve tartışmaya sunduğu konular hakkında anlayış gösterilmelidir.

Birbirini daha iyi anlamaya ve diyaloğun yeniden başlamasının önkoşullarını yaratmaya yardımcı olma çabası içerisinde, CTP dâhil Kıbrıslıtürk siyasal partilerle iletişim ve diyalog kanallarını açık tutuyoruz. Zaman zaman Kıbrıstürk liderliği tarafından AKEL’in haksız bir şekilde hedef alınması bu amaca yardımcı olmamaktadır ve Kıbrıslıtürkler arasında da tepkilere yol açmaktadır.

Uluslararası ve AB hukuku temelinde olması ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin göz ardı edilmemesi kaydıyla, AKEL başından itibaren Kıbrıslıtürklerin ekonomik durumlarının, yaşam düzeylerinin geliştirilmesinden yana tavır aldı. Bu çerçeve içerisinde AKEL, Kıbrıslıtürklerin desteklenmesi ve iki toplum arasında -ekonomik ilişkiler de dâhil olmak üzere- ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla Değişim hükümeti tarafından alınan önlemleri selamlamaktadır.

Yaklaşık olarak yedi bin Kıbrıslıtürk özgür bölgelerde çalışmaktadır. Onlar, Kıbrıs İşçi Federasyonu PEO’nun da kararlı çabalarıyla, Kıbrıslırum meslektaşlarının sahip oldukları bütün haklardan yararlanmaktadırlar. Sosyal Sigortalar Kurumu’na düşük oranda katkılarda bulunmuş olmalarından dolayı emekli aylığı almayan Kıbrıslıtürkler, bugün toplu ikramiye almaktadırlar. Binlerce Kıbrıslıtürk, Avrupa Birliği’ne ve bütün dünyaya entegrasyonlarına yardımcı olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin seyahat belgelerini ve diğer belgeleri almışlardır. Bütün Kıbrıslıtürkler devlet hastanelerinde ücretsiz olarak tedavi olma ve ilaç alma hakkına sahiptirler. Üniversitedeki Kıbrıslıtürk öğrencilere verilen burslar ve ekonomik destekler ilk, orta ve yüksek öğrenim alanlarında daha da genişletildi.

AKEL bu adımları destekleyerek, hükümeti Kıbrıslıtürklere yönelik olarak ilan ettiği politikayı yaşama geçirmekte daha da kararlı olmaya çağırmaktadır.

Kimileri, Kıbrıslıtürkler lehine alınan bazı önlemlerin yaşama geçirilmesinde karşılaşılan bazı sorunları bahane ederek, Kıbrıslıtürkler aleyhine olumsuz bir hava yaratmaya çalışmaktadırlar. Bu tür girişimler bizi kararlı bir biçimde karşılarında bulacaklardır.

( … )

  1. PARTİ

Örgütsel Durum

Partinin örgütsel durumu partinin işleyiş ve verimlilik derecesine; yetenekliliğine ve kararlarının hayata geçirilmesi derecesine bakılarak değerlendirilir.

Kısaca ele aldığımız dönemde, partinin gönüllü ve profesyonel mekanizması, partinin 19. Kongresinin, yönlendirici organlarının ve siyasal gelişmelerin ortaya koyduğu bir dizi görevi başarı ile yerine getirmeye çağrıldı.

Çok yönlü başarılar kaydedildi. Gözlemlenen tüm zorluklara ve sorunlara rağmen; parti mekanizması ısrarlı ve sıkı bir şekilde çalıştı; milletvekilliği seçimlerinde, yerel yönetimler ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde üzerine düşen görevleri başarılı bir biçimde yerine getirdi.

Yıllık örgütsel planın hedefleri, parti ve halk hareketinin üyelerinin etkinliği ile ilgili olarak ana ve yardımcı büroların faaliyetlerinde olumlu adımlar kaydedildi.

Ancak bazı ciddi zaaflar ve eksiklikler de yaşandı. “Seçimlerde ve partinin diğer etkinliklerinde gönüllü çalışmalara katkılardaki azalmayla da görülen örgütsel durumumuzdaki boşlukların daha da hissedilir olduğu” 9 Eylül 2004 tarihinde gerçekleştirilen M.K. Genel Kurul ve M.Y.K. toplantılarında da saptandı.

Genel Kurulun aynı toplantısında rehavet, uyuşma yaşandığı, programlama eksikliğinin yanı sıra ev-ev dolaşarak bilgilendirme faaliyetlerinde yeterli hareketliliğin sağlanamadığı, “gönüllü ve profesyonel mekanizmamızın faaliyete geçmekte geciktiği” saptandı. Öznel unsur rolünü oynayamadı.

KKP-AKEL’in 80 yıllık tarihi sürecinin ortaya koyduğu örgütsel mekanizmamızın yükümlülükleri, günümüzün gereksinimleri, partimizin Değişim hükümetine katılımıyla artan görevler, bazı “sürekli” ve “yeni” sorunlarla olguları ve bunlara karşı koyma konusunu “masa üzerine koymakta”dır.

Gevşeme, yorulma, gönüllü katkılarda azalma olgularının ortaya çıkmasını nesnel ve diyalektik bir şekilde yorumlayan 19. Kongre “AKEL’in niteliğinin bu tür olgularla uzlaşmaya izin vermediğini” ve partinin bunlara karşı “mücadele ederek örgütlülüğünü güçlendirmenin yollarını bulması gerektiğini” vurguladı.

Geçen zaman süresinde bu tür sorun ve olgulara karşı koyma çabaları ortaya konuldu, ancak önemli başarılar kaydedilemedi. Hatta bazı olguların, maalesef daha da arttığı gözlemlenmektedir.

Tüm bunların daha da derinlemesine incelenmesi ve durumun iyileştirilmesi için gerekli önlem ve faaliyetlerin yaşama geçirilmesi gereksinimi varlığını sürdürmektedir.

Çeşitli nedenlerden dolayı, kamu makamlarını tercih eğilimi giderek güçlenmekte ve genişlemektedir ve bu, çoğu kez parti mekanizmasının güçlenmesi aleyhine sonuçlara yol açmaktadır.

Özellikle de tabanda gerçekleştirilen örgütsel faaliyet zordur, çetindir, çoğu zaman strese neden olur. Bu alanda faaliyet gösterenlerin, çalışmalarının takdir edildiğini hissetmeleri gerekir. Gönüllü ve profesyonel mekanizma, partinin ruhu olarak, ertelenmeksizin güçlendirilmelidir. Bu konu önemlidir ve yeni üyeler, onların doğru uyumu, bütün düzeylerdeki üye ve kadroların siyasi ve ideolojik seviyelerinin güçlendirilmesi gibi partinin diğer faaliyetleriyle aynı zamanda öne çıkarılması gerekir.

Partinin temeli, emekçi kitleler ve daha geniş olarak halkla bağlantısını sağlayan, parti kararlarının yaşama geçirilmesinin aracı olan, Parti Taban Örgütü’ne sadece yönlendirici organları tarafından değil, ister parti mekanizması içerisinde, ister kamu makamlarında görev yapan bütün düzeylerdeki parti kadroları tarafından daha fazla dikkat gösterilmesi gerekmektedir.

Olumsuz olgularla mücadele çabası, bu olguların yol açtıkları sorunların çözümü gereksinimi partinin işleyiş ve verimliliğinin aşamalı ve çok yönlü bir biçimde nitel olarak iyileştirilmesiyle birliktelik arz eder. Bu nedenle de, partimizin 21. Kongresi öncesinde olumlu ve önemli bir rol oynayabilecek olan Tüm Kıbrıs Örgüt Konferansı’nın iki kongre arasında gerçekleştirilmesi yararlı olacaktır.

Partinin elinde bulunan çeşitli ölçüm ve yoklamaların değerlendirilmesi örgütsel durumumuzun daha da iyileştirilmesi için de yardımcı olabilecektir. Ayrıca partinin düşüncelerinde, somut önerilerinde ve hayati önemdeki konularda diğer parti içi faaliyetlerde de partiye yardımcı olması mümkündür.

Partinin varlığı, işleyişi ve çok yönlü bir biçimde sürekli olarak güçlenmesinin öncelikle önem verilmesi gereken konu olduğunu herkes net olarak kavramalıdır. Parti olduğu sürece mücadeleler sürecek, kazanımlar gerçekleşecek, kamu makamlarında hizmet sunma olanağı da var olacaktır. Bunları düşünerek, parti içerisindeki görevlerimizi doğru bir biçimde yerine getirmeye ve örgütsel olarak sürekli bir biçimde hazır durumda olmaya gerekli önemi vermeye devam etmeliyiz.

 

Kitlesel örgütlenmelerdeki faaliyetlerimiz

  1. Kongre partinin çeşitli kitlesel örgütlenmelerdeki faaliyetlerini olumlu olarak değerlendirdi. Ancak halk örgütlerinin dışındaki faaliyetlerde “eksiklikler, zaaflar olduğunu ve bunların aşılması için yukarıdan aşağıya kadar programlama, yöntemli çalışma ve koordinasyon gerektiğini” saptadı.

Kitlesel örgütlenmeler çok sayıdadır, onların rolü çok yönlü ve önemlidir, günümüz Kıbrıs toplumunun yaşam ve eyleminin bütün alanlarını kucaklamaktadırlar. Partinin mesleki ve sendikal alanlardaki örgütlü yapılanmaları kayda değer başarılar elde ettiler. Ancak yine de faaliyetlerini daha da geliştirme olanakları mevcuttur. Ayrıca gereksinim ve olanakların genişlemesi nedeniyle yeni alanlarda örgütlenme gereksinimi de doğmaktadır.

Partinin kurumsal organlardaki temsilcilerinin olumlu katkılarının gözlemlenmesinin yanı sıra daha iyi fikir birliğine varma ve koordinasyon sağlama gereksinimi kendini hissettirmektedir.

Yerel, bölgesel ve tüm Kıbrıs düzeyinde genel veya özel kitlesel alanlarda parti ve halk hareketinin kadro ve üyelerinin, hatta dostlarının önemli katkıları gözlemlenmektedir.

Elbette bazı eksiklikler, zaaflar ve geri adımlar mevcuttur ve bunlarla ilgilenmeli, somut önlemler alarak bunları aşmalıyız. Ancak çeşitli nedenlerden dolayı yer almadığımız alanlar da vardır. Bu alanların sayısı giderek azalmaktadır. Ama bu konudaki gelişme ritmi gerekli olanın ve AKEL’in başarabileceği düzeyin altındadır. Çeşitli kitlesel örgütlenmelerde parti üyelerimizin daha büyük ve daha örgütlü girişimler ortaya koymaları gerekmektedir.

Bu yönde, çeşitli kitlesel örgütlenmelerde yer alan yoldaşlarımızın ve dostlarımızın temas biçimlerinin ve koordinasyonlarının sağlanması gereklidir; çünkü maalesef sık sık koordinasyon eksiklikleri ve gerekli veriler hakkında yeterli bilgilerin olmaması olguları saptanmaktadır. Bu nedenle de, temas iki yönlü olmalı ve bu konuda çabalar sürdürülmelidir.

 

Partinin Birliği

Partinin birliği en büyük kazanımız ve sahip olduğumuz en güçlü silahtır. 19. Kongreden bugüne kadar geçen beş yılda partinin kolektif kararlarının ihlal edilmeleri olguları maalesef yoğunlaşmıştır. Bu tür olgularla seçimlerde ve özellikle de 2004 Nisan referandumunda karşılaştık. Kolektif kararların ihlal edilmesi ideolojik eğitim alanında bir boşluğu göstermektedir ve bunun aşılması gerekir. Önemli konularda kararlar almaya çağrıldığımız zor saatlerde, sınavdan geçtiğimiz anlarda, partinin birliğinin daha da gerekli olduğu sıralarda, üzerine düşenleri yerine getirmekte herkes başarılı olamadı. Kimileri şahsi bilinçlerini, partinin kolektif bilincinin üzerine koydu ve bu şekilde partinin politikasının ve mücadelesinin birlik ve sonuç vericiliğinde sorun yaratılmasına yol açtılar.

Bu tür olumsuz olguların bedelini ödedik. Eleştirimizi ve özeleştirimizi yaptık. Bu olgulara karşı koyma önlemleri aldık. Bu kötü tabloyu geride bırakarak, aramızda yoldaşlık, karşılıklı saygı ve dayanışmayı güçlendirdik. Her şeyden önce partimizin birliğini, partimiz karar ve ilkeleri etrafında yoğunlaşmayı güçlendirmeye karar verdik. Edindiğimiz acı tecrübe hepimizi daha bilge, daha sorumlu kılmalıdır. Ne kadar yoğun olursa olsun, şahsi görüşün kolektif görüşün üzerine konulmasının ne kadar zararlı olduğunu kavramış olmalıyız.

Çalışma, mücadele ve davranışlarımız alanlarındaki olumsuz olgulara karşı olduğu gibi, bu olumsuz olguya karşı mücadele etmeye devam etmeliyiz. Sadece bu şekilde partinin kararlarının öne çıkarılması, politikasının yaşama geçirilmesi, güçlüklere karşı koyup birlik içerisinde ilerlemesi sürekli kılınacaktır. Hepimizin partimizin örgütsel ilkelerine, komünist ahlakın faziletlerine sadakat göstermesi gereklidir.

Partimizin organları olumsuz olgular karşısında tolerans göstermemelidirler. Yoldaşça ikna ederek ve bunun yanı sıra gerektiğinde gerekli önlemleri alarak, tüzüğümüzde de belirtildiği ve kolektif organlarımızın yorumladığı gibi partinin birliği, politikası ve ilkeleri korunmalıdır.

 

İdeolojik faaliyetimiz

Parti üye ve kadrolarının ideolojik eğitimi temel görevlerimizden biri olmaya devam etmektedir.

Burjuva ideolojisinin kendisini sanki dar sınıfsal çıkarlardan öte sözde çağdaş bir düşünce yöntemi gibi göstermeye çalıştığı bir dönemde, partimizin üye ve kadrolarının ideolojik düzeylerini güçlendirmeleri partinin ideolojik-sınıfsal karakterinin, mücadeleci ve sonuç alıcı olma niteliğinin sürdürülmesi için gerekli önkoşuldur.

Burjuva ideolojisi, emperyalist “Yeni Dünya Düzeni” ve çok uluslu şirketlerin küreselleşmesi ideolojiden uzaklaşmayı, sağ ve sol arasında sınırların kaybolduğuna dair düşünceleri, apolitikleşmeyi, kozmopolitizmi, örgütlü mücadelenin değerini kavramayan anlayışları öne çıkarmaktadırlar. Bu durum rehavet, gönüllü katılımların azalması, ilgisizlik ve makam düşkünlüğü gibi olgulara yol açarak, partisel yaşantımızı da etkilemektedir. Bu tür olumsuz olgulara karşı başarı ile mücadele için temel bir unsur ideolojik çalışmaları yoğunlaştırmaktır.

Bizim Marksist-Leninist dünya görüşümüzün temel ilkeleri, sosyalizm anlayışımız, enternasyonalizm, dünya ilerici hareketi içerisindeki çağdaş düşünceler sürekli olarak ideolojik çalışmalarımızın merkezinde olmalıdır. Partimizin işleyişini belirleyen örgütsel ilkelerimiz de ideolojik faaliyetlerimizin merkezinde bulunmalıdır. Bu ilkelerin bir kenara itilmesi ya da ihlalinin, parti ve faaliyeti için ne kadar zararlı olabileceği pratikte kanıtlanmıştır. Aynı zamanda ideolojimizi mücadeleci bir şekilde savunmak, burjuva ideolojisinin açmazlarını, tezatlarını ve yanılgılarını ortaya koymak, neo-liberalizmin halk karşıtı niteliğini argümanlarla sergilemek, milliyetçiliğe ve şovenizme karşı, kültürün yozlaştırılmasına ve kozmopolitizme karşı mücadele etmek, Kıbrıs’ın özel koşullarında sadece ideolojik değil, siyasal öneme de sahiptir.

Dogmatizmden ve eskimiş anlayışlardan uzak olan ideolojimizin doğruluğu her gün yaşamın kendisi tarafından kanıtlanmaktadır. İdeolojimiz, politikamızın sağlam temelini teşkil etmektedir ve partimizin verdiği küçük ya da büyük önemde mücadelelerde yolu aydınlatan fener niteliğindedir.

Ortaya konulan tüm çabalara rağmen, ideolojik faaliyetlerimizi arzu ettiğimiz ve koşulların gerektirdiği düzeye çıkaramamış olduğumuz bir gerçekliktir. Teknolojinin sunduğu olanakları da değerlendirerek, örgütlü ve programlı bir zeminde ideolojik çalışmalarımızı yoğunlaştırma ve geliştirme gereksinimi var olmaya devam etmektedir. İdeolojik eğitim çalışmalarının programlanması ve yaşama geçirilmesine örgütsel mekanizmanın daha büyük oranda katkısı başarıya ulaşmak için gerekli önkoşuldur. Bunun yanı sıra özellikle uluslararası sol alandaki çağdaş düşüncelerle ilgili olarak uluslararası ilişkilerimizin daha iyi değerlendirilmesi de gerekmektedir.

İdeolojik cephede mücadele sadece kadro ve üyeleri değil, bütün toplumsal yelpazeyi ilgilendiren bir konudur. Dolayısıyla ideolojik alandaki faaliyetimiz daha dışa açık bir şekilde gerçekleştirmeli, mesajlarımızın daha geniş halk katmanlarına ulaşmasını hedeflemeliyiz.

KKP-AKEL’in 80. yıldönümünün ideolojik alanda da değerlendirilmesi gerekir. Partimizin yıllar boyu verdiği mücadeleler, büyük fedakârlıkları ve değerli katkıları her AKEL’cinin ve Kıbrıs’ta yaşayan her ilerici insanın edinmesi gereken ve zamanın yıpratamadığı önemdeki dersleri içermektedirler.

Partimizin 19. Kongresi, Merkez Komitesi’nin periyodik teorik siyasi yayın organı olan “Neos Dimokratis” (Yeni Demokrat) dergisinin son yıllarda özünde faal bir durumdan çıkmış olduğunu saptamıştı. Bu saptamanın ötesinde, bu durumun değişmesi için gerekli adımları atamamış olmamız üzüntü vericidir. Teorik ve siyasi yayın organımızın rolü, düzenli olarak yayınlanması ve içeriğinin geliştirilmesi konusu birincil önemdeki görevimiz olarak önümüzde durmaktadır ve bu konu yeni Merkez Komitesi’ni çok ciddi ve somut olarak ilgilendirmelidir.

 

İhtiyat

İhtiyat günlük parti çalışmamızın bir parçasıdır. Diğer parti çalışmalarımızın ne altında, ne de üstündedir. Parçasıdır. AKEL işçi sınıfının ve genel olarak emekçilerin, çalışanların partisidir. Ülke çapında büyük bir siyasal güçtür. Büyük bir siyasal parti olarak AKEL’in politikasını ve taktiklerini doğru bir şekilde oluşturması için çeşitli gelişmeler hakkında sürekli olarak bilgi sahibi olması gerekir. Diğer yandan kendisine ve kadrolarına karşı ortaya çıkabilecek olası faaliyetlerin önüne geçebilecek konumda da olması gerekir. Parti ve halk hareketi liderliğinin, etkinliklerinin, günlük çalışmaların yapıldığı bürolarının, üye ve kadrolarımızın ekonomik katkıları ve gönüllü çalışmalarıyla sahip olunan dernek binalarının korunması ihtiyatlı olmanın önemli bir parçasıdır. Partimiz ve kadrolarına karşı geçmişte çeşitli istikametlerden düşmanca faaliyetlerin olduğunu her zaman hatırlamalıyız. Bu nedenle gözlerimiz açık, ihtiyatlı olmalıyız.

Aynı zamanda yarı işgal ve tehlike tehditleri altındaki bir ülkede faaliyet gösteren bir parti olarak, devletin güvenliğini ilgilendiren konularda da ihtiyatlı olmayı borç biliyoruz. 1974 öncesinde olduğu kadar, 1974 sonrasında da, bilgilendirme konularında AKEL tarafından devletin yetkili makamlarına verilen yardımın çok önemli olduğu kanıtlanmıştır.

Tüm bu nedenlerle ve Kıbrıs’ın içinden geçtiği kritik anları göz önüne alarak, tüm parti kadro ve üyelerinin, partimizin dostlarının görevi olan partisel ve siyasal ihtiyatın iki ayağıyla da -enformasyon ve muhafaza- yoğunlaştırılması ve geliştirilmesi gereklidir.

 

Meclis Gurubu

Değişim hükümetini oluşturan en büyük siyasal güç olarak partinin yeni rolünün, çeşitli alanlardaki çalışma ve faaliyetlerimizi önemli derecede farklılaştırdığı değerlendirmesi herkes tarafından kabul görmektedir. Bu çerçevede, Meclis Gurubu ve gurup üyelerinin meclis içi ve dışında ortaya koydukları çalışmalar büyük önem taşımaktadırlar ve bu çalışmaların hükümetin faaliyetlerine, ama ana olarak partimizin halk içerisindeki mevcudiyetine ve halka hizmetlerine yapabileceği olumlu katkı bilinmektedir.

Meclis Gurubu üyelerinin faaliyetlerinin içeriği özünde eşit önemdeki iki alana ayrılmaktadır: Meclis içindeki çalışmalar – Meclis dışındaki çalışmalar.

Meclis Gurubunun Meclis içerisindeki mevcudiyetinin partinin faaliyetini karakterize etmesi gereken bütün unsurlara sahip olduğu değerlendirilmesi yapılmaktadır. Ciddiyet, sorumluluk, tezlerin argümanlarla ortaya konulması, diğer siyasal güçlere saygı ve kolektiflik partinin Meclis içerisindeki çalışmalarında da bir araya gelen unsurlardır. Elbette ki, Meclis gibi bir yerde de, bazı hata ve eksikliklerin olduğu da kabul edilmelidir. İyileştirme imkânlarının olduğu açıktır. Ancak, yekûn olarak değerlendirdiğimizde sonuç olumludur.

Ele aldığımız dönem süresince, Meclis Gurubu üyeleri, başta emekçiler olmak üzere halkın refah ve yaşam düzeyi ile ilgili olarak eğitim, sağlık, kültür, sosyal devlet, iskân, göçmenlerin sorunları gibi pek çok alanda hukuki çerçevede yenilikler ve ilerleme sağlanmasında öncü oldular. Bunun yanı sıra, kamuda, ordu ve poliste, işe alma ve terfilerde gerçekten layık olanların, hak edenlerin önünü açan adil kriter ve prosedürlerin kurumsallaştırılması için önemli inisiyatifler üstlenildi.

Milletvekillerimizin Meclis Komisyonlarındaki, yurt dışına giden heyetlerdeki katılımları; onur ve sorumluluk duygularıyla yerine getirdiğimiz Meclis Başkanlığı’nın görev ve hizmetlerinin genel olarak geliştirilmesi yaratıcı ve çoğu kez belirleyici önemdeki adımlar oldu.

Parti olarak halkla temasımızı önceliklerimiz içerisinde çok yükseğe koymamız nedeniyle, Meclis Gurubu’nun Meclis dışı rolü özel öneme sahiptir.

Kentlerde ve köylerde, meslek guruplarının, ücretli çalışanların, memurların, serbest meslek sahiplerinin, çiftçilerin, kadınların, gençlerin, öğrencilerin, göçmenlerin mağdur durumda olanların ve nüfusun özel guruplarının karşılaştıkları yüzlerce sorunun özellikle ele alınarak çözülmesiyle bağlantılı olarak, AKEL-Sol-Yeni Güçler Meclis Gurubu’nun üyeleri bütün hizmet süreleri boyunca, Meclis dışı faaliyetleri de özlü ve çok yönlü bir biçimde geliştirdiler. Kentlerle, köylerle, örgütlü toplumsal kesimlerle, ama birey olarak yurttaşla temas genel hatlarıyla tatmin edici düzeyde idi. Ancak insanların haklı olarak daha fazla teması bekledikleri durumlar da oldu. Daha da iyi sonuçlara ulaşma olanaklarının var olduğu bu alanda, milletvekillerinin partinin İlçe Komiteleri ve halk hareketinin kitlesel örgütleriyle iletişimi alanında gelişme sağlandığı açıktır.

Meclis çalışmalarının bilimsel olarak desteklenmesi yönünde partinin ortaya koyduğu çabaların sonuca ulaşması için, Meclis çalışma gurubunun azami ölçüde değerlendirilmesi gereklidir. Daha fazla gelişmesinin mümkün olduğu ve bunun değerlendirilmesi gerektiğine işaret ederek, Meclis çalışma gurubunun faaliyetlerinin sonucu olumlu olarak değerlendirilmelidir.

Genel hatlarda, Meclis Gurubu diğer önemli çalışmalarının yanı sıra, partinin tezlerinin ortaya konulmasına da kayda değer katkılar sundu. Olanaklar ve perspektifler mevcuttur. Genel kanaat, ele aldığımız bu dönemde çok iş yapıldığı ve AKEL-Sol-Yeni Güçler Meclis Gurubu üyelerinin üzerlerine üzerine düşen görevleri olumlu bir şekilde yerine getirdiği yönündedir.

Ancak kamu yaşamının her alanında olduğu gibi, Meclis’teki mevcudiyetimizin yenilenmesi, Meclis Gurubu’nu daha eski üyelerine yeni partisel görevlerin verilmesiyle bağlantılı olarak yeni şahısların değerlendirilmesi partinin sürekli yenilenme ve çağdaşlaşma çabasına olumlu katkılar sunacaktır.

 

Meclis Başkanlığı’ndaki mevcudiyetimiz

AKEL Merkez Komitesi Genel Sekreteri’nin Meclis Başkanı olması, partimizin ve uzun yıllar süren mücadelelerinin haklılığını göstermektedir. AKEL M.K. Genel Sekreteri’nin Meclis Başkanlığı’na seçilmesiyle bu kurumsal makama nitel olarak farklı bir boyut vermeye gayret ettik.

Başkanlık uyumlu bir şekilde faaliyet gösterdi ve ortak anlayışları öne çıkardı. Yabancı parlamentolarla mükemmel ilişkiler geliştirdi. Ülkemiz için zor bir dönemde Kıbrıs’a hizmetlerini sunarak, Parlamenter diplomasiyi daha da geliştirdi. Meclis Başkanlığı’nın inisiyatifleriyle Meclis yurttaşla iletişimi istikrarlı hale getirdi. Kültür gibi çeşitli alanlarda çok yönlü etkinlikleri geliştirdi. Meclis’teki çalışma koşulları iyileştirildi. Bilimsel yardımcının kurumsallaşması gündeme getirildi. Yaşlılar Meclisi, Gençler Meclisi, çocuklar Meclisi gibi bir dizi yeni tanınmaya başlanan kurumlar desteklendi.

Anayasa temelinde çoğu kez Meclis Başkanı Cumhurbaşkanı’nın yerini doldurmaya çağrıldı. Geçtiğimiz dönemde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin liderinin kim olduğundan bağımsız olarak, Meclis Başkanı kamu ruhuyla ve kurumlara tamamen saygıyla hareket etti.

Partimiz, hem Kıbrıs devletinin yüksek kurumlarında başarıyla yer alma yeteneğini gösterdi, hem de önemli çalışmalarıyla bu kurumları yükseltti.

 

Avrupa Parlamentosu’ndaki mevcudiyetimiz

AKEL, 2004 Haziran ayından itibaren iki milletvekili ile ve Sol Gurup ve Avrupa Parlamentosu Bürosu’nda çalışan kadroları ile, Avrupa Parlamentosu’nda ve Avrupa Birleşik Sol – Kuzey Yeşil Sol Siyasal Gurubu’nda yer almaktadır.

AKEL için Avrupa Parlamentosu’nda yer almak Kıbrıs sorununun öne çıkarılması için mücadelenin, neo-liberal politikalara ve AB’nin demokrasi için bazı sınırlayıcı kararlarına karşı koymanın bir parçasıdır. Geniş emekçi kitlelerin lehine, halktan yana tezlerin öne çıkarılması mücadelesinin bir parçasıdır.

Ayrıca Avrupa Parlamentosu’ndaki katılımımız, Avrupa Parlamentosu’nun en ilerici gurubu olan, Avrupa Birleşik Solu ile güçlerimizi uyum içerisinde koordine etme aracıdır.

Avrupa Birliği’nin halkların Avrupası, sosyal adaletin, gerçek eşitliğin, demokratik işleyişin, katılım ve sosyalizmin Avrupası haline dönüştürmeye yönelik uzun vadeli hedefin her zaman gündemde olduğu bilinmektedir. Parlamento Gurubumuz, Avrupa Parlamentosu’nda yer almamızın yarattığı görevleri tam olarak yerine getirerek, kurumsallaştırılmış Parlamento komisyonlarında ve ve Avrupa Parlamentosu’nun delegasyonlarında aktif olarak yer almaktadır.

Bunların yanı sıra, AKEL, Avrupa Birleşik Sol – Kuzey Yeşil Solu’nun Belçika ve Avrupa’nın diğer ülkelerindeki bütün etkinliklerine katılmaktadır.

Partimiz, AB’nin büyük meseleleri hakkında ülkemizde bilgilendirme sağlama amacıyla, Lizbon Stratejisi ve çalışanlara etkileri, Terör ve AB’de siyasal haklar konularında toplantılar düzenledi. Eleştirel yaklaşımını, görüşünü ve tezlerini ortaya koyarak, bu konularla ilgili olarak Kıbrıs halkını bilgilendirmeye çalıştı.

Kıbrıs sorunu ile ilgili olarak, Kıbrıs sorunun çözümü için ilkesel tezlerde, Kıbrıstürk toplumunun ekonomik olarak desteklenmesi tüzüğü ve “doğrudan” ticaret tüzüğü gibi Kıbrıs’la ilgili önemli gelişmelerde, Avrupa Birleşik Sol – Kuzey Yeşil Solu’nun istikrarlı ve doğru bir tutum içerisinde olması sağlandı. Aynı zamanda, Kıbrıs sorununa kalıcı ve işlerliği olacak bir çözüm bulunması için Kıbrıs halkının ve siyasi liderliğinin ortaya koyduğu gayretler karşısında Avrupa Parlamentosu’nun olumlu tutumunu göstermesi için çabalar sürdürülmektedir.

Avrupa Birleşik Sol – Kuzey Yeşil Solu Gurubu’nun altı ayda bir yapılan seminerinden Kıbrıs ve Orta Doğu Meselesi konulu seminerine geçen Haziran ayında Kıbrıs’ta AKEL tarafından sunulan misafirperverlik de, gurubun partimize duymaya devam ettiği saygıyı daha da güçlendirmiştir.

Hem Avrupa Parlamentosu hem de Avrupa Birleşik Sol – Kuzey Yeşil Sol siyasi gurubu içerisinde faaliyetin bir yıllık tecrübelerini değerlendirerek; gücümüzün ve güçlüklerin bilincinde olarak, partimiz hem bu düzeydeki faaliyetlerini, hem de sonuç alıcılığını daha da geliştirme olanaklarına sahiptir.

 

“Haravgi”

“Haravgi” AKEL’in günlük ifade organı olarak her zaman partinin yol gösterici organlarının ve genel olarak partinin dikkat merkezinde bulunmaktadır. Bir yandan gazetenin içeriğinin ve görünümünün sürekli olarak iyileştirilmesi, diğer yandan da okunmasının istikrarlı bir şekilde artması daimî hedeftir. “Haravgi”nin okunması ve incelenmesi özellikle parti kadro ve üyeleri için aynı zamanda ideolojik-siyasal ve örgütsel bir konudur.

Gazetenin içeriği, kalitesi ve görünümü elbette ki okunmasını önemli derecede etkilemektedir. Ele aldığımız süre içerisinde gazete hem içeriğinde, hem de biçiminde ciddi ve özde değişiklikler yaptı ve yeni biçimi gazetenin yeni, modern bir çehre kazanmasına yardımcı oldu. Ancak gazetenin içerik ve görünümündeki iyileşmeye okunmasında artış refakat etmedi.

Daha geneldeki olumsuz gevşeme olgusu “Haravgi” konusunu da etkiledi. Bunun yanı sıra gazete dağıtımcılarının kaybıyla ortaya çıkan sorunlarla da karşı karşıya kalındı. Ayrıca medya araçlarının ve özellikle de çok sayıda haber-tartışma programlarıyla elektronik medya araçlarının çokluğu, tam bilgilendirme olduğu yönünde yanlış kanaatlerin doğmasına yol açıp, dolayısıyla “Haravgi”yi sistematik olarak satın alıp okumanın, incelemenin gerekli olmadığı yolunda yanlış bir anlayışın doğmasına neden olmaktadır. Ancak hiçbir medya aracı, parti üyeleri için, hatta partinin dostları için “Haravgi”nin okunup incelenmesinin yerine geçemez. Her AKEL’ci ve yurttaş, Kıbrıs toplumunu ilgilendiren bütün meseleler üzerine partinin tezleri ve bu tezlerin öne çıkarılması için verilen mücadeleler hakkında bilgileri tam ve doğru olarak sadece “Haravgi”den alabilir. Her AKEL’cinin, toplum içerisinde üzerine düşen rolü doğru olarak yerine getirebilmesi için günü gününe bu bilgiyi alması gerekir. Hatta parti üyelerinin yakın çevresinin de bu bilgilenmeye ulaşabilmesi gerekir, çünkü solun ve yakınımızda duran demokrat insanların geniş çevresi her AKEL’cinin yakın çevresinden başlamaktadır.

“Haravgi”yi her gün satın alıp okuma, inceleme gereksiniminin kavranması Merkez Komitesi’nden başlayıp parti taban örgütlerine kadar partinin bütün organları tarafından sürekli olarak geliştirilmesi gereken daimî bir ideolojik-politik görevdir. İfade organımızın yayılmasını ve okunmasının artmasını sağlamak, önemli siyasal ve ideolojik içeriğe sahip olan örgütsel bir görevdir. “Haravgi”nin basın dağıtım acentası tarafından dağıtımının yapılması, bizim partimizin sesini mümkün olabildiğince her yere ulaştırma görevimizin yerine geçemez. “Haravgi”nin okunmasını arttırmak için kampanyalar düzenleme, bu kampanyalara parti üyelerinin tümünün katılımı ve kadroların bu kampanyalarda yer alarak şahsen örnek olmaları, düzenli okuyucuların sağlanması için somut ve programlı bir şekilde çalışma, gazetenin okurlara ulaşmasında karşılaşılan sorunların çözümü; merkezi, bölgesel ve yerel, bütün parti organlarının sürekli olarak dikkatlerinin merkezinde bulunmalıdır.

Toplumsal gelişmeye ve siyasetin analizinin, partinin tezlerinin ve önerilerinin, bilgilendirmenin çağdaş gereklerine yanıt verebilmesi için “Haravgi”nin içeriğinin ve görünümünün sürekli olarak geliştirilmesi şarttır. Partinin üyelerinin ve dostlarının görüşlerini ciddi bir şekilde göz önüne alarak, gazete idaresinin ve bütün emekçilerinin “Haravgi”nin içeriğinin, kalitesinin ve görünümünün daha da iyileşmesi için bu yönde çalışmaları gerekir.

( … )

 

  1. EĞİTİM – ÖĞRETİM

On yıllık DİSİ hükümetinin ana unsurları hedeflerden yoksun olması, diyalog eksikliği, üstünkörülük, programlama ve hazırlık yapılmadan bazı değişiklilerin yapılması, harcamaların dondurulması ve neo-liberal yaklaşımlardı.

Muhafazakâr sağ hükümetin izlediği neo-liberal ekonomi politikası nedeniyle kamu harcamaları dondurularak, devletin öğretim alanındaki toplumsal rolü sınırlandı.

Aynı anda yönetim, öğretim içeriği ve yöntemleri, öğretmenlerin ve öğrencilerin değerlendirilmesi ile ilgili olarak öğretim, merkeziyetçi tutucu yapılar ve zamanı geçmiş anlayışlar içerisinde takılıp kaldı. Bu politikanın sonucu olarak Kıbrıs öğretim sisteminde tehlikeli çıkmazlar yoğunlaştı.

İşlevsel bilgisizliğin ve okulda başarısızlığın oranları öğretimin marjinalleştirilmesinin ötesinde başka toplumsal sorunların da nedenlerini teşkil eder. Özel eğitim, öğrenimin merkez ağırlığını okullardan dershanelere taşıyan, emekçi velilerin ceplerini emen ve öğrencilerin serbest zamanlarını yok eden bir tümör haline gelmiştir. Okulların teknik altyapıları yetersizdir ve büyük eksiklikler öğretmenler ve öğrenciler için boğucu koşullar yaratmaktadır.

2003 yılında Değişim hükümeti iş başına geldiğinde, Kıbrıs’ta kamu eğitimi genel hatlarıyla bu tabloyu sergilemekteydi.

AKEL, Kıbrıs’ta eğitimin çıkmaz ve krizlerinin aşılabilmesi ve günümüzün çağdaş gereklerine yanıt verebilecek hale gelmesi için, eğitimin hem yapısında, hem de içeriğinde derin yenilikler sağlayacak, tutuculuğa ve gericiliğe karşı cephe açacak, yeniyi ve değişimi getirecek radikal bir reformun yapılması gereksinimini yıllardır hedef olarak ortaya koymaktaydı.

Değişim hükümeti seçim öncesi taahhütlerini yaşama geçirerek, strateji ve vizyonla, eğitimin bütün düzeylerini kucaklayacak toplu bir eğitim reformunu öne çıkarmaktadır.

“Demokratik ve insani bir eğitim” hedefiyle yapılacak eğitim reformu için üniversite uzmanlar komisyonunun hazırladıkları rapor, eğitim alanında yapılacak toplu reform için Değişim hükümetinin programının yaşama geçirilmesinin ilk adımını teşkil etmektedir.

AKEL’in yıllardır ortaya koyduğu tez ve önerilere raporun genel hatlarıyla yanıt verdiği görüşündeyiz. Raporda ilerici radikal bir eğitim reformu için toplu bir öneri sunulmaktadır. Hükümet programında yer alan bütün öneriler ele alınıp derinleştirilmektedir. Eğitim sisteminin önemli meseleleriyle ilgili olarak somut öneriler getirilmektedir. Eğitimin bütün düzeylerini kapsayan, eğitimin içerik ve yapısında köklü değişiklikler getirecek, aynı zamanda daha demokratik bir yönetimi de sağlayacak öneriler raporda belirtilmektedir. Rapor, insanı temel alan, mülti kültürel içerikli, herkese fırsat eşitliği ve başarı olanakları sunan, demokratik bir eğitim vizyonumuzu ifade etmektedir.

İlk defa kurumsallaştırılan Eğitim Konseyi, İlk ve Orta Öğretim Konseyi, Yüksek Öğretim Konseyi aracılığıyla, eğitim reformunun yaşama geçirilmesi için açık bir toplumsal diyalog bugün gerçekleştirilmektedir. Eğitim politikasının biçimlenmesinde aktif rol oynayan konseylerde Meclis partileri, eğitimciler ve toplumsal kurumlar, üniversite öğretim görevlilerinin yanı sıra ilk kez olarak öğrenci hareketinin temsilcileri de yer almaktadır.

Seçim öncesi taahhütlerinin yerine getirilmesi sürecinde Değişim hükümeti tarafından önemli adımlar atıldı.

Bütün çocuklar için ücretsiz, zorunlu İlkokul öncesi kamu eğitimi kurumsallaştırıldı ve kamu kreşlerinin bakım ve faaliyet giderlerinin tümünü devlet üstlendi.

İlkokulların bütün sınıflarında ve Lise üçüncü sınıflardaki öğrencilerin sayısı aşamalı olarak azaltıldı. Okullarda başarısızlık olgusuna karşı koymak için Eğitim Öncelikli Bölgeler Programı’nın 3 bölgede uygulanmasına başlandı.

Tam gün okul uygulaması genişletilerek, sadece 80 ilkokuldan 125 ilkokula çıkarılmakla kalmadı; program nitel olarak da geliştirildi ve bütün sınıflardan çocuklar için 12 okulda uygulanmaktadır. Hükümetin programında ilan ettiği gibi, Tam gün okul uygulamasının bütün ilkokullarda uygulanması, ilkokul öncesi ve orta eğitimi de kapsamı içerisine alacak şekilde genişletilmesi için araştırma ve diyaloğun kısa süre içerisinde tamamlanması beklenmektedir.

Orta öğretimde gerçekleştirilen değişiklikler dışında, özel eğitimden kaynaklanan sorunların çözülmesi ve öğrencilere daha fazla çıkış yollarının ve perspektiflerin sunulabilmesine yönelik olarak, liselerde ve sınav sistemlerinde köklü bir değişikliğin yapılması için diyalog bugün sürdürülmektedir.

Kıbrıs Üniversitesi yeni okullar, bölümler ve programlarla öğrenci sayısını arttırarak ve nitel olarak gelişerek büyümektedir.

Yüksek öğrenim alanında Yeni Teknoloji Üniversitesi’nin geçici yönetimi tayin edildi. Bu yönetim kısa süre içerisinde eğitim programını hazırladı, ilk personeli işe aldı ve 2007 yılı Eylül ayında ilk öğrencilerle çalışmalarına başlaması bekleniyor.

Öğrenci hareketinin daimî taleplerinden olan öğrenci kimliğinin kurumsallaştırılması gerçekleşti.

AKEL, hükümetin eğitim alanına ilişkin programının daha kararlı ve süratli bir şekilde yaşama geçirilmesi gerektiği görüşündedir.

Eğitim reformunun gerçekleştirilmesi için konulan hedefler umut vericidir. AKEL, bu hedeflere ulaşılması için her alanda mücadele etmelidir.

Bu hedefler şunlardır:

  1. Kıbrıs okullarının Pazar ekonomisi okulları haline değil, yurttaşların demokratik okulları haline gelmesi
  2. Kamu eğitiminin toplumsal ve kamu nimeti olarak görülmesi
  3. Bütün çocukların toplumsal entegrasyonu için ve sistemden sızıntılara ve toplumsal tecritlere karşı mücadele için faaliyet gösteren demokratik okul
  4. Dar ulus merkezci, tek kültürlü dolayısıyla da milliyetçi unsurların silinip çıkarılması
  5. Kıbrıs geleneklerini başkalarının kültürlerini tanıma ile bağlantılı kılan kültürler arası ve mültikültürel eğitimin hedeflerine entegrasyon
  6. Genel öğretimin ve mesleki teknik eğitimin özde birlik teşkil ettiği ve en geniş anlamıyla insanı merkeze koyan, temel alan eğitimin güçlendirilmesi
  7. Ücretsiz zorunlu kamu eğitiminin 10 yıldan 12 yıla çıkarılması
  8. Genel eğitimin on yıllık öğretim birliği biçiminde birleştirilmesi
  9. Genel ve mesleki teknik eğitimi organik olarak birbirlerine bağlayacak olan Birleşik Lise’nin yeni bir şeklinde genel eğitimle mesleki teknik öğretimin birleştirilmesi. Birleşik Lise, genel eğitimi ve aynı zamanda mesleki teknik eğitimi (sosyal, pozitif, teknolojik, iktisadi gibi) çeşitli eğitim alanlarının ve mesleki yönlendirmelerin sunulması aracılığıyla sunacaktır.
  10. Yeni tip diplomanın ve üniversitelere girişte yeni bir sistemin yerleştirilmesi
  11. Kamu yüksek öğretiminin yaygınlaştırılması
  12. Yüksek akademik düzeyde; kâr amacı gütmeyen, öğrencilerin ve akademik personelin haklarının, akademik özgürlüklerin güvence altına alınmış olduğu özel üniversitelerin kurulması
  13. Öğretimin (Müfredat programlarının, ders kitaplarının) içeriğinin gözden geçirilmesi ve çağdaşlaştırılması
  14. Yeni öğretim yöntemlerinin uygulanmaya başlanması
  15. Lise sonrası meslek kazanımı ve mesleki uzmanlaşmayı sağlayacak kamu eğitim merkezlerinin yaratılması
  16. Yurttaşlık “eğitimi” dersinin geliştirilmesi, güçlendirilmesi
  17. Eleştirel düşüncenin ve insani değerlerin geliştirilmesi
  18. Türk Dili’nin liseye girmesi
  19. Kıbrıstürk toplumunun okullarıyla işbirliği programları
  20. Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk eğitimciler için ortak eğitim programları
  21. Tarih kitaplarının gözden geçirilerek, çağdaş Kıbrıs tarihinin objektif ve bütünlük içerisinde öğretilmesi hedefiyle gerekli değişikliklerin yapılması
  22. Eğitimciler için sürekli (Yaşam boyu) eğitim programları
  23. Anti raşist eğitim programlarının uygulanması

AKEL için, çağdaş demokratik kamu eğitimi vizyonu temelinde eğitim sisteminin toplu olarak ilerici reformu ve eğitim sisteminin bütün düzeylerine herkesin özgür bir şekilde ulaşabilmesi, toplumun çağdaşlaşması, yaşam düzeyinin iyileştirilmesi, toplumsal ve eğitimsel eşitsizliklerin giderilmesi, eğitimde ve toplumda marjinalleşmeden kaçınılması için gerekli önkoşulları teşkil etmektedir.

 

  1. KÜLTÜR

Kültür, partinin faaliyetinde özel bir yere sahip olan bir alandır. Kültür, halkın manevi, sanatsal, maddi ve ahlaki değerlerini biçimlendirir; estetik kriterini geliştirir; örnek alınacakların oluşmasına yardımcı olur ve yaşam düzeyini yükseltir.

Tüm bu işlemler insanın şahsiyetini biçimlendirir ve yerel, ülkesel ve evrensel düzeyde kültürde var olan her değerli ve önemli şeye saygı duyulması sonucunu yaratır. Bunun yanı sıra, insanların doğa karşısında tutumlarını, diğer halklara ve farklı geleneklere, tarihe ve kültüre sahip insanlara saygı duymalarını etkiler.

Tüm bunlar, devam etmekte olan işgal ve kazancı, insanların direnişinin kırılmasını, insanların kendilerini ilgilendiren sorunları bir yana bırakacak şekilde yönlerinin şaşırtılmasını hedefleyen, sanatın ticarileştirilmesinin, aşırı tüketimciliğin, insani değerlerin bayağılaştırılmasının sonucu halkın karşı karşıya olduğu güçlü saldırı ve baskı karşısında, parti için ciddi kriteri, güçlü direniş ve eylem silahını teşkil etmektedirler.

  1. Kongreden itibaren geçen zaman sürecinde kültürel faaliyetlerimiz manevi ve sanatsal yaratıcılığın bütün alanlarında zengin ve çok yönlü etkinliklerle daha da gelişerek devam etti.

Pek çok inisiyatifler aldık ve yüksek sanatsal düzeyde çok sayıda kültürel etkinlikler düzenledik. Araştırma, edebiyat ve şiir alanında, (Kıbrıslırum – Kıbrıslıtürk) Kıbrıslı şairlerin dijital disklere kayıtları gibi, zengin bir yayın faaliyeti sunduk. Bu dönemde, yazın ve sanat camiasının insanlarıyla yaratıcı ve iki yönlü diyaloğu sürdürdük. Bu diyalog aracılığıyla, Meclis Gurubumuzun ve kamu organizasyonlarının yardımıyla çok sayıda sorunu çözdük. Bunun yanı sıra (tiyatro, müzik, folklor vb.) çeşitli sanat alanlarında yaratıcıların ve çalışanların çıkarları lehine özlü girişimlerde bulunduk.

Tasos Papadopulos’un Cumhurbaşkanlığı’na seçilmesi, özlü kültürel etkinliklerin önkoşullarını yarattı. Partimiz somut önerilerle kültür alanında da hükümet programının oluşmasına özünde katkılarda bulundu. Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra hükümet programının yaşama geçirilmesi için çok sayıda insiyatif üstlendik. Bizim saptamamıza göre, kültür alanında hükümetin ihmalleri mevcuttur ve programının uygulanmasında hükümet durağanlık ve kararsızlık arz etmektedir.

AKEL kararlılık içerisinde aktif olarak tezlerini, hükümetle üzerinde hemfikir olunmuş program ve partinin aldığı kongre ve diğer kararları temelinde, kültür alanında da ortaya koymaya devam etmektedir.

Bu nedenle üzerinde ısrar etmemiz gereken önerilerimiz şunlardır:

  1. Birleşik Kültür Makamı’nın oluşturulması
  2. Kültür Mirası Arşivi’nin kurulması
  3. Kültür ile ilgili kararlarda yaratıcıların yer alması
  4. Kültürel Hizmet Bankası’nın kurulması
  5. Kültür Konseyi’nin oluşturulması
  6. Kıbrıs Tiyatro Organizasyonu gibi kuruluşların yeniden organize edilmesi

AKEL, işgal ve kültürel yozlaşma karşısında, temel bir savunma unsuru olarak kültürün geliştirilmesinin, devletin temel önceliklerinden biri olması gerektiğini savunmaktadır.

Bu amaca yönelik olarak, kültürel altyapı ve gelişimi için daha fazla ekonomik kaynağın sunulması gereklidir. Ayrıca yerel yönetimlere de kültür alanında kararlı bir şekilde yardımcı olunması gerekir. Kültürel eğitim, özellikle eğitim programları aracılığıyla ilerletilmelidir.

Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne girişi, kültürümüzün Avrupa ülkelerinde tanıtımı için önemli fırsatlar yaratmaktadır ve ayrıca doğru siyasal kararlar ve tutumlarla Kıbrıs’ı Doğu Akdeniz’de Avrupa kültür merkezi ve farklı kültürlere sahip komşu ülkelerle kültürel etkinlikler köprüsü haline getirebiliriz.

Partinin bütün üyeleri ve özellikle de kadroları halkımızın özgürlük, toplumsal adalet ve eğitim mücadelesinde sanatın, yazının ve genel olarak kültürün oynayabileceği büyük ve belirleyici rolü kavramalarıdırlar.

“Nea Epohi” dergisinin hem Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk sanat ve yazın insanları içerisinde, hem de genel olarak takdir topladığını saptamaktayız.

Genç insanlara ağırlık verilerek, özellikle parti üyelerimiz içerisinden yeni aboneler kaydedilerek, derginin okunmasının arttırılması için gayret gösterilmesi gerekmektedir.

“Haravgi” gazetesinin kültür konulu sayfalarının, gerek biçim olarak, gerekse içerik olarak, önemli derecede geliştiğini ve iyileştiğini saptamaktayız. Daha da zenginleşerek bu devam etmelidir. Ayrıca gazetenin zaman zaman okurlarına sunduğu hizmetlerin de kültürel alanda yardımcı olduğunu görmekteyiz.

İşgalci rejim tarafından işgal altındaki bölgeye geçiş yasağının kaldırılmasının ardından, iki toplum arasında karşılıklı anlayışın gelişmesi ve ortak eylem hedefiyle, ortak kültürel etkinliklerin düzenlenmesi amacıyla, parti, Kıbrıstürk toplumunun kültür alanında önemli kişileriyle doğru diyalog zeminini metotlu bir şekilde yaratmıştır.

AKEL, Kıbrıslıtürk yaratıcılarla işbirliğini ülkemizin yeniden birleşmesi için önemli bir başlık olarak görmektedir. Bu nedenle de, ülkemizin ortak çıkarları için Kıbrıslıtürk yurttaşlarımızla kültürel buluşmalar ve faaliyetler daha sık ve yoğun bir şekilde sürdürülecektir.

 

NOT: AKEL Merkez Komitesi’nin 20. Kongre tezleri yukarıda yer alan başlıkların dışında iç cephe, seçimler, çalışanlar ve sendikal hareket, kadın hareketi, barış ve dayanışma, yerel yönetimler ve çeşitli diğer alanlara yönelik başlıkları da içermektedir.

 

 

 

Siyasi Karar

AKEL’in 20. Kongresi 24-27 Kasım tarihleri arasında Lefkoşa’da gerçekleştirildi. Kongre, uzun süre önce başlayan ve kongre sırasında da devam eden kongre öncesi çalışmaların, parti içi ve kamuoyuna açık yoldaşça diyaloğun, derin düşünce üretiminin bir ürünü oldu.

Kongre üretken, özgür ve demokratik tartışmalar sonrası, AKEL M.K. Genel Sekreteri Dimitris Hristofyas’ın açış konuşmasını, Merkez Komitesi Kontrol Komitesi’nin raporunu ve Parti M.K. Ekonomik Durum Raporu’nu onayladı. Kongre yeni Merkez Komitesi ve Kontrol Komitesi yeni üyelerini seçti.

  1. Kongre çalışmalarını tamamlarken, partinin önümüzdeki olağan kongresine dek geçecek sürede izleyeceği politikanın parametrelerini belirleyen aşağıdaki siyasi kararı da onayladı.

 

KKP-AKEL’İN 80. YILI

  1. 20. Kongre KKP-AKEL’in 80. yılı vesilesiyle gerçekleştirilen Olağanüstü Kongre’nin bildirgesini bütünüyle benimsemektedir. KKP-AKEL’in kuruluşunun 80. yılı vesilesiyle, başta parti ve halk örgütleri veteranları olmak üzere, üyelerine ve dostlarına, Kıbrıslı çalışanlara ve genel olarak Kıbrıs halkına içten tebriklerini sunmaktadır. KKP-AKEL’in 80. yılı partimiz, ülkemiz işçi hareketi ve Kıbrıs için önemli bir yıldönümüdür. KKP-AKEL, halkımıza sunduğu hizmetler ve katkılarla, yaptığı fedakârlıklar, verdiği kurbanlar ve mücadelelerle, emekçilerin haklarını öne çıkaran ve savunan siyasal güç olarak, ilerlemenin gücü olarak; Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk-Ermeni-Maronit-Latin, bütün Kıbrıslıların beklentilerini, vizyonlarını ve çıkarlarını dile getiren parti olarak, Kıbrıs ve Kıbrıs davası için mücadele eden parti olarak, Kıbrıs halkının bilincinde layık olduğu değerli yeri kazanmıştır. Parti barış, demokrasi, sosyal ilerleme ve sosyalizm için mücadele etmeye devam etmektedir.
  2. 20. Kongre, KKK-AKEL’in 80. yıldönümü onuruna gerçekleştirilen ve 2006 yılı içinde doruğa çıkacak etkinliklerden duyduğu memnuniyeti ifade etmektedir. Bütün parti örgütlerini, partimizin ve genel olarak sol hareketin tarihini, katkılarını ve kazanımlarını ortaya koyma olanağını veren bu etkinliklerin mümkün olan en büyük başarıyla gerçekleştirilmesi için çalışmaya çağırmaktadır. Her zaman gündemde olan devrimci ideolojimizi, partimizin bugünkü yenilenmiş ve çağdaş çehresini, yurtsever, sorumlu, mücadeleci ve hakları talep eden niteliğini, gelecek için vizyonlarını gösterelim.
  3. 20. Kongre, AKEL’i daha da güçlendirerek, partinin 80. yıldönümüne, tüm tarihine, Kıbrıs ve çalışanlar için yeni mücadelelerle sunduğu hizmete layık bir şekilde onurlandıracağını beyan etmektedir. 20. Kongre, parti üyelerini, partimizin kuruluşunun 80. yıldönümünü onurlandırarak; azim, coşku ve fedakârlıkla siyasal, örgütsel ve diğer görevlerimize tam olarak yanıt verecek şekilde çalışmaya çağırmaktadır.
  4. AKEL 20. Kongresi, 1955-62 döneminde haksız bir yere katledilen parti ve daha genelde Halk Hareketi kadro ve üyelerinin Kıbrıs’ın özgürlüğünün kahramanları olduğunu özel olarak vurgular. AKEL bu kişilerin itibarlarının iade edilmesi mücadelesine devam etme yükümlülüğü alır.

Uluslararası Gelişmeler ve Uluslararası İlerici Hareket

  • Küçük ülkemizi de büyük derecede etkileyen dünyadaki genel durum göz önüne alınmadan, Kıbrıs’taki gelişmeler tam olarak anlaşılamaz. 20. Kongre, kapitalizmin emperyalist aşamasının saldırganlığının, gericiliğinin ve yasadışılığının doruğunu teşkil eden, uluslararası hukukun ihlal edilmesi ve uluslararası ilişkilerde güçlü olanın dayatması ile ifade edilen, ülkelerin içerisinde de halka karşı neo-liberal biçimiyle ifade edilen emperyalist “Yeni Dünya Düzeni”nin devam ettiği ve güçlendiği tespitini yapmaktadır. Kongre, “Yeni Dünya Düzeni”ni, bu “Düzen”in ifade ve temsil ettiklerini mahkûm etmektedir.
  • Teröre karşı mücadele gerekçesiyle, bir yandan işgalci savaşlar yaygınlaştırılmakta, diğer yandan ülkelerin içinde insan haklarını ve siyasal özgürlükleri sınırlayan yasalar öne çıkarılarak dayatılmaktadır. AKEL Kongresi, ulusal ve sınıfsal mücadelelerde silahlı mücadele biçimi de dâhil olmak üzere, her halkın çeşitli mücadele biçimlerini kullanma hakkını tanımaktadır. Aynı zamanda da ulusal hakların talep edilmesinde, ulusal kurtuluş ve toplumsal mücadelelerde terörün araç olarak kullanılmasını mahkûm etmektedir. Ayrıca çeşitli lider emperyalist ülkenin uyguladığı devlet terörünü de mahkûm etmekteyiz. Teröre karşı koymak, BM çatısı altında ele alınması gereken kolektif bir meseledir. Öncelikle teröre yol açan sebeplere, yani yoksulluğa, toplumsal adaletsizliğe, ırkçılığa, dinsel fanatizme, ulusal baskıya ve uluslararası hukukun ihlal edilmesinin her biçimine karşı konulması gerekmektedir.
  • Kongre, uluslararası hukuka, devletlerin bağımsızlıklarına, egemenliklerine ve toprak bütünlüklerine saygıya partinin desteğini ifade etmektedir. Kültürel ve dinsel özelliklere saygıya desteğini ifade etmektedir. BM’nin Amerikan hegemonyasından ya da genel olarak herhangi bir hegemonya altında olmasından kurtulmasından yana tutumunu ortaya koymaktadır. Kongre, uluslararası sorunlara karşı koymada BM’nin rolünün güçlendirilmesinden yanadır.
  • Ekonomik küreselleşme süreci bugün gerçekleştirildiği biçimiyle büyük sermayenin ve özellikle de gelişmiş ülkelerin çok uluslu şirketlerinin çıkarlarına hizmet etmektedir. Kapitalist sistemin doğuşundan itibaren sahip olduğu özellikleri olan adaletsizlik ve eşitsizlik, küreselleşmeyle bugün daha da belirgin olmakta, milyonlarca insanın yoksulluk ve sefalet yaşamasına neden olmaktadır.
  • Avrupa Birliği, Batı Avrupa büyük sermayesinin, giderek daha büyük faaliyet alanını kapsamına almak için, iç olanaklarını genişletme gereksiniminden ve ABD ve Japonya gibi kapitalist dünyanın diğer güçlü kutupları karşısında Batı Avrupalıların siyasi ve ekonomik çıkarlarını olabildiğince en fazla biçimde güçlendirme gereksiniminden yola çıkan, kapitalist siyasi-ekonomik bütünleşmenin öne çıkarılan bir biçimi olmaya devam etmektedir. Avrupa Birliği’nde neo-liberalizm egemendir. Avrupa halklarının neo-liberalizme tepkisi AB Anayasası için yapılan referandumlarda açık bir şekilde ifade edilmiştir.
  • Küreselleşme karşıtı hareket ve savaş karşıtı hareket, neo-liberalizm ve “Yeni Dünya Düzeni” karşısında şüpheleri dile getirip umut veren perspektifler sunmaktadırlar. Ancak henüz gelişmelerinin ilk adımlarında bulunmaktadırlar. Sol ve ilerici toplumsal güçlerin görevi dünya çapında, Avrupa düzeyinde, ulusal düzeyde sosyal forumlarla işbirliklerini daha da geliştirmek için, doğru sınıfsal yönelimi almaları için, halkların ve yurttaşların onayı olmaksızın birleşik bir dünya ekonomik modelinin dayatılmasına karşı direnişte önemli rol oynamaları için çaba göstermektir.
  • Bütün dünyada Sol “Yeni Dünya Düzeni”nin ve küreselleşmenin tahrikleriyle karşı karşıya bulunmaktadır. Sadece Sol güçler, alternatif bir süre üzerinde çalışarak, bu alternatif süreci dünya ve halklara sunabilirler. Halka ve emekçilere karşı bugün egemen olan soygun düzeni insanlığın kaderi olamaz. Demokrasi, sosyal adalet ve insanı esas alan sosyalizm ilkelerinin uygulanmasına götürecek olan değişimi çalışanlar mücadeleleriyle sağlayacaklardır. Sol ve ilerici partilerin Avrupa ve dünya çapında koordinasyon ve işbirliklerini güçlendirmek gerekmektedir ve böylece Halk hareketi değişim mücadelesinde tekrar harekete geçirici güç olabilecektir. AKEL, gücü oranında, bu yönde çalışmaya ve insiyatifler üslenmeye devam edecektir.
  • Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne girmesinden sonra, AKEL Avrupa Parlamentosu’nun Birleşik Sol-Kuzey Yeşil Sol Gurubu’nda tam üye olarak yer almaktadır. Ayrıca Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Birleşik Sol Gurubu’nda da yer almaya devam etmektedir. AKEL bu gruplar içerisindeki faaliyeti ile daha demokratik ve toplumsal olarak daha adil bir Avrupa’nın yaratılması için katkılarını sunmayı ve Kıbrıs sorunun adil çözümü için tezlerimizi öne çıkarmayı hedeflemektedir.
  • Avrupa Sol Partisi’nin yaratılması konusunda da, AB ülkelerindeki Sol partiler arasında daha iyi koordinasyon ve birlik gereksinimine yanıt verebilecek bu partinin oluşturulması çabalarını AKEL daha başlangıcından itibaren destekledi ve bu çabalarda yer aldı. Bu konuda, Avrupa Sol Partisi’nin oluşturulması çabaları sürecinde gerçekten koşullar oluşmadan bazı aceleci hareketlerin olduğu değerlendirilmesini yapmaktayız. AKEL, Avrupa’da solun birliğinin sağlanmasının gerçek bir gereksinim olduğu görüşündedir ve bu yönde her faaliyetin istikrarlı ve emin adımlarla gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

 

Parti ve birliği

  • Partinin mücadelelerinin, başarılarının ve gücünün sonucu Kıbrıs’ta çalışanların kazanımları, demokrasinin işleyişi ve yaşamın pek çok alanıyla ilgili olarak var olan durum örnek alınacak değerdedir. 19. Kongre’den sonra geçen süre içerisinde partinin gönüllü ve profesyonel mekanizması pek çok siyasal ve örgütsel görevi başarı ile yerine getirmeye çağrıldı. Gözlemlenen tüm zorluklara ve sorunlara rağmen; parti mekanizmasının üzerine düşen görevleri başarılı bir biçimde yerine getirdiğini 20. Kongre saptamaktadır. Özellikle çeşitli seçimlerde yapılan çalışmaların, 2001 Milletvekilliği Seçimleri’nde ve 2003 Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde zaferle sonuçlandığı kaydedildi. Ayrıca yıllık örgütsel planın hedefleri, parti ve halk hareketinin üyelerinin ve sempatizanlarının etkinliği ile ana ve yardımcı büroların faaliyetlerinde olumlu adımlar kaydedildi.
  • Ancak parti mekanizmasının işleyişinde bazı ciddi zaaflar ve eksiklikler de yaşandı. Rehavet, kariyer düşkünlüğü, gönüllü çalışmalara katkılardaki azalma şeklindeki olgular partinin saflarında görülmeye devam etmektedir ve bu olumsuz olgular faaliyetimizi nicel ve nitel olarak yükseltme çabasının önünde engelleyici unsurlardır. Kapitalist toplumun türettiği ve beslediği bu tür olgularla AKEL uzlaşmaz. Bunlara karşı koyma için çabalar ortaya konulduysa da önemli başarıların kaydedildiği söylenemez.
  • Çoğu zaman zor, çetin ve stresli olan örgütsel çalışmanın siyasi ve ideolojik öneminin kavranılması için daha fazla çaba ortaya konulmalıdır. Gönüllü ve profesyonel mekanizmanın güçlendirilmesi için gecikmeden harekete geçmeliyiz. Yeni üyeler, onların doğru uyumunun sağlanması, bütün alanlardaki kadro ve üyelerin siyasal ve ideolojik düzeylerinin güçlendirilmesi gibi, partinin diğer faaliyetleri ile aynı zamanda bu önemli konuda ilerleme gerçekleştirilmelidir.
  • Partinin, çalışanlarla ve genel olarak halkla bağlantı halkası, önemli kararların alınması sürecinde özlü bir araç, partinin kararlarını yaşama geçirme aracı olan Parti Taban Örgütü’ne, sadece yönlendirici organlar tarafından değil, ister parti mekanizması içerisinde, ister kamu makamlarında görev yapan bütün düzeylerdeki parti kadroları tarafından daha fazla dikkat gösterilmesi gerekmektedir.
  • Olumsuz olgularla mücadele çabası, bu olguların yol açtıkları sorunların çözümü gereksinimi partinin işleyiş ve verimliliğinin aşamalı ve çok yönlü bir biçimde nitel olarak iyileştirilmesiyle bağlantılıdır. 20. Kongre bu tespitleri yaparak, 20. Kongre ile 21. Kongre arasındaki sürede, partinin örgütsel durumunun ve olası tüzüksel değişikliklerin ele alınacağı Olağanüstü Kongre’nin gerçekleştirilmesine karar vermektedir. Bu nedenle de, partimizin 21. Kongresi öncesinde olumlu ve önemli bir rol oynayabilecek olan Tüm Kıbrıs Örgüt Konferansı’nın iki kongre arasında gerçekleştirilmesi yararlı olacaktır.
  • AKEL’in 1990 yılındaki 17. Kongresi’nden itibaren partinin faaliyeti ülkenin neredeyse bütün siyasal, sosyal ve kültürel alanlarına yayıldı. Bütün bu alanları kapsayan kitlesel örgütlenmelerdeki çalışmalarımız daha da arttı ve yoğunlaştı. Kongre, çeşitli kitlesel örgütlenmelerdeki faaliyetlerimizin olumlu sonuçlarını takdirle kaydetti. Partimizin mesleki-sendikal alanlardaki örgütlenmeleri kayda değer başarılar elde etmektedirler. Ancak aynı zamanda, Kıbrıs toplumunun AKEL’den beklediği derecede katkıda bulunmamıza izin vermeyen bazı eksikliklerin ve zaafların olduğunu da Kongre tespit etmektedir. Faaliyetimizi geliştirme olanağı ve ayrıca daha pek çok yeni alanlarda örgütlenme gereksinimi de vardır. Merkez Komitesi yardımcı bürolarının daha örgütlü ve daha sistemli çalışma için düzeylerinin yükseltilmesi de bir gerekliliktir. Partinin kurumsal organlardaki temsilcilerinin olumlu katkılarının gözlemlenmesinin yanı sıra daha iyi anlaşma ve koordinasyon sağlama gereksinimi kendini hissettirmektedir.
  • Partinin birliği en büyük kazanımız ve sahip olduğumuz en güçlü silahtır. 19. Kongreden bugüne kadar geçen beş yılda partinin kolektif kararlarının ihlal edilmeleri olguları maalesef yoğunlaşmıştır. Bu tür olgularla seçimlerde ve özellikle de 2004 Nisan referandumunda karşılaştık. Kolektif kararların ihlal edilmesi ideolojik eğitim alanında bir boşluğu göstermektedir ve bunun aşılması gerekir. Önemli konularda kararlar almaya çağrıldığımız zor anlarda, partinin birliğinin daha da gerekli olduğu sıralarda, üzerine düşenleri yerine getirmekte herkes başarılı olamadı. Kimileri şahsi bilinçlerini, partinin kolektif bilincinin üzerine koydu ve bu şekilde partinin politikasının ve mücadelesinin birlik ve sonuç vericiliğinde sorun doğmasına yol açtılar.
  • Kongre çalışma, mücadele ve davranışlarımız alanlarındaki olumsuz olgulara karşı olduğu gibi, bu olumsuz olguya karşı mücadele etmeye partiyi çağırmaktadır. Sadece bu şekilde partinin kararlarının öne çıkarılması, güçlüklere karşı koyup birlik içerisinde ilerlemesi sürekli kılınacaktır. Hepimizin partimizin örgütsel ilkelerine, komünist ahlakın faziletlerine sadakat göstermesi gereklidir.
  • Partimizin organları olumsuz olgular karşısında tolerans göstermemelidirler. Yoldaşça ikna ederek ve bunun yanı sıra gerektiğinde gerekli önlemleri alarak, tüzüğümüzde de belirtildiği ve kolektif organlarımızın yorumladığı gibi partinin birliği, politikası ve ilkeleri korunmalıdır.
  • Parti kadro ve üyelerinin ideolojik eğitimi temel görevlerimizden biri olmaya devam etmektedir. Burjuva ideolojisi, emperyalist “Yeni Dünya Düzeni” ve çok uluslu şirketlerin küreselleşmesi ideolojiden uzaklaşmayı, sağ ve sol arasında sınırların kaybolduğuna dair düşünceleri, apolitikleşmeyi, kozmopolitizmi, örgütlü mücadelenin değerini kavramayan anlayışları öne çıkarmaktadırlar. Bu durum olumsuz olgulara yol açarak, partisel yaşantımızı da etkilemektedir. Bu tür olumsuz olgulara karşı başarı ile mücadele için temel bir unsur ideolojik çalışmaları yoğunlaştırmaktır.
  • Marksist-Leninist dünya görüşünün temel ilkeleri, sosyalizm anlayışımız, enternasyonalizm, dünya ilerici hareketi içerisindeki çağdaş düşünceler, milliyetçiliğe ve şovenizme karşı mücadele, partimizin işleyişini düzenleyen örgütsel ilkeler ideolojik çalışmalarımızın merkezinde olmalıdır. İdeolojimizi mücadeleci bir şekilde savunmak; burjuva ideolojisinin geliştirdiği açmazları, tezatları ve yanılgıları ortaya koymak; neo-liberalizmin halk karşıtı niteliğini argümanlarla sergilemek; milliyetçiliğe ve şovenizme karşı, kültürün yozlaştırılmasına ve kozmopolitizme karşı mücadele etmek Kıbrıs’ın özel koşullarında sadece ideolojik değil, dev siyasal öneme de sahiptir.
  • Kongre, teknolojinin sunduğu olanaklar da değerlendirilerek, ideolojik çalışmalarımızı yoğunlaştırmak ve geliştirmek için ortaya konulan çabaları takdir etmektedir. Tüm bunlara rağmen, ideolojik faaliyetlerimizi arzu ettiğimiz ve koşulların gerektirdiği düzeye çıkaramamış olduğumuz bir gerçekliktir. Daha örgütlü ve programlı bir şekilde, sürekli olarak çaba içerisinde olmak gerekmektedir. Ayrıca uluslararası ilişkilerimizi de daha iyi değerlendirmemiz gerekmektedir. İdeolojik alandaki faaliyetimiz daha dışa açık bir şekilde gerçekleştirilmeli, mesajlarımızın daha geniş halk katmanlarına ulaşmasını hedeflenmelidir.
  • KKP-AKEL’in 80. yıldönümünün ideolojik alanda da değerlendirilmesi gerekir. Partimizin yıllar boyu verdiği mücadeleler, büyük fedakârlıkları ve değerli katkıları her AKEL’cinin ve Kıbrıs’ta yaşayan her ilerici insanın edinmesi gereken ve zamanın yıpratamadığı önemdeki dersleri içermektedirler.
  • Merkez Komitesi’nin periyodik teorik siyasi yayın organı olan “Neos Dimokratis” (Yeni Demokrat) dergisinin gerekliliğine ilişkin tüm tespitlere rağmen, dergi özünde faal bir durumda bulunmamaktadır. Teorik ve siyasi yayın organımızın rolü, düzenli olarak yayınlanması ve içeriğinin geliştirilmesi konusu birincil önemdeki görevimiz olarak önümüzde durmaktadır ve bu konu yeni Merkez Komitesi’ni çok ciddi ve somut olarak ilgilendirmelidir.
  • İhtiyat günlük parti çalışmamızın bir parçasıdır. Büyük bir siyasal parti olarak AKEL’in politikasını ve taktiklerini doğru bir şekilde oluşturması için çeşitli gelişmeler hakkında sürekli olarak bilgi sahibi olması gerekir. Diğer yandan kendisine ve kadrolarına karşı ortaya çıkabilecek olası faaliyetlerin önüne geçebilecek konumda da olması gerekir. Aynı zamanda yarı işgal ve tehlike tehditleri altındaki bir ülkede faaliyet gösteren bir parti olarak, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin güvenliğini ilgilendiren konularda da ihtiyatlı olmayı borç biliyoruz. Kongre, hepimizin görevi olan partisel ve siyasal ihtiyatın yoğunlaştırılması ve geliştirilmesinin gerekli olduğunu vurgulamaktadır.
  • Ciddiyet, sorumluluk, tezlerin argümanlarla ortaya konulması, diğer siyasal güçlere saygı ve kolektiflik AKEL Sol Yeni Güçler Meclis Gurubu’nun Meclis içerisindeki mevcudiyetini karakterize eden unsurlardır. Kongre, Meclis Gurubu’muzun mevcudiyetini ve faaliyetini yekünen olumlu olarak değerlendirdiğini ifade etmektedir ve aynı zamanda daha da geliştirme olanaklarının var olduğu tespitini yapmaktadır.
  • Yüzlerce sorunun özellikle ele alınarak çözülmesiyle bağlantılı olarak, AKEL-Sol-Yeni Güçler Meclis Gurubu’nun üyeleri bütün hizmet süreleri boyunca Meclis dışında da faaliyetlerini özlü ve çok yönlü bir biçimde geliştirdiler. Kongre, Meclis Gurubu’muzun üyelerinin kentlerle, köylerle, örgütlü toplumsal kesimlerle, ama birey olarak yurttaşla da temaslarını genel hatlarıyla tatmin edici düzeyde bularak, milletvekillerimizi halkla temaslarını daha da arttırmaya ve halkımızın sorunları üzerine daha fazla yoğunlaşmaya çağırmaktadır. Kongre, Meclis çalışma gurubunun faaliyetlerinin sonucunu olumlu olarak değerlendirmekte ve aynı zamanda bu kurumun faaliyetinin geliştirilmesinin olanaklarına işaret ederek, bu olanakların değerlendirilmesi gerektiğini kaydetmektedir.
  • Kongre, AKEL Merkez Komitesi Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Cumhuriyeti Meclis Başkanlığı’na seçilmesinin Kıbrıs siyasal yaşamı açısından tarihi bir olay olduğu tespitini yapmaktadır. Bu gelişmeyle, Cumhuriyet’in yüksek makamlarına seçilmelerinde başka alanlardan şahsiyetleri işbirlikleri çerçevesinde AKEL’in sadece desteklediği değil, kendisi için de haklı olarak talepte bulunduğu yeni bir dönem başlamıştır. AKEL Merkez Komitesi Genel Sekreteri’nin Meclis Başkanı olması, partimizin ve uzun yıllar süren mücadelelerinin haklılığını göstermektedir.
  • Meclis Başkanlığı son beş yıl boyunca uyumlu bir şekilde faaliyet gösterdi ve ortak anlayışları öne çıkardı. Yabancı parlamentolarla mükemmel ilişkiler geliştirdi. Ülkemiz için zor bir dönemde Parlamenter diplomasinin hizmetlerini Kıbrıs’ın davasına sunarak, Parlamenter diplomasiyi daha da geliştirdi. Meclis Başkanlığı’nın inisiyatifleriyle Meclis yurttaşla iletişim istikrarlı hale geldi ve kültür gibi çeşitli alanlarda çok yönlü etkinlikler geliştirildi. Meclis’teki çalışma koşulları iyileştirildi. Bilimsel Yardımcı’nın kurumsallaşması gündeme getirildi. Yaşlılar Meclisi, Gençler Meclisi, Çocuklar Meclisi gibi bir dizi yeni tanınmaya başlanan kurumlar desteklendi. Partimiz, hem Kıbrıs devletinin yüksek kurumlarında başarıyla yer alma yeteneğini gösterdi, hem de önemli çalışmalarıyla bu kurumları yükseltti.
  • AKEL, 2004 Haziran ayından itibaren, Avrupa Parlamentosu’nda ve Avrupa Birleşik Sol – Kuzey Yeşil Sol Siyasal Gurubu’nda yer almaktadır. AKEL için Avrupa Parlamentosu’nda yer almak Kıbrıs sorununun öne çıkarılması için mücadelenin, neo-liberal politikalara ve AB’nin demokrasiyi sınırlayıcı bazı kararlarına karşı koyma mücadelesinin bir parçasıdır. Geniş emekçi kitlelerin lehine, halktan yana tezlerin öne çıkarılması mücadelesinin bir parçasını teşkil etmektedir. 20. Kongre, hem Avrupa Parlamentosu, hem de Avrupa Birleşik Sol – Kuzey Yeşil Sol siyasi gurubu içerisinde faaliyetin bir yıllık tecrübelerini değerlendirerek; gücümüzün ve güçlüklerin bilincinde olarak, partimizin bu düzeydeki faaliyetlerini ve sonuç alıcılığını daha da geliştirme olanaklarına sahip olduğu tespitini yapmaktadır.
  • Kongre, partinin günlük ifade organı olarak “Haravgi”nin önemini vurgulayarak, son beş yıl içerisinde gazetenin hem içeriğinde, hem de biçiminde ciddi ve özlü değişiklikler yapıldığını ve gazetenin yeni, modern bir çehre kazanmasına yeni biçiminin de yardımcı olduğunu tespit etmektedir. Ancak gazetenin içerik ve görünümündeki iyileşmeye okunmasında artış maalesef refakat etmedi. Daha geneldeki olumsuz gevşeme olgusu, gazete dağıtımcılarının kaybıyla ortaya çıkan sorunlar ve medya araçlarının ve özellikle de elektronik medya araçlarının çokluğu “Haravgi”nin tirajının arttırılması konusunu olumsuz yönde etkilemektedir.
  • “Haravgi”yi her gün satın alıp okuma, inceleme gereksiniminin kavranması daimî bir ideolojik-politik görevdir. İfade organımızın yayılmasını ve okunmasının artmasını sağlamak, önemli siyasal ve ideolojik içeriğe sahip olan örgütsel bir görevdir. “Haravgi”nin okunmasını arttırmak merkezi, bölgesel ve yerel, bütün parti organlarının ve parti üyelerinin tümünün sürekli olarak dikkatlerinin merkezinde bulunmalıdır.
  • Toplumsal gelişmeye ve siyasetin analizinin, partinin tezlerinin ve önerilerinin, bilgilendirmenin çağdaş gereklerine yanıt verebilmesi için “Haravgi”nin içeriğinin ve görünümünün sürekli olarak geliştirilmesi şarttır. Kongre, “Haravgi”nin içeriğinin, kalitesinin ve görünümünün sürekli olarak daha da iyileşmesi için gazete idaresini ve bütün emekçilerini bu yönde çalışmaya çağırmaktadır.

 

Kıbrıs Sorunu

  • Kongre, Kıbrıs sorununun istila, işgal, yabancı müdahaleler ve Kıbrıs halkının tümünün insan haklarının çiğnenmesi sorunu olduğuna dair partinin kesin tezini teyit etmektedir. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlık ve toprak bütünlüğünün ihlal edilmesi konusudur. Silahların şiddeti ile dayatılan “etnik temizlik” konusudur. Kıbrıs sorunu aynı zamanda iki toplum arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi sorunudur.
  • 1974’ten sonra Kıbrıs sorunun çözümü için ortaya konulan bütün çabalar Türkiye’nin uzlaşmaz tutumuyla, iki ayrı devlet varlığı çözümünde ısrar etmesiyle ve Kıbrıs üzerinde egemenlik hakları talep etmesiyle karşı karşıya kaldılar. Bu yıllarda Kıbrısrum tarafınca yapılmış olan hatalar, Kıbrıs sorunun çözümsüzlüğünün sürmesinde hiçbir biçimde Türkiye’yi ve şoven Kıbrıstürk liderliğini suçsuz kılmamaktadır.
  • Türk tezleri her zaman Ankara’nın NATO’daki müttefikleri içerisinde yankı bulmuştur ve gerek Kıbrıs sorunun ortaya çıkmasında, gerekse sorunun sürmesinde bu müttefiklerin sorumlulukları büyüktür. 1990 yılından sonra Kıbrıs sorununda durum daha da zor hale gelmiştir. Bir yandan Kıbrıs, Sovyetler Birliği, sosyalist ülkeler topluluğu ve Bağlantısızlar Hareketi gibi geleneksel dostlarından ve destekleyicilerinden mahrum kalmıştır. Diğer yandan da “Yeni Dünya Düzeni” diye adlandırılan koşulların çerçevesinde Birleşmiş Milletler’in Kıbrıs’la ilgili kararlarının öz ve biçiminden aşamalı bir şekilde sapma kaydedilmiştir. Annan planı da bunun ürünüdür. Bu sapma konusunda ve Kıbrıs sorunu ile ilgili yaratılan durum hakkında, DİSİ hükümetinin de -hataları, eksiklikleri, çelişkileri, attığı geri adımlar ve üstlendiği taahhütlerle- sorumluluğu yok değildir.
  • Annan Planı temelinde Kıbrıs sorunun çözümü girişimi, çözüm için ortaya konulan en derli toplu çözüm girişimi oldu. Annan Planı bugüne kadar ortaya konulmuş olan en anlamlı ve detaylı plandır. Ancak Plan’ı yapanların iddia ettikleri gibi, adil ya da dengeli değildir. AKEL, Annan Planı’nın olumlu ama olumsuz da unsurlar içerdiği değerlendirmesini yaparak, neredeyse bütün siyasal güçlerin kabul ettiği biçimde, bu planı müzakereler için zemin olarak kabul etti. Planın iki toplum tarafından da kabul edilmesine izin verecek ve Kıbrıs sorununa kalıcı ve işlerliği olacak bir çözümü sağlayacak şekilde gerekli değişikliklerin yapılması için bütün gücüyle mücadele etti. Sıkışık takvimler ve BM Genel Sekreteri’nin hakemliğini öngören işlem, iki tarafın plan üzerinde özlü müzakere yapmasına ve üzerinde anlaşmaya varılacak bir çözüme ulaşılmasına izin vermedi. BM Genel Sekreteri’nin hakemliği adaletsizdi ve dengesiz bir şekilde Türk tezlerinden yana oldu. AKEL Cumhurbaşkanı’nın Annan Planı ile ilgili konuşmasında dile getirdiği bazı değerlendirmeleri, özellikle de “de facto taksimi ortadan kaldırmayacağı, aksine bunu meşrulaştırıp derinleştireceği” değerlendirmesini paylaşmadı. Böylesi bir değerlendirme olsaydı, o zaman Plan’ın müzakere zemini olarak dahi kabul edilmemesi gerekirdi.
  • Partimizin 14 Nisan 2004 tarihinde gerçekleştirilen Konferansı, Kıbrısrum toplumu içerisinde endişelere neden olan hususlar üzerinde müzakere yapılması ve planın boşluklarının giderilmesi için zaman verilmesi için referandumların ertelenmesini istedi. AKEL’in önerisi ne yazık ki Türk tarafınca kabul edilmedi. Bu nedenle de AKEL halkı, referanduma sunulduğu şekliyle Annan Planı aleyhine oy kullanmaya çağırmak zorunda kaldı. AKEL, referandumun sonucunu tamamen saygıyla karşıladı. Referandumdan sonra, partimizin politikası ve faaliyetleri açısından göz önüne alınması gereken farklı koşullar ortaya çıktı. 20. Kongre, partimizin aldığı tutumun Kıbrıs’ı çok zor bir durumdan çıkardığı, müzakere sürecinin yeniden başlaması ve Kıbrıs sorununun mümkün olan en kısa süre içerisinde çözümü perspektifini açık bıraktığı değerlendirmesini yaparak; referandum öncesinde, referandum sırasında ve sonrasında Merkez Komitesi’nin aldığı kararları ve tutumları onaylamaktadır.
  • Referandumlardan sonraki sürede, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne karşı saldırıların savuşturulması ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yasallığının savunulması için, Cumhurbaşkanı ve diğer güçlerle işbirliği içerisinde partimiz sıkı bir biçimde çalıştı. İşgalci oluşumun konumunun yükseltilmesi teşebbüslerinin savuşturulması ve Kıbrısrum tarafının tezlerinin anlaşılması için çalışmaktadır. Bunun yanı sıra, partimiz, Kıbrısrum tarafının üzerinde değişiklikler yapılmasını arzu ettiği Annan Planı’nın bölümlerinin kodlanması ve bu kodlamanın Ulusal Konsey’de en geniş kabulü görmesi için yaratıcı bir şekilde çalıştı. Arzu edilen değişikliklerin kodlanması ve bunların BM Genel Sekreteri’ne bildirilmesi olumsuz havanın değişmesine katkıda bulundu. Bu aşamada Kıbrısrum tarafının tezlerinin hiyerarşik bir sıralamaya konulması yönünde Amerikalılar ve başkaları tarafından öne sürülen talep kabul edilemez. Kıbrısrum tarafının tezlerinin olası bir hiyerarşik sıralamaya konulması, yeni müzakerenin toplu gelişimi göz önüne alınarak, müzakereler çerçevesinde yapılabilir.
  • AKEL, iç cephede ortaya çıkan iki uç akıma karşı konulması için çok doğru bir şekilde çalıştı. Bu akımlardan biri, Plan’ın reddedilmesinin yol açacağı olası etkiler hakkında felaket tellallığı yaparak, Kıbrıs sorununda var olan durumun sürmesinin yaratacağı tehlikeleri de gerekçe olarak gösterip, halkın yargısını göz ardı edip, özünde Plan’ın referanduma sunulduğu şekliyle tekrar gündeme getirilmesinden yana bir tutum ortaya koymaktadır. Diğer akım ise, referandumdaki %76’lık oranı gerekçe göstererek, net olmayan sözde bir “Avrupa çözümü” adına Plan’ın ve iki toplumlu, iki bölgeli federasyon çözümünün reddedilmesini talep etmektedir. Kongre, bu iki akımın da yıkıcı oldukları değerlendirmesini yapmakta ve yeni Merkez Komitesi’ni bu akımların gizledikleri tehlikelere işaret etmeye ve bu akımlara karşı koymayı sürdürmeye çağırmaktadır.
  • Başlıca Amerikalılar ve İngilizler tarafından ortaya konulmaya devam eden tepkilere rağmen,
  1. a) Annan Planı’nın olduğu haliyle yeniden getirilmesinde ısrar etmenin hiçbir yere götürmediği,
  2. b) Kıbrısrum toplumunu da tatmin edecek değişikliklerin yapılması gerektiği,
  3. c) Yeni insiyatifin iyi hazırlanması gerektiği,
  4. d) Boğucu takvimlerin ve hakemliklerin olmaması gerektiği

 

genel olarak kabul edilmektedir. Kıbrıs sorununda bundan sonraki adımların neler olacağı ve ne zaman ortaya konulacağına karar vermesi BM Genel Sekreteri’ne kalmıştır.

AKEL 20. Kongresi,

  • Kıbrıs sorununun içinde bulunduğu aşamada, partimizin, Cumhurbaşkanı ve Ulusal Konsey ile işbirliği içinde müzakerelerin Birleşmiş Milletler çerçevesinde yeniden başlamasının koşullarını yaratmak için çalışmaya devam edeceğini vurgular. Doğru önkoşulların yaratılmasının çok büyük önem taşımaktadır çünkü yeni bir başarısızlığın Kıbrıs sorununda güçlü yara açacak olması bir veridir. Boğucu takvimler olmaksızın, ama aynı zamanda Kıbrıs sorunun çözümünü zamanın derinliklerine götüren sonu gelmez görüşmeler de olmaksızın, özlü müzakerelerin en kısa süre içerisinde yeniden başlamasını arzulamaktayız. İşgalin “oldu-bitti”lerini zamanın kalıcı kıldığının bilincindeyiz. Hem çözümün kısa süre içerisinde sağlanması, hem de çözümün içeriği bizi ilgilendirmektedir. Hakemliklerden uzak bir şekilde, üzerinde anlaşmaya varılacak çözüme götürecek müzakerelerin yeniden başlamasını hedefliyoruz. BM Genel Sekreteri’nin planında, Kıbrıslırumların da planı kabul etmesine izin verecek, koşulların elverdiği oranda adil, kalıcı ve işlerliği olan bir çözüme götürecek özlü değişikliklerin yapılması gerektiği konusunda ikna etmek için çalışıyoruz. Arzu ettiğimiz değişiklikler, parametreleri üzerinde çözümün aranacağı planın ne felsefesini değiştiriyor, ne de Kıbrıstürk toplumunun haklarını ortadan kaldırıyorlar. Biz, yabancılara değil, Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk, tüm Kıbrıslılara hizmet edecek bir çözümü hedefliyoruz.
  • Çözümün anahtarı Ankara’da olmaya devam etmektedir. Hem Türk hükümeti, hem de Kıbrıstürk liderliğinin en azından bu aşamada önceliklerinin, referandumda takındıkları tavırdan kazanç sağlama ve işgal altındaki bölgedeki rejiminin konumunu uluslararası düzeyde yükseltme olduğu görünümünü vermektedir. Türkiye, Annan Planı’nın oluşturulması ve daha sonra geçen yılki hakemliğin aracılığıyla Kıbrıs ve Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk, bütün Kıbrıs halkı aleyhine avantajlarını korumayı ve hatta avantajlar elde etmeyi başardı. Bu hususlarda ısrar, soruna doğru ve karşılıklı olarak kabul edilebilir bir çözüm bulunmasına götüremez. Türkiye’nin Kıbrıs sorununa ilişkin felsefesini değiştirmesi Türkiye’nin de çıkarınadır.
  • Türkiye’nin felsefesini değiştirmekle yükümlü olması ve müteakiben Kıbrıs sorunun çözüm yolunun açılması için, uluslararası faktör ve özellikle Amerikan-İngiliz unsuru Ankara’nın yatıştırılması politikasına son vermelidir. İşgalci rejimin konumunun yükseltilmesi yönünde Ankara’nın ve Kıbrıstürk liderliğinin beklentilerini ve bölücü akımları beslemeyi durdurmaları ve Kıbrıs sorunun çözümü için işbirliği içinde çalışmaları yükümlülüğünü onlara sürekli olarak göstermeleri gerekmektedir.
  • Kıbrıs sorunu uluslararası bir sorun olarak BM çerçevesi içerisinde kalmalıdır. AKEL, Kıbrıs sorununa çözüm aranacak yerin, Kıbrıs’ın davasına mümkün en geniş desteği arayabileceği ve bulabileceği Birleşmiş Milletler Organizasyonu olduğu tezinde ısrar etmektedir. Aynı zamanda, Kıbrıs’ın tam üyesi olduğu ve Türkiye’nin içinde yer almayı istediği Avrupa Birliği’nin Kıbrıs sorunun çözüm çabalarında önemli rol oynayabileceğini ve oynaması gerektiğini AKEL vurgulamaktadır. Konuya doğru yaklaşım zemini budur. Birleşmiş Milletler’in yerine Avrupa Birliği’nin geçmesini hedefleyen olası tartışmalar ve tutumlar, sadece zarara yol açabilir.
  • 1 Mayıs 2004 tarihinden itibaren Kıbrıs Cumhuriyeti bütün topraklarıyla Avrupa Birliği’nin eşit üye devletidir. Diğer yandan Türkiye de AB’ye girmek için resmi tam üyelik müzakerelerine 3 Ekim tarihinden itibaren başlamıştır. Kıbrıs’ın AB’ye girmesi, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girme arzusu ile bağlantılı olarak olumlu bir konjonktür yaratmaktadır. Kıbrıs sorunun çözümü için bu konjonktürü değerlendirmeye devam etmeliyiz. Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımadığı ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ni de kapsayacak şekilde Ankara Protokolü’nü uygulama yükümlülüğünün olmadığı yönündeki beyanına yanıt veren AB açıklaması ile Türkiye’nin müzakere çerçevesi, somut koşullar içerisinde AKEL tarafından Kıbrıs için tatmin edici olarak değerlendirilmektedir. Bu tatmin edici sonuca ulaşabilmek için Kıbrıs çetin mücadeleler verdi ve bu gelişme sürecinde partimizin katkısı önemliydi. Türkiye, AB ve dolayısıyla Kıbrıs Cumhuriyeti karşısında belirli yükümlülükleri üstlendi. Bu yükümlülükler doğru değerlendirildiği takdirde, Ankara’yı Kıbrıs sorunun çözümü için teşvik edecek işleyişe sahip olacaklardır.
  • AKEL Kıbrıs sorununa, iki bölgeli, iki toplumlu federasyonu öngören BM kararları ile 1977 ve 1979 Doruk Anlaşmaları temelinde barışçıl bir çözüm bulunması için bütün gücüyle mücadele etmeye devam edecektir. İki bölgeli, iki toplumlu federasyon Kıbrıslırumların, Kıbrıslıtürklerin buluştuğu noktadır ve uluslararası destek de görmektedir. Bunun olası terki daha iyi çözüme değil, yeni maceralara götürür.

 

  • Çözüm, uluslararası hukukla, insan haklarına ilişkin uluslararası anlaşmalarla ve Topluluk müktesebatıyla uyumlu olmalıdır.
  • İki bölgeli, iki toplumu Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir tek egemenliği, uluslararası kimliği ve vatandaşlığı olmalıdır.
  • Çözüm Türk işgal ordularının ve yerleşiklerin adadan ayrılmasını öngörmelidir. Hiçbir yabancı ülkeye tek yanlı müdahale hakkı vermeksizin, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin askersizleşmesini öngörmelidir. Kıbrıs’ın askersizleştirilmesi son hedef olarak varlığını koruyor.
  • Çözüm, herhangi bir yabancı ülkeye tek yanlı müdahale hakkı vermeksizin, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, birliğine, toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygı göstermelidir.
  • Göçmenlerin evlerine ve mal varlıklarına dönüş hakkı da dâhil olmak üzere, bütün Kıbrıslıların insan haklarını ve temel özgürlüklerini sağlamalı ve güvence altına almalıdır. Kıbrıs sorununun çözümü tartışmaları çerçevesinde siyasi avantaj elde etmeyi hedefleyen yeni bir oldu-bitti olarak Kıbrısrum malları üzerine yasadışı inşa çalışmalarını mahkûm ediyoruz.
  • AKEL, Birleşmiş Milletler kararlarında belirtildiği gibi federasyon çerçevesinde iki toplumun siyasal eşitliğini tutarlı bir şekilde desteklemektedir.

 

Yeniden Yakınlaşma ve Kıbrıstürk Toplumu

  • İşbirliği ve barış içinde bir arada yaşama, tüm çocuklarına mutlu bir yaşam sağlayacak olan ortak vatan için mücadele, AKEL için hiç bir zaman partisel çıkar ya da dışa gösteri amacıyla bağlantılı olarak değişen siyasi bir trend olmadı. Bu politika, AKEL için 80 yıllık yaşam ve faaliyetinde yol gösterici pusulası olan ve olmaya devam eden Marksizm-Leninizm ve bilimsel sosyalizm ideolojisinden kaynaklanıyor. AKEL’in Kıbrıstürk toplumu ile ilişkileri yoldaşlarımız Kavazoğlu ile Mişaulis’in yaşamlarını feda etmeleri ile doruk noktasına ulaşan özverileri ile gerçekleştirilen ortak sınıf ve siyasi mücadelelerde inşa edildi. Bu nedenden dolayı yeniden yakınlaşma, Kıbrıs sorunun çözümü ve Kıbrıslırumlar ile Kıbrıslıtürkler’in ortak vatanı inşalarında partimizin politikasında önemli bir yere sahiptir. Partimiz, yeniden yakınlaşmayı halkımızın işgale karşı mücadelesinin ayrılmaz bir parçası olarak görür ve bunun sonucu olarak yeniden yakınlaşmaya siyasi ve sosyal bir içerik verir. Yeniden yakınlaşmayı, bazı çalışmalarla önyargılara karşı mücadele ve bir toplumun diğer topluma karşı psikolojisini değiştirme olarak gören ve onu işgale karşı mücadeleden ayrılmasını öngören yeniden yakınlaşma anlayışlarını ret ediyoruz. Yeniden yakınlaşmayı yabancı merkezlerin güdümüne sokma yönünde her tür uğraşı reddediyoruz. Yeniden yakınlaşma Kıbrıslıların, Kıbnrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin ve onları ifade eden örgütlerin davasıdır. Kongre, partinin yeniden yakınlaşma politikasını terk ettiği yönündeki iddialara kararlı bir şekilde karşı çıkar.
  • İster milliyetçi-şoven sloganlarla, ister federasyon çözümünün reddi yoluyla, ister Kıbrıstürk toplumunun bazı ilerici güçlerinin yasa dışı devletin yapılarına düşkünlüğü ve hatta savunması yoluyla, ister memleketimiz için bir felaket olan “etnik temizliği” kabul etme yoluyla ifade edilen milliyetçiliğin ve şovenizmin karşısında, yeniden yakınlaşma karşı hareket olarak sürdürülmelidir. AKEL ve Halk Hareketi verdikleri mücadele ile yeniden yakınlaşma politikasını öne sürdüler ve bu politikanın kabul edilip yerleşmesine büyük katkı sağladılar. AKEL ve Halk Hareketi yeniden yakınlaşmanın öncüsü olamaya devam edecektir.
  • AKEL, Türkiye’nin işgal bölgesindeki belirleyici rolünü göz ardı etmeksizin Kıbrıs sorununun çözümünde Kıbrıstürk toplumuna ve onun rolüne büyük önem veriyor. Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler, vatanımızın yeniden birleşmesi mücadelesinde nesnel olarak müttefiktirler.
  • Kongre, taksimin ve şovenizmin en başta gelen sözcüsü olan Denktaş’ın Kıbrıslıtürklerin liderliği konumundan uzaklaştırılmasını selamlar. Bu değişim, en azından bugüne dek Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk, Kıbrıs halkının beklentilerini haklı çıkarmadı. Cumhuriyetçi Türk Partisi liderliğinin zaman içerisinde geçmişte üzerinde birlikte çalıştığımız Kıbrıs sorununda ortak tezlerden uzaklaştığı görülüyor. Bugünkü Kıbrıstürk liderliği, işgalin oluşumları ile aşırı bir şekilde çakışıyor ve onları aşırı bir şevkle savunuyor. Yasadışı devletin uluslararası alanda statüsünün yükseltilmesi uğraşısı, Kıbrıstürk toplumunun ekonomik kalkınması için yapılan faaliyetlerle Kıbrıs Cumhuriyeti’ne karşı siyasi kazançlar elde edilmesi girişimleri, pratikte daha da artan bir hızla yeni oldubittiler yaratılmaya devam edilmesi –özellikle de mülkiyet konusunda– ve Cumhurbaşkanı Papadopulos’a, AKEL liderliğine ve genelde siyasi liderliğe yönelik sık sık yapılan yakışıksız saldırılar Kıbrıs sorununu çözüm uğraşılarını kolaylaştırmaz.
  • Uluslararası ve AB hukuku temelinde olması ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin göz ardı edilmemesi kaydıyla, AKEL başından itibaren Kıbrıslıtürklerin ekonomik durumlarının, yaşam düzeylerinin geliştirilmesinden yana tavır aldı. Bu çerçeve çerçevede AKEL, Kıbrıslıtürklerin desteklenmesi ve iki toplum arasında -ekonomik ilişkiler de dahil olmak üzere- ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla Cumhuriyet hükümeti tarafından alınan önlemleri selamlamaktadır. AKEL, daha başka önlemler için de zemin olduğu düşüncesiyle, bu önlemlerin daha iyi uygulanması için çalışmaya devam edecektir. AKEL, sendikal hareketle işbirliği içinde özgür bölgede çalışan Kıbrıslıtürklerin Kıbrıslırum meslektaşları ile aynı koşullarda istihdam edilmesi ve sömürüye kurban edilmemeleri için mücadeleye devam edecektir.
  • Ankara ile tamamen aynı yönde bir hatta gelen Kıbrıstürk liderliğinin, en azından bu aşamada, Kıbrıs sorunun çözümünü değil, Kıbrıslıtürklerin sözde tecridinin kaldırılmasını ve bunun aracılığıyla sözde devletin uluslararası düzeyde konumunun yükseltilmesini birincil öncelik olarak ortaya koyduğu görünümünü vermektedir. Görüşmelerin yeniden başlamasının önkoşullarının yaratılması için Kıbrıstürk liderliği Kıbrıs sorunun çözüm önceliğini sözde değil pratikte göstermelidir. Aynı zamanda Kıbrıstürk liderliği tarafından Kıbrısrum toplumunun endişeleri ve tartışmaya sunduğu konular hakkında anlayış gösterilmelidir.
  • Kongre, AKEL’in CTP dahil Kıbrıslıtürk siyasi partilerle gerçekleştirdiği diyaloğu, karşılıklı olarak tezlerin ve endişelerin anlaşılması uğraşısı içinde, müzakerelerin yeniden başlaması için daha iyi koşulların yaratılmasında önemli bir katkı olarak görmektedir.

Kongre, Kıbrıslırum, Kıbrıslıtürk sıradan insanlar arasındaki temasları ve örgütlü grup ve toplulukların ortak etkinliklerinin, ortak unsurların ve iki toplumun özelliklerinin anlaşılmasına katkı sağladığı değerlendirmesi yapar. Bu temaslar aynı zamanda aralarındaki var olan ön yargıların terk edilmesine de katkı sağlar.

 

Barış ve Dayanışma Hareketi

  • Sözde “Yeni Dünya Düzeni” koşullarında Barış ve Dayanışma Hareketi’nin rolü daha da önem kazanmıştır. Dünyada savaş karşıtı hareket yükseliş içindedir. Neo-liberal küreselleşmeye karşı hareket ile paralel faaliyet göstermektedir. AKEL, dünyada ve Kıbrıs’ta barışın hâkim olması, adanın yabancı askeri üslerden arındırılması ve tam askersizleşme için verilen mücadelede, ulusal bağımsızlık, özgürlük, ve sosyal ilerleme için mücadele eden halklarla dayanışmanın gelişmesi için ortak uzun mücadelelerde sınanan ilişkiler kurduğu Dünya Barış Konseyi’nin (DSF) eylemlerine her zaman olduğu gibi katılmakta ve desteklemektedir. 20. Kongre, DSF’yi, girişimlerini ve yeni koşullar altında yeniden yapılanma çalışmalarını destekleme kararlılığını ifade eder. AKEL, emperyalist dayatmalara karşı mücadele eden halkların aynı biçimde Dayanışma Komitesi’nin çalışmalarını da desteklemeye devam edecektir.

 

Çalışanlar ve Sendikal Hareket

  • Kongre, ülkede hükümet değişiminin, DİSİ’nin ve hükümetinin on yıllık hükümet süresince çalışanlara yönelik neo-liberal saldırılarını geriletmeyi başardığı tespiti yapar. Çalışanlar ve sendikal hareket için daha uygun koşullar yaratıldı. Taraflar arasındaki uzlaşmazlıkların giderilmesi yöntemlerinde, toplu sözleşmelerin yenilenmesinde, sosyal diyaloğa saygıda ve toplu sözleşme müzakereleri ile üç taraflı işbirliğinin ele alınışında da gözle görülür bir iyileşme sağlanmıştır.
  • Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne tam üyeliği AKEL’in daha önceden öngörmüş ve uyarmış olduğu gibi çalışanları ve onların kazanımlarını etkileyen sosyal ve ekonomik alanda yeni koşullar yarattı. Avrupa Birliği’nin politikaları ne yazık ki Avrupa alanında egemen olan neo-liberal felsefeleri yansıtır. Bu olgu işverenleri çalışanlara ve onların haklarına karşı saldırıda cesaretlendirmektedir.
  • Bu koşular altında AKEL 20. Kongresi, ekonomik, sosyal ve sendikal kazanımlarını ve ekonomik gelişme çerçevesinde haklarını adil ve mantıki oranda talep etmek için sınıfsal sendikal hareketin rolünün her geçen gün daha da gerekli, özlü olduğu değerlendirmesi yapmaktadır. Kıbrıslı çalışanların partisi sınıfsal sendikal hareketin yanında emekçi insanlar için mücadelede mücadele arkadaşı olmaya devam edecektir. Kongre, kazanımların korunması ve daha da geliştirilmesinin sendikal mücadelelerinde birlikten ve özellikle de öncü sınıfsal sendikal örgüt PEO’da örgütlenmekten ve örgütlü mücadeleden geçtiğini vurgulayarak onları selamlar. Kongre, AKEL’lileri çalışmaları ve örnek davranışları ile çalışanlara ilham verip onları yönlendirmeye davet eder.
  • AKEL 20. Kongresi kamu açıklarının önemli oranda azaldığını ve ekonominin yükselmeye başladığını memnuniyetle tespit eder. Durumun iyileşmesi hükümetin nüfusun dar gelirli kesimlerinin yükünü azaltmayı ve çalışanların konumunu iyileştirmeyi hedefleyen daha etkin sosyal bir politika izlemesinin koşularını yaratıyor. Hükümetin geçen Ekim ayındaki açıklaması, bu politikanın ifadesiydi.
  • AKEL, sınıfsal sendikal hareketle birlikte aşağıdaki hedeflerin başarılması için mücadeleye devam edecektir.

– Hükümetin programının tam olarak uygulanması

– İşverenlerin saldırılarına sonuç alıcı direniş gösterilmesi

– Çalışanların örgütlenme hakkını güçlendirecek kurumsal ve yasal önlemlerin ileri götürülmesi

– Devletin sosyal karakterinin ve sosyal sigorta sisteminin savunulması

– Ekonomik kalkınmanın sonuçlarının daha adil dağılımı

– İşçi karşıtlığının ve çalışanların yaşam ve çalışma koşullarının onlarca yıl geriye götürülmesinin ifadesi olan neo-liberalizme karşı mücadeleyi güçlendirmek için Avrupa’daki diğer sol ilerici partilerle koordine bir şekilde çalışmaya gidilmesi

– Hayat Pahalılığı Ödeneği hesaplamalarının DİSİ hükümetinin buna kuşa çevirmesi öncesi haline getirilmesi amacı varlığını korumaya devam ediyor.

 

Kıbrıs Ekonomisi

  • Kıbrıs ekonomisi artık kendi özellikleri ile Avrupa Birliği ve küreselleşme çerçevesinde gelişmektedir. Küreselleşme, sosyo-ekonomik kalkınma için prototip örnek olarak kapitalist yeni muhafazakâr model “neo-liberalizm”i dayatıyor. Bu model ne yazık ki bugün Avrupa Birliği’nde egemendir. AKEL birlikte var olacak, birbirini tamamlayacak ve kamu sektörünün özel sektörle işbirliği yapacağı çağdaş bir ekonomi için mücadele etmektedir. İnsan merkezli ve geniş halk yığınlarının gereksinimleriyle uyumlaştırılmış bir ekonomi istemektedir.
  • Kliridis’in on yıllık hükümet dönemi neo-liberal muhafazakâr yaklaşımlarla karakterize edilebilir ve ekonomi politikasında genel hatları ile büyük sermayenin hedefleri ve öncelikleri ile çakıştı. Avrupa Birliği müktesebatına uyum amacıyla müzakereler, normal ve kontrol altında bir uyum çerçevesinde halk yığınlarının ve ekonominin yaşamsal öneme sahip alanlarının çıkarlarının korunabilmesi için daha kararlı ve sonuç alıcı bir müzakereyi zayıflatarak bu politikanın gölgesi altında yapıldı.
  • Ülkedeki hükümet değişikliği, farklı bir politika, sosyal felsefe ve hükümetin programı aracılığı ile izlenen politikanın önemli yanlarında ifadesini bulan koşullar yarattı.
  • Yeni hükümet Kıbrıs ekonomisinde savaş sonrası Kıbrıs ekonomisinin gelişim evresinde ilk kez görülen büyük kamu açıkları, kamu borçlarında artış ve 1974 sonrası üretim artışının en düşük noktada olduğu yaklaşık sıfır kalkınma hızında durgun bir ekonomi devraldı. Tüm bunlara karşı Kongre, bugün ekonominin gözle görülür daha yüksek bir kalkınma hızı yakaladığını ve kamu açıklarının önemli oranda düşürülmesi ve kamu borçlarında iyileşme ile kamu ekonomisinde ciddi disiplin sağlandığı tespiti yapar. Bu başarıların özellikle halk kesimlerine zarar verecek ve kalkınma uğraşılarını olumsuz etkileyecek önlemler alınmaksızın sağlanması önemlidir.
  • Fakat bu koşullar altında hükümetin programında yer alan ve değişimi destekleyen halk kesimlerinin arzularına tam olarak yanıt verecek olan ve AKEL’in de istediği ve talep ettiği ekonomik ve sosyal önlemler o kadar görülür olmadı. Bugün var olan ekonomik koşulların iyileşmesi, AKEL’ in hükümetin programının lafzına ve ruhuna uygun olarak hayata geçirilmesi için, uğruna sistemli olarak çalışmaya devam edeceği önemli sosyal politikalar için önlemlerin alınmasını dayatmaktadır.

 

Ekonomik ve Sosyal Sorunlar

AKEL 20. Kongresi, büyük oranda solun mücadeleleri sonucu başarılan ekonomik kalkınma ve ilerlemeye rağmen Kıbrıs’ın önemli ekonomik ve sosyal sorunla karşı karşıya olduğu tespiti yapar Bunlardan bazıları özellikle de DİSİ hükümetinin büyük sermayeye hizmet etmek çabası ile aynı zamanda kapitalist bütünleşme ve Avrupa Birliği’nde egemen olan büyük sermayenin başı bozukluğu koşullarında müzakere yeteneği göstermemesi nedeniyle Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne tam üyeliği sonrası daha da artmıştır. En temel sorunlardan bazıları şunlardır:

– Ekonominin özellikle turizm başta olmak üzere hizmet sektöründe tek yönlü olarak gelişmesi.

– Üretken alanın sürekli yıkıma uğraması ve fason sanayinin maddi temelinin çağdaşlaştırılması gereksinimi

– Kamu açıkları ve kamu borçları.

– Sosyal tecridi getiren yoksulluk görüntüsü

– Arazi fiyatlarının sürekli artışı ve konut sorununu daha da artıran konut birim fiyatlarının yükselişi.

– Düşük düzeyde seyretmeye devam etse de işsizlik. Bu alan özel bir dikkat gerektirmektedir.

– Tarım ekonomisinde sorunların artması.

Tüm bu sorunlara ve bu sorunların ele alınışına yönelik olarak parti ve daha genelde Halk Hareketi tezler üzerinde çalışmış, bunlara çözüm bulma mücadelesi vermiş ve bu sorunlara karşı durmak için politikalar oluşturmak için hükümetle sürekli temas halinde olmuştur.

  • Yabancı işçi istihdamı, özellikle el emeği gerektiren mesleklere talep ve AB’ye yeni üye olan ülkelerden çalışanların serbest dolaşımı hakkı nedeniyle yığınsal bir hal almıştır. Ucuz iş gücü olarak kullanılan yabancı uyrukluların ağır ve çoğu kez insanlık dışı sömürüsü etik açıdan kabul edilemez ve mahkûm edilmelidir. Bu aynı zamanda toplu sözleşmelerde elde edilen çalışma koşulların altının oyulması yönünde de bir işlev görmektedir. AKEL, ülkede yasal olarak çalışan emekçilerin (AB üyesi olanların ve olmayanların) istihdam koşullarının toplu sözleşmelerde öngörüldüğü gibi olması için sendikal hareketle birlikte çalışmaya devam edecektir. AKEL enternasyonalist bir parti olarak bu insanların sömürülmeleri çabalarına ve her tür yabancı düşmanlığı ve ırkçılığa engel olma mücadelesi verecektir.
  • Kaçak istihdam devletin meselesidir. Yasaların sert bir şekilde uygulanması ve yasaları çiğneyen işverenlere ceza uygulanması devletin bir yükümlülüğüdür. Yerli işgücünün var olduğu alanlarda yabancı çalışanlar için izin verme ertelenmeli ve buna paralel olarak yabancı çalışanlara izin kriterleri yenilenmelidir.
  • AKEL 20. Kongresi, toplumun da söz hakkı olması ve açıklık içinde işlemleri için kilise mallarının kullanımı ve kontrolü için bağımsız bir komitenin oluşturulmasını acil bir gereklilik olarak görür. Kilisenin iş yaşamındaki faaliyetlerine vergi konmalıdır.

 

Eğitim – Öğretim

  • DİSİ hükümetinin Kıbrıs sorununda izlediği politikanın sonucu olarak eğitim sistemi de tehlikeli bir çıkmaza girdi. AKEL, Kıbrıs eğitiminin çıkmazdan ve içinde bulunduğu krizden kurtulması, çağdaş gereksinimlere yanıt verebilmesi için hem yapısal hem de içerik olarak köklü değişikliklerle reformların; tutuculuğa ve gericiliğe karşı cephe açacak, yeniyi ve değişimi getirecek bir reformun gerekli olduğunu yıllardır savunmaktadır. Değişim hükümeti, seçim öncesi ilan ettiği taahhütleri yaşama geçirerek, strateji ve vizyonla eğitimin bütün düzeylerini kapsayacak olan bütünsel bir Eğitim Reformu’nu öne çıkarmaktadır. AKEL 20. Kongresi, Eğitim Reformu’nun yaşama geçirilmesi ve başarılı olması için çalışmamızı eğitim alanındaki başlıca görevimiz olarak görür.
  • Eğitimdeki reformlarının ötesinde, programında üstlendiği taahhütleri yerine getirmede Değişim hükümeti tarafından önemli adımlar atıldı. Neler yapıldığını değerlendiren AKEL 20. Kongresi, hükümetin eğitim alanındaki programının daha kararlı ve daha hızlı bir şekilde yaşama geçirilmesi gerektiği görüşünü taşımaktadır. Ağırlık ve öncelik bugün vatanımızın bölünmesine yol açan gerçek olaylara dayalı, çağdaş Kıbrıs tarihinin doğru, bütünsel ve nesnel olarak öğretimine verilmelidir.
  • Devlet tarafından sunulan çağdaş demokratik bir eğitimin sağlanması vizyonu temelinde eğitim sisteminde bütünsel ilerici reform ve eğitim sisteminin bütün düzeylerinde herkesin serbestçe ulaşabileceği eğitim AKEL için toplumun çağdaşlaşmasının, yaşam düzeyinin yükseltilmesinin, kültürel ve sosyal marjinalleşmeden kaçınılmasının, sosyal ve eğitsel eşitsizliklerin giderilmesinin önkoşullarını teşkil etmektedir.

(…)

– – – – – – – – – – – – – – –

AKEL 20. Kongresi yeni Merkez Komitesi’ne, partinin tüm kadro ve üyelerine hitap ederek, onları bütün güçleriyle ve AKEL’ci şevkiyle, coşku ve fedakârlıkla, kararlı ve sistematik bir şekilde yukarıdaki kararın yaşama geçirilmesi için mücadele etmeye çağırmaktadır. Partinin birliğinin daha da güçlendirilmesi için partinin programı, tüzüksel ilkeleri ve kararları temelinde çalışmaya çağırmaktadır.

Kongre partimizin dostlarına da hitap ederek, onları daha iyi bir gelecek mücadelesinde yer alıp partiyi desteklemeye devam etmeye çağırmaktadır.

Kongremizin kararları etrafında birliğimiz ve bu kararların pratikte yaşama geçirilmesi KKP-AKEL’in 80. yılını onurlandıran en önemli ifade olacaktır. Kıbrıs’la ilgili olarak yaşananlarda her zaman Kıbrıs’ın, halkımızın ve çalışanların çıkarlarını temel alarak belirleyici rol oynamaya devam etmesi için AKEL ve Halk Hareketi’ni daha da güçlendirecektir.

 

NOT: AKEL Merkez Komitesi’nin 20. Kongre siyasi kararı yukarıda yer alan başlıkların dışında İç İdare, Köylüler ve Köylü Hareketi, Kadınlar ve Kadın Hareketi, Gençlik ve Gençlik Hareketi , Kooperatif Hareketi, Emekliler, Orta Katmanlar, Çok çocuklu Aileler, Göçmenler, Kayıplar, Englavlarda yaşayanlar, Mağdur durumda olanlar, Kültür, Sağlık, Uyuşturucu maddelere karşı mücadele, Atletizm, Yerel Yönetimler, Ekoloji ve Çevre, Yurt Dışındaki ve Yurda Dönen Kıbrıslılar gibi başka başlıklarını da içermektedir.