
AKEL tarafından onore edildiği etkinlikte Takis Hacidimitriu’nun yaptığı konuşma
AKEL’e, parti liderliğine ve üyelerine bu onur için teşekkür ederim. Genel Sekreter Stefanos Stefanu’ya da bir yurttaş olarak yapma sorumluluğunu hissettiklerimi bu kadar cömertçe dile getirdiği için teşekkür ederim.
Ortak iyilik uğruna sorumluluklar ve bedeller üstlenen bir Kıbrıslı Türk lider, Kıbrıslı lider Mustafa Akıncı’nın içten mesajı da benim için ayrı bir onurdur. Hrisostomos Perikleus’un samimi ve yürekten sözleri zor zamanlardaki iş birliğimizin de beyanı ve bir göstergesidir.
Hepinizin bu etkinlikte bulunması da beni hala duygulandırmakta ve aynı zamanda bana sorumluluklar da yüklemektedir. Ancak şunu baştan söylemeyi görevim sayıyorum: Hiçbir şeyi tek başıma yapmadım. Daima başkalarıyla birlikte çalıştım. Bunlar bazen birkaç kişiyle, bazen birçok arkadaş ve meslektaşla, her zaman toplum ve toplumsal konjonktür içinde ortaya koyulan ortak çabalardı. Birlikte ilerlediklerimizin tümünün isimlerini tek tek söylemem zor. Birçoğu bu salonda bulunuyor, birçoğu da artık aramızda değil. Ancak onların mesajı canlı ve güçlü bir şekilde bize yoldaşlık ediyor.
Bugün bana bahşedilen onur, benim için ağır bir yük ve Kıbrıs’ta acı çeken, Kıbrıs’ı seven, bağımsızlığı, demokrasisi ve barışı için mücadele eden herkesi kapsıyor ve kucaklıyor. Onların birçoğu benden çok daha fazlasını verdi ve bu mücadelede canını verenler az değildir.
Eşim Katya ve çocuklarım Hristina ve Stathis’in anlayışı ve desteği olmasaydı yapabildiklerimi de yapamazdım. Bana örnek olan ve destek veren annemin ve babamın, kız kardeşimin anısına ve tüm aileme şükran duygularımı dile getirme ihtiyacını hâlâ hissediyorum.
Yılların ağırlığını omuzlarımda hissederek bu kürsüdeyim. Kıbrıs tarihinin en dramatik olayının, Yunan cuntası ile EOKA B’nin birlikte Kıbrıs aleyhine yapmaya cüret ettiği darbe, savaş ve bunları izleyen Türk istilası ve işgali ile doruğa ulaşan, Kıbrıs tarihinin en çalkantılı ve belirsiz döneminde yaşanan tarihi olayların ağırlığını omuzlarımda hissederek bu kürsüdeyim.
Vatanımızın bu kritik döneminde, yaşananları düşünmek, değerlendirmek ama aynı zamanda bugüne kadar cesaret edemediğimizi, yani geleceği de düşünmek hepimizin boynunun borcudur. Bunun kendiliğinden olmayacağını, kimsenin bize bunu bağışlamayacağını da biliyoruz.
Ancak yaratıcılık eleştirel ve özeleştirel bir ruhun da var olmasını gerektirir. Yeni bir yolu, yeni bir birlik, barış ve demokrasi vizyonunu mitleri, yapıları, dogmatizmleri sorgulayarak, hataları kabul ederek arayabiliriz.
Vizyon mevcut, ona sahip çıkarak ve onu rehber edinerek benimsememizi bekliyor. Bunlar insanımıza yakışan değerler. Dogmatizmin ve hesapların ötesinde, ayrım hatlarını ve dikenli telleri aşan, insanları kucaklayabilen bir vizyon. Yarının Kıbrıs’ını inşa etmenin önünde engel teşkil eden şüpheleri ve zaafları aşmamızı sağlayacak gücü bize verecek olan bir vizyon. Aramızda güven iklimini oluşturmamız ve içinde bulunduğumuz zor şartlarda kurtarılabilecek olanı kurtarmak için Kıbrıs’ın tarihine ve onu çevreleyen gerçekliklere yanıt veren bir vizyon.
Dostluk ve rekabet stratejisi arasında bizim dostluk, iş birliği ve ortak çıkarlar stratejisini tercih etmek ve çok kültürlü bir Kıbrıs’ı ortak bir değer olarak tesis etmekten başka seçeneğimiz yok. Çok uluslu ve çok kültürlü bir Kıbrıs’ı ortak bir değer olarak tesis etmeliyiz. Yurttaşlar olarak bizi birleştiren her şeyi en iyi şekilde değerlendirmeli, farklılıklarımızı da hesaba katmalı ve bunların tümünü bundan sonraki sürecimizin zenginliği ve gücü olarak görmeliyiz.
Dünyanın en önemli coğrafyalarından birinde, Doğu Akdeniz’de, kendine özgü çok değerli tarihi olan bir adayı miras aldık. Bu hepimiz için büyük bir armağandır. Bize zamanın derinliklerine giden, tarihi ve birçok insanın ve kültürün buralardan geçişini anlatan anıtlara, zengin bir mirasa sahip olan bir vatan verildi.
Halkı yüzyıllar boyunca zorluklara ve felaketlere dönemimizde kaybetmiş olduğumuz sabır ve bilgiyle göğüs geren bir ülkede yaşıyoruz. Ortak vatanımızı korumadık, sevmedik. İnsanların acı çekmesine, ülkenin yıkıma sürüklenmesine yol açan şiddeti ektik. Yaşananlardan dolayı her birimiz, sorumluluğumuzun derecesine göre, kendimizi suçlu hissetmeliyiz. Daha ileriye gidebilmemiz, farklı bir geleceği inşa edebilmemiz için affetmek için olmasa bile karşılıklı anlayış için birbirimize özür borçluyuz.
Küçük ve güzel vatanımızda kardeşlik ve ortak bir rota için gençlerimize ve kadınlarımıza yönelmemiz şarttır. İnsanlar, doğa, dağlar, deniz, bilim, sanat, şarkı ve dans, yaratıcı yaşam için barışın ve birlikte ilerlemenin yollarını açar.
Evet! Ben milli mücadeleyi, ENOSİS’i hayatının merkezine almış bir kuşaktanım. Ve o zamandan bu yana gerçekleri görmezden gelerek, kuzey ve güney olarak ikiye bölünen vatanımızın kayıplarına, kaybettiklerine tanık olarak yaşadık. Hiç kimse ama hiç kimse, yaşadığımız bu acı gerçeklik karşısında memnun olamaz. Hala bu hazin süreçten bir şeyler öğrenip öğrenmediğimizin merakıyla yaşıyoruz.
Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar olarak farklı yollardan ortak bir sonuca, kaderimizin ortak olduğu sonucuna ulaştık. Ne Kıbrıslı Rumlar Yunan ordusuyla ENOSİS’i sağlayabildiler, ne de Kıbrıslı Türkler Türk ordusuyla kendi toplumsal varlıklarını kurtarabildiler. Ortak çıkarsama, Kıbrıs sorununun militarize edilmesinin ne Kıbrıslı Türkler ne de Kıbrıslı Rumlar açısından kurtuluş olamayacağıdır. Daha önceki militarizasyonların tümünün bedelini çok ağır ödedik. Askeri olarak herhangi bir şeye karışmak sadece yeni maceralara yol açabilir. Silahsızlanmanın çözümün temel bileşeni olduğunu nasıl unuttuk?
Biz, kurumlar ve değerler alanında yaşanan küresel bir krizin ortasında, kendi varoluşsal sorunları olan ve hayatta kalabilmesi için çok fazla bilgeliğe ve sağduyuya ihtiyaç duyan küçük bir devletiz. Bölgeye yönelik mesajlar acımasız ve amansız. Diğer ülkelere yönelik vahşi saldırılar ilkesiz bir sistem tarafından açıkça desteklenmese bile üzerleri örtülmekte, arka çıkılmaktadır. Oysa vatanlar ne satılır ne de satın alınır. Vatanların özgürlük uğruna verilen mücadeleler ve fedakarlıklarla dolu bir tarihi ve barış zamanlarında muhteşem kültürel eserleri vardır.
Bu koşullar altında Kıbrıs hassas bir durumdadır. Yurttaşlar kendi memleketinde kaybetmiş, haksızlığa uğramış ve kafası karışmış bir haldedir. Biz hem Kıbrıslı Türkler hem de Kıbrıslı Rumlar olarak, yurttaşlarının birlik içinde, korunacağı ve güvenliğin nimetlerinden yararlanacağı bağımsız bir devlete ihtiyacımız var.
Sorunumuzun çözümü için yıllardır müzakereler yapılıyor. Sekiz yıldır bir çıkmazın içindeyiz. Kuzeydeki rejim tanınmamaktadır ve Kıbrıs Cumhuriyeti de zamanla büyüyen bazı dipnotların olduğu bir devlettir. Ve halk bir kenarda, görmezden gelinerek ve hayal kırıklığı içerisinde bulunmaktadır.
Liderlerin sorumlulukları büyüktür. Sorumlulukların bazen bir tarafa, bazen diğer tarafa yüklenmesi bizi teselli etmiyor, rahatlatmıyor. Eğer biz birleşik bir halk olarak vatanımızın mevcudiyetini koruyamazsak, adada ve bölgede kendi hakimiyetlerini dayatma gücüne ve olanağına sahip olan başkaları bizim zaafımızı, güçsüzlüğümüzü istismar edeceklerdir.
Zamanın değerlendirilmeden geçmesine izin veren liderlerin sorumluluğu affedilemez. Sorumluluk almaktan kaçınma kimilerinin siyasi kariyerleri açısından işlerine gelebilir. Bölünme kimilerinin makamlardan çıkar ve fayda sağlamaları, kimilerinin de bireysel, maceracı zenginleşme peşinde koşmaları için işlerine gelebilir, ancak bu durum, ülkeyi savunmasız ve güçsüz bırakır. Durgunluk, zaman kaybı bizi tarihin dinamikleriyle birlikte ilerlemekten mahrum bırakmaktadır ve geride bize sadece kaybettiklerimizi ve yıkıntıları toplama kalmaktadır.
Fırsatlar ve imkânlar, konjonktürler kendiliğinden oluşmaz, tarih de şans eseri değildir. Perspektif yerel alanda ve daha geniş bölgede ortak hedeflere hizmet eden stratejiyle oluşturulur ve inşa edilir. İçeride Kıbrıslı Türklerle, sonra da tutarlılıkla Avrupa alanında ve tabii ki Yunanistan ve Türkiye ile… Ve her zaman Ortadoğu ile bağlantılı olarak, Kıbrıs’ın antagonizmalardan ve askeri hesaplaşmalardan uzak kalmasını, barış ve buluşma yeri olmasını sağlayarak…
Kıbrıs’ın yaşayabilmesi, varlığını sürdürebilmesi için yeniden birleşmesi gerekiyor. Anomali, değişmez olmayan statüko, bir yaşam biçimi olamaz. Ve Kıbrıs iki ayrı devletin olamayacağı kadar küçüktür. Yurttaşlar olarak, Kıbrıs’ın tümünün Kıbrıslıları olduğumuzu anlamamız gerekiyor. 1960 Anlaşmalarının iki toplumlu Kıbrıs’ının ve darbe ile işgal sonrası yeni ve değişmez gerçekliğin şekillendirdiği iki bölgeli Kıbrıs’ın Kıbrıslıları olduğumuzu anlamamız gerekiyor. Federal perspektifi sadece sözle değil, bütün gücümüzle ve buna denk düşen bütün eylemlerimizle desteklemeliyiz. Ellerimizi birbirimize uzatarak, dürüstlük ve güvenle, insanları birleştirerek, onların ihtiyaçlarını ve çıkarlarını bir araya getirerek bunu desteklemeliyiz.
Biz Kıbrıslı Rumların birleşik bir Kıbrıs’a ihtiyacımız var; Kıbrıslı Türklerin, Maronitlerin, Ermenilerin ve Latinlerin de buna ihtiyacı var. Hepimizin buna ihtiyacı var. Bölgenin de kendi istikrarı ve dengesi için buna ihtiyacı var. Kıbrıs büyük bir konudur. Hepimizin geleceğimizin olması için, hayatlarımızın anlamı olması için bu memlekete demokrasiyi, karşılıklı saygıyı ve barışı getirmek hepimizin görevi ve sorumluluğudur. Bu akşamki birlikteliğimizin mesajı bu olsun.