PEO’nun 1 Mayıs mitinginde AKEL Genel Sekteri Stefanos Stefanu tarafından yapılan konuşma
1 Mayıs bizim için Şikago’nun öncü işçilerini saygıyla anma günüdür. İşçilerin mücadelelerinde hedeflerin tekrar belirlenme, felsefemiz ve ideolojik kimliğimiz açısından referans noktası teşkil eden sınıfsal ve toplumsal mücadeleler için yeniden örgütlenme ve kenetlenme günüdür.
Ancak 1 Mayıs sadece bu değildir. Çok daha kişisel ve aynı zamanda siyasi derinliği de vardır. Siyasi bilincimizin aynasına bir kez daha bakıp, emek dünyasını savunmak ve ekonomik açıdan zayıf olanları korumak için bu yolu neden seçtiğimizi kendimize hatırlattığımız gündür.
1 Mayıs’tan söz ederken, içinde yaşadığımız gerçekliklere gözlerimizi kapatamayız, gözlerimizi kapatma hakkımız yok.
En asgariyi alıp ellerinden gelenin en azamisini sunmaya, kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan gençlerin yaşamakta oldukları sıkıntıları, güçlükleri unutamayız, unutma hakkımız yok.
Sadece kâr-zarar hesabı yapan bir siyasi mantığın dayatıldığı koşullarda nüfusun savunmasız ve dar gelirli kesimlerinin karşı karşıya oldukları zorluklara, emekçilerin haklarının ve kazanımlarının ortadan kaldırılmasına yönelik hareketlere gözlerimizi kapatamayız, gözlerimiz kapatma hakkımız yok.
AKEL için 1 Mayıs, halkla toplumsal sözleşmenin yenilenmesi için bir fırsattır.
Bir yandan pandemi diğer yandan Ukrayna’daki savaş ve yol açtığı sonuçlar emekçilerin ve halkların karşı karşıya oldukları çok zor koşulları daha da ağırlaştırdı. Günümüz dünyasında uygulanan neoliberal politikalardan dolayı durum daha da kötüleşti.
Sosyal devleti daraltan, çalışma yaşamındaki hakları, sendikal ve sosyal hakları lağveden politikaların hâkim olduğu bir dünya.
Ekonomik güvencesizliği, sınıfsal ve toplumsal eşitsizlikleri arttırarak milyonlarca insanı marjinalleşmeye iten politikaların dayatıldığı bir dünya.
Birçok yoksul ülkeyi ağır sömürüye, sefalete, açlığa, savaşlara ve çatışmalara sürükleyerek servetini emen politikaların dayatıldığı bir dünya.
Faşizmi ve aşırı sağı güçlendiren koşulların beslendiği bir dünya. Avrupa’nın lider elitlerinin aşırı sağa karşı koyulması için yaptıkları çağrılar da ne yeterlidir ne de sonuç vericidir. Hâkim çevreler halk katmanlarının sosyal ve ekonomik sorunlarına samimiyetle eğilmeyip halk düşmanı politikaları uygulamaya devam ettikleri sürece aşırı sağ güçlenmeye ve barışı, demokrasiyi, özgürlüğü tehdit etmeye devam edecektir.
Sağ, bir yandan tartışmasız bir şekilde var olmaya ve güçlenmeye devam eden aşırı sağ tehlikesine işaret edip, diğer yandan da kendi halk düşmanı politikalarını dayatmak için aşırı sağı sınıfsal ve siyasi alanda, seçimlerde yedek gücü olarak kullanmaya devam edemez.
Günümüz dünyasındaki bu durum, insanlık tarihinde birçok kez olduğu gibi yine büyük sermayenin ve büyük çıkar çevrelerinin açgözlülüğüne, muhafazakarlığına ve otoriterliğine karşı toplumların özgürlüğü ve hakları için, emekçilerin hakları için yeni talepler ve mücadeleler yönünde örgütlenmeye ve eyleme geçmeye çağırmaktadır.
Anastasiadis-DİSİ hükümetinin sergilediği yönetimle, Kıbrıs’ta da bu durumun minyatür haliyle karşı karşıyayız. DİSİ hükümetinin uyguladığı politikalar ve ortaya koyduğu tutumlar eşitsizlikleri arttırıp, emekçilerin geleceğini daha da karanlık hale getirmiştir. Emekçilerin hakları olmaksızın çalışmalarını ve çalışma ilişkilerinin kuralsızlaştırılmasını destekleyen ve öne çıkaran DİSİ hükümetidir. Hükümettekiler büyük çıkar çevreleriyle karşı karşıya gelmeyi ne arzu ediyorlar ne de bunu yapabilirler. Çünkü onlar bu çevrelere hizmet ediyorlar.
Hükümettekiler devam etmekte olan pahalılıktan ve vurgunculuktan halkın kurtulmasını, soluk almasını ne istiyorlar ne de bunu yapabilirler. Çünkü onlar zorluklar içerisinde geçim mücadelesi veren on binlerce yurttaşımızın yaşadıkları acı gerçeklikle hiçbir ilişkisi olmayan başka bir gerçeklik içerisinde yaşıyorlar.
Bir yandan maaş ve ödenekler yıllardır aynı yerde kalmaya devam ederken, diğer yandan temel ihtiyaç ürünlerinde yüksek fiyat artışları yaşanıyor. Binlerce aile, küçük ve orta ölçekli işletme ayı çıkaramıyor. Pahalılık ve üretim maliyetlerindeki artışlar karşısında yurttaşların gelirleri eriyip gidiyor.
DİSİ hükümetinin halkı karşı karşıya bıraktığı acı gerçeklik budur.
Yoksulluğa ve ekonomik güvencesizliğe lafla, tutulmayan vaatlerle değil, somut politikaların yaşama geçirilmesiyle karşı koyulabilir.
AKEL emekçilerin, halkın vurgunculuktan korunması ve soluk alabilmesi için ne zamandır somut önerilerde bulunmaktadır. KDV’nin %19’dan %9’a indirilerek elektrik fiyatlarının azaltılması, akaryakıtlarda çifte vergilendirmenin kaldırılıp tavan fiyat uygulanmasıyla fiyatların düşürülmesi, temel ihtiyaç ürünlerinde sürekli ve etkin kontrollerle vurgunculuğa karşı koyulması gibi için somut önerilerde bulunmuştur.
Kıbrıs’taki 10 emekçiden birinin yoksulluk tehdidi ile karşı karşıya olduğu günümüz koşullarında emekçilerin ve özellikle de savunmasız grupların korunması her zamankinden daha da acildir. AKEL, emekçilerin alım gücünün koruması için Eşel Mobil Sistemi’nin tüm çalışanları kapsayacak şekilde genişletilerek tam olarak uygulanmasını talep etti ve talep etmeye devam edecektir. Sosyal yardımların günümüz koşullarına uygun olacak şekilde yeniden düzenlenmesini, dar gelirli emeklilerin desteklenmesini ve erken emeklilikte dayatılan %12 kesintinin kaldırılmasını talep etmeye devam edecektir. Emekçilerin toplu iş sözleşmelerine ve haklarına dokunulmaksızın insan onuruna yakışır bir yaşam olanağını sağlayacak bir asgari ücretin belirlenmesi talebini öne çıkarmaya devam edecektir.
Memleketin emekçilerinin bir 5 yıl daha DİSİ hükümetine tahammülü yok. Emekçiler ülke yönetiminde ilerici bir değişimin gerçekleşmesinin beklentisi ve umudu içerisindeler. Hükümetin politikalarında, önceliklerinde, tarzında ve etiğinde değişimin, bugünün çıkmazlarından bir çıkış yolu yaratacak bir değişimin beklentisi ve umudu içerisindeler.
AKEL bu ilerici değişimi talep eden emekçiler ve toplumla birlikte bu mücadeleyi vermektedir. İlerici değişim talebi kitleseldir ve AKEL bu değişim için mücadele etmektedir.
Kıbrıs sorunun çözümüyle, Türkiye’nin işgalinin son bulmasıyla ve yurdumuzun yeniden birleşmesiyle Kıbrıs’ımız için, Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk, Kıbrıs halkının tümü için umudun yeniden doğuşuyla başlayan bir değişim.
Ülkemizin uluslararası alanda rezil edilmesine, sosyal devleti ve hukukun üstünlüğünü ortadan kaldıran gidişata son verecek bir değişim.
Genç nesillere umut verecek, gelecek sunacak bir değişim.
Bugün 1 Mayıs, gündeliği için mücadele eden herkese, tüm emekçilere, göçmenlere, mültecilere, işsizlere dayanışma ve destek mesajımızı gönderiyoruz. Kısmi istihdam koşullarında, düşük ücretlerle ve güvencesizlik içerisinde sınanan gençlerimizin yanındayız.
Özellikle de sosyal ve ekonomik yoksullaşmayı protesto etmek için son haftalarda kitlesel eylemleriyle yolları dolduran Kıbrıslıtürk yurttaşlarımıza dayanışma mesajımızı gönderiyoruz.
Aynı yurdun evlatları olduğumuz Kıbrıslıtürk yurttaşlarımızın bu mücadeleleri aynı zamanda toplumsal varlıklarını korumayı sağlamaya da odaklıdır. Bu mücadeleler tüm Kıbrıs halkının yeniden birleşme mücadelesine sıkı sıkıya bağlıdır. Ve bunun için de tek yol, yurdumuzun aleyhine taksimci oldubittilere sona erdirebilecek tek seçenek olan federal çözümdür.
Bugün ve yarın için, barış ve sosyal adalet için mücadeleyi Kıbrıslıtürk yurttaşlarımızla birlikte vermeye devam edeceğiz.
Biz sadece işçi hareketinin şanlı tarihini onurlandırmıyoruz. Taleplerimizle ve mücadelelerimizle kendi yeni tarihimizi yazıyoruz. Emekçilerin yaşadığı dayanılması zor ekonomik ve sosyal durumun sadece devam edip ağırlaşmasına yol açan karamsarlık ve kadercilikle uzlaşmıyoruz. Mücadele bayraklarını yükseklerde dalgalandırmaya devam ediyoruz.
Boşa giden mücadele yoktur. Sadece verilmeyen mücadeleler kaybedilir.
Yaşasın 1 Mayıs!
Yaşasın Kıbrıs’ımız!