Home  |  Konuşmalar   |  Kavazoğlu ve Mişaulis’in anısına gerçekleştirilen etkinlikte AKEL M.K. Genel Sekreteri Andros Kiprianu tarafından yapılan konuşma

Kavazoğlu ve Mişaulis’in anısına gerçekleştirilen etkinlikte AKEL M.K. Genel Sekreteri Andros Kiprianu tarafından yapılan konuşma

 

Hep birlikte bir yıl daha buradayız. Halkımızın kardeşliğinin büyük şehitlerini anmak için. Bizim de inandığımız, onların idealleri ve vizyonları için mücadele etme isteğimizi güçlü bir şekilde haykırmak için. Kavazoğlu ve Mişaulis’i nasıl katlettiklerini hepimiz biliyoruz. Mesele onları neden katlettiklerini de hepimizin anlamasıdır.
Kıbrıs tarihinin en karanlık sayfalarından birinde, şovenizmin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yok etmeyi istediği, fanatizmin ve şovenizmin halkımızı yakıp yıkmak için silahlara sarıldığı, taksimci emperyalist planların art arda yapıldığı bir dönemde, bunlara karşı çıkarak her gün direnen Halk Hareketi yurdumuzun bağımsızlığı ve halkımızın birliği için mücadele etti. Kavazoğlu ve Mişaulis yaşamlarını bu davaya adamışlardı. Onlar bu mücadelede Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin, halkımızın birlik içinde olmasına, kin ve fanatizme karşı birlikte mücadele etmeye, milliyetçiliğe karşı direniş duvarını yükselterek iki toplumun ortak vatanlarının kurtuluşu için ortak mücadeleyi güçlendirmeye yaşamlarını adamışlardı.
Derviş Ali Kavazoğlu AKEL M.K. üyesiydi ve ortak kavga arkadaşı, yoldaşı Kostas Mişaulis PEO kadrosu ve AKEL Lefkoşa İlçe Komitesi üyesiydi. Onlar fedakârlıklarıyla bu mücadelenin sembolü oldular. Faşist TMT’nin terörist katilleri Lefkoşa-Larnaka yolunda onlara pusu kurdular ve onları en vahşi bir şekilde katlettiler. İki yoldaşımızın yaşamlarına son verdiler. Ancak Kavazoğlu ve Mişaulis hiçbir zaman ölmediler! Omuz omuza can veren bu iki yoldaşımız halkımızın bugüne kadar yükseklerde dalgalanmaya devam eden ve “tek vatan-tek halk” diye güçlü bir şekilde haykıran mücadele bayrağı oldular.
O zamanlarda Kavazoğlu gibi olmak için çok cesaret istiyordu. Mişaulis gibi olmak için çok cesaret istiyordu. Halkımızın mücadelesine bağlılık ve inanç istiyordu. Ahlaki değerlerinden ödün vermeyen, boyun eğmeyen bir karakter sahibi olmayı gerektiriyordu. Sürekli uyarılara ve tehditlere rağmen, iki yoldaşımız tehlikeleri göze aldılar, ölümü göze aldılar. Şairin de dediği gibi, faşistler korkuyorlardı. Kıbrıslıların birlikte, birlik içinde dile getirecekleri sözlerden korkuyorlardı. Katiller korktukları için onları katlettiler. Ama bugün onlardan daha çok korkuyorlar. Çünkü onlar halkımızın mücadelesinin ilham kaynağı oldu.
Bugün, Kavazoğlu ve Mişaulis’in katledilmelerinden elli yıl sonra, onların fedakârlıklarının anlamı, onların katledilmelerinin tarihi çerçevesi hakkında, daha öncesinde ve daha sonrasında yaşananlar hakkında konuşmak için, ne yazık ki hala cesaret istiyor. O karanlık yılları nasıl tamamen geride bırakabileceğimiz hakkında konuşmak için cesaret istiyor. İki toplumun aşırı uçları tarafından vahşi bir şekilde katledilen Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin kemikleriyle dolu toplu mezarlar hakkında konuşmak için cesaret istiyor. İki toplumda da kurban edenlerin aynı ideolojik kimliği taşıdıklarını haykırmak için cesaret istiyor. Bu ülkenin cinayetlerle dolu bir geçmişinin, umut dolu bir gelecek olabilmesi için konuşmak cesaret istiyor. Halkımızın tarihini bilmesinin kendi çıkarlarına zarar vereceğini düşünenlerin tepkileri ve saldırıları karşısında direnebilmek için cesaret ve inanç gerekiyor.
AKEL buna cesaret etti. Açılan yaralar hakkında konuşma cesaretini gösterdi. İtiraf edilmemiş suçlar ve cinayetler hakkında, yapılan ihanet hakkında konuşma cesaretini gösterdi. AKEL 1974’ün yıkıntıları üzerinde gelecek perspektifini inşa etme cesaretini gösterdi. Halkımızın yeniden yakınlaşma hareketinin doğuşunda ve gelişiminde öncü oldu. Tüm bunlardan dolayı hakaretlerin ve saldırıların hedefi oldu. Ancak geri adım atmadı. Tam aksine sesi giderek daha da güçlendi. Kıbrıslıların tümünün partisi olarak; emekçilerin partisi olarak güçlendi. Siyasi olarak eşit iki toplum hakkında konuşan parti olarak; yarım da olsa Helen değil, Kıbrıs halkına ait olan bütün bir Kıbrıs hakkında konuşan parti olarak güçlendi.
AKEL bu vizyona sadece inanmakla kalmıyor, bunu talep ederek mücadele ediyor. Kıbrıs sorununda yıllardır izlediği politikasıyla. Hristofyas hükümeti döneminde bu vizyonu pratiğe geçirerek, müzakere masasına sunulan önerilerle. Etnik zıtlaşmaları ortadan kaldıracak önerilerle. Kıbrıslıtürklerin ve Kıbrıslırumların birlikte yaşamalarının önündeki engelleri kaldıracak önerilerle, yarının Kıbrıs’ı hakkında konuşan önerilerle. Çapraz ve dengelendirilmiş oyla Dönüşümlü Başkanlık hakkında Hristofyas-Talat görüş birliğinin özü bu değil mi? On yıllar boyunca halkımızı bölen çerçeve Kıbrıs’ta iki ayrı bütünün olduğu anlayışına dayanıyordu. Bu somut öneri etnik köken temelinde ayrım duvarlarını yıkarak, karşı karşıya gelişleri etnik düzeyden siyasi ve sınıfsal düzeye taşıyarak, bu anlayışı ortadan kaldırmayı istiyordu. Yeniden birleşmiş Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin ortak evi olması ve olmaya devam etmesi gerektiği inancını yüreğinde taşıyan bu ve başka önerileri öne çıkarma ve savunma cesaretini AKEL gösterdi. Uğradığı tüm saldırılara ve polemiğe rağmen tüm siyasal ağırlığı yüklendi ve bunun siyasal bedeline dayandı. Çünkü toplamda bu önerilerinin realist, işler ve uzlaştırıcı öneriler olduğunu biliyordu.
Bunun için Cumhurbaşkanı’na, kendisinin yeniden değerlendirilmesi görüşünde olduğu noktalar varsa, bunları müzakere etme hakkını koruyarak, Hristofyas-Talat görüş birliklerinden hareket ederek, müzakerelerin yeniden başlaması çağrısında bulunmaya devam ediyoruz. Ancak bu başka bir şeydir, varılacak çözümün adil, işler ve yaşayabilir olmasını sağlamak için emekle inşa edilenleri yerle bir etmek ise başka bir şeydir.
Çözümden söz ederken, nasıl olursa olsun, her hangi bir çözümden söz etmiyoruz. Biz çok netiz. AKEL için Kıbrıs sorununun çözümü birincil ve değişmeyen hedeftir. Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin, halkımızın doğduğu bu topraklarda yaşamı tehdit altında olmaksızın yaşaması için tek yol budur. Kalkınma, refah ve ilerlemenin önkoşullarını yaratmasının tek yolu budur. Bunları elbette ki, nasıl olursa olsun, her hangi bir çözüm sağlayamaz. İşgale ve yasa dışı nüfus taşınmasına son verecek bir çözüm; Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğini, bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve birliğini sağlayacak bir çözüm; BM kararlarını, uluslararası hukuku ve Avrupa hukukunu dayanak alan bir çözüm; Kıbrıs’ı askersizleştirecek, yabancı güçlere ülkenin iç işlerine müdahale hakkı vermeyecek bir çözüm; BM metinlerinde belirtildiği şekilde siyasi eşitliğin olacağı iki bölgeli iki toplumlu federasyon çerçevesinde toprağı, halkı, kurumları ve ekonomiyi yeniden birleştirecek bir çözüm bunları sağlayabilir. Böylesi niteliklere sahip olan bir çözüm, müzakere masasında üzerinde anlaşmaya varıldıktan sonra, Kıbrıs halkına sunulmalıdır
Görüşmelerin yeniden başlamasının öncesinde bütün bunları tekrar, tekrar vurgulamamız önemlidir. Cumhurbaşkanı’nın tehditlere boyun eğerek ya da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarından taviz vererek görüşmelere gitmeyeceğinin güvence altına alınması da aynı derecede önemlidir. Diyalog sadece bu önkoşullarla yeniden başlayabilir. Aynı zamanda, görüşmelerin yeniden başlamasıyla, Cumhurbaşkanı’nın ortaya koyacağı tutumların yıllardır var olan ilkelerimiz, tezlerimiz ve Ulusal Konsey kararları temelinde olan tutumlar olması önem taşımaktadır. Cumhurbaşkanı ilkelerde, kolektiflikte, kararlılıkta ve ciddiyette tutarlılıkla hareket ettiği takdirde, AKEL süreci destekleyecek ve Kıbrıs sorununun çözümü çabalarının güçlenmesinde belirleyici rol oynamayı hedefleyecektir.
Kavazoğlu ve Mişaulis’in fedakârlıkları ve mücadeleleri bunca yıl sonra hala nihai hedeflerine ulaşmamış olmaya devam ediyor. Zaman onların mesajlarının doğruluğunu ve haklılığını gösteriyor. Ancak diğer yandan, yurdumuzun taksimini arzulayanlar halkımızı birleştiren her şeyi geçen zaman içerisinde alenen ya da gizlice gömmeye çalışıyorlar. Kimileri “iki toplum birbirlerini tanımıyorlar, aralarında anlaşamıyorlar” türünden iddialarla iki devletli çözümü öne sürüyorlar. Kimileri de “federasyon çözümü kırk yıldır başarılamadı, bu başarılamayacak bir hedef, öyleyse böyle kalalım” diyorlar. “Başka bir çözüm arayalım” diyenlerin de özünde başka bir önerileri yok. Böylece tartışma çözümsüzlüğün çözüm olduğu noktasına götürülüyor. Bu, taksime götüren bir reçetedir. Ayrıca kimilerinin “üniter devlete dönüş” teorileri de var. Bunları tartışmak ciddiyet uzaktır.
Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler aynı vatanın evlatlarıdır. Ortak tarihimizde, ortak mücadelelerimizde, ortak geleceğimizde, sadece bu gerçek vardır. Bağımlılıklar, müdahaleler, vasiler ve ana vatanlar olmaksızın, yurdumuzun yeniden birleşmesiyle pratiğe geçirmeyi talep ettiğimiz de budur.
Avro Grup’ta Kıbrıs hükümetinin Yunanistan hükümeti karşısındaki tutumunu ortaya koyduğu için AKEL’e karşı yoğun eleştiriler yapılıyor.
Sayın Haris Yeorgiadis, bugün böyle işine geldiği için, Yunanistan’la sadece bazı kültürel bağların bizi birleştirdiğini söylüyor. Ancak kendisinin de içinde yer aldığı hükümeti atayan Cumhurbaşkanı ve partisinin eski Başkanı’nın halka hitap konuşmalarına başlarken Kıbrıslılara “Helenler” diye hitap ederek başladığını bilmiyor mu? İçinde doğduğu, büyüdüğü siyasal partinin her zaman “milli merkez”den, “helenizmin metropolü”nden, “anti Helen AKEL”den söz eden aşırı milliyetçilere arka çıktığını bilmiyor mu? İşte hükümet, bir yandan Kıbrıs’ta aşırı milliyetçi bir söylemi dile getirip, diğer yandan Avro Grup’ta Yunanistan karşısında tutum alınca içine düştüğü tuhaf durumu izahata çağrılmaktadır.
Biz diyoruz ki, Kıbrıslırumlar olarak kökenimizden gurur duyuyoruz. Aynı şekilde kökenlerinden gurur duymaları Kıbrıslıtürklerin de hakkıdır. Ancak bizler aynı yurdun yurttaşlarıyız, bağımsız ve egemen Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yurttaşlarıyız ve bundan da aynı derecede gurur duymalıyız. Yunanistan hükümetini destekliyoruz, çünkü kendi halkı için talep ediyor. Bizim hükümetimizin de halkımız için bunu yapmasını bekliyoruz.
Yunanistan ve Kıbrıs tarihine bakıldığında, vatanlarından yana olmaktansa, güçlülerden yana olmayı seçen bazı Yunanlıların ve bazı Kıbrıslıların örnekleriyle dolu olduğu görülür. Yunanistan’da 1821 öncesinde Sultan’a başkaldırmayı isteyenleri “çılgın” ve “deli” diye niteleyen ve halktan haraç toplayan ayanlar ve kocabaşılar yok muydu? Kıbrıs’ta sömürgecilerle işbirliği yaparak zenginleşen ve bunun için de halkımızın özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinde karanlık roller üstlenen nüfuz sahibi bazı Kıbrıslırumlar yok muydu? O zamanlarda Kıbrıs Valisi’nin dayattığı yönetime ters düşen “tek uyumsuz sesin” komünistler olduğunu hissetmesi tesadüfî bir olay mıydı? Mesele budur. O zamanlarda vatanlarının kurtuluşuna değil, Sultan’a hizmet etmeyi tercih eden bazı Yunanlılar vardı. O zamanlarda özgürlük için mücadele etmektense, sömürgecilerin boyunduruğu altında kalmayı tercih eden bazı Kıbrıslılar vardı. Bugün de Troyka’nın isteğine ve çıkarına boyun eğilmesini tercih edenler var. Onlar bunun aksini istemedikleri için başka bir yolu seçme cesaretini göstermiyorlar. Ya da Avrupa Birliği’nin egemen çevrelerinin tezleriyle tamamen özdeşleştikleri için “düzen”in ve “sükunet”in sarsılmasını hiç istemiyorlar.
AKEL için en iyi müttefikler, yoldaşlarımız ve kardeşlerimiz, başkaldıran, ayaklanan halklardır. Daha iyi bir gelecek talebiyle mücadele eden halklardır. AKEL için en iyi müttefikler, ülkemizin haklılığı için, barış ve yeniden birleşme için mücadele eden yurttaşlarımızdır. Tel örgülerin üzerinden ellerini birleştiren Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürklerdir. Çünkü onlar, sadece birlikte olduğumuz takdirde geleceklerinin olabileceğini biliyorlar. Onlardan umuyoruz. Onlarla birlikte mücadele ediyoruz ve Kıbrıs’ın hakkını kazanacağı, nihai kurtuluşa kavuşacağı güne kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Ülkemizi yeniden birleştireceğimiz güne kadar, Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin birlikte verdikleri ortak sınıfsal mücadelelerin fotoğraflarının yeniden canlanacağı ve mutlu ortak geleceğimizin yolunun açılacağı güne kadar mücadeleye devam edeceğiz.

PREV

Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis’in anısına Akropolis’teki Kavazoğlu ve Mişaulis Derneği’nde gerçekleştirilen etkinlikte AKEL Polit Büro Üyesi ve Lefkoşa-Girne İlçe Sekreteri Stefanos Stefanu tarafından yapılan konuşma

NEXT

“Kıbrıslıtürklerin Kıbrıs futboluna tekrar katılımı” konulu etkinlikte AKEL M.K. Spor Bürosu Sorumlusu Pambos Stilyanu tarafından yapılan konuşma