Home  |  Konuşmalar   |  Kavazoğlu ve Mişaulis’i anma gecesinde AKEL Meclis Grubu Sözcüsü Nikos Katsuridis tarafından yapılan konuşma

Kavazoğlu ve Mişaulis’i anma gecesinde AKEL Meclis Grubu Sözcüsü Nikos Katsuridis tarafından yapılan konuşma

 

“Mücadeleciler azimlidir”,

“Kıbrıs iki kahraman şehidin önünde saygıyla eğilmektedir”,

“Dün bütün Kıbrıs yastaydı”,

“İşçi sınıfı Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin dostluğunu çelikleştiriyor”.

 

Faşist TMT’nin katillerinin AKEL Merkez Komitesi üyesi Derviş Ali Kavazoğlu ile PEO kadrosu ve AKEL Lefkoşa İlçe Komitesi üyesi Kostas Mişaulis’i katlettikleri günün üzerinden kırk altı yıl geçti.

Vatana ve vatanımızın insanlarına hizmet etme kararını verdikleri için katledilen kahramanların kanıyla, Sol’un kızıl kanıyla Kıbrıs topraklarının boyandığı günün üzerinden kırk altı yıl geçti. Her yurtseverin düşüncesinin ve pratiğinin bayrağı olarak savunduğu vatanın özgürlüğü için, insanın özgürlüğü ve onuru için mücadelede onlar canlarını feda ettiler. Çünkü şairin de dediği gibi, “Ölüm daima ikincildir. Her zaman birinci olan ise özgürlük…”.

Onlar canlarını feda ettiler, asil idealleri nesilden nesle taşıyan çağdaş kahramanların çehrelerinde tekrar canlanan 1821’in kahramanları gibi, Hitler faşizmine karşı direnen milyonlarca kahraman gibi, Yunan direnişinin kahramanları gibi…

Onların yokluğunda, yaşam zorlaşır” diyordu şair Yannis Ritsos… Onların fedakârlıklarından aldığımız güçle onların mücadelelerine devam ediyoruz.

Kavazoğlu ve Miaşulis, o dönemde Kıbrıs’ta emperyalistlerin planlarına hizmet eden faşist unsurlara karşı barış için, Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin dostluğu için, halkımızın gerçek özgürlüğü için mücadele eden yüzlerce yoldaşımızdan sadece ikisiydi. Onlar gerçekten özgür bir vatan ve gerçekten birleşik bir halk için mücadeleye güçlü bir şekilde inanıyorlardı. Onların vizyonu hizmet ettikleri hedefi de belirliyordu. Karşı karşıya oldukları tehlikeleri çok iyi biliyorlardı. Ancak vatanımızın ve halkımızın bölünmesi tehdidine karşısında onlar tüm bu tehlikelere göğüs geriyorlardı. Kıbrıs’ı emperyalizmin insafına bırakmak isteyen ülke içindeki ve dışındaki güçlerin hiçbir engel karşısında durmayacaklarını da çok iyi biliyorlardı. Onlar canlarını feda etme pahasına özgürlüğün ve onurun en şanlı harfleriyle tarih yazmayı seçtiler. Gelecek nesillere emperyalizme karşı mücadele dersi, yurtseverlik ve özgürlük sevgisi verme yolunu seçtiler.

Yabancıların ve buradaki organlarının gayrimeşru planlarından Kıbrıs’ın kurtulması gerekiyordu. Halkımızın milliyetçilik ve şovenizmden kurtularak, kendi ortak yolunu açması gerekiyordu. Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin dostluğu, karşılıklı anlayışı ve işbirliği mesajının adanın dört bir yanına ulaşması gerekiyordu. Yoldaşlarımız bunu yaptılar; köy, köy dolaşarak “Kıbrıs Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin ortak vatanıdır”, “iki toplumu birbirinden ayıran bir şey yok, ülkemizin bağımsızlığını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü hedef alan emperyalizme karşı mücadelemiz ortak” diye güçlü bir şekilde haykırdılar.

TMT’li faşistler Lefkoşa-Larnaka yolunda bu mücadeleyi katletmek istediler. Onların kurşunları iki yoldaşımızı öldürdü. Ancak bir an olsun özgürlük ve barış vizyonunu halkımızın zihninden ve bilincinden sökmeyi başaramadı. Belki şairin dediği gibi bizim “belimizde silah” yoktu ama “gerçek devrimcilerin hazırladığı dünya mucizesini müjdeleyen tebessümümüz” vardı. Çünkü Sol’un gücü başkalarının kullandığı şiddetle değil, halkın özgür ve onurlu yaşama arzusu ve gücüyle ölçülür! Silah tehdidiyle, şiddet yoluyla, ölüm saçarak dayatmalarda bulunan faşistler, diktatörler, generaller, krallar ve emperyalizme tapan daha niceleri Sol’dan korktular, çünkü Sol içinde halkın gücünü taşır, dünyayı daha iyiye, daha ileriye götürecek değişimin ve umudun gücünü taşır.

Bağımsızlıktan sonraki dönem, ada içinde ve dışında çeşitli çevrelerin hain planlarını karanlıkta bırakmak için kimilerinin dolaylı bir biçimde dediği gibi sadece istikrarsız bir dönem değildi. Bağımsızlık, devletin egemenliği ve halkın birliği her gün tehditlerle karşı karşıyaydı. Bağımsızlığı hiçbir zaman kabul etmemiş olan güçler iki toplum arasında sürekli olarak sorunlar yaratmaya çalışıyordu. Makarios’u öldürme ve demokrasiyi ortadan kaldırma yönünde tertipler düzenliyorlardı. Onların yurt dışındaki, Yunanistan’daki, Amerika ve İngiltere’deki merkezlerle doğrudan koordinasyonları Kıbrıs Dosyası raporu içerisinde artık resmen kanıtlanmıştır. Milliyetçilerin ve emperyalistlerin Kıbrıs aleyhine tüm planları artık resmi bir biçimde ortaya çıkmıştır. Türkiye ile işbirliği içerisinde Kıbrıs aleyhine planlar üzerinde çalışan Yunanistan Cuntası’nın rolü açığa çıkmıştır. Makarios’un öldürülmesi ve Kıbrıs’ın satılması yönünde çalışan darbeci hükümetin hain ittifakının olduğu gibi Milli Cephe’nin komplosunu da ortaya çıkmıştır.

Bir dizi darbe planının hazırlandığı, bu planları 1972’de Lizbon’da NATO’nun kararı sonrası kendilerine “yeşil ışık” yakılınca yaşama geçirdikleri somut verilerle teyit edilmiştir.

Ancak raporda aynı derecede önemli olan bir şey daha yazılıdır: Kıbrıs’ın mücadelelerine AKEL ve Halk Hareketi’nin katkıları ve hizmeti en parlak harflerle yazılıdır.

 

Yoldaşlar,

Kıbrıs toplumundaki en eski kurumlardan biri olarak AKEL sömürgeciliğe karşı mücadelede kitlesel eylemlerde halkın öncüsü oldu. Kıbrıs sorununu 1949’da Birleşmiş Milletler’e ilk kez olarak bildiren BM’ye yönelik memorandumu başta olmak üzere, AKEL çeşitli inisiyatifleriyle Kıbrıs sorununun uluslararasılaştırılmasının yolunu açtı.

Sömürgeciliğe karşı silahlı mücadelenin örgütlenmesi döneminde AKEL, Kıbrıslıtürklerin de katkıda bulunmalarının gerektiği halkın kitlesel mücadelesinin devamını önerdi. Milliyetçi antikomünistlerin buna yanıtı parti kadrolarının ve üyelerinin öldürülmesi oldu.

1960’tan 1974’e kadar yerli ve yabancı tertiplere karşı Kıbrıs’ın özgürlüğünü, yasallığı ve demokrasiyi savunmak için bütün gücümüzle mücadele ettik. Bizi yabancı çıkarların hizmetkârları olarak suçladıklarında, kadrolarımızı öldürdüklerinde Zürih ve Londra Anlaşmaları ile hemfikir olmasak da Kıbrıs’ın güdük de olsa bağımsızlığının güçlenmesi için, biz inatla Kıbrıs Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios’u bütün gücümüzle desteklemeye devam ettik. Terör bizi asla susturamadı. Tam tersine daha aktif olmamıza neden oldu.

Siyasal ortamı istikrarsız hale getiren tehlikeler devamlı olarak büyüyordu. Sürekli olarak uyarıyorduk. Yoldaş Ezekias Papayuannu halka yaptığı açıklamalarda şunu açıkça belirtiyordu: “Kıbrıs aleyhine cani planları terk etmediler, bu planları tamamlama yönünde çalışıyorlar. Onların ana hedefi Cumhurbaşkanı Makarios’u öldürmek ve darbe yoluyla iktidarı ele geçirmek” diyordu. O dönemde komünizme karşı kinle körleşmiş olan Sağ bizi vatansızlıkla, tanrısızlıkla suçluyordu. Biz ideolojik düşüncelerinden bağımsız olarak yurtsever ve demokratik güçlerle, kilise çevreleriyle ve diğer faktörlerle ittifaklar kuruyorduk. Birlikte hareket ederek hainlerin planlarını engellemeyi hedefliyorduk. Kimilerinin ihanetleriyle Cunta’ya teslim ettikleri Ulusal Muhafızlar ve EOKA-B karşısında rakip güç olarak Halk Milis Güçleri’nin oluşturulmasını öneriyorduk. Bu öneri yaşama geçirilmedi. Darbeciler gayrimeşru planlarına devam ettiler. Bir yandan Kıbrıs’ın güvenliği açısından endişe duymaya gerek olmadığını söyleyerek Makarios’u kandırırken, diğer yandan Yunanistan’daki koordinasyon merkezinden gelen emirlerde darbecilerden Makarios’un “kellesini almaları” isteniyordu. Aynı zamanda NATO ve müttefiklerle iletişim içerisinde taksim ve çifte enosis için anlaşıp Kıbrıs’ın Türkiye’ye teslim edilmesinin zemini hazırlanıyordu.

Yoldaşlar, maalesef tüm bunlar Kıbrıs’ın tarihidir. Bu ihanet tarihini bilinçli olarak kimileri sadece yazmayı reddetmekle kalmayıp, bugüne kadar temel yanlarını inatla saklamaya çalışıyorlardı.

Artık önemli olan bunlara ve düşüncelerine siyasi ev sahipliği yapan siyasi güçlerin en nihayet tarihle yüzleşmeleri ve halkın gözünün içine bakarak dileyecekleri özürle birlikte çözüm uğraşılarını desteklemeleridir. Çözüm dışında ne olursa olsun ülkemiz için yıkım olacaktır. Kıbrıs’a zarar verenlere arka çıkmaya son vermelerini talep ediyoruz. Makarios’u Grivas ve Denktaş’la eşitlemeye, Grivas ve işbirlikçilerini aklamaya son versinler. Gençlik içerisinde yıkıcı milliyetçiliği geliştirmeye son versinler.

Biz kimsenin mücadelesini küçümsemiyoruz, ancak izledikleri taktiklerinde ve yaptıklarında nelerin olumlu ya da olumsuz olduğunu siyasi olarak değerlendirme hakkına herkes sahiptir. Ulusal kimliğimizi teşkil eden öğeleri hiçbir şekilde aşağılamayı ya da küçümsemeyi hedeflemiyoruz. Tam tersine, biz bu öğeleri öne çıkarırken, Kıbrıs’ın içerisinde yaşayacağımız ortak evimiz olmasını sağlayacak ortak paydayı, Kıbrıslıtürk yurttaşlarımızla bizi birleştiren öğeleri en öne çıkarıyoruz.

Büyük laflarla, milliyetçi söylem ve sloganlarla kendilerini yurtsever göstermeye çalışmasınlar. Bir partinin yurtseverliği lafla ölçülmez. Ülkenin bağımsızlığı, egemenliği ve özgürlüğü tehlike ile karşı karşıya olduğunda ne yaptığıyla ölçülür.

AKEL’in 85 yılı aşan tarihi boyunca bizim ideolojimiz Kıbrıs’a ve Kıbrıs halkının tümüne hizmet etmek için mücadele oldu. Bu nedenle 1920’li, 1930’lu ve 1940’lı yıllarda başkaları sömürgeci güçlerle işbirliği yaptığında ve Kıbrıs halkını Helen ve Türk diye ayırdığında, biz tüm Kıbrıslıların ortak hedefi olan sömürgecilik boyunduruğundan kurtulmak için mücadele ediyorduk. Çeşitli biçimlerde AKEL’i şiddet yoluyla tepki göstermeye tahrik ettiklerinde de partimiz serinkanlı ve sorumlu davrandı ve Kıbrıs halkını olası bir iç savaşın acılarından kurtardı.

1974’ten sonra da, ihanetin ve istilanın trajik sonuçlarına karşı koyduk. Göçmenlerin desteklenmesi için, ekonominin ayakları üstünde durabilmesi için, Kıbrıslıtürk yurttaşlarımız ile yeniden yakınlaşma için, Kıbrıs sorununa adil, yaşayabilir ve işler bir çözüm için mücadelede öncü olduk.

Seksen beş yıldır pratikte bu ideolojiye hizmet ediyoruz, tüm bu yıllar boyunca çoğu kez partisel çıkarlarımıza karşı olsa da Kıbrıs halkının çıkarlarına asla karşı olamayan bu ideolojiyi öne çıkardık.

Bugün de siyasi dikkatimizin merkezine ülkemiz insanlarının, Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin endişelerini ve sorunlarını koyuyoruz. Gelişmelere sınıfsal, anti-emperyalist, yani yurtsever bir açıdan yaklaşıyoruz. Partimizin Kıbrıs sorununda tezleri ve politikası istila sonrası kongrelerde belirlendi ve özünde bugüne kadar değişmedi.

Kıbrıs sorunu uluslararası bir sorundur, BM üyesi bağımsız bir devletin istilası ve işgali sorunudur. Kıbrıs halkının tümünün insan haklarının çiğnenmesi sorunudur. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının ve toprak bütünlüğünün ihlali sorunudur. Bunun için de, sorunun çözümün anahtarının Ankara’da ve uluslararası alanda Türkiye’yi destekleyenlerde olduğu görüşündeyiz. Kıbrıs’ı işgalden ve yasadışı bir şekilde nüfus taşınmasından kurtarıp, devletimizin birliğini ve bütünlüğünü sağlayacak bir çözüm için bugün Cumhurbaşkanı ile birlikte mücadeleye devam ediyoruz. Kıbrıstürk tarafı ile ortak açıklamada üzerinde ilk kez anlaşmaya varılan parametrelerde, tek egemenlikli, tek vatandaşlıklı ve tek uluslararası kimlikli bir devlet için mücadele ediyoruz.

Kıbrıs’ı askersizleştirecek ve yabancı askerlerden, garantörlerden, müdahale haklarından, yerleşiklerden ve bağımlılıklardan kurtaracak bir çözüm için mücadele ediyoruz. Dolayısıyla NATO ya da “Barış için Ortaklık” gibi askeri örgütlere ya da programlara katılmamız ya da üye olmamız için bir neden yoktur.

Göçmenin evine ve mülküne geri dönme hakkı dâhil, insan haklarını ve özgürlüklerini sağlayacak bir çözüm için mücadele ediyoruz.

Zamana ve zorluklara dayanabilecek, yaşayabilir ve işler olacak bir çözüm için mücadele ediyoruz.

Devletin birliğini daima güvence altına alacak bir çözüm için mücadele ediyoruz.

Devleti yeniden birleştirecek çözüm biçimi olarak her iki toplum tarafından da kabul edilen, BM’nin ve uluslararası toplumun sayısız kararında geçen, 8 Temmuz anlaşmasının temel bir ilkesini de teşkil eden iki bölgeli iki toplumlu federasyon çözümü için mücadele ediyoruz.

Diğer toplumun rolünü de tanıyacak bir çözüm için mücadele ediyoruz. Aşırı imtiyazlar vermeyecek, devletin birliğini ortadan kaldırmayacak, devletin kesintisiz bir biçimde işlemesine izin verecek ve özellikle de hepimize kendi devletimiz olarak hissetmemizi ve güvenliği sağlayacak bir çözüm için mücadele ediyoruz.

Hain darbenin ve otuz yedi yıllık Türk işgalinin yarattığı gerçekliği dikkate alacak olan bir çözüm için mücadele ediyoruz.

Hiçbir topluma haksızlık etmeyecek ve karşılıklı kabul edilir bir uzlaşmaya dayanacak bir çözüm için; devletin işlerliği için Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin işbirliğini şart kılacak alt yapıları yaratacak bir çözüm için; gelecekteki yeniden birleşmiş devletin tüm yurttaşlarının temel insan haklarını ve özgürlüklerini sağlayacak ve güvence altına alacak bir çözüm için mücadele ediyoruz.

 

Yoldaşlar,

Bir seçim mücadelesi vermeye çağrıldığımız bu dönemde de tüm bunlar ve daha niceleri hafızalarımızda canlanıyor; tüm gücümüzle bu mücadeleye atılıyoruz. 22 Mayıs milletvekilliği seçimlerinde zafere ulaşacak mücadelemizi de yine aynı idealler ve değerler için veriyoruz.

Kıbrıs sorununun çözümü çabalarına karşı duranların tümüne seksen beş yıllık faaliyetimizin ve mücadelelerimizin gücüyle cevabımızı güçlü bir şekilde veriyoruz. Onların suçlamalarına ve çarpıtmalarına biz şanlı tarihimizle cevap veriyoruz. Halkın ve emekçilerin yaşamının iyileştirilmesi için elde ettiğimiz kazanımlarla cevap veriyoruz. Yıllar boyu verdiğimiz mücadelelerimizle cevap veriyoruz. Ülkemizin öncü siyasal gücü olarak AKEL’i daha da güçlendirerek cevap veriyoruz!

Yaşasın Partimiz!

Yaşasın Kıbrıs!

 

7.4.2011

PREV

On gün sürecek “Yeniden Yakınlaşma” etkinlikleri çerçevesinde gerçekleştirilen “Kıbrıs sorununun bugünü – Ortak Mücadele” konulu sempozyumda AKEL M.K. Genel Sekreteri Andros Kiprianu tarafından yapılan konuşma

NEXT

“Aynı Gökyüzü Altında” isimli karikatür sergisinin açılışında AKEL M.K. Genel Sekreteri Andros Kiprianu tarafından yapılan konuşma