1974’ün Kara Günlerinin Yıldönümü Vesilesiyle Temsilciler Meclisi’nde Gerçekleştirilen Oturumda AKEL Genel Sekreteri Stefanos Stefanu’nun Konuşması
1974’ün kara günlerinin yıldönümü vesilesiyle Temsilciler Meclisi’nde gerçekleştirilen oturumda konuşan AKEL Genel Sekreteri Stefanos Stefanu Atina Cuntası ve EOKA-B’nin Darbesi olmasaydı Türkiye’nin işgaliyle Kıbrıs trajedisinin yaşanmayacağını belirterek, Darbenin tam bir ihanet hareketi ve Darbeyi yapanların da hain olduklarını söyledi.
Konuşmasının başlangıcında “20 Temmuz 1974’te istilanın ilk gününün akşamı bir kamyona binip Yerolakko’dan ayrıldığımızda 9 buçuk yaşındaydım. Kamyon yaşlı kadın ve erkeklerle, kadınlar ve çocuklarla doluydu. Kamyonda askerlik çağındaki askerler yoktu. Onlar Türkiye’nin istilasına karşı koymak için seferber edilmişti, Beşparmak’ta ve Girne’deydiler. Oradan geri döneceğimiz inancıyla ayrıldık. Kamyondaki yetişkinler böyle diyorlardı ve olan bitenin sonuçlarını tam olarak anlayamamış olan biz çocukların onların bu dediğinden şüphe duymamız için bir sebebimiz yoktu. Geri döneceğiz diyorlardı. İstiladan sonraki ilk yıllarda var olan bu inanç yıllar içerisinde solup gitti. Yavaş yavaş sönen bir umuda dönüştü. Ve o zamandan beri pek çokları geri dönme hayaliyle yaşama gözlerini kapadı” diyen Stefanu, 1974’te yaşanan trajedinin Kıbrıs aleyhine yapılan planların ve alınan kararların sonucunda yaşandığını ve 1974 çifte cinayetinin senaryosunun 1971’de NATO Dışişleri Bakanlarının Lizbon’daki toplantısında son halini aldığını ifade etti.
Ancak yapılan planlar ne olursa olsun Atina Cuntası ve EOKA-B’nin Darbesi olmasıydı Türkiye’nin işgali trajedisinin Kıbrıs’ta yaşanmayacağını vurgulayan Stefanu, Kıbrıs’ta anayasal düzenin yıkılmasının Türkiye’yi Kıbrıs’a getireceğini herkesin bildiğini ve bu nedenle Darbecilerin bir çılgınlık yaptıklarını iddia ederek, suçlarının hafifletilemeyeceğine işaret ederek “Darbe tam bir ihanet hareketidir ve Darbeyi yapanlar haindir” dedi.
Kıbrıs sorununun tarihi sürecinden doğru derslerin ve sonuçların çıkartılmasının şart olduğunu söyleyen AKEL Genel Sekreteri, yurdumuzdaki defakto durumun Türkiye’nin işine geldiğini, geçen yavaş ama sürekli bir şekilde bu 47 yıl boyunca Kıbrıslıtürk toplumunun demografik yapısını ve laik karakterini değiştirerek adaya yasadışı bir şekilde nüfus taşımaya devam ederek, Kıbrısrum mülklerini talan ederek, denizde ve karada oldubittilere yol açarak ve aynı zamanda insanların bilinçlerinde taksimi güçlendirerek Türkiye’nin işgalini pekiştirdiğine dikkati çekti. Türkiye’nin daha istilanın ilk anından itibaren zamanın hedeflerini yaşama geçirmesinden yana işlediğini bildiğini, Kıbrısrum tarafında ise pek çoklarının aksini düşünerek yanılgı içerisinde olduğunu söyleyen Stefanu “ancak tarih ve özellikle Crans Montana konferansının başarısızlığının ardından son yıllarda yaşanan gelişmeler böylesi bir yanılsamayı düşünen her insanın zihninde en sert biçimde ortadan kaldırdı” dedi.
“Statüko istikrarlı ve değişmez bir durum değildir. Tam aksine daha kötüye doğru kayan bir durumdur” diye konuşan Stefanos Stefanu, Kıbrıs’ın güvenliği, doğalgazın değerlendirilmesiyle ilgili yaşanan engellere, Türkiye tarafında Kıbrıs’ın MEB’inde yapılan tahrik edici hareketlere ve Maraş’ta yol açılan oldubittilere değinerek, tüm bu sorunlara nihai olarak son vermenin tek yolunun çözüm olduğunu söyledi. Coğrafyanın değiştirilemeyeceğini herkesin çok iyi bildiğini ama komşuluk koşullarının değiştirilebileceğini ve değiştirilmesi gerektiğini ve bunun da Kıbrıs sorununun çözümüyle gerçekleşebileceğini dile getirdi.
Kıbrıs sorununun çözüm zeminine ilişkin birden fazla seçeneğin olduğunu düşünmenin bir yanılsama olduğunun altını çizen Stefanu, Kıbrısrum toplumunun Kıbrıstürk toplumuyla 1977’den itibaren üzerinde anlaştığı ve BM’nin bir dizi kararında da benimsenen çözümün tek seçenek olduğunu kaydetti. Stefanos Stefanu “Çözüm zemini BM kararlarında belirtildiği şekilde siyasi eşitliğin olacağı iki bölgeli iki toplumlu federasyondur. Kimse BM kararlarından bazılarını kabul bazılarını ret edemez. İki bölgeli iki toplumlu federasyon Türkiye’nin işgaline son verecek, yurdu ve halkı yeniden birleştirecek, tek egemenliği-tek vatandaşlığı ve tek uluslararası kimliği sağlayacak, ortak vatanlarını birlikte yönetecek olan Kıbrıslırumların-Kıbrıslıtürklerin halkımızın tümünün insan haklarını ve temel özgürlüklerini güvence altına alacak çözümün dayanacağı sağlam zemindir” dedi.
Kıbrıs sorunundaki durumun gerçekten de her zamankinden daha kritik ve Türkiye’nin her zamankinden daha kışkırtıcı olduğuna işaret eden AKEL Genel Sekreteri Stefanu, Türkiye Cumhurbaşkanının işgal altındaki bölgeye yapacağı hukuk dışı ziyaretin beklendiği ve Mağusa’da yeni oldubittilerin yaşanacağı yönünde bilgilerin yoğunlaştığı koşullarda herkesin ne yaptığı üzerine düşünmesi gerektiğini belirtti. Türkiye’nin hukuk dışı hareketlerine son verilmesi için harekete geçilmesinin, tepki gösterilmesinin, uluslararası toplumdan elle tutulur dayanışma talep edilmesinin elbette şart olduğunu söyleyen Stefanu, ancak bunların yeterli olmadığını, çözümün sadece tepki göstermekle ya da neyin istenmediğini söylemekle gerçekleşmeyeceğini bilakis açık bir şekilde konuşarak ve tutarlılıkla inisiyatifler üstlenerek harekete geçilmesi gerektiğini ifade etti.
Çözümün anahtarının Türkiye’nin elinde olduğunu ancak bunun, Kıbrısrum tarafının hiçbir rolü olmadığı anlamına gelmediğini söyleyen AKEL Genel Sekreteri, Kıbrısrum tarafının somut inisiyatiflerle her olanağı değerlendirmesi, her aracı ve fırsatı kullanarak dinamizm yaratıp süreci çözüm yönüne itmesi gerektiğine dikkat çekti.
Stefanu, özellikle de nihai taksimin yurdumuzu tehdit ettiği günümüz koşullarında bir yandan Kıbrısrum tarafının yıpranan güvenilirliğini yeniden tesis edecek, diğer yandan Türkiye’nin öne sürdüğü asılsız argümanları çürütecek ve iki toplumun üzerinde anlaşmaya vardığı çözüm zeminine geri dönmesi için baskı oluşturacak somut inisiyatiflerin üstlenilmesinin şart olduğunu vurguladı.
Hem müzakere sürecinin Crans Montana’da kalınan yerden devam etmesi gereksinimine, hem de doğalgazın çözüm için katalizör olmasına yönelik BM Genel Sekreteri’nin görüşünü de dayanak alan somut bir öneriyi AKEL’in geçen Aralık ayının başında Cumhurbaşkanı Anastasiadis’e sunduğunu hatırlatan Stefanos Stefanu, bu öneriyle sorunların sihirli bir şekilde çözüleceğini AKEL’in iddia etmediğini ama bu önerinin değerlendirilmeye değer olduğunu ve bu konuda sorumluluğun Cumhurbaşkanında olduğunu dile getirdi. “Türkiye’nin uzlaşmaz tezlerini terk etmesi mümkün mü? Bu Türkiye ve yerleştirdiği Tatar’la çözüm mümkün mü?” diye soran Stefanu “çözüm için çalışmayacaklarına peşinen karar vermek hiçbir şey yapmamaya karar vermek gibidir ve bu tamamen Türk tarafının işine yarar” diye konuşarak, Kıbrıstürk toplumunun liderliğinde Mustafa Akıncı varken harekete geçmeyenlerin şimdi geç te olsa harekete geçip inisiyatifler üstlenmesi gerektiğini ve başka bir seçeneğin de olmadığını sözlerine ekledi.
Kıbrıs’ımızın sömürgeciliğin zincirlerinden kurtulması için, yurdumuzda bağımsızlık ve demokrasinin savunulması için, Kıbrıslırumlara ve Kıbrıslıtürklere bunca acılar çektiren faşizme ve milliyetçiliğe karşı mücadele eden herkese saygı ve minnet duygularını dile getiren AKEL Genel Sekreteri Stefanos Stefanu “Demokratik direnişin kahramanlarına ve yurdumuzu istilaya karşı savunanlara şan ve şeref!” diyerek konuşmasını tamamladı.