Ezekias Papayuannu’nun Anısına Gerçekleştirilen Etkinlikte AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu’nun Yaptığı Konuşma
Bu kürsüye derin heyecan, onur, coşku ve saygı duygularıyla çıkıyorum. Bu akşamki etkinlik partimizin tarihi liderlerinden Ezekias Papayuannu’ya olan borcumuzun mütevazı bir ifadesidir.
Bugün onun doğumunun 110. yıldönümü. Ayrıca bu yıl onun ölümünün 30. yılı doluyor.
Hedefimiz Ezekias Papayuannu’yu azizleştirmek değildir. Nitekim böyle bir şeye onun ihtiyacı da yoktur. Zaten sadece saklayacak şeyleri olanların azizleştirilmeye ihtiyacı vardır. Hedefimiz onu tam olarak olduğu gibi anmak ve onurlandırmaktır. Yurtsever ama aynı zamanda enternasyonalist, sert ama aynı zamanda çok fazla insancıl, sosyalizmin ideallerine inanan, kendisini partinin çalışmalarına adayan, tutarlı ve çalışkan, her zaman eleştiriye ve aynı zamanda özeleştiriye de hazır olan, Kıbrıs’ın lider bir siyasal şahsiyeti ve aynı zamanda partimizin ve Halk Hareketi’nin sıradan bir neferi.
Onun yaşamı, gördüğümüz gibi, mücadelelerle doluydu. O, Kellaki’de yoksulluk içerisinde büyüdü. Amerikan Akademisi’nde okurken hem öğrenci, hem de okul masraflarını karşılayabilmek için her işe koşturan bir çocuk. Fukasa madenlerinde yerin dibinde çalışan bir işçi, tıp tahsili yapma hayalini gün be gün yitirerek bir tabak yemek için Pire limanında çalışan bir işçi, Londra’da Trafalgar Meydanı’nda üzerini gazetelerle örterek yatan bir evsiz.
Ezekias Papayuannu’nun düşüncesi işte böyle genişledi ve İnsan’ın kurtuluşu için mücadele yoluna girdi. Büyük Britanya Komünist Partisi saflarında, Londra’daki Kıbrıslı komünistlerin gruplarında, Kıbrıs İşleri Komitesi’nde, Uluslararası Tugaylar’da antifaşist mücadele cephesinde, İkinci Dünya Savaşı’nda hava saldırılarına karşı savunmada, AKEL’in bütün siyasal ve sosyal mücadelelerinin en ön safında.
Ezekias Papayuannu’nun tüm yaşamı, eylemi ve hizmeti tek başına önemli bir derstir. Onun siyasi emaneti hepimiz için büyük bir mirastır. Onun yolunda ilerlememiz de hepimizin boynunun borucudur.
“Her yurtseverin önündeki görev, BM kararlarında belirtildiği şekilde Kıbrıs sorununun çözümü için ilan edilmiş olan çizgidir…” diye yazıyordu ‘Anılar’ında ve AKEL’in Kıbrıs toplumu içerisinde güç ve nüfuz kazanmasının nedenlerinden birinin Kıbrıs sorununa ilişkin çizgisinde ve taktiğinde tutarlı ve kararlı kalması olduğunu ekliyordu. AKEL’in Kıbrıs için vizyonu bağımsız, egemen, toprağı bütün, federal, bağlantısız, demokratik ve askersizleştirilmiş bir Kıbrıs’tı ve bugün de bu olmaya devam etmektedir. Bu vizyon Kıbrıs sorununun çözümü için somut tezler ve önerilerle eteğe kemiğe büründü, elle tutulur siyasal öneri oldu. Bu vizyon bütün bu yıllar boyunca tutarlı bir taktikle öne çıkarılmaktadır. AKEL uluslararası faktörü doğru değerlendirerek; halkı sürekli aydınlatarak; kurtuluşu, yeniden birleşmeyi ve barışı hedefleyerek, Kıbrıslıtürk yurttaşlarımızla birlikte yeniden yakınlaşma ve ortak cephe için art arda inisiyatifler üstlenerek; milliyetçiliğe ve neofaşizme karşı mücadele ederek bu vizyona hizmet etti.
Bugün de tutarlılık ve kararlılıkla hizmet etmemiz gereken vizyon budur. Anastasiadis’in ve DİSİ’nin ortaya koydukları tutumlar bizi çok zor bir noktaya getirmektedir. Yurtsever, sorumlu ve ciddi bir parti olarak yükümlülüğümüz, işgalin yol açtığı koşulları alaşağı etmek ve Taksim’e doğru bu yokuş aşağı gidişin önünü kesmektir. Emin olun ki bu görevimizi de tam olarak yerine getireceğiz.
Ezekias Papayuannu Kıbrıs açısından, işçi sınıfı açısından ve partimiz açısından çok zor ve çetin yıllarda AKEL’in lideri oldu. 1948’de sınıfsal, ideolojik ve siyasal çatışmanın doruğa ulaşması öncesinde o Kıbrıs’a dönmüştü. Mücadele eden maden, amyant ve inşaat işçilerinin yanında oldu. Tüm yaşamı boyunca düşüncelerinin, duygularının ve mücadelelerinin merkezinde her zaman emekçilerin yer aldığı Papayuannu’nun farklı bir duruşu da olamazdı. Papayuannu için dünyayı yorumlamada daima şaşmaz sınıfsal kriteri daima işçinin hakkı oldu.
Onun AKEL liderliğine seçilmesi parti içinde yıllardır süren, partinin işleyişini engelleyen, AKEL’in ve daha genelde Sol hareketin kazanımlarını ve mücadelelerini tehdit eden bir çekişmeye son verdi.
Ezekias Papayuannu sömürgeciliğe karşı mücadele döneminde AKEL’in liderliğini üstlendi. Sağ’ın ileriyi göremeyen yaklaşımının karşısına bütün güçleri birleştirmesi gereken kitlesel, siyasal, antiemperyalist mücadele yolunu koyarak, partinin diğer lider kadrolarıyla birlikte mücadele çizgisini biçimlendirdi. Sağ’ın bölücü tutumu bunun pratiğe geçirilmesine izin vermedi. AKEL’in gücünün sürekli olarak büyümesi Britanyalı sömürgecileri endişelendirdi. AKEL silahlı mücadeleye karşı olmasına rağmen, Britanyalılar AKEL’e karşı önlemler aldılar. Papayuannu’nun bizzat kendisinin belirttiği gibi, Britanyalı bir subay ona çok karakteristik bir biçimde “EOKA’yla bir gün aramızı bulacağız, ancak sizinle asla” demişti. Sömürgeciler AKEL’i ve Halk Hareketi örgütlerini yasadışı ilan ettiler, bizzat Ezekias’ı ve partinin başka kadrolarını hapsettiler.
Ardından gelen yıllar çağdaş Kıbrıs tarihinin en kanlı ve en karanlık yılları oldu. Grivas’ın maskeli katillerinin siyasi cinayetlerine karşı koyma çabasında Papayuannu partinin diğer lider kadrolarıyla birlikte AKEL’e önderlik etti. Papayuannu bu dönemin yaşamının en zor dönemi olduğunu belirtiyordu. Bunca şey yaşamış olan Papayuannu AKEL’in bazı üyelerinin kendisini ziyaret edip, Grivas’çıların cinayetlerine silahlı yanıt verme izni talep ettikleri, aksi takdirde kendisini öldüreceklerini söyledikleri geceyi en büyük sınav olarak niteliyordu. Ezekias’ın onlara yanıtı çok net ve kesindi: “Binlerce ana ve çocuk ağlayacağına beni öldürmenizi tercih ederim”. Bu diyalektik duruş, bugün de bizi yönlendirmelidir.
Papayuannu’nun ve diğer yoldaşların yol göstericiliğiyle AKEL tüm bu zorluklara karşı direndi. İç savaş girdabına sürüklenmedi. Siyasi çizgisi hakkında halkı bilgilendirmek için geniş kampanyalar gerçekleştirdi. Partinin bu çizgisi halk tarafından sadece anlayışla karşılanmakla kalmadı, aynı zamanda siyasi cinayetleri mahkûm eden dev siyasi eylemlerle, özgürlük ve bağımsızlık talebini güçlü bir şekilde haykıran halkı harekete geçirdi.
Ezekias Papayuannu partinin diğer lider kadrolarıyla birlikte, halkımızın emperyalist planlara karşı mücadelesinin önderi oldu. Milliyetçiliğe ve şovenizme karşı göğüs germesi, halkımızın birliğinin temellerinin güçlenmesi ve faşizme karşı direniş gücü olması için AKEL’e önderlik etti.
Darbe öncesi dönemde, Cunta ve EOKA-B’nin yarattıkları ortamın Makarios’u devirme ve Kıbrıs’ı NATO’nun çıkarlarına teslim etme planının bir parçası olduğu yönünde AKEL sürekli uyarılarda bulunuyordu. Ezekias Papayuannu 1974 Nisan’ında, AKEL’in 13. Kongresi’nin kürsüsünden yaptığı konuşmada NATO’cu komplo hakkında uyardı. Hatta sözden pratiğe geçerek, Cunta’nın kontrolündeki Ulusal Muhafız Gücü’nün ve EOKA-B’nin karşısında direnecek güç olacak Halk Milis Gücü’nün oluşturulmasını AKEL Makarios’a önerdi. EOKA-B’ci faşizme karşı harekete geçmeye ve Kıbrıs’ı korumaya hazır olan bin kişinin isminin yer aldığı listeyi bir hafta içerisinde Makarios’a verdi.
Ezekias kurtuluş ve bağımsızlığın tamamlanması mücadelesinde halkın birliğini mücadelenin temel unsuru olarak görüyordu. Kıbrıs’ın iç ve dış tehditlerle karşı karşıya olduğu o yıllarda partinin siyasal mücadelelerinde ittifaklar ve işbirlikleri politikası önemli bir yere sahipti. AKEL Genel Sekreteri olarak Papayuannu iyi niyet ve samimiyetle Makarios’la işbirliği içerisindeydi. Kıbrıs’ı, ülkenin bütünlüğünü ve onurunu savunmak için demokratik olarak seçilmiş Cumhurbaşkanı’yla birlikte elden gelen her çabayı ortaya koydu. Eğer Makarios tereddütlerini aşıp, AKEL’in önerilerine kulak verseydi, Kıbrıs’ın kaderi farklı olacaktı.
1974’ün çifte cinayeti ardında yanmış, yıkılmış durumdaki bir ülke ve yerinden yurdundan edilmiş bir halk bıraktı. Ezekias Papayuannu göçmen çadırlarındaki halkın yanında oldu, günlerini onların sorunlarını çözmeye adadı. Bunun için Meclis içinde ve dışında sayısız girişimde bulundu.
İşgal koşullarının kalıcılaşmasının önüne geçmek için harekete geçen AKEL, 1974’ün yıkıntılarının üzerinde çalışmaya başladı. Ezekias iki bölgeli iki toplumlu federasyon çözümünün kabul edilmesini ve tutarlı bir biçimde desteklenmesini her yurtsever için tek yol olarak niteledi. Aynı esnada istilanın yakıp yıktığı ortamda AKEL, yeniden yakınlaşma politikasıyla halkımızın geleceğini inşa etmeye başladı. Partimiz federasyonu destekleme cesaretini gösterdiği için; halkımızın, Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin kardeşliği hakkında konuşma cesaretini gösterdiği için saldırıların ve hakaretlerin hedefi oldu.
Ezekias Papayuannu’nun belirttiği ve bugüne kadar da devam ettiği gibi, Kıbrıs sorununun çözümü için ilan ettiği çizgisindeki tutarlılığı AKEL’in Kıbrıs sorununda yıllardır izlediği politikanın özüdür. Kimilerinin o zaman farklı bir Ezekias’ın, o zaman başka bir AKEL’in ve bugün başka bir AKEL’in olduğu iddiaları karşısında bunu özellikle vurguluyoruz. Ezekias Papayuannu “iki bölgeli iki toplumlu federasyon çözümüne karşı savaşanlar emperyalistlere koz veriyorlar” diyordu ve haklıydı. Ya üzerinde anlaşmaya varılmış olan çerçeveyle yurdumuzu yeniden birleştireceğimizi, ya da 1974’ün çifte cinayetini emredenlerin planlarına hizmet edecek Taksim’in bize kalacağını o zamandan biliyorduk.
Ezekias, AKEL Genel Sekreteri olarak savunduğu siyasal tezlerden dolayı kendisinin uğradığı kadar saldırı ve hakarete Kıbrıs’ta başka hiçbir siyasi liderin uğramadığını ‘Anılar’ında kaydetmektedir. Ezekias’ın ve AKEL’in uğradığı saldırı, Dimitris Hristofyas Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı seçildiğinde yok edici ve gözü dönmüş bir polemik haline geldi; çünkü Hristofyas etnik çatışmayı ortadan kaldıran ve merkezinde Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin ortak vatanı, ortak devleti ve ortak yaşamı olan tezleri müzakere masasına ve halka sunma cesaretini gösterdi.
Sağ’ın ve düzenin çeşitli çevrelerinin AKEL’e aynı tavrı göstereceklerinden şüphemiz olmasın. Bunun sebebi basittir. Onlar kendi hâkimiyetlerini yerleştirmelerinin önünde AKEL’i bir tehlike olarak görüyorlar; kendi politikalarının yaşama geçirilmesinin, kendi çıkarlarına hizmet edilmesinin önünde AKEL’i engel olarak görüyorlar.
“AKEL yaratıcılığın ve tutarlılığın partisidir” diyordu AKEL kadrolarına hitabında Ezekias Papayuannu. Gerçekten de AKEL bağımsızlık sonrasındaki yıllarda parlamentarizm ve sosyopolitik eylem dersleri verdi. Ezekias Papayuannu’nun 1960’tan itibaren milletvekili seçilmesi halktan gördüğü kabul ve saygının sarsılmaz kanıtıdır. O “şimdi her şeyi sömürgeciliğin sırtına yükleyemeyiz. Bugün her sorunu dikkatle inceleme ve çözümü için somut öneriler ortaya koymakla yükümlüyüz. Eğer sorunun incelenmesi üstün körü olursa, çözümü için öneriler de zeminsiz olur ve kimseye yardımcı olamayıp, sadece gülünç duruma düşeriz” diye vurguluyordu. Onun bu önemli atfı bugün de yolumuzu aydınlatmaktadır.
1960’lı yıllarda ve 1970’lerin ilk yıllarında Kıbrıs’ın dönüşümünün Meclis içinde ve dışındaki faaliyetleriyle AKEL ve Halk Hareketi’nin de silinmez mührünü taşıdığını vurgulamamız abartma olmaz. Kıbrıs’ın geri kalmış bir sömürgeden kalkınmakta olan bir devlete dönüşümü Kıbrıs sorununun kanlı maceralarına, Sol’a karşı ayrımcılık rejimine ve aşırı Sağ’ın faaliyetlerine rağmen gerçekleşti.
Borçların dondurulması; kanalizasyon; Kurri barajının, petrol rafinerisinin inşası; Pitsilya Kalkınma Planı; Sosyal Sigortalar Fonu’nun iyileştirilmesi; turizmin geliştirilmesi; çevrenin korunması; meyve ve sebze ticaret konseyleri; yerel seçimlerin yapılması bu dönüşümde yaşananlardan bazı örneklerdir.
Ezekias Papayuannu işçi sınıfının partisinin rolünün ve misyonunun büyük öneminin tamamen bilincindeydi. Bu nedenle de, o yaşamını partinin ve mücadelelerinin dışında düşünemezdi. Onun birincil gailesi partinin hizmet edilen bir amaç değil, emekçilerin kurtuluşu ve Kıbrıs’ın esenliği için büyük hedefleri önüne koyan bir araç olarak her zaman doğru işleyişiydi.
Ezekias örgütsel konferanslardaki tartışmalarda “örgütsel sorunların siyasal sorunlarla iç içe” olduğuna işaret ediyordu. Papayuannu kendini şekilciliğe hapseden, parti tüzüğünü körü körüne benimseyen bir kişi değildi. O, partinin örgütsel ilkelerinin AKEL’in karakteriyle sıkı sıkıya bağlı olduğu inancındaydı ve bu anlayışla bu ilkelere hizmet eder ve uygulardı. Parti ne kadar güçlü siyasal önerilere sahip olsa da, Parti Taban Örgütü’nden Merkez Komitesi’ne kadar temel işleyiş ilkeleri uygulanmaksızın, AKEL’in ilerleyemeyeceği inancındaydı. Demokratik merkeziyetçiliğe de körü körüne itaat gösterilmesi anlayışıyla değil, kolektif kararlara partinin sonuç alıcılığını arttırmak için saygı gösterilmesi gereksiniminin bilinçli bir şekilde algılanması ve uygulanması anlayışıyla aynı önemi veriyordu.
Ezekias parti organlarında “Az sayıda seçkin üyelerin oluşturduğu dar bir partiye değil, kitlesel ve aynı zamanda aktif bir partiye ihtiyacımız var. Emekçi halkın bütün katmanlarından binlerce üyesi olan kitlesel ve aynı zamanda aktif bir partiye ihtiyacımız var” diye vurguluyordu. Ezekias Papayuannu’nun parti liderliğinde olduğu yaklaşık 40 yılda AKEL kitleselleşti. Kıbrıs’ın esenliği, ilerlemesi ve refahı için tutarlılık ve ciddiyetle kesintisiz bir biçimde mücadele eden siyasal güç olarak halkın saygısını, güvenini kazandı ve bilincinde yer etti. Şahsen Papayuannu ve aynı zamanda bir bütün olarak AKEL siyasal rakiplerinin dahi saygısını kazandı.
Ezekias “gençlik gelecektir” diye işaret ediyordu. O, göstermelik olarak değil, özünde kadrolaşma politikasını izledi. Dimitris Hristofyas’ın tatil nedeniyle öğrenimine ara vererek Kıbrıs’a her dönüşünde Ezekias’ın çeşitli konuları tartışmak için kendisine saatler ayırdığına dair kitabındaki atfı çok tipik bir örnektir. Ayrıca Papayuannu kendisine partinin Genel Sekreteri olması için öneride bulunacağını söylediğinde, Hristofyas’ın henüz 42 yaşında olduğunu ve kendinden önce başkalarının geldiğini söyleyerek itiraz etmesi üzerine Ezekias’ın sadece “…gerçek yenilenme olacak” yanıtını verdiğine dair atfı da çok tipik bir örnektir.
“Biz komünistler için Marksizm-Leninizm ne İncil’dir, ne de Kur’an. Marksizm-Leninizm bilimdir, bilimlerin bilimidir. Onu karşı karşıya olduğumuz sorunları aydınlatacak ışık, yolumuzu gösterecek pusula olarak kullanırız” diye vurgulayan Ezekias, İnsan’ın kurtuluşu için mücadele eden inançlı bir neferdi. Tüm yaşamı boyunca ideolojimiz hakkında durmaksızın okurdu. İşçi sınıfının gücüne tam inancı vardı ve partimizin bütün güçlerinin kaynağının orada olduğunu daima hatırlatmaya özen gösterirdi. Sosyalizmin değerlerine ve ideallerine hizmet eden tutarlı ve kararlı bir neferdi ve bunu partisel faaliyetleriyle, Kıbrıs’ta ve dünyanın çeşitli yerlerinde eylemiyle, yaşamı boyunca duruşuyla kanıtladı. AKEL Kıbrıslıların bilincinde laik olduğu yeri kazandı. Çünkü Ezekias’ın vurguladıklarını pratikte yaşama geçirdi. İdeolojiyi bir doktrin olarak değil, yurdumuzun hakkını kazanması, emekçilerin ve halkın hakları için sınıfsal ve mücadeleci karakterimizi her zaman koruyarak, bir adım daha ileri gidebilmemiz için koşulların diyalektik bir biçimde analizini yapmada kullandığı bir fener olarak gördü.
“Partinin üyeleri ve kadroları aynı haklara sahiptir. Kadrolar bulundukları göreve göre, daha fazla sorumluluk ve vazife üstlenirler, ama hiçbir ayrıcalığa sahip değildirler. Biz komünistlerin talep ettiğimiz tek ayrıcalık halkımızın mücadelelerinin en ön safında yer almamızdır” diyordu Ezekias ve sabahın erken saatlerinden partide çalışmaya başlayarak ve sürekli yoğun bir biçimde çalışarak bizzat kendisi tüm yoldaşlarına örnek oluyordu. O, kararların uygulanması için öne atılır, basit bir mektuptan ciddi siyasi belgelere kadar yapılması gereken her şeyle dikkatle ilgilenirdi. Her şeyin önem taşıdığına işaret eden “Leninist çalışma biçimi”ni izlerdi. Parti bürolarının görünümü, kadroların imajı, herkese saygı, tutarlılık, titizlik, coşku ve motivasyonla çalışma onun günlük yaşamının özüydü. “Gerçek bir proleterim” ifadesi onun tüm yaşamı boyunca duruşuna yansıyordu. Kıbrıslı işçiyi, emekçiyi, çiftçiyi, hizmetine adadığı halkı tahrik edebilecek hiçbir aşırılığı olmayan Papayuannu, başından sonuna kadar temiz, dürüst ve mütevazı bir yaşam sürdürdü. Nitekim onun bu özellikleri destek ve saygılarıyla onu onurlandıran AKEL kadrolarına ve binlerce üyesine ilham veriyordu.
Ezekias aramızdan erken ayrıldı. O, Sovyetler Birliği’nin dağılmasını görecek kadar yaşamadığı için “ne mutlu ki” diyen de olabilir. Ezekias Sovyetler Birliği’ni tutkuyla severdi. Sovyetler Birliği’ni sosyalizmin yüksek ideallerinin somut ifadesi ve dünyanın bütün komünistlerinin ikinci vatanı olarak görürdü. Sovyetler Birliği’ne yönelik her kuşkuyu sosyalizme karşı bir saldırı olarak görürdü. Bugün bu yaklaşım belki oldukça eleştiriye uğruyor. Ancak hiç kimse bu yaklaşımın gerçek enternasyonalist motivasyonlarından şüphe duyamaz. Papayuannu’nun, tehditlerle karşı karşıya olan ve verdiği hayatta kalma mücadelesinde Sovyetler Birliği’nin desteğinin ne kadar değerli olduğunu sürekli hisseden küçük bir ülkeden geldiği dikkate alınırsa, bu yaklaşım daha da anlaşılır olmaktadır.
Papayuannu Kıbrıs-Sovyetler Birliği ilişkilerinin temellerini atan ve uluslararası hareketin önemli bir şahsiyetiydi. Sovyet halkının başarıları ve kazanımları partinin yolunu aydınlatan ışık ve mücadelelerinin lokomotifiydi. Onun liderliğinde AKEL uluslararası ve enternasyonalist faaliyetlerini geliştirdi. Kapitalist devletler tarafından her tür yakın kuşatmanın ve aynı zamanda sosyalizmin özünün ve bilimsel temellerinin çarpıtılmasının sonucu Sovyetler Birliği’nin dağılması eminiz ki Ezekias Papayuannu’yu yaralardı ama onun gibi ateşli bir mücadeleci boyun eğmezdi. Onun ölümünün ardından partinin liderliğine gelen yoldaş Dimitris Hristofyas zaten çıtanın çok yüksekte olduğu koşullarda dev bir yükü sırtladı. Kelimenin tam anlamıyla dünyanın sarsıldığı bir dönemde, partinin yeni liderliğinin kızıl bayrağı gönderden indirmemesi ve “ideolojilerin sonu”nun geldiği iddialarına teslim olmaması gerekiyordu ve gerek Hareketimiz, gerekse ülkemiz açısından ne mutlu ki, onlar boyun eğmediler, partimizi ve karakterini savunmak ve daha da yükseğe çıkarmak için mücadele ettiler.
Ezekias’ı katı, aşırı disiplinli, asık suratlı ve kendisine kolay yaklaşılamayan bir kişi olarak görenlerin sayısı az değildir. Yaşamının zorlu olduğunu ve bunun karakterini etkilediğini bizzat kendisi de kabul etmişti. Ancak onu dikkatle inceleyen birisi onun başka bir tarafını, insancıl yanını görür. Öncelikle onun hayat yoldaşı İrini hakkında söylediklerinde bu görülmektedir. İrini’nin hasta olduğu dönemde, Ezekias’ın kendisinin de hasta olduğunu eşinin görmemesi için sadece ve sadece bir an önce iyileşme, eşinin yanında olma ve ardından görevlerine dönme amacıyla çok ağır acılarla özel bir tedavi görmeyi kabul etmesi bunu göstermektedir. Ayrıca bütün yoğun yaşamı boyunca sevgi, ihtimam ve titizlikle onun yanında olan Maria için yazdıklarında dile getirdiği sınırsız saygı ve takdir de bunu göstermektedir. Bunlara ilaveten, etrafında çocukların olduğu her fotoğrafta onun yüz ifadesine ve tavrına dikkat eden herkes, onun gözlerinde çocukların karşılık beklemeden insana duyduğu sevginin, neşenin ve masumiyetin yansımasını görür. Onun tüm yaşamı boyunca sunduğu hizmetlerin hareket noktası da buydu: İnsana duyduğu sevgi; gelecek ve yaşam için hissettiği gaile; barışın, mutluluğun, neşenin ve sosyalizmin tamamen insancıl gününe ulaşma mücadelesi için duyduğu heyecan.
Ezekias Papayuannu yurdumuzun çağdaş tarihinin baş aktörlerindendir. Tarihin geçmişle değil, bilakis bugünle ilgili olduğu bir belittir. Onun bıraktığı siyasi emanet yaşadıklarını, başardıklarını, sunduklarını anmak değil; uzun, zengin ve kana bulanan tarihimizi ve aynı zamanda gelecek için bir sözü, Kıbrıs’ın hakkı olan sonuca ve İnsan’ın kurtuluşuna ulaşmak için yılmadan, yorulmadan mücadeleye devam edeceğimizi bugün de hatırlatmaktadır.
8 Ekim 2018