UNFICYP’in Görev Süresinin Yenilenmesini Memnuniyetle Karşılıyoruz
AKEL BM Güvenlik Konseyi kararının kabul edilmesiyle Birleşmiş Milletler’in Kıbrıs’taki Barış Gücü UNFICYP’in görev süresinin yenilenmesini memnuniyetle karşılamaktadır.
Özellikle mevcut koşullarda Kıbrıs sorununun müzakere ve çözüm zemininin yeniden teyit edilmesi ve bu zemine açıkça atıf bulunulması çok önemlidir. Tek egemenlik, tek uluslararası kimlik ve tek vatandaşlığın yanı sıra BM’nin ilgili kararlarında belirtildiği şekilde siyasi eşitliğe sahip iki bölgeli iki toplumlu bir federasyon çözümünü öngören 1251 sayılı karara yapılan atıf da aynı derecede önemlidir.
BM Genel Sekreteri’nin Özel Görevli atanmasına ilişkin önerisi üzerinde – aciliyet duygusuyla – bir anlaşmaya varmaları yönünde taraflara yapılan çağrı da olumludur; ancak sadece böyle bir gelişmeyle Kıbrıs sorununun çözüm yörüngesine girebileceği yanılgısına da düşülmemelidir. Türkiye’nin Maraş’a yönelik hareketlerini kınayan ve bunlara derhal son verilmesi çağrısında bulunan Cumhurbaşkanı’nın açıklamasını ana referans noktası alarak, Güvenlik Konseyi’nin Maraş hakkındaki tutumunu yinelenmesi de olumlu olarak değerlendirilmektedir. Bu kararda Barış Gücü’nün aldığı emrin şartlarına saygı gösterilmesi ihtiyacına ve özellikle Maraş’taki durumla ilgili olarak da etkin kontrol ve raporlama olanağına yapılan vurgu, önemli bir eki teşkil etmektedir.
Her hâlükârda, bu olumlu tespitler rehavete neden olmamalıdır. Aktarılan büyük resim endişe vericidir, çünkü Türkiye’nin ve Kıbrıstürk liderliğinin iki devlet söylemlerini yoğunlaştırdığı bir dönemde, Güvenlik Konseyi mevcut çalışmaların korunması konusunda mutlak bir tavır almamakta, ortak zemin varken ve bu, Güvenlik Konseyi kararlarından, üzerinde anlaşmaya varılmış olan zeminden, Guterres Çerçevesi ve BM Genel Sekreteri’nin Crans Montana’dan itibaren raporlarında defalarca vurguladığı yakınlaşmalardan başka bir şey değilken., müzakere sürecinin yeniden başlatılması için ne yazık ki yine ortak bir zemin arayışından söz edilmektedir. Kararda ayrıca, tarafların ara bölgede yaptıkları hakkında BM Genel Sekreteri’nin raporundaki eleştirisi de benimsenmekte, iltica başvurusunda bulunanlar ve mültecilerle ilgili olarak uluslararası hukuka saygı gösterilmesi gereği de vurgulanmaktadır.
Cumhurbaşkanı Anastasiadis’ten veya iktidardaki DİSİ’den Kıbrıs sorununun yönetimindeki başarısızlıklarının, yalpalamalarının ve tehlikeli deneme-yanılmalarının devam etmekte olan çıkmazlardan uluslararası toplumun gözünde Kıbrısrum tarafını da sorumlu kıldığı konusunda hemfikir olmalarını beklemiyoruz. Türkiye’nin tahrik edici hareketlerinin doruğa ulaştığı bir dönemde, BM’nin yaşanan çıkmaz hakkında Kıbrısrum tarafına da sorumluluk yüklemesi, sadece bu dahi pek çok şeyi açıkça göstermektedir. İntibalar yaratmaya yönelik ve maksatlı önerilerle değil, Kıbrısrum tarafının müzakerelere 2017’de kalınan yerden devam etmeye hazır olduğunu lafta değil, pratikte net bir şekilde taahhüt ederek, daha dünden yaşama geçirilmiş olan ikna edici inisiyatiflerin üstlenilmesine ihtiyaç vardır. Averof Neofitu ve DİSİ’den aldığı destekle Sayın Anastasiadis sonuç vermediği açıkça kanıtlanmış olan politikalarında ısrar ettiği sürece, Türkiye’nin nihai taksime yönelik oyunlarını sürdürecektir.
AKEL’in kendilerine sunduğu öneriyi nihayet okusunlar.