Kahraman şehitler Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis’in anısına ve onuruna BKP Gençlik Kolları ile EDON’un birlikte organize ettikleri etkinlikte Kıbrıs Cumhuriyeti eski Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofyas tarafından yapılan konuşma
Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis yoldaşlarımızın mücadelelerinin ve fedakârlıklarının önemi ve verdikleri dersler hakkında huzurunuzda konuşmam için yaptıkları davetten dolayı BKP Gençlik Kolları ile EDON’a yürekten teşekkür ederim.
AKEL Merkez Komitesi üyesi Derviş Ali Kavazoğlu ile AKEL İlçe Komitesi ve PEO kadrosu Kostas Mişaulis Kıbrıslıtürklerin ve Kıbrıslırumların dostluk ve işbirliği ağacını al kanlarıyla suladılar.
Onlar, Kıbrıs’ın taksimini hedefleyen emperyalizmin ve Türkiye’nin emirlerini faaliyetiyle yerine getiren şoven örgüt TMT’nin kurşunlarına hedef oldular ve omuz omuza birlikte can verdiler. 1950’li, ‘60’lı ve ‘70’li yıllarda bağımsız ve birleşik bir Kıbrıs için, Kıbrıslıtürkler ve Kıbrıslırumlar arasında dostluk ve işbirliği için mücadele eden değerli Kıbrıslıtürk yoldaşlar ve demokrat mücadeleciler TMT’nin kurşunlarının hedefi oldu.
Fazıl Önder, Ahmet Yahya, Hasan Ali, Ahmet İbrahim, Arif Hulusi, Ayhan Hikmet, Ahmet Gürkan, Kutlu Adalı ve ortak vatan davasında canlarını feda eden daha nice Kıbrıslıtürk kahraman şehit yurtseveri saygıyla anıyoruz. Özellikle değerli yoldaşımız Ahmet Sadi’yi anmak istiyorum. Ahmet Sadi TMT’nin kurşunlarıyla yaralanmasının ardından parti tarafından Londra’ya gönderildi ve orada yaşam ve mücadelesine devam etti. Bu noktada, 2005 yılında aramızdan ayrılan Cumhuriyetçi Türk Partisi lideri ve Birleşik Kıbrıs Partisi’nin manevi babası değerli yoldaşımız Özker Özgür’ü özellikle anmak istiyorum.
Ayrıca faşist Grivas’ın kurşunlarının hedefi olarak can veren Kıbrıslırum yoldaşlarımızı anıyoruz ve anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. İki toplumda da şovenler, Kıbrıs’ı askeri saldırılarının mevzisi haline getirmek ve Orta Doğu ile Doğu Akdeniz bölgesinin zengin kaynaklarını kendi denetimine almak için Kıbrıs’ı içten fethetmeye çalışan emperyalizmin Truva Atı rolünü oynadılar.
Sadece ve sadece işçi sınıfına ve şanlı partisi AKEL’e hizmet ettikleri için Grivas’ın maskeli katillerinin hunharca katlettikleri Mihalis Petru, İlias Tofaris, Savvas Menikos, Andreas Sakkas ve daha nice yoldaşımızı kahraman şehitler Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis ile birlikte saygıyla anıyoruz. Milliyetçiliğe ve şovenizme karşı, işgale ve emperyalizme karşı, çözüm ve yeniden birleşme için verdiğimiz mücadelede bu Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk yoldaşlarımız yolumuzu aydınlatıyorlar.
Bu yılki etkinlikler özel bir önem taşıyorlar, çünkü Kıbrıstürk toplumunun eski lideri Mehmet Ali Talat’ın konuşmacı olarak katıldığı Limasol’daki etkinliğe faşist ELAM’ın saldırısının gerçekleştiği bir dönemde yapılıyorlar. Yunanistan’da Hrisi Avgi’nin ve onun Kıbrıs’taki şubesi ELAM’ın faaliyetleri Bertolt Breht’in “faşizmi doğuran canavarın karnı hala doğurgandır” sözünü bir kez daha doğruluyor.
ELAM’ın faaliyetlerinin yasa dışı ve terörist faaliyetler olduğunu hiç bir şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde gösteren ve AKEL tarafından sunulan deliller gerek hükümetin, gerekse Başsavcılığın elinde mevcuttur. Bu konuda daha fazla kayıtsızlığın ve ihmalin hiçbir gerekçesi olamaz.
Bu olaylar Kıbrıs sorununun çözümü için yeni bir inisiyatifin üstlenildiği esnada yaşanmaktadır. Bu bir tesadüf değildir. Mehmet Ali Talat, bizim Cumhurbaşkanlığı görevine seçilmemizin hemen ardından, karşı karşıya olduğumuz tüm zorluklara rağmen, sorunun çözümü için sıkı ve zor bir çalışmayla ortaya koyulan ve somut, elle tutulur sonuçları olan bence şimdiye kadarki en ciddi çabada bizimle eş başrolde yer alan liderdi. Çabamızın zorluğundan söz ettim, çünkü Türkiye’nin yayılmacı güçlerinin ve emperyalizmin Truva Atı işlevini gören sağın ve aşırı sağın faaliyetlerinin yıllar boyunca yol açtıkları oldubittilere karşı mücadele etmek durumundaydık.
Çabamız, Kıbrıslıtürk yurttaşlarımızı adanın ve devletin ortak sahipleri olarak gören AKEL’in sınıfsal yaklaşımını dayanak aldı. BM kararlarını, 1977-1979 Doruk Anlaşmalarını dayanak aldı. Devletin üniter devletten, Birleşmiş Milletler’in ilgili kararlarında belirtildiği şekilde siyasi eşitliğin olacağı İki Bölgeli İki Toplumlu Federasyon’a dönüştürülmesinin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin şimdiye kadarki bütün Cumhurbaşkanları tarafından kabulünü ete ve kemiğe büründürmeyi hedefledik. Tek ve bölünmez egemenlik, tek uluslararası kimlik ve tek vatandaşlık konusunda Sayın Talat’la birlikte vardığımız görüş birlikleri Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk ilerici güçlerin tarihi önemi olan bir başarısıdır. Kıbrıs sorununun çözümü için dayanak olabilecek ve olması gereken sağlam bir zeminin yaratılması on yıllardır yapılan görüşmelerde ilk kez başarılmıştır.
Merkezi hükümetin yetkileri hakkında iki liderin sonuca varmaları başarılmıştır ve bu yetkiler “Annan Planı”nda yer alan yetkilerin özünde iki katıdır ve devletin, halkın ve ekonominin birliğinin güvencesini teşkil edebilecek durumdadır. Ayrıca Yönetim başlığının diğer hususlarında da görüş birliklerinin sağlanması başarılmıştır.
Stresli bir çaba içerisinde Mehmet Ali Talat ile başardığımız görüş birliklerinin Kıbrıs sorununun nihai çözümü olduğunu iddia etmiyoruz. Ancak çözüme yaklaştığımızı iddia edebiliriz. Ne yazık ki, Sayın Eroğlu’nun Kıbrıstürk toplumu liderliğine gelmesi ve Türkiye liderliğinin tutum değiştirmesi özünde çabaları ve görüş birliklerinin sonucunu sabote etti. Sayın Eroğlu görüşmelere Sayın Talat’la kaldığımız yerden devam edeceğine dair Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin önünde üstlendiği taahhüde rağmen, üzerinde anlaşmaya varılmış olanları kendisiyle görüşmeler sırasında geri çekmeye çabaladı. Tek ve bölünmez egemenlikli, tek uluslararası kimlikli ve tek vatandaşlıklı bir devlet, eğer Sayın Eroğlu’nun felsefesi uygulansaydı, iki egemenlikli, iki devlete dönüşecekti.
Muhalefet bizim Cumhurbaşkanlığımız döneminde başladığı ve 2010’da yoğunlaştırdığı her şeyi sıfırlayıcı yaklaşımlarıyla, başardıklarımızın tümünü tamamen reddetme sonucuna vardı. Görüş birliklerinden sadece kuşku duyan değil, görüş birliklerini ret ve iptal eden bir çaba içerisinde olma sonucuna vardı. Sayın Anastasiadis, yeni Cumhurbaşkanı olarak, görüşmelerin Sayın Talat’la kalmış olduğu yerden devam etmesini talep etmemekle büyük bir hata yaptı ve Hristofyas-Talat görüş birliklerini iptal edeceğini beyan ederek, hükümetteki ortaklarını memnun etmek için zaman kaybettiren bir süreci başlattı. Sonuçta nereye vardık? Maceralı bir dolaşmadan ve önemli zaman kaybından sonra, Sayın Anastasiadis Sayın Eroğlu’yla bir Ortak Açıklama’ya vardı, ama bu Ortak Açıklama Hristofyas-Talat görüş birliklerinin egemenlik konusunda olduğu gibi –ve sadece bu konuda da değil-, büyük önem taşıyan biz dizi meselede eksiklikleri olan bir Ortak Açıklama oldu.
AKEL bu değerlendirmeyi yaparken, Cumhurbaşkanı ve hükümette olanlar karşısında onların geçmişte ortaya koydukları tutumların bedelini ödemeleri mantığıyla hareket etmedi. Her zaman yaptığı gibi, ciddiyet ve yurtseverlikle hareket etti. Şahsen Cumhurbaşkanı’nı desteklemedi ve desteklememektedir. AKEL, Kıbrıs sorununun çözüm sürecini desteklemektedir ve Cumhurbaşkanı’nı yapılan görüşmelerin sonuçları temelinde değerlendirecektir.
Eğer Cumhurbaşkanı NATO’ya girişi ve NATO’nun garantörlüğünü arzularsa, AKEL’i karşısında bulacağını bilmelidir. Kıbrıs’ı ülkemize büyük zarar verenlerin, yurdumuzu kurban edenlerin, NATO’nun, emperyalizmin ve Türkiye’nin emrine sokacak bir çözümü AKEL’in kabul etmesi söz konusu olamaz. AKEL Genel Sekreteri yoldaş Andros Kiprianu bunu net bir şekilde belirtti.
İki gün sonra, Kıbrıs işçi sınıfı tüm dünya emekçileriyle birlikte çalışanların haklarının kazanımı için sermayeye karşı mücadele gününü kutlayacak. Günümüz dünyasında ve özellikle Kıbrıs’ta çalışanlar zor durumdadır. İşçi sınıfının partisi AKEL ve sınıf sendikacılığı örgütü PEO önderliğinde emekçilerin uzun yıllar boyunca verdikleri çetin mücadelelerle, eylemler ve grevlerle elde ettikleri temel haklar ve kazanımlar iktidardaki neoliberal güçler tarafından çiğnenmektedir. Sayın Anastasiadis’in memorandumlarının ülkeyi içerisine soktuğu bugünkü kabul edilemez durum 1940’larda, 1950’lerde yaşananları hatırlatmaktadır.
Daha yaşlılar Eşel Mobil Sistemi için, çalışanları hayat pahalılığı karşısında korumak amacıyla fiyat artışlarıyla doğru orantılı olarak ücretlerin artmasının sağlanması için1944’de gerçekleştirilen kitlesel eylemlerini anlatmaktadırlar. Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk, kadın-erkek ayırt etmeksizin, Kıbrıs’ın birleşik işçi sınıfı tarafından verilen mücadeleleri, madencilerin ve inşaat işçilerinin grevlerini gururla hatırlamaktadırlar.
Gençlerin görevi emekçilerin kahramanca direnişlerini incelemek, grevcilerin eylem birliğini örnek almak ve mücadele saflarını sağlam tutarak direnen emekçilerin kazanmalarına yardımcı olan kadınların kahramanca dayanışmasından ders almaktır.
İşçi sınıfının bu kahramanlarının örnekleri yurdumuz emekçilerinin ve özellikle de işgalin tel örgülerinin iki tarafındaki gençlerin haklarının ve kazanımlarının korunması mücadelesinde Kıbrıs’ın genç nesillerine ilham kaynağı olsun.
Βu vesileyle, 1 Mayıs’ta Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk emekçilerin ortak mitingini gerçekleştirme inisiyatiflerinden dolayı PEO, DEV-İŞ, KTÖS, KTOEÖS, KTAMS ve BES’i tebrik etmek istiyoruz.
İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ı onurla kutlarken, Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk kahraman şehitlerimizin anısını saygıyla anarken, bir kez daha tekrar ediyoruz ki, BM kararları, uluslararası hukuk ve Avrupa hukuku temelinde bir çözüm için çalışmaya devam edeceğiz. Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk-Ermeni-Maronit ve Latin, her dürüst Kıbrıslının beklentilerine yanıt verecek ve çıkarlarına hizmet edecek bir çözüm için, bu halkın ilerici güçlerinin birliği için tutarlı bir biçimde çalışmaya devam edeceğiz.