Home  |  Tarih   |  Siyasal Mücadele ve Sınıf Savaşımı

Siyasal Mücadele ve Sınıf Savaşımı

Savaş sonrası İngiliz sömürgeciler verdikleri sözleri unutarak Kıbrıs halkının self-determinasyon hakkına karşı olumsuz tavır takındılar. İngilizlerin bu arzuları somut bazı davranışlarında net olarak görüldü. 25 Mart 1945’te halk hareketinin Lefkonuk’taki bir eylemine ateş açtılar ve üç kişiyi öldürdüler. 13 Haziran 1945’te Kıbrıs Sendika Komitesi’ni (PSE) yasadışı ilan ettiler ve liderlerinden 18’ini gözaltına aldılar. Daha sonra 12 ayla 18 ay arası hapse mahkum ettiler. Kıbrıs halkının sömürgeciliğe karşı verdiği mücadeleyi devam ettirmekten başka seçeneği yoktu. 1945-55 dönemi self-determinasyon hakkı için, halkın siyasal özgürlüğü için kararlı ve ısrarlı bir sömürge karşıtı mücadele dönemidir. AKEL ve solun diğer örgütleri bu mücadelenin ön safında yer aldılar. Halkların faşizme karşı zaferi, sosyalist sistemin kurulması, emperyalizmin sömürge sistemindeki kriz ve sömürgeciliğe karşı halkların mücadelelerinin yükselişi, bizim halkımızın da kurtuluş mücadelesinin ivme kazanması için uygun uluslararası koşulları yarattı.

 muncit12

“Tam Sosyal Sigorta İstiyoruz” pankartıyla emekçiler yürüyüşte

     Kıbrıs’ta kurtuluş savaşının iki merkezi vardı. Sağ liderlik ve burjuva sınıfı, dönemin başpiskoposunun liderliğinde, milli liderlik adı çevresinde koalisyon oluşturdu. Çalışanlar ve burjuva sınıfının ilerici unsurları ise, AKEL çevresinde toplandılar. Milli olarak nitelenen liderlik, Yunan-İngiliz dostluğu ile İngilizlere karşı mücadele edilmesi gerekliliği arasında ikircimli davranıyordu. İdeolojik olarak ta, milli liderlik saf bir milliyetçilik ve anti-komünizmle nitelendiriliyordu. Yunanistan’daki savaş sonrasında patlayan iç savaşın koşulları, bu komünizm karşıtlığını güçlendiriyordu. Milli liderlik birleşik cephe düşüncesini reddedip, verilen mücadeleyi tekeline almak isterken bölücülüğü işliyordu. Sol ise, sözde Yunan-İngiliz dostluğu çerçevesi dışında kalarak, sürekli olarak mücadele çağrısı yapıyordu. Demokratik kazanımların gerekliliğini dayatıp, Kıbrıslıtürklerle zıtlaşmaya yol açacak olan milliyetçiliğe karşı duruyordu. Demokratik bir temelde işbirliği ve karşılıklı saygı ile hareket eden Sol, sömürge karşıtı mücadeleyi hiçbir zaman tekeline almak istemedi. Hiç bir politik gücün yurtseverliğini reddetmedi. Halkımızın bölünmesine yol açan politika, sağın izlediği politikaydı. Bu bölünme nesnel olarak İngiliz sömürgecilere yarıyor ve halkın, özgürlüğü için verdiği mücadeleyi zayıflatıyordu.

AKEL, Kıbrıs koşullarında verilecek mücadelenin biçiminin yığınsal siyasi mücadele olması gerekliliğini doğru biçimde değerlendirdi. Bu yaklaşım çerçevesinde, halkı sürekli olarak hareketlendirdi ve hem içte, hem de uluslararası alanda çalışmalar yaptı. Kıbrıs sorununa uluslararası bir karakter kazandırmaya çalıştı. Birleşme yanlısı halk oylaması solun girişimi ile başladı ve sonra da milli liderlik bunu yaşama geçirmek zorunda kaldı. Sol, birlik yönündeki kendi tezine bağlı kalarak, kendi eylemlerini erteledi ve tüm gücü ile halk oylamasının başarısı için çalıştı. Kıbrıs sorununun BM’de uluslararası bir nitelik kazanması, ilk kez olarak solun 1949 yılında Güvenlik Konseyi ile Genel Kurul’a gönderdiği «İngiltere’yi Suçluyoruz» başlıklı nota ile oldu. Uluslararasılaştırma, halk hareketinin yurtdışına temsilciler göndermesiyle ileri götürüldü. Sol gösteriler, mitingler, politik grevlerle, çeşitli mücadele biçimlerini başarı ile kullandı.

AKEL tarafından önerilen ve ileri götürülen Kıbrıs halkının yığınsal siyasal mücadele biçimi, sonuna kadar devam ettirilseydi, daha güvenli yollardan daha olumlu sonuçlara gidilecekti.

1945-1955 dönemi sadece yoğun siyasal ve sömürge karşıtı mücadele dönemi değildir. Aynı zamanda yoğun bir sınıf savaşımı dönemidir de. Daha 2. Dünya Savaşı döneminde enflasyona karşı 1 Mart 1944’te verilen mücadele gibi çalışanların büyük hareketlenmeleri vardı. Bu dönemde AKEL ve PEO’nun öncülüğünde verilen mücadele ile, çalışanların örgütlenme hakkı kazanıldı ve bugün Kıbrıs halkının yararlandığı sosyal, ekonomik kazanımlar için temeller atıldı. Bu mücadelelerin doruk noktası, 1948’deki büyük grevdi. 1948 yılında bir Amerikan Şirketi olan Kıbrıs Madenler Şirketi’nde 2100 maden işçisi 124 gün süren bir grev gerçekleştirdiler. Bunu amyant madenlerinde çalışan 1000 emekçinin 29 gün süren grevi izledi. Bu grevler zinciri 1200 inşaat işçisinin 118 gün süren grevi ile tamamlandı. Bu grevlerde aşılmaz bir boyut, gerginlik ve süreklilik, kahramanlık ve aynı zamanda verilen kurbanlar vardı. İşçi sınıfı halkın ezici çoğunluğunun desteğiyle 1948 yılında büyük bir sınıf savaşı verdi ve bunu kazandı. Bu mücadele, yerli ve yabancı işverenlerin, sömürge hükümetinin, kilise liderliğinin ve o dönemdeki grev kırıcı SEK liderliğinin işbirliğine rağmen başarıya ulaştı. Daha önce ve daha sonra da olduğu gibi, Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk işçiler, iki toplumun örste dövülmüşçesine çelikleşen dostluk ve işbirliklerini yaşatarak birlikte 1948 mücadelesini verdiler. 1948 yılı, Kıbrıslı çalışanların sosyal mücadelesinde parlak bir başlangıçtır.

 

PREV

AKEL'in Kuruluşu ve Faşizme Karşı Mücadele

NEXT

Zor Υıllar