Program Kongresi Bildirgesi
Program Kongresi vesilesiyle, AKEL tüm Kıbrıs halkına mücadeleci selamlarını göndermektedir. Kıbrıs çok zor ve kritik bir kavşağın önünde bulunmaktadır. Halkımızın ve ülkemizin önünde bulunan sorunlar ve güçlükler çoktur. Bunlar arasından özellikle ikisinde yaşanacak olan gelişmeler yurdumuzun bugününü ve yarınını belirleyecektir.
Birinci sorun ve 1974’te Türkiye’nin silahların gücüyle dayattığı defakto bölünme ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin topraklarının büyük bir kısmının işgalidir. Türkiye’nin Kıbrıs’taki yasadışı varlığı, işgal ve bölünme yurdumuz açısından dev tehlikelere gebedir. Atina Cuntası’nın ve EOKA-B’nin hain darbesinden ve Türkiye’nin barbar istilasından bu yana yaklaşık kırk yılın geçtiği, geçen zamanın istila ve işgalin oldubittilerinin sabitleşmesine yol açtığı koşullarda, çözümün başarılması kaçınılmaz zorunluluktur.
Barış içinde bir geleceğin güvence altına alınmasının önkoşulu Kıbrıs sorunun çözümü başarılmasıdır. Türk işgalini sonlandırmayı, ülkenin ve halkın yeniden birleşmesini öngörecek olan çözümün başarılmasıdır. Çözüm, askersizleştirilmiş ortak bir vatanda Kıbrıslıların tümünün insan haklarını ve temel özgürlüklerini güvence altına almalıdır. Çözümün askersizleştirmeyi öngörmesine ilişkin tezimizde ve aynı zamanda Kıbrısrum tarafının her zamanki tezinde tutarlı olmaya devam ediyoruz ve hükümetin NATO’ya ve “Barış için Ortaklık” gibi yan dallarına girme yönündeki niyetine karşı çıkıyoruz. Vizyonumuz Kıbrıslırumların, Kıbrıslıtürklerin, Maronitlerin, Ermenilerin ve Latinlerin kalıcı barış ve güvenlik koşullarında kendi ortak geleceklerini dışarıdan müdahaleler olmaksızın yaratmalarıdır.
Böylesi bir çözümün başarılması için BM’nin Kıbrıs’la ilgili –BM’nin yorumladığı şekilde siyasi eşitlikli, iki bölgeli iki toplumlu federasyon çözümünü öngören- kararlarına, 1977 ve 1979 Doruk Anlaşmaları’na, uluslararası hukuka ve Avrupa hukukuna sadakat ve bunlara ilişkin tutarlılık gerekmektedir. Çözüm ilkelerinde kararlı tutarlılık ve aynı zamanda politikanın biçimlendirilmesi ve uygulanmasında gerçekçilik gerekmektedir.
Kıbrıs sorununun çözümü AKEL için birincil yurtsever önceliktir. Ortak Açıklama’nın hazırlanması sürecinde Cumhurbaşkanı’nın diğer tüm partilerin desteğiyle izlediği taktikle hemfikir olmamamıza, bu açıklamanın Hristofyas-Talat ortak açıklamalarına ve ilgili görüş birliklerine nazaran eksiklikleri olmasına rağmen, AKEL’in müzakere sürecini desteklemesi bunun kanıtıdır. Müzakere sürecini destekliyor olmamız, Partimizin tezlerini değiştirdiği anlamına gelmez. Cumhurbaşkanı’nın görüşleriyle bizim görüşlerimiz arasında belli noktalarda uçurum var. İki bölgeli iki toplumlu federasyon çözümünü kabul etmeyen güçlerin görüşleriyle bizim görüşlerimiz arasında da uçurum var.
Çözüme ulaşana kadarki yol ne basit ne de kolay bir yoldur. Müzakerelerde pek çok güçlükler olacaktır. Cumhurbaşkanı’nın bu süreçte ilkeleri savunması gerekmektedir. Ulusal Konsey çerçevesinde kolektifliği öne çıkarması, siyasal güçleri bilgilendirmesi ve kendileriyle sürekli olarak görüşmesi gerekmektedir. Çok boyutlu bir dış politika çerçevesinde Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesini sürece dâhil etmelidir.
İç cephede fikir birliğinin, doğru görüşün ve diyaloğun hâkim olması gerekmektedir. Şeytanileştirme veya idealize etme taktiklerinin reddedilmesi, sorumluluğun ve rasyonalizmin üstün gelmesi gerekmektedir. AKEL, Dimitris Hristofyas hükümeti döneminde her gün haksız saldırıların kurbanı olmuş olsa da, her zaman olduğu gibi ciddiyetle hareket edecektir. AKEL Kıbrıs’ın ve halkımızın çıkarlarını ölçüt alarak, siyasi tutumunu ortaya koymaya devam edecektir.
Karşı koymamız gereken ikinci sorun ülkemize meşakkat çektiren ekonomik krizdir. Kıbrıs özellikle Avro Bölgesi’ne ağır darbe vuran kapitalizmin sistemsel krizinin ve aynı zamanda ülkedeki bankacılık sisteminin krizinin kurbanıdır. Mevduatların traşlanması için Cumhurbaşkanı Anastasiadis’le Eurogroup’un anlaşması ekonomimizi tahrip etmiş, devam eden ve ağırlaşan bir durgunluğun kısır döngüsü içerisine sokmuştur. Krizin ve durgunluğun bedelini çalışanlar, düşük maaşlı emekliler, işsizler, orta ve dar gelirliler, nüfusun ekonomik olarak zorda olan kesimleri ödemektedir. Halk karşıtı bir Memorandum’un dayatılmasıyla, işletmelerin kârları önemli oranda artarken, ücretli çalışanların alım gücünün 1996 yılı düzeyine inmesi çok karakteristiktir.
Anastasiadis hükümeti ve DİSİ Troyka’nın neoliberal saldırılarına ve Memorandum’una karşı sadece direnmemekle kalmayıp, halk karşıtı politikalarını öne çıkarmak için bunları bahane olarak kullanmaktadırlar. Anastasiadis hükümeti Memorandum’dan çıkış için hiçbir bir çözümü tartışmamakla ve Memorandum’u sadakatle uygulamakla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda halkın aleyhine ek önlemler alınmasını dayatarak, Troyka’dan daha Troykacı bir biçimce hareket etmektedir. Ancak bu, halkın büyük bir kesiminin yoksullaşmasına yol açmakta, işsizliği hızla arttırmakta, çalışma yaşamına ilişkin koşulları çalışanların aleyhine değiştirmekte, kamu servetini haraç mezat satmakta, sosyal devleti ve krizden çıkış için her hangi bir perspektifi yok etmektedir.
AKEL kısa zamanda Memorandum’dan kurtulmak için bütünsel bir öneri sunmuştur. Ne yazık ki, hükümet bu öneriyi tartışmayı inatla reddetmektedir. Hükümetin ve onu destekleyen partilerin Kıbrıs’ı on yıllarca geriye götüren Memorandum’un çıkmazları içerisinde ülkemizi mahsur tuttukları açıkça görülmektedir. AKEL sadece bu önerisiyle sınırlı kalmayıp, halkımızın karşı karşıya olduğu güçlükleri hafifletecek, özelleştirmeleri engelleyecek, kamu servetini koruyacak, kalkınmayı ve sosyal devleti destekleyecek önerilerini, Meclis içinde ve dışında, dile getirmektedir. Ne yazık ki, AKEL burada da hükümette olanların tepkisiyle karşılaşmaktadır.
Bulunmaları Hristofyas hükümetinin büyük bir başarısını teşkil eden hidrokarbon yataklarının idaresi ülkemiz ve halkımız açısından artık yaşam meselesidir. Ne yazık ki, devletin sınırlandırılması ve alt yapıların idaresinin özel sermayeye verilmesi yönünde hükümetin kararları ve yaşanan gecikmeler haklı olarak kaygı ve kuşkulara neden olmaktadır. Hidrokarbon yataklarının toplumun yararına kolektif ve doğru bir biçimde idaresi için ulusal bir konseyin oluşturulması gerekmektedir.
Kıbrıs’ımızın içinde geçtiği bu kritik dönemde, AKEL, merkezinde insan olan ideolojisinde tutarlı ve istikrarlı olarak, ideallerinden ilham alarak, tarihi geleneklerine ve sosyalizmin perspektifine sadık olarak, birlik içinde ve yenileşmiş bir biçimde ülkenin ve halkın kurtuluşu ve yeniden birleşmesi için, milliyetçiliğe ve şovenizme karşı yeniden yakınlaşma politikasının öne çıkarılması için mücadelenin en ön safında yer almaktadır. Cumhurbaşkanı’nın milliyetçiliğe karşı mücadele yükümlülüğü vardır ve kendisini bunu yapmaya çağırıyoruz. Kıbrıs’ın her tür Memorandum bağından kurtulmuş bir şekilde geleceğe güvenle ilerleyebilmesi mücadelesinde AKEL en ön saftadır. Karma ekonomiyi esas alan ve merkezinde insan ve temel gereksinimleri olan yeni bir ekonomik modelin inşası mücadelesinde AKEL en ön saftadır. Yolsuzluklara ve karmaşık çıkar ilişkileri ağına karşı mücadelede, şeffaflığın ve toplumsal denetimin öne çıkarılması mücadelesinde AKEL en ön saftadır.
AKEL, çalışanların ve toplumun kazanımlarını savunmak için çetin mücadeleler vermektedir. Troyka’ya ve Avrupa Birliği’nin kurumsallaştırarak dayattığı neoliberal politikalara karşı direnişin açacağı perspektifin inşası için çetin mücadeleler vermektedir. Kıbrıs için başka bir yol mevcuttur ve bu yolda ilerleyebiliriz.
AKEL bütün emekçilere, işsizlere, emeklilere, orta ve dar gelirlilere, gençlere, kadınlara, Anastasiadis hükümetinin halk karşıtı politikalarının ve neoliberal saldırının baskısı altında nefes almakta zorlananlara seslenmekte ve Kıbrıs’ımız için saygın bir bugün ve daha iyi bir gelecek için onları bizimle birlikte ilerlemeye çağırmaktadır.
Buna layığız! Bunu başarabiliriz!
18.2.2014