Home  |  Konuşmalar   |  POGO Kadın Hareketi ve BKP Kadın Meclisi tarafından gerçekleştirilen “Ekonomik krizin Kıbrıslı kadınlara etkileri” konulu etkinlikte Sotirulla Haralambus tarafından yapılan konuşma

POGO Kadın Hareketi ve BKP Kadın Meclisi tarafından gerçekleştirilen “Ekonomik krizin Kıbrıslı kadınlara etkileri” konulu etkinlikte Sotirulla Haralambus tarafından yapılan konuşma

 

2008 yılından itibaren tüm insanlık ve özellikle Avrupa derin bir ekonomik krize girmiş durumdadır ve bu krizin etkileri ve sonuçları hakkında çok sayıda analiz yapılmıştır. Ancak diğer pek çok sosyal ve ekonomik meselede olduğu gibi, bu krizin cinsiyetler boyutu açısından etkileri hiç araştırılmamış ya da çok az araştırılmıştır.

Ekonomik krizin Kıbrıslı kadınlara etkileri üzerine odaklanan bu konunun ele alındığı bu etkinliğin gerçekleşmesi için POGO Kadın Hareketi ile BKP Kadın Meclisi’nin inisiyatifi özellikle önemli ve takdir edilmeye değer bir girişimdir.

Böylesi etkinlikler sadece kadınların bilgi edinmesi, görüş ve tezlerini sunmaları açısından değil, aynı zamanda iki toplumun kadınlarını birbirlerine yakınlaştırma açısından da önemlidir. Bu şekilde, kökenlerinden bağımsız olarak tüm emekçi kadınların ortak sorunlarla karşı karşıya olduğuna ilişkin olarak, doğru sınıfsal bir anlayış inşa edilmektedir. Bugün içinde bulunduğumuz zor siyasal ve ekonomik koşullarda buna ihtiyacımız vardır ve bunun inşa edilmesi şarttır.

1929’un büyük ekonomik krizinden sonra insanlık son 5 yılda kapitalist sistemin daha da büyük bir ekonomik krizini yaşamaktadır. Ülkeden ülkeye bazı farklılıklara rağmen, düşük ya da negatif büyüme hızı, özellikle gençler arasında işsizliğin yığınsal artışı ve giderek daha çok sayıda yurttaşın yoksullaşması gibi ortak özellikleriyle bu krizin etkileri dünyanın neredeyse tüm ülkelerinde görülmektedir. Mevcut verilere göre 2008’den 2012’ye kadar AB üyesi 27 ülkede işsizlik % 7,1’den % 10,5’e çıkmıştır ve 26,5 milyon insan işsiz durumundadır.

2008 yılında yoksulluk sınırının altında yaşayanların oranı % 23,6 iken, 2011’de bu oran %. 24,2 olmuştur. Kıbrıs’ta bu oran 2008’de % 23,3, 2011’de % 23,7’ydi.

Krizin başlangıcından bugüne kadar, bu krizden çıkmanın nasıl başarılabileceği konusunda pek çok tartışma yapılmıştır. Özellikle Avrupa’nın 27 ülkesiyle ilgili olarak çeşitli kararlar alınıp, krizden çıkabilmeleri için üye devletlere bir dizi yönlendirici hatlar sunulmuştur.

Ancak tüm bunlara rağmen Avrupa krizden çıkamamakta, bilakis tam zıddı olmaktadır. Yapılmış olan öngörüler doğru çıkmamakta ve daha kötüye doğru bir gidiş yaşanmaktadır. Kredi-finans sisteminin krizinin, borç krizinin, ekonomik durgunluğun kısır döngüsü içerisinde ülkeler birbiri ardına batmaktadır.

Neden bu yaşanmaktadır? Çünkü tedavi için verilen reçete hastanın durumunu iyileştirmemekte, bilakis daha da kötüleştirmektedir. Avrupa’nın ekonomik ve siyasi hâkim çevrelerinin uyguladıkları reçete kamu harcamalarında ve özellikle maaş ve sosyal yardımlarda kesintilerle, özelleştirmelerle, çalışma koşullarının daha fazla esnekleştirilmesiyle, sıkı mali uyum ve kemer sıkma politikalarıyla yaşama geçirilen bilinen neoliberal reçetedir.

Zaman zaman Schulz, Hollande gibi bazı Avrupalı liderlerden de bu politikanın sonuç vermediği, yeniden yön belirlenmesinin gerektiği yönünde sesler duyuluyorsa da böyle bir şeyin olmadığı görülüyor. Çünkü bunun yapılabilmesi için politikaları belirleyen siyasi ve ekonomik çıkarlarla çatışmak gerekmektedir.

Bu keskin ve süre giden ekonomik kriz koşullarında eşitlikle ilgili konuların izleyeceği süreç dönemimizin en büyük meselelerinden biridir.

Bu hem bütün olarak Avrupa’yı, hem de Kıbrıs dâhil olmak üzere her ülkeyi ilgilendiren bir meseledir.

Eurogroup’un kısa bir süre önce aldığı yıkıcı kararların ve Anastasiadis hükümetinin Memorandum ve Kredi Sözleşmesi için anlaşmasının ardından reel ekonomide, kredi-finans sektöründe, istihdam alanında, sosyal politikada ve genel olarak yaşamımızın tüm alanlarında dramatik sonuçlarla ülkenin derin ve süre giden bir durgunluğa girmesiyle bu konu özellikle Kıbrısrum toplumunun kadınları açısından teorik bir konu olmaktan çıkmıştır.

Krizin kadınlara etkileri hakkındaki değerlendirmeleri sunmadan önce, bazı verileri sıralamamızın gerekli olduğu görüşündeyim:

  1. Krizin patlamasından önce de AB üyesi ülkelerin neredeyse çoğunda kadınların yeri konusunda ciddi eşitsizlikler vardı.

Kadınların istihdama katılımı erkeklerinkinden daha azdı. Kısmi istihdamlı ve düzensiz çalışma biçimlerinde çalışan emekçilerin çoğunluğu kadınlardı. Erkek ve kadın emekçilerin ücretleri arasındaki uçurum 27 AB ülkesinde ortalama %16 idi. Ekonomik ve siyasi karar merkezlerinde kadınların temsilinde ciddi eksiklikler vardı.

  1. Krizin ilk yıllarında (2008-2010) daha fazla darbe alan sektörler erkeklerin istihdamının hâkim olduğu sektörlerdi (inşaat, fason, kredi-finans sektörü).
  1. Alınan mali düzenleme önlemleri özellikle kadın nüfusu etkiliyorlardı.

Bu verileri göz önüne alarak ve AB üyesi 27 ülkede yapılan araştırma temelinde “Ekonomik krizin kadınların ve erkeklerin durumuna etkisi ve eşitlik politikaları” adlı raporda şunları görmekteyiz:

  • Mesleklerin kadın ve erkek meslekleri olarak ayrılması ve krizin ilk yıllarında (2008-2010) daha fazla darbe alan sektörlerde erkeklerin istihdamının hâkim olması nedeniyle bir dönem erkekler ve kadınlar arasında işsizlik oranları birbirlerine yakınlaştı ya da erkekler içerisinde işsizlik daha da yüksek bir orana çıktı. 2007 yılında işsizlik kadılarda % 7,9 ve erkeklerde % 6,6 iken, 2012 yılında kadınlarda % 10,5 ve erkeklerde % 10,4 oldu. Eurostat’ın 2013 Mart ayı için yayınladığı verilere göre bu durum Kıbrıs’ta da yaşandı ve o dönemde işsizlik %14,2 idi. Erkeklerde % 14% ve kadınlarda % 14,3. Oysa 2007 yılında ise işsizlik erkeklerde % 3,4% ve kadınlarda % 4,6 idi.

Bu veriler aşamalı bir şekilde değişmektedir. Krizin derinleşmesinden ve kemer sıkma politikası nedeniyle kamuda yapılan istihdam kesintilerinden bu sektörde katılımları büyük olan kadınlar daha çok etkilendi.

  • İşsiz kalma olgusu erkeklerde arttı, kadınlarda azaldı. Bunun nedeni kadınların konumunun iyileşmesi değil, erkeklerin konumunun kötüleşmesiydi.
  • AB üyesi 27 ülkenin çoğunluğunda ücretler arasındaki fark %1 ila %2 oranında azaldı. Bunun nedeni de kadınların ücretlerinin artması değil, erkeklerin ücretlerinin düşmesiydi. Somut önlemlerin alındığı ve ücret uçurumunun azaltılmasına yönelik programların uygulandığı ülkeler bunda istisna teşkil ettiler. Önceki hükümet tarafından uygulanan özel plan nedeniyle Kıbrıs bu durumdaki ülkelerden biri oldu.
  • Krizin erkeklerin istihdamındaki etkileri erkeklerin ve kadınların çalışarak elde ettikleri gelirin oynadığı rolde değişikliklere yol açtı. Kadının işinden sağladığı gelirin ana gelir olduğu ailelerin sayısı giderek artış gösterdi. Erkekler arasında uzun süreli işsizliğin artması nedeniyle, bu durum Kıbrıs’ta da yaşanmaktadır.

Aynı zamanda işsizlik baskısının artmasıyla kadınlar istihdam koşullarının kötüleşmesi yönünde daha yoğun bir tehditle karşı karşıya bulunuyorlar.

AB üyesi 27 ülkede yapılan toplumsal veriler araştırmasının ortaya koydukları oldukça karakteristiktir. Bu araştırma çerçevesinde kendilerine sorulan ilgili soruya yanıtlarda erkekler ücretlerinin düşürülmesi, çalışma koşullarının değiştirilmesi vb. hususlarla kadınlardan daha sık karşı karşıya kaldıklarını belirttiler. Bu yanıtı vermelerinin sebebi kadınların avantajlı bir konumda olmasından değil, kadınların istihdamını sabote eden böylesi olguların krizden önce de var olmasından kaynaklanmaktadır.

Özellikle kadınları olumsuz bir şekilde etkileyen bir başlık da sosyal hizmetlerde kesintileri içeren önlemlerdir.

Sosyal yardımların ve sosyal programların kadınlar arasında yoksulluğa karşı mücadele ve kadınların çalışma yaşamına girme olanakları açısından katalizör etkilerinin olduğu iyi bilinmektedir.

Özellikle sert neoliberal mali politikaların uygulandığı ülkelerde sosyal yardımların büyük oranda azaltılmasının özellikle kadınlara olumsuz etkilerinin olması beklenmektedir. Yunanistan, Portekiz, İrlanda ve Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerde analık izni ve ödeneği, analık izninden sonra işine dönme hakkı, hamile kadınların işten çıkarılması ile ilgili olarak kadınlar üzerinde olumsuz değişikliklerin yaşandığı kaydedilmiştir.

Bu araştırmada yer alan bazı hususlar şunlardır:

1.Araştırmacıların değerlendirmesine göre, kamu harcamalarının sınırlandırılması hedefiyle alınan bir dizi önlem özellikle kadınları etkilemektedir. Emekli aylıklarında yapılan değişiklikler, kamu sektöründe yapılan istihdam kesintileri ve çalışanların sayısının azaltılması, maaşlarda yatay kesintiler, sosyal yardımlarda daha sınırlayıcı ölçütlerin konulması gibi önlemler bu tür önlemlerdir.

2.Ailelerin ekonomik durumunun kötüleşmesi ile kadınların maruz kaldıkları şiddet arasındaki olası bağlantıya ilişkin çeşitli veriler görülmeye başlanmaktadır.

3.Gerek mali uyum politikalarının planlanmasında, gerekse bu politikaların uygulanmasında eşitliğin entegre edilmesi ilkesi çok az dikkate alınmaktadır.

Avrupa Komisyonu’nun kendi araştırmalarında da bu durum belirtilmekte ve siyasi kararların ve uygulanan politikanın eşitlik sürecine ilişkin olarak sahip olduğu büyük önem kaydedilmektedir.

Önceki hükümet küresel ekonomik kriz ve kredi-finans sektörünün sorunları nedeniyle karşı karşıya olduğu çok zor ortama rağmen, bir yandan eşitlik politikalarının desteklenmesi ve diğer yandan da aldığı önlemlerin kadınlar üzerine etkilerinin olabildiğince az olması yönünde çaba gösterdi.

Bu çerçevede asgari ücreti önemli derecede yükseltti, sosyal bakım programlarının oluşturulması için yerel yönetim makamlarını destekledi, analığın korunmasına ilişkin yasayı iyileştirdi, çalışma yaşamına giren kadınların çocuklarının bakım giderlerinde yardımcı olacak özel bir plan önerisinde bulundu.

Bugün ülkemiz çok zor bir durumdadır. Kıbrıs ekonomisi derin bir durgunluk içerisindedir. İşsizliğin daha da fazla artması beklenmektedir. Yoksulluk ve sosyal sefalet artmaktadır. Bu durumun maalesef eşitlik başlığına da olumsuz yönde etkileri olacaktır. Kriz derinleştikçe ve sorunlara karşı koymak için yapılacak siyasal tercihler tutucu neoliberal reçeteleri dayanak aldıkça, eşitlik konuları bir yandan bir kenara konulacak, diğer yandan kadınların kazanımları hakkında tartışma ve itirazlar gündeme gelecektir.

Tutucu neoliberal politikalar ve gerçek eşitlik çabası birbirleriyle bağdaşmayan kavramlardır.

Sadece alternatif, ilerici bir kalkınma politikası eşitlik konularında da özlü bir perspektif sunabilir ve ekonomi politikasının uygulanmasına ilişkin kararlarda Kıbrıs’ın söz hakkının olmasını aşamalı bir biçimde sağlayabilir

 

Sevgili dostlar,

Önümüzde çetin bir yol var; bir yandan eşitlik alanında kazandıklarımızı savunmak için mücadele edeceğiz ve özellikle işsizlik ile ekonomik sorunlarla karşı karşıya olan kadınların ve ailelerin yanında olacağız ve diğer yandan da ülkemize gerçekten umut verecek yeni bir perspektif için çalışacağız.

Bu mücadelede bir toplumun ilerici kadınlarının diğer topluma desteği elle tutulur bir ortak eylem olacaktır.

PREV

1 Mayıs mitinginde AKEL M.K. Genel Sekreteri A. Kiprianu tarafından yapılan konuşma

NEXT

“Demografik yapının değiştirilmesi ve Karpaz yarımadasındaki çevresel yıkım” ve Avrupa boyutu konulu etkinlikte AKEL – Sol Yeni Güçler Milletvekili ve Meclis Çevre Komisyonu Başkanı Dr. Αdamos Adamu tarafından yapılan konuşma