Mustafa Denizer’in Onuruna Gerçekleştirilen Etkinlikte AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu’nun Yaptığı Konuşma
Hayatını Kıbrıs halkının mücadelelerine, Sol’a ve yıllar boyu binlerce mil uzağında da yaşamış olsa Kıbrıs’a adamış değerli bir yoldaşı, Mustafa Denizer’i bu akşam onurlandırıyoruz. Çok çocuklu emekçi bir ailenin evladı Mustafa, zor ve kanlı yıllarda mücadele içerisinde çelikleşti. Halkımızı derinden yaralayan olaylarla yoğruldu. Ancak boyun eğmedi. Geri adım atmadı. Lurucina’da henüz daha çocuk yaştayken Halk Hareketi’nin öncüleriyle teması onun bilincini uyandırdı, oluşturmaya başladı. Bugüne kadar da içerisinde yer aldığı Hareket’te örgütlendi.
Onu top oynarken gören sorumlulardan birinin emri “çıkarın bu Türk çocuğunu oyundan” oldu. Arkadaşı ve takım arkadaşı Nikos tepki gösterdi. İkisini de takımdan çıkardılar ve bir daha oynamalarına izin vermediler. Birkaç yıl sonra kendisine “git, Vasiliko’da solcu yaşatmazlar” dendiğini duydu. Mustafa o yıllarda iki toplumu da kana bulayan siyasi cinayetler girdabına değinerek “sesimi kıstım. Niçin? Hayatta kalabilmek için” diyor. “Topla pılıyı pırtıyı, Kıbrıs’tan kaç. Tehlikedesin, ben de başka bir bölgenin TMT komutanından duydum. Kaçarsan iyi olur, hem senin için, hem de bizim için” sözleri üzerine Kıbrıs’tan Londra’ya gitmek zorunda kaldı. Mustafa tüm bunları yaşadıktan sonra Londra’ya gitti. Orada yine Hareket’le bağını kurdu ve ilerici Kıbrıslıtürklerin örgütlenmesinde öncü oldu. Orada Kıbrıslıtürklerin, Londra’daki Kıbrıslıların ve AKEL’in küçük-büyük her mücadelesinde yer almaya devam etti.
Bugün geldiğimiz noktayı Mustafa gibi insanlara borçluyuz. O zor yıllarda Kıbrıslıtürk yurttaşlarımızla birlikte verdiğimiz ortak siyasal, sosyal ve emek mücadeleleri hakkında konuşma gururunu Mustafa gibi insanlara borçluyuz. Bugün, Kıbrıs halkının tümü için tek bir sesle konuşan siyasi güç olmamızı Mustafa gibi insanlara borçluyuz.
On yıllar boyunca halkımızı bölen çerçeve Kıbrıs’ta iki ayrı varlığın olduğu anlayışını temel alıyordu. AKEL bu anlayışa karşı çıkma cesaretini gösterdi. Üstelik daha ilk adımlarından itibaren. Barışı ve sosyal adaleti vizyon edinen bir halk hakkında konuşma cesaretini gösterdik. Bu vizyonu teoride ve pratikte ete kemiğe büründürme cesaretini gösterdik. Emekçilerin hakları için, toplumsal ilerleme için Kıbrıslıtürk yurttaşlarımızla birlikte mücadele etme cesaretini gösterdik. Açılan yaralar hakkında, halkımızın aleyhine işlenen itiraf edilmemiş suç ve cinayetler hakkında, ihanet hakkında konuşma cesaretini gösterdik.
Kanla iki toplum bölünürken dahi biz gelecek için konuşma cesaretini gösterdik. Yeniden yakınlaşma hareketinin temellerini atma, barış ve yeniden birleşme mücadelesinin bayrağını dalgalandırma cesaretini gösterdik. Etnik köken temelinde ayrım duvarlarını yıkan önerileri masaya koyma cesaretini gösterdik. Zıtlaşmayı etnik değil, siyasi, sınıfsal kılan, Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin ortak evi kılan önerileri masaya koyma cesaretini gösterdik.
Kıbrıs tarihinin acı gerçeklerini ve gizlenen yanlarını hatırlatma ve müzakere masasına bu tezleri öneriler olarak sunma cesaretini gösterdiği için rahmetli Dimitris Hristofyas’a ve AKEL’e karşı ne kadar yoğun ve ne kadar adice saldırıldığını hepimiz hatırlıyoruz. Bu saldırıların hareket noktası milliyetçilerin duygusal ruh hali değil, Kıbrıslırumları ve Kıbrıslıtürkleri birleştiren her şeyi yok etmek için yıllardır sürdürdükleri çabadır. İki toplumda da milliyetçilik yıllarca sömürgeciliğe ve emperyalizme hizmet ederek, bağımsız bir yurt fikrini öldürmeye çabaladı. Milliyetçilik sistematik bir biçimde bölünmeyi körüklüyordu. Kendisinin de eseri olan coğrafi bölünme öncesinde sistematik bir biçimde ideolojik ve politik bölünmeyi geliştiriyordu.
Milliyetçiliğe karşı açık ve kararlı bir şekilde siyasi olarak mücadele edilmelidir. Biz böyle mücadele ediyoruz. Kıbrıslırumları ve Kıbrıslıtürkleri ortak, antiemperyalist, antifaşist cephede birleştiren kitlesel bir halk hareketi inşa ederek.
Yurdumuzun acı, kana bulanmış tarihinden dersler alarak siyasal olarak eşit iki toplumdan söz etme cesaretini gösteriyoruz. Halkına ait tüm Kıbrıs için, Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler olarak “anavatanlar”dan göbek bağımızı kesme ve ortak vatanımızda barış içerisinde birlikte yaşama için konuşma cesaretini gösteriyoruz.
Bugün, 1974’ün kara Temmuz’undan 46 yıl sonra gelecek nesiller için farklı bir geleceği, farklı bir Kıbrıs’ı talep etmekte ısrar ediyoruz. Crans Montana başarısızlığının ardından yaşanan son yıllardaki durgunluk, Türk tarafının ilerletmeye çalıştığı oldubittilerle sonuçlarını şimdiden göstermeye başladı. Bu karanlık durum içerisinde Ankara’nın taksimci hareketlerine karşı Kıbrıslıtürk toplumunun ilerici kesimlerinin direnmekte, mücadelede ısrarı yaramıza merhemdir.
Ancak bunun çok uzun süremeyeceğini biliyoruz. Güçlü Türkiye karşı küçük bir toplum ebediyen direnemez. Kıbrısrum sağı ve aşırı sağ bunu anlamadığı takdirde Kıbrıs’ı bu kez telafi edilemeyecek bir şekilde yaralayacaktır. Yalpalamalar, çelişkiler ve Kıbrısrum toplumunun önüne sözde yeni düşünceler koyma teşebbüsleri sadece zarara yol açabilir.
Yurdumuzun yeniden birleşme için tek yol BM kararlarında belirtildiği şekilde iki bölgeli iki toplumlu federasyondur. İşgalden kurtulmak, yurdumuzu ve halkımızı yeniden birleştirmek için federasyonu kabul ettik. Taksim kâbusunu ortadan kaldırmak için federasyonu kabul ettik.
Siyasi liderlik olarak yapmamız gereken şey, eğer dediklerimizi gerçekten kastediyorsak, her türlü yanılsamayı ortadan kaldırmalıyız, yani halka gerçeği söylemeliyiz. Federasyonu terk ettiğimiz takdirde, Kıbrıslırum partilerin çoğunluğu üniter devletten, Kıbrıslıtürk partilerin çoğunluğu iki ayrı devletten söz etmeye başlayacaktır. Bu olduğu takdirde kesin taksimin yolunun açılacağından kimsenin şüphesi olmamalıdır.
Taksim iki şekilde gerçekleşebilir. Ya özlü müzakereler yapılmaksızın zamanın geçmesine yol açarak, ya da resmen müzakere masasına koyarak. İkisinin de varacağı sonuç aynı olacaktır. Bildiğimiz şekliyle Kıbrıs bir daha var olmayacaktır.
Hâlbuki Kıbrıs sorununun çözümü yurdumuz ve tüm bölgemiz açısından bir umut penceresi açacaktır. Kıbrıs, tüm dünyaya örnek teşkil edecek yeniden birleşmiş bir devlet olacaktır. Etnik kökeni, dili, dini farklı ve ortak devletlerini birlikte yöneten iki toplumun uyumlu ortak yaşamının çağdaş bir örneği olacaktır. Orduları kovmayı başarıp, tüm gücünü ve kaynaklarını sosyal yatırımlara ve ekonomik kalkınmaya ayıran ve dev ekonomik kalkınma perspektiflerine sahip bir ülke olacaktır.
Doğu Akdeniz bölgesi bugün adeta aktif bir yanardağ gibidir. Kıbrıs sorununun çözümü yurdumuzu bölge ülkeleri arasında ve aynı zamanda bölge ülkeleriyle Avrupa Birliği arasında barış köprüsü kılacak adımı teşkil edecektir.
Kıbrıs sorununun çözümü için tarihi bir fırsat ne yazık ki Crans Montana’da kaybedildi. Orada nelerin olduğu hakkında pek çok tartışma yapıldı. Ancak bizi en çok düşündüren, bundan sonrasında ne olacağıdır. Başka bir yol olmadığını anlamak zorundayız. Üzerinde anlaşmaya varılmış olan temelde çözüme mümkün olan kısa zamanda varma hedefiyle özlü müzakerelerin yeniden başlamasının ön koşullarını yaratmalıyız.
Kıbrıs’ın mücadeleleri yurdumuz yeniden birleştiği takdirde hak ettiği sonuca ulaşacaktır. Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler olarak sadece bir federasyon çerçevesinde birlikte yaşamayı başardığımızda, varlığımızı tehdit eden her şeyi ortadan kaldıracağız. Ortak yaşamın, ortak sosyal ve siyasal faaliyetin temellerini tekrar birlikte atmaya başladığımızda, varlığımızı tehdit eden her şeyi ortadan kaldıracağız.
İşgali ve nüfus taşınmasını sonlandıracak ve iki toplumun birlikte yaşamalarını sağlayacak bir çözümle, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğini, bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve birliğini sağlayacak bir çözümle, BM kararlarını, Doruk Antlaşmalarını, uluslararası hukuku ve Avrupa hukukunu temel alacak bir çözümle, Kıbrıs’ı askersizleştirecek ve yabancı güçlerin garantörlük ve yurdumuzun içişlerine müdahale haklarına izin vermeyecek bir çözümle, BM kararlarında belirtildiği şekilde siyasi eşitliğin olacağı, iki bölgeli iki toplumlu federasyon çerçevesinde toprağı, halkı, kurumları ve ekonomiyi yeniden birleştirecek bir çözümle Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler geleceğe umutla bakabilecektir.
Merhum Özker Özgür’ün 1989’da halkımıza yönelttiği “Bu ülkenin el değiştirmesine seyirci mi kalacağız, yoksa ‘bu ülke bizimdir’ diyerek yurdumuza sahip mi çıkacağız?” sorusu bunca yıl sonra önümüzde durmaya devam etmektedir. Bu soruya cevap vermeliyiz.
Kan, acı, savaş ve yerinden yurdundan edilmeyle dolu yıllar boyunca yaşayan ortak mücadele bayrağını Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler olarak dalgalandırarak, “Kıbrıs halkına aittir ve bu halk kendi geleceği için mücadele edecek ve bu mücadeleyi kazanacaktır” diye haykırarak bu soruya cevap vermeliyiz!
Sevgili Mustafa,
AKEL’e ve Kıbrıs’a, Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin dostluğuna sunduğun her şey için sana teşekkür ederiz.
Önümüzdeki mücadelelerde de yine bizimle birlikte olacağından eminim. Kıbrıs’ın zaferi senin mücadelelerinin de zaferi olacak. Mustafa, daima iyi olmanı diliyorum. Bundan sonrasında da en iyi dileklerimiz yine seninle ve tüm sevdiklerinle olmaya devam edecek.
26 Şubat 2020