Mihalis Pumburis’in “Ali’nin Maceraları” kitabının sunumunda AKEL M.K. Genel Sekreteri Andros Kiprianu tarafından yapılan konuşma
Tüm yaşamı boyunca gerek partimizin ilkelerine, değerlerine ve ideallerine inancı ve sadakatiyle, gerek günlük yaşamdaki tavırlarıyla örnek alınacak bir yoldaşımız olan Mihalis Pumburis’in altıncı kitabı “Ali’nin Maceraları”nın sunumu için gerçekleştirilen bu etkinlikte bulunmaktan özel sevinç duyuyorum.
2007 yılındaki seçimler öncesinde partimizin gerçekleştirdiği konferansta yaptığı konuşmada yoldaş Mihalis veteranlar için şunları söylemişti: “Emekli olmuş olabiliriz. Ama mücadeleden asla uzaklaşmadık. Yaşımız ilerlemiş olabilir. Ama biz kendimizi genç hissetmeye devam ediyoruz, çünkü siz bizim yanımızdasınız”. Yoldaş Mihalis emekli oldu ama mücadeleden uzaklaşmadı. Yaşı ilerledi ama mütevazı, sade ve siyasi yazımıyla genç kalmaya devam etti. Çünkü o, ne gençliğinde, ne orta yaşlılığında, ne de veteranlığında beyni paslanmış bir insan olmadı.
Mihalis Pumburis düşüncelerini ve bilincini her gün emeğiyle bileyen genç bir emekçiydi. Yoksul bir çiftçi ailenin çocuğu olarak 1930’lu yılların başında, daha 11 yaşında yaşam mücadelesine başladı. O zorlu yıllarda sosyal adaletsizliği ve vahşi sömürüyü bizzat tanıdı. Palmer rejiminin sömürgeci boyunduruğunun baskılarını yaşadı. Tıpkı kitabının kahramanı gibi, ekmek parası için çetin mücadeleler vermek zorunda kaldı. Halkın iş, sağlık, konut ve eğitim talep eden çoğunluğuyla, emekçilerle birlik oldu.
Mihalis güçlüklerin üstesinden gelmek için bilinçlenme ve örgütlü mücadeleden başka yol olmadığını anlayarak, Sol’da örgütlendi. Doğum yeri Maratovuno’da yerel kadro oldu. AKEL 1943 Haziranında tarihi bir karar alıp, antifaşist cepheye gönüllü olarak katılım çağrısında bulunduğunda, yoldaş Mihalis ilk katılanlar arasında oldu. Daha sonraki yıllarda, Kıbrıs’a döndüğünde de aynı kararlılıkla mücadelede yer aldı. Altında bir bisikletle köy, köy dolaşarak, halkın bilinçlenmesi için çalıştı.
Nitekim kitabındaki kahramanın, Ali’nin köyüne ilişkin yazdıkları Mihalis Pumburis’in Kıbrıstürk toplumuyla yakın ilişkisinin bir sonucudur. Kıbrıslıtürk Çatoz köyünde Lambros Gonatas gibi diğer yoldaşlarla birlikte köy sakinlerinin karşılaştıkları sorunların çözümü için çalıştı. Tüm bu süreçte halkımızın birliği ve kardeşliği ideali hem onun, hem de Kıbrıslıtürklerin içerisinde gelişen bir bilinç oldu.
Mihalis Pumburis’in diğer yoldaşlarıyla birlikte sadece köyün değil, tüm Mağusa ilçesinin sorunlarına çare bulma çabaları gerek bu kazada, gerekse tüm Kıbrıs çapında AKEL’in itibarını yükseltti. Mihalis Pumburis 1953 yılında AKEL Merkez Komitesi üyeliğine seçildi ve 1957’de Polit Büro üyesi oldu. 1954’te önce Çiftçi Bürosu’nun sorumlusu olarak AKEL Mağusa Örgütü’nde çalışmaya başladı. Ardından 1955’ten itibaren AKEL Mağusa İlçe Örgütü Sekreterliği görevini üstlendi ve 1988’e kadar bu görevini sürdürdü.
Parti içerisinde görevlere seçilmeleri Mihalis ve yoldaşları açısından yolun sonu değildi. Bilakis onlar için parti içerisinde çıktıkları her basamak, insanların boynunun bükük olmasına, emekçilerin ezilmesine son verilmesi için verilen mücadelede görev ve sorumluluklarının artmasıydı. Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk işçilerin, köylülerin sorunlarının çözümünü için her gün onların yakınında oldu. Sömürüden ve faizcilerden kurtulmak için örgütlenmenin gerektiğini dile getirerek, onlarla birlikte mücadele eden bir yoldaş oldu. İşte yoldaş Mihalis’in ve o nesilden diğer yoldaşların partimizin genç nesillerine bıraktıkları en önemli miraslardan biri de budur: Halk için halkla birlikte mücadele etmek!
Yoldaş Mihalis’in kitabında Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin sınıf kardeşliği siyasi mesajı yoğun bir biçimde yer almaktadır. Ali kalacak bir yer ve iş aradığında, Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk emekçilerin aynı zor koşullarda yaşadıkları işçi mahallesinde sığınak bulabildi. Diğer yandan kitapta yer alan başka bir figür olan yarı Helen, yarı Türk kökenli Emil Asafoğlu ise sermayenin vatanı olmadığını bugünkü koşullarda da tüm halklara trajik bir biçimde tekrar hatırlatmaktadır. Kıbrıslırumlar da, Kıbrıslıtürkler de faizcilerden çok çektiler. Onlardan kurtulmak için birlikte mücadele ettiler. Çiftçi borçlarının silinmesi için, sekiz saatlik işgünü için, sosyal sigorta ve daha nice haklar için birlikte mücadele ettiler. Bunlar, Mihalis Pumburis’in içinde yer aldığı neslin bugünkü nesillere bıraktığı miraslardan biridir. Bugün de günümüzün faizcilerinin tehditlerinden kurtulmak için, emekçi halkın hakları için mücadele etmeliyiz.
Mihalis Pumburis’in bu yeni kitabı “Ali’nin Maceraları” içerisinde o dönemin koşulları yeniden canlandırılmaktadır. Kitabın kahramanının annesinin bir Kıbrıslıtürk, sütannesinin ise bir Kıbrıslırum olması çok karakteristiktir. Hatta bu nedenden dolayı biyolojik ailesinin bazı fertleri Ali’yi bir “cüzamlı” gibi gördüler. O dönemde Helen ve Türk milliyetçiliği Kıbrıs’ı içten içe kemiriyordu. Halkımız aleyhine kendi yasadışı planlarını yaşama geçirmek için halkın içine nifak sokmayı, halkı bölmeyi isteyenler iki toplum içerisinde de kin duygularını yaydılar. Çağdaş Kıbrıs tarihi masum Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler aleyhine milliyetçi çevrelerin işledikleri cinayetlerle doludur.
Parti liderliği içerisinde yer aldığı yıllarda yoldaş Mihalis Kıbrıs tarihinin bu kanlı dönemini bizzat yaşadı. İllegalite koşullarında da, sömürgeciler tarafından yakalanıp hapsedildiğinde de, Grivas’ın ve yüzü maskeli katillerinin “komünizm tehlikesi”ni yok etmek için yoğun siyasi cinayetleri örgütledikleri dönemde de, o yılmadan mücadeleye devam etti.
AKEL’cilere yönelik saldırıların, Solcuları fiziksel ve siyasi olarak yok etme teşebbüslerinin yoğunlaştığı o dönemde, tüm bunlara siyasi olarak karşı koyabilmek için Mihalis’in kararlılığı, sabrı ve ısrarı daha da bilendi. Tek günahları ideolojileri olan insanların maruz kaldıkları cinayetler ve saldırılar karşısında serinkanlılığını koruyabilmek çok zordu. O dönemde pek çokları partinin de bunlara karşı aynı biçimde yanıt vermesini istiyorlardı. Nitekim o dönemi yoldaş Ezekias Papayuannu’nun yaşamının en kötü dönemi olarak nitelemesi hiç de tesadüfî değildir. Çünkü bir yandan trajik cinayetleri yaşıyorlardı, diğer yandan da bu cinayetlere aynı şekilde yanıt verilmesi yönünde partinin tabanından gelen baskıyı. Liderlikteki yoldaşların bu şekilde davranılmasını kararlaştırmalarının sebebi partiyi daha az sevmeleri ya da korkmaları mıydı? Ne biri, ne de öbürü. Onlar ülkemizi yıkıma sürükleyecek bir iç savaşın acılarından Kıbrıs’ı uzak tutmayı istediler. Onlar bir kez daha yurdumuzun iyiliğini her tür partisel çıkarın üstünde tuttular. Tüm baskılara rağmen, serinkanlılıkla ve doğru hareket ederek direndiler ve fanatik bir biçimde AKEL düşmanlığının ve illegalitenin dayatıldığı koşullardan AKEL’i siyasi, örgütsel ve ideolojik olarak daha güçlenmiş bir şekilde çıkarmayı başardılar.
Bu çok değerli ders, partimizin yoğun saldırılarla karşı karşıya olduğu bugün de geçerlidir. Yoldaş Dimitris Hristofyas’ı hedef alan saldırıların AKEL’den başka hedefi olmadığını biliyoruz. Biz eleştirilerden rahatsız olmayız. Eleştiriler demokratik işleyişin bir parçasıdır. Yeter ki kanıtlı ve sorumlu bir biçimde yapılsınlar. Ancak Hristofyas’ı ve AKEL’i hedef alanların böyle davranmadıklarını üzüntüyle gözlemlemekteyiz.
Bu nedenle bunlara her zaman olduğundan daha fazla kararlılıkla karşı koymalıyız. Bu nedenle her zaman olduğundan daha fazla kanıtlarıyla ve siyasi olarak onlara yanıt vermeliyiz. Bugün karşı karşıya olduğumuz saldırıların bir adım daha ileri giderek, bedenleri değil beyinleri hedef aldıklarını görmekteyiz. AKEL’cilerin, emekçilerin beyinlerini hedef aldıklarını görmekteyiz. Onlar fiziksel olarak değil, siyasi ve etik olarak AKEL’i yok etmeyi hedefliyorlar. Buna asla izin vermeyeceğiz. Onlar bu saldırılarıyla bazı çevrelerin dar siyasi ve ekonomik çıkarlarına hizmet ediyorlar. Onlara izin vermeyeceğiz. Çünkü her seferinde AKEL’i hedef alanlar, sonuçta Kıbrıs’ı hedef alıyorlar.
Solcuların katledildikleri dönemi izleyen yıllar sadece AKEL’ciler açısından değil, tüm Kıbrıs halkı açısından çok zor ve çalkantılı yıllar oldu. Milliyetçilik, şovenizm ve aşırı sağ yine Truva Atı rolünü oynayarak, emperyalizmin Kıbrıs ve halkımız aleyhine planlarının uygulanmasına yol açtılar. Ülkemizin toplumlar arası çatışmalara sürüklendiği, faşizmin namlularını demokrasiye karşı çevirdiği ve Türkiye’ye istila için yolu açtığı dönemlerde de yoldaş Mihalis Pumburis mücadeleye devam etti. Diğer yoldaşlarıyla birlikte yerlerinden edilmiş göçmenler olarak yaşama sıfırdan başlamak zorunda kaldı. Göçmenlere yardımcı oldu ve Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi, ilerlemesi ve refahı için mücadele etmeleri için onları örgütledi.
Mihalis bu kitabıyla son noktayı koymuyor. Çünkü o bunca yıllık siyasi yaşamı boyunca partimizin kadrosu olarak, milletvekili olarak, Meclis Grubu Temsilcisi olarak, başkalarının on ömürde yaşayıp görebileceklerini gördü ve yaşadı. İlkokul mezunu bir insan başkalarının öğrenmek için on yaşama ihtiyacı olacağı şeyleri öğrendi. Mücadelenin en ön safında yer aldı. Emekçilerin en önemli kazanımı olarak AKEL’i savundu. Sınıfsal ve siyasi bilincinin gereğini yerine getirerek, örnek bir insan oldu. Hiçbir şahsi çıkar gözetmeksizin, daima herkesin iyiliği için çalıştı.
Tüm bunlar, yoldaş Mihalis Pumburis gibi kişilikli, ahlaklı ve içerikli yoldaşlardan bugünkü çetin koşullarda almamız gereken yaşam dersleridir. Bu nedenle, yoldaş Mihalis’in yeni eserlerini heyecanla bekliyoruz. Yoldaşımızın mesajlar dolu güzel kitaplarını bize armağan etmeye devam etmesi için her zaman sağlıklı olmasını diliyorum. Kendisine ve ailesine en iyi dileklerimi sunuyorum.
17.6.2013