Home  |  23. Kongre   |  Kıbrıs sorunu hakkında AKEL’in 23. Kongresinin Bildirgesi

Kıbrıs sorunu hakkında AKEL’in 23. Kongresinin Bildirgesi

 

2-3-4 Temmuz 2021’de Lefkoşa’da gerçekleştirilen AKEL’in 23. Kongresi toplumsal kökeninden bağımsız Kıbrıs halkının tümüne yurdumuzun ve halkımızın kurtuluşu ve yeniden birleşmesi için işbirliği ve ortak mücadele çağrısında bulunur. Önümüzdeki dönemde Kıbrıs sorununun gidişatının belirleneceğine dair yaygın olarak kabul edilen tespit ve nihai taksim tehlikesine ilişkin yoğunlaşan endişemiz derhal ve dinamik bir biçimde tepkimizi göstermemizi şart kılmaktadır.

Kıbrıslırumlar, Kıbrıslıtürkler, Maronitler, Ermeniler ve Latinler,

Yurttaşlar,

  1. 2017 yazında Crans Montana’daki Kıbrıs konferansının çöküşünü müzakerelerde uzun bir çıkmaz dönemi izledi. Kapsamlı çözüme ulaşma yönünde görünür bir perspektifle stratejik ortak anlayışa söz konusu konferansta ulaşabilmek için kalan kısa mesafe sonraki yıllarda bir büyük mesafeye dönüştü.
  2. Kıbrıs sorununun yıllardır çözülememesinin ana sorumluluğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü açıkça ihlal etmeye devam eden Türkiye’dedir. Özlü bir diyaloğun yokluğunda, Türkiye Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kara suları ve MEB’inde hukuk dışı faaliyetlerde bulunmaya ve Maraş’ın hukuk dışı bir biçimde yerleşime açılması için tertiplerini yoğunlaştırmaya devam etti. Bu arada, Türkiye’nin dayatmasıyla Kıbrıstürk toplumu liderliğine taksimci Ersin Tatar’ın gelmesi bu tertiplerini kolaylaştırdı. Aynı esnada, Cumhurbaşkanı Anastasiadis’in yanlış tutumları ve Crans Montana’da sonuna kadar ilerleyecek siyasi iradeye sahip olduğuna BM Genel Sekreteri’ni ikna edememesi Türkiye’nin uluslararası toplum tarafından aklanmasına izin verdi. Diğer şeylerle birlikte bu, Ankara’ya ciddi bir bedel ödemeksizin 2017’den bugüne son derece tehlikeli yeni oldubittilerin yaratılmasında ilerlemesi için mazeret verdi.
  3. Türkiye’nin hukuk dışı hareketleriyle nasıl başa çıkılacağına dair Anastasiadis hükümeti tarafından sürekli olarak yanılsamaların üretilmesi ve bu hareketlere karşı koymanın Kıbrıs sorununun gidişatından koparılması Cumhurbaşkanlığı-DİSİ’nin Kıbrıs sorununun yönetimindeki yetersizliğini daha da fazla gözler önüne serdi. Ne yazık ki bugün de doğrulandığı gibi, en kötü oldubittilerin müzakerelerde boşluk dönemlerinde yaşandığını gösteren tarihsel tecrübeyi de dikkate almadılar.
  4. Anlamlı bir diyaloğun yokluğu, tekrarlanan yalpalamalar ve Kıbrıs konferansının sonuna kadar oluşturulmuş olan müzakere müktesebatının sorgulanması ve ayrıca mevcut yakınlaşmaları ortadan kaldıran “yeni fikirler”in öne sürülmesi anlamlı bir diyaloğun yeniden başlatılması perspektifini hapsetti. BM Genel Sekreteri ve uluslararası toplum tarafların anlamlı bir diyaloğa girmeye hazır olup olmadıklarını sorgulamaya devam etti. Aynı zamanda Türkiye, kabul edilemez iki devletli çözüm tezini öne sürerek, üzerinde anlaşmaya varılmış olan çözüm çerçevesinin reddedilmesi çabasına girişti.
  5. Cumhurbaşkanı Anastasiadis’in, bizzat kendisinin hedeflediğini ilan ettiği gibi, müzakerelerin 2017’de kalınan yerden yeniden başlamasına hizmet eden bir stratejiyi oluşturma ve ikna edici bir şekilde buna hizmet etme konusunda siyasi irade eksikliği AKEL tarafından Aralık 2020’de sunulan bütünlüklü öneriyi çürütme çabasında açıkça görüldü. AKEL’in önerisinin birinci ayağı müzakere sürecinin yeniden başlatılmasıyla ve ikinci ayağı da Kıbrıstürk toplumu ve Türkiye’ye –Kıbrısrum toplumunun kırmızı çizgilerini aşmadan- çözüm yönünde işbirliği yapmaları için motivasyonların sunulması ve bunu yapmadıkları takdirde teşhir olmalarıyla ilgilidir.
  6. Ortaya çıkan koşullar altında geçen Nisan ayında Cenevre’de yapılan gayri resmi konferansın başarılı olması pek olası değildi. Bunun ana nedeni Türkiye’nin ve Kıbrıslıtürk liderin kabul edilemez iki devletli çözüm tezini resmen sunmasıydı. Ancak Türkiye’nin tezinin doğal olarak reddedilmesine ikna edici bir karşı öneri eşlik etmediğinden Sn. Anastasiadis de 2017’de kalınan yerden devam etmeye hazır olduğuna ikna etmedi. Sonuç olarak, Kıbrıs sorununun müzakere ve çözümü için üzerinde anlaşmaya varılmış olan zeminden sapılması tehlikesi görünürdür.
  7. Kendini haklı çıkarma sendromu olmayan ve sadece ülkenin ve Kıbrıs halkının tümünün çıkarlarını gözeten AKEL, Kıbrıs sorununda yaşanan gelişmelerin kamuoyu önünde ortaya koyduğu tezlerin ve zaman zaman Cumhurbaşkanına sunduğu önerilerin doğruluğunu teyit ettiği değerlendirmesini yapmaktadır. Kıbrıs sorununun müzakere ve çözüm zemininde kaymanın, yeni tehlikeli oldubittilerin yaratılmasının ve nihai taksimin önlenmesi için başarılı sonuca ulaşma perspektifiyle özlü müzakereler derhal yeniden başlatılmalıdır. Ancak bunun olabilmesi için önümüzdeki tek seçenek müzakerelerin Crans Montana’da kalınan yerden, yani 2014 Ortak Açıklaması, 30 Haziran 2017 tarihli Guterres Çerçevesi temelinde ve varılan yakınlaşmalar müktesebatıyla yeniden başlatılmasıdır ve sunulacak köprü kurucu öneriler sadece askıda olan meselelerle ilgili olmalıdır.
  8. AKEL uzun tarihini ve yurtsever tarihsel sürecini dayanak alarak ve özgür bir yurtta refah içerisinde yaşamayı arzulayan ve hak eden egemen halktan aldığı güçle taksimci statükoya, yurdumuzun ve halkımızın geleceği için her tür yabancı planlamaya karşı mücadele etmeye devam edecektir. Kıbrıs sorununun gidişatı açısından bu kadar kritik bir dönemde iki toplumda da çözüm güçlerinin Kıbrıs dışından ve aynı zamanda içinden her türlü tehlikeli tertibe karşı durmaları için çabalarımızı yoğunlaştıracağız. Siyasi eşitliğin olacağı iki bölgeli iki toplumlu federasyon için üzerinde anlaşmaya varılmış olan çerçevede ve Kıbrıs sorununun çözüm ilkelerinde tutarlılıkla barışçıl ve gerçekten umutlu bir gelecek için her gün verilen mücadelelerin yılmadan yorulmadan en ön saflarında olmaya devam edeceğiz.
PREV

AKEL Merkez Komitesi’nin 23. Kongreye yönelik tezlerinden bölümler

NEXT

Çevre-İklimsel Değişiklikler Hakkındaki Karar