Home  |  Konuşmalar   |  Kavazoğlu ve Mişaulis’in anısına Dali’de gerçekleştirilen etkinlikte AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu tarafından yapılan konuşma

Kavazoğlu ve Mişaulis’in anısına Dali’de gerçekleştirilen etkinlikte AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu tarafından yapılan konuşma

56 yıl önce, 1965’te bugünkü gibi bir Pazar günü, iki değerli yoldaşımız Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis’i TMT’nin kurşunları katletti. Canlarını feda eden iki değerli yoldaşımız yurdumuzu seven ve barış için mücadele eden her Kıbrıslının bayrağı oldu. Onları anmakta ısrar etmemizin sebebi onların yurdumuzda dostluk ve barış için Hareket içerisindeki süreçleri, hizmet ve katkıları, faaliyetleri ve eylemleridir. Onlar her yerde duyulması için “Kıbrıs Halkına Aittir!” diye haykırarak, yükseklerde dalgalandırmakta ısrar ettiğimiz bayrağımızdır.
Emperyalizm, faşizm ve milliyetçilik silahlarını halkımıza karşı, bağımsız ve egemen Kıbrıs mücadelesine karşı pek çok kez çevirdiler. Halkımızı acıda ve kanda boğdular. Yerinden yurdundan ettiler. Ama her seferinde yıkıntıların arasından Kıbrıslıların birleşik vatan için, barış içerisindeki halk için, kendilerine ait gelecek vizyonu inatla yeşerdi.
Bugünlerde Lefkoşa’da Antilogos Tiyatrosu 1958’de işlenen siyasi cinayetleri konu alan ve gerçekten sarsıcı bir eseri sahneledi.
Perde açılmadan önce şu sözler duyuluyordu: “Yoldaş kelimesini her duyduğumda, ona benzeyen birini görmek için dönüp bakıyorum”.
Fazıl, Savvas, Ahmet, Mihalis, Ayhan, İlias, Panayotis, Derviş, Kostas.
Yoldaş kelimesi her duyulduğunda bu kelimeyi anlamlı kılanlar akla gelir. Mücadeleleri ve kanlarıyla. Onları birbirine benzer kılan budur. Siyasi cinayetlerin kurbanları, “hain” suçlamasıyla katledilenler. Kendilerini yurtseverlerden daha fazla yurtsever görenlerin kurbanları.
Peki böylesi bir unvanı gerçekten kimler hak ediyor?
1950’nin ve 1960’ın kanlı yıllarında AKEL ve Halk Hareketi’nin yok edilmesi, Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler arasındaki tüm bağları koparma hedefiyle işlenen siyasi cinayetler doruktayken güçler ve zorluklar çok fazlaydı. Ama Sol boyun eğmedi.
Sol bir iç çatışmanın Kıbrıs için ölümcül olacağını bilerek, cinayetlere siyasi olarak yanıt vermeyi seçti. Katledilenlerin cenazelerindeki pankartlar intikam değil, cinayetlerin sona ermesini istiyordu, iç savaşın Kıbrıs halkının mücadelesine zarar vereceği uyarısında bulunuyordu.
Sonuçta kimler yurtsever?
1974’teki darbe ihaneti ve öncesinde olanlar yine Sol’u, Sol kesimleri hedef alıyordu. Binlerce insan tutuklandı, hapsedildi, işkence ve infazlara maruz kaldı.
İstila başladığında da geri adım atmayanlar onlar oldu. Onlar kendilerine işkence edenlere “şimdi siz sözde vatanseverler gidip savaşın” demediler. EOKA-B’nin önde gelenleri gibi dağlarda ve hastanelerde saklanmadılar. Yurdu savunmak için önce onlar koştu. Üstelik de neredeyse silahsız bir biçimde.
Öyleyse kimler yurtsever?
AKEL’in yurtseverliği ateş altında yurdu savunma mücadelesinde can verenlerin kanıyla sulandı.
AKEL’in yurtseverliği Kavazoğlu ve Mişaulis’in kanlar içerisinde omuz omuza son kucaklaşmasıdır, Sotiris Adamu Konstantinu’nun yiğitliğidir, Karasamanis’in kanı ve Papalazaros’un son nefesidir. Türklere karşı tek başına savaşan Yuannidis’in leventliğidir. O sonuna kadar savaştı ve öldürüldüğünde fedakârca direnişine saygı gösteren Türkler onu omuzunda silahı, başında miğferiyle onurlandırarak bizzat kendileri gömdüler.
Yurt kelimesi onların ve daha binlercesinin kanıyla bilincimize yazıldı. Bizim için durmamak, teslim olmamak Kıbrıs’ta barış ve özgürlük için can verenlere borcumuzdur.
Özgür ve yeniden birleşmiş Kıbrıs bizim yaşam amacımızdır ve gerçekleştirmek için mücadeleyi bırakmayacağımız Kıbrıs için vizyonumuzdur.
Bu nedenle, BM Güvenlik Konseyi kararlarında belirtildiği şekilde siyasi eşitliğin olacağı, iki bölgeli, iki toplumlu federasyon çözümü için yıllardır savunduğumuz tezlerimizde kararlı olmaya devam ediyoruz. BM’nin ilgili kararları, Doruk Antlaşmaları, uluslararası hukuk ve AB’nin ilke ve değerleri temelindeki bu zeminin değiştirilmesini asla kabul etmeyeceğiz. Herkes bunu anlamalıdır. Tek egemenliği, tek uluslararası kimliği ve tek vatandaşlığı olacak, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamını teşkil edecek birleşik bir devlette ısrar ediyoruz. Kıbrıslıların tümünün insan haklarını ve temel özgürlüklerini güvence altına alacak, yurdumuzu işgal ve garantilerden kurtaracak bir çözüm için çalışıyoruz.
Crans Montana’da görüşmelerin çıkmaza girmesinin üzerinden neredeyse 4 yıl geçti. Türkiye giderek daha saldırgan ve tahrik edici hale geliyor. Konfederasyon ve iki devletli çözüm yönünde kabul edilemez taleplerde bulunuyor. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin MEB’ini ihlal ediyor, Maraş’ta oldubittilere girişiyor, Sayın Tatar kabul edilemez tüm taleplerini desteklediği Ankara’nın sözcülüğünü yapıyor.
Maalesef Sayın Anastasiadis’in sergilediği tutumlar Türkiye’nin işini zorlaştırıp teşhir etme yerine, bizi çok zor bir duruma getirdi. Türkiye kabul edilemez tezleri ve provokasyonları nedeniyle zor bir durumda ve sanık sandalyesinde olmak yerine, eleştiri ve baskı görmüyor.
Sayın Anastasiadis görüşmelere Crans Montana’da kalınan yerden devam etmek istediğini iddia etmesinin artık yeterli olmadığını anlamalıdır. Şimdi durum çok da kötüdür. AKEL olarak inisiyatif aldık ve görüşmelerin yeniden başlaması için somut öneri hazırladık. Ne yazık ki Cumhurbaşkanı bu öneriyi küçümsedi.
Cumhurbaşkanı’nın Cenevre’de ne yapacağını bilecek konumda değiliz. Ancak kamuoyu önünde yaptığı açıklamaları gidip orada sadece tekrarlarsa, o zaman muhtemelen yeni bir çıkmaza sürükleneceğiz. Olası çıkmazdan biz de sorumlu tutulursak, gelişmeler Kıbrıs ve Kıbrıs halkının aleyhine olacaktır. Cumhurbaşkanı Anastasiadis’i AKEL’in önerisini ciddiye almaya çağırıyoruz. Görüşmelerin müktesebatını elle tutulur bir biçimde kabul etmeye ve sadece Guterres Çerçevesi’nin cevap bekleyen meselelerinde köprü kurucu öneriler sunmaya hazır olduğunu göstermeye çağırıyoruz. Hidrokarbonlar konusunda bir yandan Kıbrısrum tarafını güvence altına alacak ve diğer yandan Kıbrıslıtürklerin ve Türkiye’nin endişelerini giderecek öneriler sunmaya çağırıyoruz. Eğer bunu yaparsa, o zaman ya çözüm olasılığının önü açılacaktır ya da yeni bir çıkmazın sorumlusu sadece Türk tarafı olacaktır.
AKEL Sayın Anastasiadis’e Cenevre’de refakat edecektir. Bu kararımız bilinçli, kolektif ve siyasi bir karardır. AKEL küçük siyasi ve partisel hesaplarla hareket etmez. Biz Kıbrıs sorununun çözümü için katalizör gücüz. Gelişmeler hakkında söyleyeceklerini –Kıbrıs içinde ve dışında– herkesin duymayı istediği sesiz.
Son yıllarda yaşananlardan sonra çözüm umudunun hala canlı olduğu söylenebilir, çünkü AKEL var. Çünkü kimilerinin sergilediği çelişkilerin ve yalpalamaların dışında olan, Kıbrıs sorununun çözümü ve yurdun yeniden birleşmesi için vizyonu ve önerisi olan bir gücün var olduğunu Kıbrıs içinde ve dışında herkes biliyor. Bu güç AKEL’dir.
Kavazoğlu “sağ olun, var olun” derdi. İki kahraman şehidin fedakârca mücadelesi tarihin o kanlı dönemecinden “sağ olun, var olun” diye haykırıyor. Özgür, bağımsız, federal, askersizleştirilmiş bir Kıbrıs’ta sağ olacağız, var olacağız. Ekmek, onur ve yaşam için ortak mücadelelerde Kıbrıslırumları ve Kıbrıslıtürkleri birbirlerine bağlayan tarihi süreci devam ettirerek sağ olacağız, var olacağız.
Yola devam edeceğiz. Bu memlekette 90 yıl önce yola çıkan, kurtuluş bayrağını yüksekte dalgalandıran ve yaşadığı sürgünlere, işkencelere, cinayetlere rağmen yola devam eden gücüz.
Bu yolda devam edeceğiz. Bir avuç azınlığın değil, geniş halk kesimlerinin hakkını her şeyin üstünde tutan güç olarak, üzerine kanla “Kıbrıs: Tek
Vatan, Tek Halk!” yazılan yolda ilerlemeye devam edeceğiz.
Umudu, tarihsel ihtiyacı, halkın iradesini gerçekleştirmek için devam edeceğiz!
Yaşasın AKEL!
Yaşasın Kıbrıs!
11 Nisan 2021
PREV

AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu’nun 1 Mayıs Mesajı

NEXT

Sol Hareket 1. Olağan Kongresi’ne AKEL’in mesajı