Home  |  Konuşmalar   |  Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis’in anısına Athienu Halk Örgütleri Binasında gerçekleştirilen etkinlikte AKEL Milletvekili Aristos Damianu tarafından yapılan konuşma

Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis’in anısına Athienu Halk Örgütleri Binasında gerçekleştirilen etkinlikte AKEL Milletvekili Aristos Damianu tarafından yapılan konuşma

 

Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis’in fedakârlıklarından bugüne 60 yıl geçti. Tek vatan, tek halk için yüreklerini, güçlerini, bilinçlerini birleştirerek mücadele eden bu iki insana TMT’ci katillerin silahlarını çevirdikleri 11 Nisan 1965 sabahından bugüne 60 yıl geçti. İki değerli yoldaşımızın omuz omuza son nefeslerini verdikleri günden bu yana 60 yıl geçti. Onlar, Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin ortak vatanı özgür ve bağımsız bir Kıbrıs için mücadelenin sembolü oldular.

Kavazoğlu ve Mişaulis’in katledilmeleri münferit bir olay değildi. Kıbrısrum ve Kıbrıstürk toplumlarını içten içe kemiren milliyetçiliğin ve şovenizmin cani faaliyetlerinin devamıydı. Fazıl Önder, Savvas Menikos, Ahmet Yahya, Mihalis Petru, Ahmet İbrahim, İlias Tofaris, Ayhan Hikmet, Andreas Sakkas, Ahmet Gürkan, Kostas Mişaulis, Derviş Ali Kavazoğlu… Tek değişen kurbanın adıydı. Katilin adı ise hep aynıydı.

Emperyalizm, milliyetçilik ve şovenizm Kıbrıs’ta yaşanan dramın baş aktörleridir. Bunlar ve organları tıpkı o zamanlar değerli yoldaşlarımızı katlettikleri biçimde, önceden planlanmış, örgütlü ve kasıtlı bir şekilde kasıtlı ve organize bir şekilde ülkemizin yaşadığı kötülüklere yol açtılar.

TMT, Kavazoğlu’yu katletmeyi ilk kez 1958’de denemişti. O dönemde AKEL ve Halk Örgütleri illegalite koşullarında faaliyet gösteriyorlardı. Derviş Ali Kavazoğlu’nun Kıbrıslıtürkler içerisindeki faaliyetleri, kardeşlik ve ortak sınıfsal mücadele mesajlarını yaymak için mücadelesi Kıbrıstürk toplumundaki milliyetçi sağı rahatsız ediyordu. Taksim sloganını pratiğe geçirmeyi isteyenleri rahatsız ediyordu. Kostas Mişaulis de emperyalizmin ve şovenizmin komplolarına karşı savaşıyordu. Diğer yoldaşlarımızla birlikte Kıbrıs’ın iyiliği ve partimizin amaçları için gece gündüz çalışan tutarlı bir mücadeleciydi.

TMT’ci katiller 11 Nisan 1965 sabahı Luricina yakınlarında pusu kurdular ve iki yoldaşımızı içinde oldukları otomobilde katlettiler. Katiller sadece halkımızın iki yiğit mücadelecisini hedef almadılar. Onlarla birlikte AKEL’i ve tüm Halk Hareketi’ni hedef aldılar. Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin ortak vatanlarında barış içinde yaşamaları perspektifini hedef aldılar.

TMT’ci katiller, tıpkı EOKA-B’ci katiller gibi, Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk pek çok değerli yoldaşımızı katlettiler. Ancak halkımızın doğduğu bu topraklarda ordular, üsler, vasiler olmaksızın barış içinde yaşayabileceği fikrini katledemediler. Bu fikir için partimiz on yıllardır başı dik ayakta durmakta ve mücadele etmektedir. Yerli ya da yabancı, kimilerinin tüm uğraşılarına rağmen, AKEL’e boyun eğdiremediler. Çünkü AKEL’i yönlendiren fikirler ve idealler, onların silahlarından, kurşunlarından ve ucuz vatanperver söylemlerinden daha güçlüdür. Bugün de bu fikirler ve idealler bizi yönlendirmektedir. Bize karşı ne kadar savaşırsa savaşsınlar, boşuna çabalıyorlar. Boyun eğmeyeceğiz.

Kavazoğlu ve Mişaulis, kendilerine karşı sürdürülen tüm polemiğe rağmen, bir adım bile geri gitmediler. Yaşamlarının her gün tehlike içerisinde olduğunu biliyorlardı ancak onlar hiç tereddüt etmediler. Vatanımız ve aynı düşünceler için canlarını feda eden halk mücadelecilerinden bir teki bile aynı nedenlerden dolayı geri adım atmadı. Tüm bu yıllar boyunca halkımız ve Halk Hareketi bunca evladını toprağa vermedi mi? TMT tarafından katledilenler. Grivas’ın maskeli katilleri tarafından katledilenler. Darbeden önce ve darbe sırasında EOKA-B tarafından katledilenler. Türk istilacılar tarafından katledilenler. Hareketimiz kadrolarını ve üyelerini böyle yetiştirdi ve özgürlük, bağımsızlık, vatanımızın toprak bütünlüğü ve barış için en ön safta mücadele etmeyi öğretti. Gerçek yurtseverlik budur.

Bugün de gerçek yurtseverlik, Kıbrıs’ın yeniden birleşebileceğini ve birleşmesi gerektiğini savunmaktır. Küçük partisel hesapları bir kenara itip, ülkemizde Türk istila ve işgalinin yol açtığı koşulları alaşağı etmek için mücadele etmektir.

Ne yazık ki, bunca yaşananlardan sonra, bugün dahi, üzerinde anlaşmaya varılan çözüm çerçevesinin değiştirilmesinden, strateji ve taktiğin değiştirilmesinden söz eden sesler duyulmaktadır. AKEL olarak şu soruyu defalarca sorduk ve hiçbir zaman ikna edici bir cevap alamadık: Yanımızda kimlerle ve neyi hedeflemek için iki bölgeli, iki toplumlu federasyonu reddedelim? Böylesi bir hareketin yegâne sonucu uluslararası alanda güvenilirliğimizin sarsılması ve üzerinde anlaşmaya varılmış olan çözüm zemininden Türk tarafının kaçmasına izin verilmesi olacaktır.

Kıbrıs’ın yarım da olsa Helen olmasını isteyen bazı süper-vatanperverler, bu şekilde yurdumuzun yarısının Türkiye’ye bağışlanacağını ve böylece 1974’te Kıbrıs’ı bölmek isteyenlerin amaçlarına ulaşmış olacaklarını biliyorlarsa da, “onlar öbür tarafta, biz bu tarafta” diyorlar. Şunu kafamıza iyice koyalım: Kıbrıs sorununun çözümsüz kalması binlerce Türk askerinin ve yerleşiğin kalmaya devam etmesi demektir. Kendi vatanımızın içinde, Türkiye tarafından denetlenen yasa dışı bir oluşumun varlığının devam etmesi demektir.

Bizim için tek yol Kıbrıs sorununun adil çözümüdür. Kimileri bizim önerilerimizin Kıbrıs’ı Türkleştireceğini iddia ederek bizi suçladılar. Ancak Kıbrıs’ın işgal altındaki bölgesinde durum dramatik bir şekilde değişmektedir. Kıbrıslırumların mülkleri ya yok pahasına satılmakta ya da bu mülklerin üzerilerinde yasa dışı bir şekilde inşaatlar yapılmaktadır. Adaya yasa dışı bir biçimde getirilen yerleşiklerin sayısı artmakta, şimdiden Kıbrıslıtürkleri azınlık haline getirmektedir. İlerici Kıbrıslıtürk yurttaşlarımız kendi yurtlarında geleceklerinin olmaması olasılığından duydukları korkuyu endişe dolu çığlıklarıyla dile getirmektedirler.

Çözüme giden yol çok zorlu bir yoldur, ancak ilerlememiz gereken yol budur. Bu çabada silahımız yıllardır var olan tezlerimiz, uluslararası hukuk ve Avrupa hukuku, Birleşmiş Milletler’in kararları ve Doruk Anlaşmaları’dır.

Ulaşılacak olan çözüm, Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin ayrı yaşamalarını kurumsallaştıran bir çözüm değil, devleti ve halkı yeniden birleştirmesi gereken bir çözüm olmalıdır. Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararlarında belirtildiği şekilde siyasi eşitliği ve tamamen askersizleştirmeyi güvence altına alacak bir çözümü talep ediyoruz. Tek egemenlikli, tek uluslararası kimlikli ve tek vatandaşlıklı bir devlete götürecek bir çözümü talep ediyoruz. Göçmenlerin evlerine ve mülklerine dönüş hakkı da dâhil olmak üzere, bütün Kıbrıslıların insan haklarına ve temel özgürlüklerine saygı gösterecek bir çözümü talep ediyoruz. Yabancı devletlerin ya da NATO’nun garantilerine Birleşik Kıbrıs’ın ihtiyacının olmayacağını vurguluyoruz. Devletlerin iç işlerine müdahalelerin sadece acılara ve bağımlılıklara yol açtığını tarihi tecrübe açıkça göstermektedir.

Müzakereler Sayın Talat’la kalınan yerden devam etmediği takdirde, sonucun, sonu gelmeyen ve sonuç vermeyen çok tehlikeli bir süreç olacağı konusunda son iki yıl boyunca herkesi defalarca uyardık. Ve ortaya çıkan zararlar bugün görülmektedir. Şimdiye kadar iki yıl özlü müzakereler olmaksızın geçti. Artık daha fazlasına olanak yoktur. Denildiği gibi, kısa sürede görüşmeler başlayacaksa, bunlara hazırlıklı ve somut önerilerle katılmalıyız. Tutarlılıkla, samimiyetle, kararlılıkla ve iradeyle katılmalıyız.

Kıbrıs’ın özgürlüğü, bağımsızlığı ve egemenliği, Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin, tüm Kıbrıs halkının doğduğu bu topraklarda onuruyla barış içerisinde yaşama hakkı Kavazoğlu’nun, Mişaulis’in ve daha nice yoldaşımızın uğrunda yaşamlarını feda ettikleri idealdir. Bugün bizim de yükümlülüğümüz boyun eğmemektir. Her 11 Nisan’da onların anıları bilinç olmakta ve çocuklarımıza, torunlarımıza bağımsız ve yeniden birleşmiş bir Kıbrıs’ı bırakmak için mücadele etmemizin boynumuzun borcu olduğunu bize hatırlatmaktadır. Biz, her yıl böylesi günlerde, andımızı yeniliyoruz. Boyun eğmeyeceğiz. Yoldaşlarımızın haklı mücadelesine devam edeceğiz. Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin dostluğu için, kazanmak için, Kıbrıs’ımız ve halkı için mücadeleye devam edeceğiz.

PREV

Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle gerçekleştirilen çalışma kahvaltısında AKEL M.K. Genel Sekreteri Andros Kiprianu tarafından yapılan konuşma

NEXT

Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis’in anısına Akropolis’teki Kavazoğlu ve Mişaulis Derneği’nde gerçekleştirilen etkinlikte AKEL Polit Büro Üyesi ve Lefkoşa-Girne İlçe Sekreteri Stefanos Stefanu tarafından yapılan konuşma