Home  |  Parti   |  Günümüzün Dünyası ve Çelişkileri

Günümüzün Dünyası ve Çelişkileri

Başlangıçta da vurguladığımız gibi, önerimiz çağımızın gerçekliğinin dışında olamaz. Bu nedenle tüm karmaşıklığı içerisinde bu gerçekliği analiz etmemiz gereklidir.

a) Çelişkiler

Günümüzün çok yönlü, dinamik ve karmaşık dünyası rekabet halindeki akım ve çelişkilerle doludur. Ancak aynı zamanda birbirlerine bağımlılıklar ve çok çeşitliliğin birlikteliğini arz eden bir durumdadır. İşte bu birbirine bağımlılıklar ve bu birliktelik günümüzün çelişkilerine yeni bir yorum ve sıralama getirmektedir.

Baş çelişki, insanlığın kurtuluşu imkanı ile yok olması tehlikesi arasındaki çelişkidir. Çözümünün önkoşulu bütün insanlığın ortak çabalarıdır.

Dönemimizin temel çelişkisi sosyalizm ile kapitalizm, emekle sermaye arasındaki çelişki olmaya devam etmektedir. Baş çelişkinin çözümünün uzun bir süreç olması nedeniyle, iki karşıt sosyo – politik sistemin barış içerisinde işbirliği ve rekabet çerisinde var olmaları bir gerekliliktir.

Günümüzde kapitalist dünya ülkeleri arasında, özellikle de emperyalist merkezler arasında  çelişkiler varlıklarını sürdürmektedir.

Gelişmiş kapitalist ülkelerle “üçüncü dünya” arasındaki eşitsizlik özellikle artmış görünmektedir.

“Üçüncü dünya” ülkeleri arasındaki çelişkiler dünya barışı ve istikrarı için ciddi tehdit olmaya devam etmektedir.

Tüm bu çelişkiler, birbirine bağımlılıklar ve dünyanın karmaşıklığı, insanların karşı karşıya oldukları evrensel nitelikteki sorunlara artan boyutlar veren bilim ve teknoloji devriminin dev gelişmesinden etkilenmektedir.

Bu koşullar içerisinde siyasal ve ekonomik eşitlik temelinde devletler arası ilişkilerin yeniden değerlendirilmesi, yeniden belirlenmesi ve yeniden inşası acil gereksinimlerdendir.

Bunun için, dönemimizde devrimci yeniden inşa (perestroika) insanlığın ileriye doğru hareketinde bir aşamayı teşkil etmektedir.

Yeni düşüncenin çağdaş ve eleştirel ruhuyla hem kapitalizmin, hem de sosyalizmin tarihsel yerini değerlendiriyoruz.

b) Kapitalizm

Günümüzde kapitalizm toplumsal sistem olarak gelişmesinin özel bir aşamasında bulunmaktadır ve devlet kapitalizminin çok gelişkin bir sistemini teşkil etmektedir. Günümüzde kapitalizm, çelişkiler içerisinden ve başka ülkelerin aleyhine olarak da,  temel olarak gelişmiş ülkelerde yeni koşullara uyum sağlamakta olan bir sistemdir.

Kapitalizmin uyum sağlama süreci bu sosyo-ekonomik sistemin tarihinde yeni bir olgudur. Bu uyum sağlama olgusu, tarihsel olarak, büyük Ekim Sosyalist Devrimi ve 1929-1933 arasındaki büyük ekonomik krizden sonra kapitalizmde görülen bir niteliktir. Kapitalizmin bu yeni hususu zamanı geçmiş biçimlerin reddedilmesidir ve bunun yanı sıra kapitalist toplum biçimini hayatta tutmanın aracıdır.

Bu olgunun varlık nedenleri kendi zaafları ile kapitalizm üzerinde ana baskı aracı olmuş olan ve emekçilerin mücadelelerine, işçi sınıfının daha iyi yaşam ve çalışma koşulları için, yaşam düzeyinin iyileştirilmesi için mücadelelerine ivme kazandırmış olan sosyalizmin yeni toplumsal sistem olarak ortaya çıkışıdır. Bilim ve teknoloji devriminin sağladıklarının üretici güçlerin korkunç gelişimi için kullanılması, kapitalist devletin yeni rolü, uluslar arası kapitalist organizasyonlar, örgütler ve birlikler ve diğerleri.

Uyum sağlayabilirliğine rağmen, kapitalizm çelişkilerini aşmasında bugün çıkmazla karşı karşıyadır. Eski yeni, toplumsal ve diğer çıkmazlar öylesi bir haldedir ki, kapitalizm bunlara karşı koyabilecek durumda değildir. Tüm bunlara rağmen, kapitalizm egemen olma ideolojisini ve politikasını terk etmiş değildir. Burjuva ekonomi uzmanları ve teorisyenleri kapitalizmin yüksek yaşam düzeyi ve özgürlükler sunan tek sistem olduğunu savunmaya devam ediyorlar. Kapitalizmin sadece gelişmiş kapitalist ülkelerde olmadığını, gelişmekte olan ülkelerde de olduğunu ve bu ülkelerde insanların çoğunluğun sefalet koşullarında yaşamakta olduklarını unutuyorlar. Bu toplumda sadece refah içerisinde olanların, varlıklı işadamlarının değil, sistemin yarattığı  işsizlerin, kalacak yeri olmayanların, okur yazar olmayanların da yaşamakta olduklarını unutuyorlar. İnsanların üçte birinin en yoksul koşullarda yaşıyor olması günümüzün kapitalist toplumunun eseridir. Bu olgu esas olarak gelişmiş ülkelerde gözlenmektedir. Gelişmiş kapitalist ülkelerde sınıfsal çelişkiler ve sınıf savaşımı ortadan kalkmamıştır.

Buna ilaveten, kapitalist ülkelerdeki devlet sisteminin yurttaşlar arasında ayırımları muhafaza etmesine, kitleleri temel insan haklarından yoksun bırakmasına da kasten gözler kapanmaktadır.

Bunun yanı sıra, üçüncü dünya ülkelerinin yıllardır devam etmekte olan sömürülmesinin kapitalizmin gelişmesinin temel dayanağını teşkil ettiği görülmelidir.

Tüm bunlar kapitalizmin kriz olgularını aşmadığını ve günümüz dünyasının çıkmazlarından çıkışının yolu olmadığını kanıtlamaktadır. Elbette ki, eğer sosyalizm birinci pratik uygulamasında sistem olarak gerçek olanaklarını ortaya koymuş olsaydı, bu gerçek bugün evrensel bilinç olmuş olurdu. Maalesef bu olmadı.

c) Sosyalizm

Teşebbüs edilen sosyalizm uygulamasının somut biçimi karşısında bugün tamamen eleştirel bir yaklaşım içerisinde olmak gerekmektedir.

Büyük Ekim Devrimi dünya çapında tarihi bir olaydı. Çünkü insanlık tarihinde yeni bir dönemin, sosyalist topluma geçiş döneminin başlangıcı oldu. Ekim Devrimi ile, her tür sömürü ve baskıdan kurtulmuş özgür insanların toplumu için sosyalizmin yüksek idealleri hayata geçirilmeye başlandı.

Sosyalist ülkelerdeki emekçilerin sosyal ve diğer kazanımları kapitalist ülkelerdeki emekçilerin sınıfsal taleplerinde örnek oldu. İkinci Dünya Savaşı sırasında, Hitler faşizminin çökertilmesinde SSCB’nin katkısı büyük rol oynadı. Savaş sonrasındaki yıllarda, esas olarak sosyalist ülkelerin barışçıl politikaları sayesinde büyük çaplı askeri çatışmalardan kaçınıldı. Sömürgeciliğe ve yeni sömürgeciliğe karşı büyük mücadelede ulusal kurtuluş hareketleri sosyalist dünyanın desteğini dayanak aldılar.

Özellikle, dünya çapında ilerlemeye ve barışa sunduğu katkılar gibi, yaşamın bütün alanlarında sosyalizmin başarıları hiç bir şekilde görmezlikten gelinemez.

Tüm bunlara rağmen,  sosyalizm somut olarak sahip olduğu dev olanaklarını geliştiremedi. Var olan sosyalizmin ülkeleri diye anılan ülkelerde oluşan gerçeklik sosyalist devrimlerin koydukları hedeflere cevap vermemektedir. Somut güçlüklerin ötesinde bunun ana sebebi sosyalizmin inşa ediliş biçiminden kaynaklanmaktadır. SSCB’de ortaya çıkan ve bütün sosyalist ülkelerde hakim olan somut modelden kaynaklanmaktadır. Lenin’in ölümünden sonra ve özellikle Stalinizm’in hakim olduğu yıllarda, öylesi bir gidişat izlendi ki, teori ve pratikte öylesi tercihler yapıldı ki, bunlar sosyalizm hakkında Leninist anlayışın çarpıtılmasına yol açtılar.

Sosyalizmin bu somut yönetimsel- emirsel modeli aşamalı bir biçimde krize doğru sürüklendi ve ardından sosyalizmin devrimci yenilenmesi tarihsel bir gereksinim olarak ortaya çıktı.  SBKP’nin insiyatifiyle başlayan perestroika ile sosyalizmin devrimci inşası girişimi ortaya konulmaktadır. Perestroika Leninist anlayışı ve sosyalizmin insancıl içeriğini geri getirmeyi, onu saptırmalardan, dogmatizmden ve bürokrasiden kurtarmayı  hedeflemektedir. Onun adına işlenen suçları mahkum etmekte, geniş bir anlayışla tartışmakta ve çağdaş sorunlara çözümler bulmaya çalışmaktadır. Tamamen insancıl değerlere saygı, demokrasi ve şeffaflık sosyalizmin yenilenmesinin temelinde bulunmaktadır. Günümüzün birleşik ve karşılıklı olarak bağımlı dünyasında antagonist çelişkiler enternasyonalizmin ve anti-emperyalist dayanışmanın öneminin ve gerekliliğinin altını çizmektedir. Emperyalizmin içinde faaliyet gösteren ve yeniden türemeye devam eden, hegemonyacılık ve soğuk – sıcak savaş özlemcilerinin karşısında, barış ve ilerleme güçlerinin ellerindeki önemli silahı enternasyonalizm ve anti-emperyalist dayanışma teşkil etmektedir. Bu güçler yeni sömürgecilik ve ırkçılıkla, neoüfaşizmle ve kapitalizmin gelişmiş olduğu ülkelerdeki çalışanları sömürmeyi yoğunlaştırarak, kurtuluş hareketlerini ezmeyi ve boğmayı hedefleyen halk karşıtı gerici politikalar izlemektedirler. Enternasyonalizm ve anti-emperyalist dayanışmanın gerekliliğinden şüphe duyanların sesleri karşısında karşıtlığımızı bugünkü dünyanın objektif görüntüsünü göz önüne alarak dile getiriyoruz. Gerekli olan enternasyonalizmin ve anti-emperyalist dayanışmanın ortadan kaldırılması değil, daha da zenginleştirilmesi ve içeriğinin derinleştirilmesidir, enternasyonalizmin ve anti-emperyalist dayanışmayı dile getiren güçlerin güçlendirilmesidir. Her tür siyasi, sosyal ve ulusal baskıya, emperyalizme, sömürgeciliğe, yeni sömürgeciliğe ve ırkçılığa karşı  mücadele eden halklarla enternasyonalist dayanışma ve enternasyonalizm anlayışını üyelerinde ve genel olarak çalışanlarda geliştirmeye AKEL devam edecektir.

 

PREV

Sosyalizmin İdeolojik Kaynakları

NEXT

Kıbrıs Koşullarında Bizim Sosyalizm Anlayışımız