Home  |  Konuşmalar   |  “Acıdan Umuda” İki Toplumlu Sanat Sergisi’nin açılışında araştırmacı gazeteci Sevgül Uludağ’ın yaptığı konuşma

“Acıdan Umuda” İki Toplumlu Sanat Sergisi’nin açılışında araştırmacı gazeteci Sevgül Uludağ’ın yaptığı konuşma

 

 

“Acıdan Umuda” başlıklı sergimize katıldığınız için herkese çok teşekkürler… Özellikle AKEL Yeniden Yakınlaşma Bürosu’na, “Kültürel Hareket” örgütüne, İki toplumlu kayıp yakınları ve savaş mağdurları örgütü “Birlikte Başarabiliriz”e, serginin küratörleri sanatçılarımız Nilgün Güney ve Fotos Dimitriu ile bu sergiye eserleriyle katılan Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum sanatçılarımıza yürekten teşekkürler… Stelyos Vakfı’na da bu güzel binayı kullanmamıza izin verdiği için teşekkür ederiz…

 

Bu akşam acı ve insaniyet nedeniyle buradayız…

Kötülükler ve iyilikler nedeniyle buradayız…

Karanlık, nefret ve sevgi nedeniyle buradayız…

 

Buradayız çünkü geleceğe inanıyoruz ve geçmişten daha iyi olabileceğimize, geleceğimiz için anahtar olan empati ve anlayışı başarabileceğimize inanıyoruz.

 

Bu sergi, bir “kayıp” yakınının isteği üzerine gerçekleşti. EOKA-B’ciler Dohni ve Zigi’den iki otobüs dolusu Kıbrıslıtürk’ü alıp götürdüklerinde ve onları öldürdüklerinde, aralarında Yıldan Sedef Gülakdeniz’in iki kardeşçiği de vardı… Yıldan Hanım, bir Kıbrıslırum seramik sanatçısıyla ortak bir sergi açmak istedi… “Kayıp” edilen iki kardeşinden birinin kalıntıları bir toplu mezarda bulunurken, diğer kardeşi Yüksel Hamza bulunamadı. 1974’ten beridir “kayıp”tır.

 

“Kayıp şahıslar”ın acısı, tek bir topluma özgü bir acı değildir – adamızda her iki toplumun paylaştığı bir acıdır bu. Gerek 1963-64 çatışmalarında, gerekse 1974 savaşında hem Kıbrıslıtürkler, hem de Kıbrıslırumlar büyük acılar çektiler. Yıldan gibi kayıp yakınlarının acısı, “Türk acısı” değildir, bir Kıbrıslırum kayıp yakınının acısı da “Rum acısı” değildir – bu acı, İNSAN ACISIDIR ve tüm dünyada aynı acılar mevcuttur. Bu acıyı paylaşabiliriz ve gelecekte böyle acılar yaşanmasın diye yöntemler bulabiliriz. Bu acıyı alıp onu umuda dönüştürebiliriz, tıpkı bu sergide yer alan sanatçılarımızın yaptığı gibi…

 

Buradayız çünkü bu sergide, Stavros Poyrazis, Cengiz Ratip, Alpay Topuz ve Dr. Kostas Hacıgagu gibi sade Kıbrıslılar’ın insaniyetini sergiliyoruz…

 

Onlar bize, bir savaş olsa dahi, çatışma da olsa, koşullar çok sert olsa da hala insan olarak kalabileceğinizi, ille de kendi toplumunuzdan olmayan, “öteki” toplumdan insanları koruyabileceğinizi gösterdiler… Dr. Derviş Özer, bu heykelleri, Kıbrıs’ta insanlığa bir övgü olarak yarattı, umuda bir övgü, bu adada barış ve yeniden uzlaşmaya bir övgü olarak yarattı. Bu adada var olan insaniyetin parlak örnekleridir onlar ve gelecek kuşaklar için bu insaniyeti teşvik etmeli ve onore etmeliyiz…

 

Stroncilo köyünün muhtarı olan Stavros Poyrazis, hem 1963’te, hem de 1974’te köylüsü Kıbrıslıtürkler’i korumuş, onları öldürülmekten kurtarmıştı. Ne yazık ki 1974’te köyünden alınarak başkalarıyla birlikte öldürülmüş ve “kayıp” edilmişti. Ta ki kalıntıları bir toplu mezarda bulunup ailesine defin için verilinceye kadar… Işıklarda olsun…

 

Benzer şekilde, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Milletvekili olan Cengiz Ratip de bazı Kıbrıslıtürkler tarafından Dillirga bölgesinde kaçırılan bir otobüs dolusu Kıbrıslırum öğrencinin hayatını kurtarmıştı. Gidip pazarlık etmiş ve onların serbest bırakılmasını sağlamıştı. Ne yazık ki, tıpkı Poyrazis gibi, o da katledilmiştir ve 1964’ten beridir hala “kayıp”tır.

 

Dr. Kostas Hacıgagu, 1974’te savaşta yaralanan Kıbrıslıtürkler’i tedavi etmişti, zaten Kıbrıslıtürk toplumunda iyi tanınıyor ve büyük saygı görüyordu, onları yıllarca tedavi etmiş ve çoğundan para dahi almamıştı. 1974’te tedavisi altında olan Kıbrıslıtürk hastaları öldürmeye gelen EOKA-B’cilere engel olmuş ve binaya girmelerine izin vermemiştir.

 

Geçen hafta kaybettiğimiz Alpay Topuz ise 1974’te savaş esirlerinin tutulduğu Voni Kampı’nda tecavüzleri durduran kişiydi… Bazı Kıbrıslıtürkler’in bu kamptaki bazı Kıbrıslırum erkekleri öldürmelerini, Kıbrıslırum kadınlara tecavüz etmelerini Alpay Topuz durdurmuştu. Kamptaki bebeklere süt bulmuş, çocuklara oyuncaklar götürmüş ve 600’den fazla savaş esirine insanca davranılmasını güvence altına almıştı.

 

Bu sergide onların heykellerini göreceksiniz. Onların insaniyetini onore ediyoruz ve bu adanın geleceği için umudu bu insaniyetin sağladığının altını çiziyoruz. Tümü de ışıklarda olsun ve bu adada barış ve yeniden uzlaşma için yolumuzu aydınlatmaya devam etsinler…

 

PREV

"Acıdan Umuda" İki Toplumlu Sanat Sergisinin Açılışında AKEL Genel Sekreteri Stefanos Stefanu’nun Selamlama Konuşması