Muhalefet çabalıyor, hükümetin tek yaptığı ise sadece muhalefeti suçlamak
AKEL daha geçen Eylül ayında pahalılığa karşı önlem alınması için bir adım attığında hükümetin Maliye Bakanı bu olgunun geçici olduğunu ve önlemler alınmasına gerek olmadığını söylemişti.
Daha sonra Ekim ayında tahıl fiyatlarındaki krizle ilgili olarak AKEL bu durumla başa çıkılabilmesi için özel önlemler önerdiğinde hükümet somut herhangi bir önlem almadan sadece bazı sözler vermekle yetinmişti.
Aralık ayında AKEL elektrikteki KDV’nin %19’dan %9’a düşürülmesi için Meclis’e öneri sunmuştu ve bu öneriye sadece DİSİ’nin karşı çıkmış ve önerimiz Meclis’teki muhalefetin oylarıyla onaylanmıştı. Hükümet bu öneriye karşı çıkarak muhalefeti popülizm ile suçlamış ve ardından Cumhurbaşkanı söz konusu yasayı Yüksek Mahkeme’ye taşımış ve böylece bu konu askıda kalmıştı. Şu an tüketiciler elektrik faturalarında %19 oranında KDV ödemeye devam ediyor.
AKEL’in girişimleri ve önerileri karşısında hükümetin olumsuz tutumu devam etmektedir. AKEL enerji şirketlerinin beklenmedik ölçüde sağladıkları aşırı kârlarının vergilendirilmesi önerisini görüşmek amacıyla Temmuz ayı başında ve devamında Maliye Bakanı ile görüşme talebinde bulundu ve ancak Bakanlık bu talebe halen yanıt vermiş değildir. Sadece bu tutum dahi hükümetin olumsuz tavırlarının ana özelliğini açıkça göstermektedir. Ancak görüş me talebi bankalardan gelen bir talep olsaydı, Bakanlık tarafından hızla olumlu yanıt verileceği kesindir.
Tüm bu zaman süreci içerisinde AKEL olarak sadece bu önerileri sunmakla sınırlı kalmadık. Mümkün olduğu derecede, pahalılığa karşı koyulabilmesi için kapsamlı bir politikanın oluşturulması ve yaşama geçirilmesi ihtiyacının altını çizerek daha pek çok öneriler sunduk. Enerji maliyetlerini (elektrik ve akaryakıt fiyatlarını), yenilenebilir enerji alanında üretim maliyetlerini azaltmak, vurgunculuğun önlenmesi ve tüketicilerin korunması için, emekçilerin gelirlerinin ve düşük emekli maaşlarını arttırılması için, turizmin desteklenmesi vb. için öneriler sunduk.
Kıbrıs’ta benzeri görülmemiş bir paradoks yaşanmaktadır. Büyük sıkıntılarla boğuşmakta olan halkın korunması ve bir nebze de olsa soluk alabilmesi için ana muhalefet partisi hükümete önerilerde bulunmakta ve önlemler almasını istemekte, hükümet ise sadece bunları reddetmekle kalmayıp, hatta üstüne üstlük muhalefeti bu çabalarından dolayı suçlamaktadır. DİSİ hükümetinin bir diğer olumsuz özelliği de budur.
Hükümet, pahalılığa karşı alınacak önlemlerle tüketicilerin desteklenmemesi gerektiğini çünkü bu şekilde enflasyonun artacağını söylemektedir. Bu yaklaşımla, geniş halk kesimlerini kapsayacak önlemlerin alınmasını reddetmekte ve kapsamı sınırlı olan bölük pörçük önlemlerle kendisini sınırlandırmaktadır. Ancak bu yaklaşım, dar gelirli geniş halk katmanlarını daha fazla yoksulluğa sürüklemekte ve stagflasyon tehdidinin daha da görünür olduğu bir dönemde, tüketimin daha fazla azaltılmasına yol açmakta, zaten sorunlu olan ekonomik büyümeyi yavaşlatmaktadır.
Emekçilerin ve işletmelerin desteklenmesine yönelik önlemlerin mali bedeli hakkında çok şey söylenmektedir. AKEL bir sosyal destek önerisinde bulunduğunda daima savunmasız grupların, halkın ve ekonominin lehine ortaya çıkacak yararları dikkate almakta ve aynı zamanda elbette ki mali bedelleri de ölçmektedir. Devletin mali bedelleri karşılayabilme imkânı ölçülürken, çoğu mal ve hizmette artan fiyatlarından kaynaklanan artan gelirleri de hesaba katılmalıdır.
İstatistik Dairesi’nin verilerine göre, yılın ilk yarısında (Ocak-Haziran 2022), devletin gelirleri geçen yıla kıyasla 690 milyon avro arttı. Hükümet yıl sonuna kadar devletin gelirlerinde bir milyar avrodan fazla bir artışın olacağından söz ediyor. Bu para vergi ödeyen yurttaşların cebinden çıkmaktadır ve pahalılık nedeniyle daha da artmıştır. Hükümetin bunu halka iade etmesi gerekmektedir.
Son olarak da BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in çok kısa bir süre önce yaptığı açıklamayı hatırlatmayı istiyoruz. Sayın Guterres yaşanan enerji krizi sırasında dünyanın en fakir insanları üzerinden rekor gelirler elde eden petrol ve doğal gaz şirketlerini “anlamsız açgözlülükle” suçladı. Guterres, yılın ilk çeyreğinde en büyük enerji şirketlerinin toplam 100 milyar dolara yakın kâr elde etmesinin “ahlaksızlık” olduğunu söyledi. Bütün hükümetlerin elde edilen bu aşırı gelirleri vergilendirmesini isteyen Guterres, bu vergilerden elde edilecek fonların zor zamanlarda savunmasız insanları korumak için kullanılması çağrısında bulundu.
AKEL’in hükümete önerdiği de tam olarak budur. Enerji sektöründeki şirketlerin beklenmedik bir şekilde aşırı düzeyde elde ettikleri kârların vergilendirilmesidir. Ancak Anastasiadis-DİSİ hükümeti buna karşılık vermiyor. Şimdi hükümettekiler sizce BM Genel Sekreteri’nin çağrısından etkilenip gerekenleri yapmak üzere harekete mi geçecekler yoksa halkın boğuştuğu sorunlar hakkında kayıtsız kalmaya devam mı edecekler, ne dersiniz?