Economist’in “Is there still a chance for settlement?” konulu panelinde AKEL M.K. Genel Sekreteri Andros Kiprianu tarafından yapılan konuşma
Öncelikle Economist dergisinin bu paneline katılarak konuşmacılardan biri olmam için yapılan davete teşekkür ederim.
Kıbrıs ve Kıbrıs tarihini inceleyen bir kişi adamızın bir nimetle kutsandığını ve bir laneti yüklendiğini söyleyebilir. Avrupa’nın, Asya’nın ve Afrika’nın kavşağında bulunan Kıbrıs önemli bir coğrafi konuma sahip olmanın mutluluğunu yaşadı. Önemli bir ticari ve kültürel merkez haline gelerek farklı halklar arasında köprü olmanın mutluluğunu yaşadı. Ancak maalesef yine aynı nedenlerle Kıbrıs’ın bir laneti yüklenmiş olduğu da söylenebilir. Kıbrıs’ın önemli coğrafi yeri yüzyıllar boyunca güçlüleri çeken bir unsur oldu. Her tarihi dönemin güçlüleri Kıbrıs’ı ele geçirmeyi ve böylece daha geniş bölgeyi denetimleri altın almayı arzuladılar. Güçlülerin Kıbrıs’ı denetimleri ve nüfuzları altında tutma arzuları ve Kıbrıs’ı ister Yunanistan’la birleştirmeyi ister taksim etmeyi isteyenlerin korkunç hataları adayı 1974 darbe ve istilasına götürdü. O zamandan itibaren Kıbrıs Cumhuriyeti’nin topraklarının %37’si Türkiye’nin işgali altındadır.
Kıbrıs sorununun bu aşamasının 36 yılında sorunun çözümü için pek çok çaba ortaya konuldu. Tüm bu yıllardaki sorumluluklar hakkında çok şey söylenebilir. Ancak bugün istenenin bu olmadığı kanaatindeyim. Bugün istenen, Kıbrıs sorununun çözüm çabasının nasıl geliştiğine ve hangi perspektiflerin olduğuna bakmamızdır. AKEL, müzakerelerin sonucunun Kıbrıs sorununun geleceği açısından belirleyici olacağı görüşündedir. Müzakerelerin sonucunda ya sorunun çözümüne gidilecektir ya da bölgede gerginlik ve istikrarsızlık sürmeye ve sorun var olmaya devam edecektir. Sorun çözülmediği takdirde, Türkiye’nin Yunanistan’la ilişkilerinin iyileşmesinin ve aynı zamanda Avrupa perspektifinin önünde engel olmaya devam edecektir.
AKEL olarak, Kıbrıs sorununun çözümünün ülkemiz ve halkımız için tek seçenek olduğu görüşündeyiz. Ancak çözüm mevcut koşullarda olabildiğince adil, işler ve yaşayabilir olmalıdır. Sorunun devamı ya da statükonun sürmesi bize çok olumsuz bir gelişme olacaktır. Bu durum sonsuza dek sürmeyecektir. Bir noktadan sonra, hem Kıbrıslırumlar hem de Kıbrıslıtürkler için acı gelişmelerin yaşanması olasılığıyla birlikte durum aşamalı bir şekilde daha da kötüleşecektir. Kıbrıs halkının tümü için barış, güvenlik ve istikrar koşullarının yaratılması için çözümün başarılması şarttır. Sadece bu şekilde Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler için gelişme, ilerleme ve refah sağlanabilecektir. Bunları derken şunu da net bir şekilde ifade etmek istiyorum: Bunların bilincinde olmamız, elbette ki Kıbrıs halkının tümünün çıkarlarının lehine olmayan her hangi bir çözümü kabul etmeye bizi itecek değildir. Uygulanmasında karşılaşacağı daha ilk zorluklarla çökmesi olası bir çözümü kabul etmemize götürmesi söz konusu değildir. Böylesi bir şey ülkemiz ve halkımız için yıkım olacaktır. Sorunun çözümüyle ilgilenen ya da çözümde çıkarı olan herkes bunu bilmeli ve dikkate almalıdır.
Bazı kişiler zıddını iddia etmesinden bağımsız olarak, Kıbrıslırumların çoğunluğunun çıkarı vatanımızın ve halkımızın bölünmesinde değildir. Biz bu mesajı her yöne göndermeyi istiyoruz. Cumhurbaşkanı Hristofyas ve AKEL Kıbrıs sorununun bütünsel çözümüne bağlıdır. BM kararlarında ve Yüksek Düzey Anlaşmaları’nda belirtilen çözümü hedefliyoruz. Adayı, halkı, kurumları ve ekonomiyi yeniden birleştirecek çözümü hedefliyoruz. Avrupa Birliği’nin üzerine dayandığı ilke ve değerlerle uyumlu bir çözümü hedefliyoruz. Bu hedefle Dimitris Hristofyas, en azından teorik düzeyde, üzerinde anlaşmaya varılmış olan net zemin üzerinde Kıbrıstürk liderliğiyle doğrudan müzakerelere başladı.
Dimitris Hristofyas müzakerelerin ilerlemesi ve üzerinde anlaşmaya varılan çözüme ulaşmamıza izin verecek ilerlemenin kaydedilmesi için mümkün olan her şeyi yapmaktadır. Bu hedefe ulaşma yolunda karşı karşıya kaldığımız güçlükleri görmezden gelmiyoruz. 36 yıl ayrılık çok uzun bir süre, bu zaman içerisinde beyinlerde ve toprak üzerinde çok şey olmuştur, çözümü zor sorunlar yaratılmıştır. Bu sorunları aşmak elimizdedir, yeter ki iki taraftan da istek olsun. Cumhurbaşkanı Hristofyas bu siyasi istek ve iradeye sahip olduğunu somut olarak göstermiştir. Redçi ve kısır anlayışlardan uzak bir şekilde, samimi ve hazırlıklı olarak müzakerelere katılmaktadır. Sunduğu öneriler gerçekleştirilebilir, gerçekçi ve mantıki önerilerdir. Hem üzerinde anlaşmaya varılmış olan çözüm çerçevesiyle bağdaşan, hem de 1974’ten sonra adada oluşan durumu dikkate alan önerilerdir. İki bölgeli, iki toplumlu federasyon çözümünün sağlanmasını hedefleyen önerilerdir. Sadece Kıbrıslırumların değil, Kıbrıslıtürklerin de çıkarlarını, Kıbrıs halkının tümünün çıkarlarını dikkate alan önerilerdir. İşgalin ve bölünmenin yol açtığı sorunlara çözümler sunan ve aynı zamanda Birleşmiş Milletler kararlarına saygılı önerilerdir. Cumhurbaşkanı Hristofyas anlaşmayı kolaylaştırmak ve süreci hızlandırmak amacıyla üçlü bir öneri sundu. Bu öneri görüşmelerde toprak mülkiyet başlıklarının birbirleriyle bağlantılı olarak ele alınması, Mağusa’nın yasal sakinlerine iadesi ve Kıbrıs sorununun uluslararası yanlarının tartışılacağı uluslar arası konferansın toplanması ile ilgilidir. Mülkiyet ve toprak başlıklarının muhaceret, vatandaşlık ve iltica konularıyla birlikte ele alınması hem sürecin hızlandırılmasına hem de bu iki önemli başlıkta daha büyük esnekliğe izin verecektir. 1984 yılında BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı Mağusa hakkındaki 550 sayılı kararının Türkiye tarafından uygulanması Türkiye tarafından önemli bir iyi niyet hareketini teşkil edecektir. Gerçekten çözümle ilgilendiği mesajını verecektir. Böylesi bir hareket bizim tarafımızdan olumlu karşılık bulacaktır. Uluslararası konferansın toplanmasıyla ilgili olarak görüşümüzü net bir şekilde ortaya koyuyoruz: uluslar arası konferans sorunun iç yanında çözüm menziline girdiğimizde toplanabilir. Bu konferansta temsil kurumsal olmalıdır, yani bu konferansta Kıbrıs Cumhuriyeti, iki toplum, garantör güçler ve BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri yer almalıdır.
Çeşitli taraflardan ve özellikle Türkiye tarafından iki toplumun, Türkiye’nin Yunanistan’ın ve Britanya’nın da katılımıyla dörtlü ya da beşli konferans görüşü duyulmaktadır.
Bu öneriyi kabul etmememizin sebebi, bu öneriyle Kıbrıs Cumhuriyeti terk edilmektedir. Çözümle ortaya çıkacak devletin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin dönüşümü değil, yeni bir ortaklık olacağı yönündeki Türk tezini benimsemektedir. Ayrıca Kıbrıs sorununun iç yanının çözümünün sadece iki toplumu ilgilendirdiği ve ne Türkiye ne de Yunanistan tarafından bazı tezlerin dayatılması girişiminde bulunulmaması gerektiği görüşündeyiz. Yunanistan’ın böylesi bir niyetinin olmadığını tabi ki belirtmek istiyorum.
Uluslar arası konferansın toplanması konusuyla ilgili olarak da bunun sorunun iç yanlarında anlaşma menziline ulaştığımızda yapılması gerektiğinde ısrar ediyoruz. Sadece o zaman böylesi bir konferansın başarı şansı olabilecektir. Uluslar arası konferansa katılırken başarı olasılığının başarısızlık olasılığından çok daha güçlü olması bizi ilgilendirmektedir. Aksi takdirde önümüzde iki seçenek bulacağız. En iyi durumda takvimler ve hakemlik dayatılacak ve sonuçta dışarıdan getirilen bir çözüm dayatılacaktır. Böylesi bir önerinin reddedilmesi ve bunun da çok olumsuz sonuçlarının olması ciddi bir olasılıktır. Ayrıca böylesi bir girişimin başarısızlığa uğraması da ciddi bir olasılıktır. Böylesi bir durumun ardından ne olacak? Kıbrıs sorunu çözülemiyor mu diyeceğiz? Adadaki sözde gerçeklikleri ve taksime gitmeyi mi kabul edeceğiz? Böylesi bir gelişme, en azından bizim tercihlerimizin dışındadır. Bunları derken, görüşmelerin sonsuza dek sürmesi gerektiğini söylemiyorum. Tam aksine en kısa zamanda çözüme ulaşmakta acelemiz var. Ancak çözüme ulaşabilmemiz için Türk tarafının olumlu karşılık vermesi gerekmektedir. Türk tarafı ne yazık ki Dimitris Hristofyas’ın tüm önerilerini ve girişimlerini reddetmekte ve Kıbrısrum tarafınca kabul edilemeyeceğini bildiği tezleri önermektedir. Biz özlü ilerleme sağlanması için Türk tarafının gerekli adımları atması yönünde çağrıda bulunmaya devam edeceğiz. Ancak ülkemizin yeniden birleşmesi yönündeki samimi ve hakiki isteğimizden dolayı, üzerinde anlaşmaya vardıklarımıza ve uluslararası hukukun öngördüklerine aykırı her hangi bir unsuru kabul edeceğimiz sonucunun çıkarılabileceği şeklinde bir mesaj vermeyi kesinlikle istemiyorum.
Çözümün uzlaşma unsurunu içereceği, bu uzlaşmanın ülkemize bunca kötülüğü getiren işgalle değil, Kıbrıslıtürk yurttaşlarımızla bir uzlaşma olacağı AKEL açısından açıkça bellidir. Bu nedenle çözümün BM Güvenlik Konseyi kararlarına ve Yüksek Düzey Anlaşmaları’na dayanması gerektiği yönünde yıllardır dile getirdiğimiz tezimizde ısrar ediyoruz. Çözümün BM tarafından belirtildiği şekilde siyasal eşitlikli iki bölgeli iki toplumlu federasyon çözümü olacağında ısrar ediyoruz. Çözümün tek egemenlikli, tek vatandaşlıklı ve tek uluslar arası kimlikli bir devlete götüreceğinde ısrar ediyoruz. Yeniden birleşmiş Kıbrıs’ta bütün Kıbrıslıların sınırlamalar ve yasaklamalar olmadan hak ve özgürlüklerine sahip olmaları gerektiğinde ısrar ediyoruz.
Kıbrıs için vizyonumuz budur. Bu vizyonu gerçekleştirebileceğimize yürekten inanıyoruz. Üzerinde anlaşmaya varılanları dayanak alabiliriz ve engelleri aşmak için samimi ve yapıcı bir şekilde çalışabiliriz. Bu çabada uluslararası toplumun oynayacağı özlü bir rol vardır. Özellikle BM ve Avrupa Birliği’nin de yardımıyla. Yeter ki üzerinde anlaşmaya varılan zeminde ve net mesajlar göndererek rollerini değerlendirmeyi arzulasınlar. Kıbrıs halkını yabancı çıkarlara zincirlenmiş bir şekilde tutmayı isteyen geçmişin lanetinden kurtarmayı başarmak için birlikte çalışalım. Geleceğimizin tarihini biz yazalım ve geçmişin acı tarihinin yerine koyalım. Tıpkı binlerce yıl önce kutsamak için mitiyle memleketimizi seçerek köpüklü dalgalardan özgür ve güzel Afrodit’in çıkışı gibi biz de acılar denizinin çılgın dalgalarından memleketimizi çıkararak, memleketimizin özgür, yeniden birleşmiş ve barış içinde yeniden doğuşunu sağlayalım.
Davetiniz ve misafirperverliğiniz için size bir kez daha teşekkür ederim.