Uluslararası Gelişmeler
AKEL Merkez Komitesi’nin 21. Kongre’ye yönelik tezlerinden:
Kongremiz, sistemin doğuştan var olan çelişkilerinin ve neoliberalizmin dayatılması nedeniyle son otuz yıllık dönemde eşitsizliklerin hızlı artmasının sonucu olarak, kapitalist sistemin ve neoliberal yönetim modelinin derin bir kriz içinden geçtiği bir dönemde gerçekleştirilmektedir.
Geçen kongremizden bugüne geçen yıllarda, ABD ve müttefiklerinin küresel hegemonyalarını ekonomik, siyasi ve askeri-stratejik, tüm düzeylerde koruma ve güçlendirme arzusuyla emperyalist düzen sürdürüldü ve güçlendirildi.Halkların tahammül göstermesini ve onayını sağlama uğraşılarında, emperyalist güçler komünizm tehlikesi bahanesinin yerine terör tehlikesini koydular ve terörle mücadele adı altında kendi cani eylemlerini ve politikalarını “meşrulaştırmaya” çalışmaktadırlar. Bunlara ilaveten, sözde demokratikleşme bahanesiyle, ABD’nin beğenmediği ve dostu olmayan hükümetlerin ve rejimlerin altının oyulması ve devrilmesi hedeflenmektedir.
Aynı anda devlet gruplarını, ayrı ayrı devletleri ve uluslararası tekelleri ilgilendiren emperyalistler arası rekabet tüm düzeylerde gelişmektedir. Rekabet, doğal olarak, karakteristik Avrupa Birliği örneğinde olduğu gibi, müttefik devletlerin ya da ittifak içindeki devlet gruplarının dahi içine işlemektedir.
Halkların, çalışanların ve sıradan insanların aleyhine emperyalist düzeninin dayatmaları apaçık bir biçimde gerçekleştirilmektedir.Uluslararası hukukun ihlali ve güçlünün hukukunun dayatılması aracılığıyla, çifte standartlı politikalar ve uygulamalar aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. “Önleyici vuruş” gibi doktrinlerin NATO’cular tarafından benimsenip ilerletilmesiyle ve bazı sözde barışçıl ve insani misyonlarla BM’nin vasisi olma ve yerini alma uğraşıyla ifade edilmektedir.Uluslararası ilişkilerin yoğun bir biçimde askerileştirilmesi, silahlanma yarışının yoğunlaştırılması, nüfuz alanlarının genişletilmesi için sürekli uğraşılar, ABD’nin ve NATO’nun askeri üs ağlarının genişletilmesi aracılığıyla ileri götürülmektedir.
Kıbrıs’ın NATO’ya, ya da Barış için Ortaklık gibi kurumlarına katılması Kıbrıs halkının ve önüne koyduğu hedeflerin çıkarına değildir. Tam da bundan dolayı, diğer nedenlerin yanı sıra ülkemizin nice acılarla dolu tarihi ile de çelişen böylesi bir katılım için hiçbir Kıbrıs hükümeti geçmişte başvuruda bulunmamıştır Günümüzde NATO’nun varlığı siyasi bir çağ dışılığı teşkil etmektedir.
Emperyalist müdahaleler ve ülkelerin işgali aracılığıyla, milliyetçiliğin, ırkçılığın, dinsel ve kültürel hoşgörüsüzlüğün kışkırtılması aracılığıyla, insan halklarının ve siyasi özgürlüklerin korkutucu yasalarla sınırlanması aracılığıyla “Yeni Dünya Düzeni” inşa edilmektedir. Çeşitli “renkte” veya “kadife” devrimler gibi, çok daha ince ve görünüşte demokratik yeni araçlar ve yöntemler kullanılmaktadır.
İnsan aklının yarattığı en insani ve soylu komünist ideolojiyi faşizm ile eşitleme ve tarihi tahrif etme girişimi aracılığıyla komünizm karşıtı bir histerinin geliştirilmesiyle kapitalizmin çıkmazlarının örtülmesi için utandırıcı uğraşılar ortaya konulmaktadır. “Yeni Dünya Düzeni” emperyalist ideolojiyi öne çıkarmak için sosyalizmin vizyonunun pratikteki yanlışlarını, eksikliklerini, çarpıtılmasını ve tahrif edilişini istismar etmektedir.
“Yeni Dünya Düzeni” küresinde, en üst aşamasındaki, emperyalizm aşamasındaki kapitalizm, insanın insan tarafından giderek yoğunlaşan sömürülmesi aracılığıyla yaşamayı başarmaktadır. Milyonlarca çocuğun kanları ve gözyaşları aracılığıyla, derinleşen ekonomik ve sosyal eşitsizlikler aracılığıyla yaşamayı başarmaktadır. Büyük kapitalist devletlerin siyasi yaşamlarını kontrol eden çokuluslu şirketlerin ülkeleri ve halkları yoğun bir şekilde sömürmesi gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülkelerde, tüm dünyada milyonlarca insanın tecridine, yoksulluğuna ve sefaletine neden olmaktadır.
Geçen kongremizden bugüne kadar geçen zaman içerisinde, “Yeni Dünya Düzeni”nin iğrenç gerçekliklerinin örnekleri pek çoktur.Irak ve Afganistan’ın ABD ve NATO’cu müttefikleri tarafından işgali devam etmektedir. Kahraman Filistin halkına karşı İsrail Devleti’nin işgal suçu devam etmektedir. Bağımsız devletlerin egemenliklerine karşı saldırılar devam etmektedir ve Kosova’nın Sırp bölgesinin kendi bağımsızlığını ilan etmesi ve bunun belli sayıda devlet tarafından tanınması durumunda olduğu gibi uluslararası hukukun ihlali devam etmektedir.ABD, Latin Amerika’da dördüncü filosunu geliştirmesiyle, Guantanamo ve Kolombiya askeri üslerinde varlığıyla, Küba halkına karşı canice ambargoyu sürdürmesiyle ve Honduras’ın darbeci hükümetini emperyalistlerin sessiz bir biçimde desteklemesiyle Latin Amerika’ya açık bir biçimde müdahale etmeye devam etmektedir.
Müdahalelerinin coğrafi alanının genişletilmesi, misyonlarının içeriğinin enerji ve çevre gibi konularla genişletilmesi, nükleer silahsızlanma için ilanlarının aksine nükleer bir blok olarak teyidi ve üye devletlerden askeri harcamaların arttırılması talebi gibi şimdiden pratikte dayatılmış olanların yazılı entegrasyonu ile NATO’nun yeni stratejik doktrininin benimsenmesi ileri götürülmektedir.NATO güçleri Balkanlar’a varlığını sürdürürken, Avrupa’da ABD ve NATO tarafından yeni füzesavar kalkanın Bulgaristan ve Romanya’ya yerleştirilmesi yönünde ilerlenmektedir.
AB Lizbon Sözleşmesi’nin kabulü ile dış politika, savunma politikası ve güvenlik politikası alanlarında NATO ve ABD’ye bağımlılığını kurumsallaştırdı. Buna paralel olarak, silahlanma harcamalarını arttırma ve daha genelde uluslararası ilişkileri askerileştirme yönünde yükümlülük üstlendi.
Afrika’da Somali’ye, Kongo Halk Cumhuriyeti’ne, Afrika Boynuzu bölgesine ve Sudan’a müdahaleler ve Afrika’da ABD Askeri Yönetimi’nin, AFRICOM’un varlığı ile kıtanın askerileştirilmesi devam etmektedir.
Sözde Yeni Dünya Düzeni uluslararası alanda konumunu güçlendirmektedir ancak bunun yanı sıra uluslararası alanda kendi artan önemine sahip diğer gelişmeler de dikkatlerden kaçmamalıdır. “Yeni Dünya Düzeni” dünyanın çeşitli noktalarında direnişle karşılaşmaktadır. Halkların mücadelesi “Yeni Dünya Düzeni”nin patronlarının planlarını istedikleri şekilde yaşama geçirmelerine izin vermemektedir. Latin Amerika’da devrimci nitelikte hazırlık faaliyetleri gerçekleşmektedir. Çin büyük ekonomik bir güç ve bunun sonucu olarak da uluslararası gelişmelerde kendi varlığını öne çıkaran siyasi bir güç olarak ortaya çıkmaktadır. Süper güç rolünü talep eden Rusya sürekli olarak güçlenmektedir.