Kıbrıs’ın Münhasır Ekonomik Bölgesi’ne yönelik olarak Türkiye tarafından ortaya koyulan saldırgan tutum hakkında AKEL Basın Sözcüsü Yorgos Lukaidis tarafından yapılan açıklama
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarının ve Türkiye tarafından geçmişte inkâr edilmeyen Kıbrıs’ın Münhasır Ekonomik Bölgesi’nin güney bölgelerinin dahi aleyhine Türkiye’nin ortaya koyduğu tahammül edilemez tahrik ve mahkûm edilmesi gereken tavır saldırgan bir hareketi ve yaşama geçirildiği takdirde, yasadışı devletin ilan edilmesinden sonra en kötü oldubittiyi teşkil edecek bir oldubittiye getirme teşebbüsünü teşkil etmektedir. Ankara bu tahrik edici hareketleri Kıbrıs sorununda müzakerelerin özlü aşamasının başlamasına ilişkin anlaşmaya varıldığı bir dönemde yapmaktadır. Bu somut olarak müzakere sürecini özellikle olumsuz bir şekilde etkilediğinden Türkiye’nin tavrını daha kabul edilemez kılmaktadır.
Tahrikin boyutu ve olumsuz etkileri göz önüne alındığında, uluslararası faktörün tepkisinin, şu ana kadar, maalesef neredeyse yok denecek kadar zayıf olduğu görülmektedir ve bu da bizi yoğun bir biçimde endişelendirmekte ve düşündürmektedir.
AB, bu kadar bariz biçimde bir saldırıya uğrayan bir üye devletle dayanışmasını böyle mi göstermektedir?
Bundan başka, ABD ve Britanya çok sözü edilen “stratejik ittifak”ı böyle mi algılamaktadırlar, üstelik Anastasiadis hükümeti onların çıkarlarıyla tamamen özdeşleşip, onların her istediğini yerine getirirken…
Ancak Anastasiadis hükümetine ve DİSİ’ye şu soruyu sormak zorundayız: bu gelişmelerin ardından da aynı yanılgılar içerisinde olmaya daha ne kadar devam edecekler?
Ya da hiç olmazsa şimdi, Türkiye’nin maceracı tutumları karşısında siyasi korunmamızın sağlanması için, gerek izledikleri tek boyutlu dış politikada, gerekse Kıbrıs sorununa ilişkin müzakere sürecinde tutumlarının rotasını değiştirmelerinin kaçınılmaz bir zorunluluk olduğunu anlayacaklar.
9.10.2014
