Home  |  Konuşmalar   |  Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis’in anısına Dali’de gerçekleştirilen etkinlikte AKEL M.K. Genel Sekreteri Andros Kiprianu tarafından yapılan konuşma

Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis’in anısına Dali’de gerçekleştirilen etkinlikte AKEL M.K. Genel Sekreteri Andros Kiprianu tarafından yapılan konuşma

 

Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis’in katledilmelerinin üzerinden 48 yıl geçti. Tek bir yürek olarak tek bir vatan ve tek bir halk için mücadele eden bu iki insana TMT’li katillerin silahlarını çevirdikleri 11 Nisan 1965’in o sabahından bugüne 48 yıl geçti. Kanlar içerisinde omuz omuza can veren iki yoldaşımız Kıbrıs’ın özgürlüğü ve bağımsızlığı için, Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin ortak vatanı için ortak mücadelenin sembolü oldular.

Kavazoğlu ve Mişaulis’in katledilişleri münferit bir olay değildi. Kıbrısrum ve Kıbrıstürk toplumlarını içten içe kemiren şoven ve milliyetçi cani faaliyetlerin bir devamıydı. Fazıl Önder, Savvas Menikos, Ahmet Yahya, Mihalis Petru, Ahmet İbrahim, İlias Tofaris, Ayhan Hikmet, Andreas Sakkas, Ahmet Gürkan, Kostas Mişaulis, Derviş Ali Kavazoğlu. Tek fark, kurbanların adlarıydı; katilin adı ise hep aynıydı.

Kahraman şehitler Kavazoğlu ve Mişaulis’in hunharca katledilmeleri sonucu partimiz ve ülkemiz iki gerçek yurtseveri, iki mücadele insanını kaybetti. Ancak onların fedakârca mücadeleleri Kıbrıs’ın Türk işgalinden kurtarılması ve yeniden birleşmesi için Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin, tüm halkımızın mücadelesine esin kaynağı olan bir bayrak oldu. Şairin de ifade ettiği gibi, onları katledenler yanlış hesap yaptılar. Kavazoğlu ve Mişaulis yerli ve yabancı ülkemizin düşmanlarına bu mücadele ateşinin asla sönmeyeceğini, bu mücadelenin asla durmayacağını haykırmaktadır.

Kıbrıs’ın ve halkımızın bugün içinde bulunduğu koşullarda Kavazoğlu ve Mişaulis’in fedakârlıkları daha büyük bir anlam ve değer kazanmaktadır. Bize sadece faşizme ve milliyetçiliğe karşı sürekli olarak mücadele etmemiz gerektiği görevini hatırlatmamaktadır. Bize sadece ülkemizi işgalin boyunduruğundan kurtarma yükümlülüğümüzü hatırlatmamaktadır. Aynı zamanda gelecek kuşaklara yeni sömürgeci yükümlülüklerden kurtarılmış gerçekten bağımsız bir Kıbrıs’ı bırakmamız sorumluluğumuzu da bize hatırlatmaktadır. Emperyalizmin kurbanı olarak kaldığı sürece, gerek askeri gerek ekonomik savaşların kurbanı olarak kaldığı sürece, halkımızın hiçbir zaman soluk alamayacağını, kendine layık bir geleceği inşa edemeyeceğini de bize hatırlatmaktadır.

Ne yazık ki, 15 Mart Eurogrup toplantısını izleyen süreç bunu göstermektedir. Sayın Anastasiadis’in Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından hızlı gelişmeler yaşandı. Seçim öncesi dönemde uluslararası basın Sayın Anastasiadis’in seçilmesi durumunda çeşitli kesimlerin ondan beklentiler içerisinde oldukları yönünde haberlerle doluydu. Bu kesimler yabancıların adamıza yönelik taleplerini Anastasiadis’in anlayışla karşılayacağından emin olduklarını ifade ediyorlardı. Oysa Anastasiadis’in kendisinin dile getirip üstlendiği taahhütler farklıydı. Hatta çok karakteristik olarak, mevduatlarda traşlamaya gidilmesini öngörmesi durumunda Memorandum’u asla imzalamayacağının güvencesini veriyordu.

Sayın Anastasiadis’in seçilmesinin ardından gerek Hükümet Sözcüsü, gerek o zamanki Maliye Bakanı ve gerekse DİSİ Başkan Vekili yaptıkları açıklamalarda mevduatların traşlanmasını aptalca ve yıkıcı bir düşünce olarak niteliyorlardı. Sonuçta bu “aptalca” ve “yıkıcı” düşünceyi Sayın Anastasiadis kabul etti ve hatta bütün mevduat hesaplarında traşlanmayı öngören bir yasa tasarısını Meclis’e gönderdi.

O günlerde olanlar ve söylenenler çok tartışıldı. Sayın Schaeuble’nin 100 bin avronun altındaki mevduatlarda kesintilerin Anastasiadis hükümetinin önerisi olduğu açıklamasını hatırlatmak yeterlidir. Başpiskopos kamuoyuna yaptığı açıklamasında, Sayın Anastasiadis’in Eurogrup toplantısına hazırlıksız gittiklerini kabul ettiğini söyledi. Benzer bir açıklamayı Sayın Kasulidis de yaptı. Maliye Bakanı ve Averof Neofitu traşlamanın 15 Mart’tan önce bilindiğini kabul ettiler. Bu kabuller Sayın Anastasiadis’in güvenilirliğini havaya uçurdu.

Anastasiadis-Troyka Memorandumu sadece traşlamayı içermiyor. Aynı zamanda Sayın Anastasiadis’in birçok kez reddettiği özelleştirmeleri, çalışanların ve emeklilerin maaşlarının azaltılmasını, eğitim ve sağlık alanında büyük kesintileri de içeriyor. Bunlar gelecekte çok net bir biçimde bizi taahhüt altına sokacak olan hususlar demektir. Devletin altın rezervinin ve Kıbrıs bankalarının Yunanistan’daki şubelerinin satılmasında da olduğu gibi, Sayın Anastasiadis’in Troyka karşısında üstlendiği taahhütleri siyasi partilerden ve halktan saklaması bizi gerçekten şaşırttı.

Destek Mekanizması’na başvurmanın Kıbrıs ve halkımız için ne anlama geldiği konusunda AKEL olarak hiçbir zaman her hangi bir yanılsama içerisinde olmadık. Bu nedenle eski Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofyas kreditörlerle sonuna kadar çetin müzakerelerde bulundu ve sonuç olarak onun vardığı ön anlaşma ne mevduatların traşlanmasını, ne özelleştirmeleri, ne de çalışanların kazanılmış haklarının ortadan kaldırılmasını ve maaşlarında önemli kesintilere gidilmesini öngörmüyordu.

Almanya ile diğer bazı Avrupa ülkelerinin ilaveten bazı kabul edilemez şartlarda ısrar ederek kabul etmemeleri nedeniyle o anlaşma onaylanmadı. Bunun için de kreditörler Sayın Anastasiadis’le müzakerede bulunmak için Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonucunu beklemeyi tercih ettiler. Deutsche Bank’ın seçimlerden önce yayınlanan raporunda Anastasiadis’in Cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda Troyka’nın taleplerine itiraz etmeyeceği inancı dile getiriliyordu.

Kreditörlerin arzu ettikleri anlaşmanın yapılması için Sayın Anastasiadis’e yatırım yaptıklarını AKEL olarak seçimler öncesinde halka anlatmaya çalıştık. Sonuçta onların beklentisi gerçekleşti. Kıbrıs ve ekonomik kriz hakkındaki tespitlerimizin her geçen gün doğrulandığını görmekteyiz. Bu kriz dünya tarihindeki en büyük sistemsel krizdir. Derinliği ve boyutları açısından daha önce yaşanmamış derecede büyük bir krizdir. Sistemin yapısal özelliklerinden kaynaklanan bir krizdir. 15 yıldır çalışanların ve emeklilerin maaşlarının oldukları yerde çakılıp kaldıkları Almanya halk karşıtı sert önlemlerin alınmasıyla güney Avrupa’da ve başka yerlerde çalışanların düzeyini kendi seviyesine indirtmeyi amaçlamaktadır. Halkların aleyhine acı sonuçları hiçe sayarak bunu hedeflemektedir.

Bankalar konusu olmasaydı, Kıbrıs’ta kamu ekonomisinin sorunlarıyla kolayca ve Destek Mekanizması’na başvuruda bulunmaksızın baş edilebilinirdi. Seçimler öncesi dönemde AKEL olarak bunu söylüyorduk. Bugün bunu herkes kabul ediyor. Sayın Anastasiadis ve DİSİ ise muhalefetteyken “iyi sistemi” kutsayarak hükümeti kötü olmakla suçluyorlardı. Onlar için büyük mesele yapısal sorunlardı ve bankalar Dimitris Hristofyas ile AKEL’in ideolojik saplantılarının büyük mağdurlarıydı. Geçen beş yıllık dönemde olası hataların ve zaafların sorumluluğunu üstlenmeye hazırız. Ancak başkalarının yanlışlarını ve amatörce davranışlarının sorumluluklarını asla üstlenmeyeceğiz.

Beş yıllık Hristofyas döneminde ilk kez olarak ekonomide yapısal değişikliklerin yapıldığını ve kamu ekonomisinin sorunlarına karşı koyabilmek için bir dizi önlemin alındığını herkes çok iyi biliyor. Bazı önlemlerin alınmasında gecikme yaşandığını sırf tartışma için kabul etsek bile, bankaların yeniden sermayelendirilmeleri için gerekli olan 10 milyarın nereden ve hangi önlemlerle bulunacağına dair sorulara yanıt veren yok.

Merkez Bankası’nın o zamanki “tartışılmaz” Başkanı, dünyanın “en iyi” bankacıları olan bankacılarımız, Avrupalı dostlarımızın ve ortaklarımızın oluşturduğu “büyük ailemiz” gibi, DİSİ’in inşa ettiği mitler bir, bir çöküyor. Mesele halkımızı, ülkemizin geleceğini sürükleyip götürmelerine müsaade edip etmeyeceğimizdir.

AKEL ve bütününde Halk Hareketi olarak, buna müsaade etmemekte kararlıyız. Troyka’nın yeni ağır ve kabul edilemez koşullarının olası kabulü hem bugünkü, hem de gelecek kuşağı kısır bir durgunluk döngüsüne mahkûm edecektir. Sorunlara karşı koymak için alternatif yolları tartışmanın hepimizin sorumluluğu olduğunda ısrarlıyız. Yaşananlara at gözlüğüyle bakmaksızın ve çıkmaza götüren süreçlere dogmatik bir şekilde bağlı olmaksızın bir diyaloğun gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle biz, her farklı senaryoda Kıbrıs’ın siyasi, ekonomik ve sosyal açıdan ne kazanıp ne kaybettiğini görmek için tüm siyasi ve sosyal güçleri işbirliği yapmaya davet ettik ve ediyoruz. AKEL olarak çalışmalarımızı tamamlıyoruz ve kısa süre içerisinde önerilerimizi samimi ve dürüst bir şekilde halka açıklayacağız. Bunu yaparken tek ölçütümüz Kıbrıs’ın ve halkımızın çıkarlarıdır.

Hepimizin dikkatinin ekonomiye odaklandığı şu anda, dikenli teller vatanımızın topraklarının ortasında kökleşiyor. Ekonomi açısından gerçekten kritik olan bu koşulların 2013 yılı sonbaharından önce müzakerelere başlanmasına izin vermeyeceği görülüyor. Sayın Anastasiadis’in seçimler öncesinde Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak ifade ettiği tezler bizi özellikle endişelendiriyor. Ancak bunları eleştirmek için acele etmeyeceğiz. Kıbrıs sorununu pratikte nasıl yöneteceğini görmek için bekleyeceğiz. Ancak Türk tarafı konfederasyon mantığında ve kabul edilemez tezlerinde ısrar etmeye devam ederse, iyimser olamayız. AKEL olarak halkımıza bir kez daha güvence veriyoruz ki yolumuzda ne kadar engelle karşılaşırsak karşılaşalım, Kıbrıs sorununun çözümü ve ülkemizin yeniden birleşmesi mücadelesinden vazgeçmemiz asla söz konusu olmayacaktır.

Kıbrıs’ın özgürlüğü, bağımsızlığı ve egemenliği, Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin, tüm Kıbrıs halkının doğduğu topraklarda onuruyla barış içerisinde yaşama hakkı Kavazoğlu’nun, Mişaulis’in ve nice yoldaşımızın uğrunda yaşamlarını dahi feda ettikleri idealdir. Bu nedenle bugün biz kaderimize ağlayıp, boyun eğmeyeceğiz. Bunun boynumuzun borcu olduğunu büyük şairimiz Pieridis’in şu mısraları da bize hatırlatmaktadır: “burada rahat yok. Ölüm var, kölelik var, insanlık onurunun yok edilmesi var, insanların henüz insan olmadıkları bir döneme dönüş var… Ama halkımız artık sayılamayacak kadar çok! Siz hala daha rüyada mısınız? Bizi köleleştirmek mi istiyorsunuz?”

Asla köle olmayacağımızı onlara gösterelim! Bugün görevimiz budur!

14.4.2013

PREV

KTÖS’ün 39. Kongresi’nde AKEL Merkez Komitesi Üyesi Hristos Hristofidis tarafından yapılan selamlama konuşması

NEXT

Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis’in anısına BΚP’nin gerçekleştirdiği etkinlikte AKEL M.K. Polit Bürosu Üyesi Yannakis Kolokasidis tarafından yapılan selamlama konuşması