Home  |  Açıklamalar   |  BM Güvenlik Konseyi Kararı Hakkında

BM Güvenlik Konseyi Kararı Hakkında

Güvenlik Konseyi’nin 2446(2022) sayılı kararının Ocak ayında alınan karardan önemli bir farkı bulunmamaktadır. Kararla Kıbrıs Barış Gücü’nün görev süresini yenilemektedir ve bunu elbette memnuniyetle karşılıyoruz.

 

BM kararlarında belirtildiği şekilde siyasi eşitliğin olacağı iki bölgeli iki toplumlu federasyon çerçevesinde tek egemenliği, tek uluslararası kimliği ve tek vatandaşlığı öngören 1251(1991) sayılı karara açıkça atıfta bulunarak Kıbrıs sorununun çözümü için üzerinde anlaşmaya varılmış olan zeminin yeniden teyit edilmesi Türkiye ve Kıbrıstürk tarafının iki devletli çözümde ısrar ettiği günümüz koşullarında özel bir önem taşımaktadır.

 

Maraş’la ilgili statükoya derhal dönmesi yönünde yapılan önceki çağrıyla Türkiye’nin son hareketlerinin uyumlu olmamasından duyulan hayal kırıklığı ifadesiyle bağlantılı olarak Maraş hakkında daha önceki ifadelerin tekrarlanması da olumlu bir gelişmeyi teşkil etmektedir. Aynı esnada, Tatar’ın BM Genel Sekreteri’ne gönderdiği mektupta da kısa bir süre önce tekrarlanan Türk tarafının iki devletli çözüm yönünde ısrarının kınanmaması endişelere yol açmaktadır. Bu ısrarın kınanması yerine, üstelik de BM Genel Sekreteri’nin yıllardır tekrarladığı gibi BM Güvenlik Konseyi kararları, Guterres Çerçevesi ve yakınlaşmalarda belirtilen üzerinde anlaşmaya varılmış olan zemin varken, tekrar ortak zeminin bulunmasından söz edilmektedir. Güven Arttırıcı Önlemlerle ilgili olarak da tarafların daha fazla katılımı ihtiyacının dile getirilmesinin dışında, Kıbrısrum tarafının önerdiği Güven Arttırıcı Önlemlere herhangi bir atıfta bulunulmaması da düşündürücüdür.

 

Aynı zamanda, Ara Bölge içerisinde iki tarafın da yaptığı hareketlere ilişkin atıfların, AKEL olarak ifade etmiş olduğumuz endişeleri doğrulayarak, daha yoğun ve kınayıcı olduğunu da kaydetmeliyiz. Sığınmacılar ve mültecilerle ilgili olarak uluslararası hukuka saygı gösterilmesi yönünde yapılan çağrının tekrarlanması da bir gösterge niteliğindedir.

 

En endişe verici olan da Türkiye ve Tatar’ın iki devletli çözüm söylemlerini yoğunlaştırdıkları bir dönemde, çıkmaz konusunda eşit sorumlulukların yüklenmesidir. Maraş’la ilgili olarak kimileri yapılanların sadece göz boyama olduğunu söylerken de uyardığımız gibi, nihayetinde doğru değerlendirmelerin yapılması, Kıbrısrum tarafının 2017’de kalınan yerden müzakereye başlamaya hazır olduğuna dair net ve elle tutulur bir taahhütle ikna edici inisiyatifler üstlenmesi gerektiğini tekrar etmekten, yorulmayacağız. Averof Neofitu ve DİSİ’nin tam desteğiyle Cumhurbaşkanı Anastasiadis’in uyguladığı ve başarısızlığı kanıtlanmış olan politikaların sadece çıkmazın aşılmasına yardımcı olmamakla kalmayıp, aynı zamanda Türkiye’nin kalıcı Taksim yönünde hareketlerine rahatsız edilmeksizin devam etmesine de izin vermektedir.

 

AKEL’in 2020 Aralık ayında sunduğu ve Sayın Anastasiadis’in tartışmaksızın reddettiği önerinin bugünkü uluslararası ve iç koşullarda her zamankinden daha da güncel olduğu açıkça kanıtlanmaktadır.

 

 

PREV

AİHM hükümetin gösterileri yasaklanmasının kabul edilemez olduğunu netleştirdi

NEXT

Merkez Cezaevi’nde Yaşananlar Hakkında Hükümet Susmaya Devam Ediyor