Home  |  Açıklamalar   |  BM Genel Sekreteri’nin Raporu Hakkında

BM Genel Sekreteri’nin Raporu Hakkında

AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu’nun Açıklaması

Resmi olarak da yayınlanan BM Genel Sekreteri’nin raporu Crans Montana’da yaşananlar hakkında Cumhurbaşkanı tarafından anlatılanlarla çelişiyor. Cumhurbaşkanlığı İsviçre’deki başarısızlığın nedeninin Türkiye’nin garantiler, müdahale hakları, orduların kalmaya devam etmesi ve hatta askeri üs konularında ısrarı olduğunu savunuyor.

Bizzat Cumhurbaşkanı Anastasiadis’in kabul ettiği gibi, Crans Montana’da BM Genel Sekreteri, AB, Britanya ve doğal olarak Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti Kıbrıs sorununun çözümünün ilk gününden itibaren Garanti Antlaşması’nın ve müdahale haklarının lağvedileceğine dair net teze sahiptiler. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı’nın anlattıkları geçerli olsaydı, BM Genel Sekreteri’nin raporunda en azından yapacağı yaşananların anlatımı aracılığıyla başarısızlığın nedeninin somut meselelerde Türkiye’nin tutumu olduğuna işaret etmek olacaktı. Hâlbuki sadece bunu yapmamakla kalmayıp, Crans Montana’da üç garantör güçle derinlemesine görüşmeleri çerçevesinde “tümünün İsviçre’ye karşılıklı olarak kabul edilebilir çözümler bulma taahhüdüyle gelmiş olduklarını” görebildiğini belirtmektedir. Hatta devamında, yaptığı ikili temaslar sırasında “ilgili tarafların özellikle güvenlik ve garantiler meselelerinde her bir tarafın temel tezlerini ve olası açılımlarına ilişkin göstergeleri kendisine sunduklarının” altını çizmektedir.

Bu nedenle de yemeğe stratejik anlaşma hakkında geniş bir ortak anlayışın olduğu değerlendirmesiyle gitti. Orada garantilerin başka bir şekilde devam edeceğine dair endişeleri de ortadan kaldıran çözümün uygulanması mekanizmasına ilişkin gayri resmi belgeyi sunma yönünde de ilerledi.

Tüm bunların ışığında BM Genel Sekreteri güvenlik-garantiler konusunda kaydedilen ilerlemenin tarihi bir adımı teşkil ettiği sonucuna varmaktadır. Çözümün temel parametrelerinin de özünde çözüme kavuşturulmuş olduğuna ilişkin görüşü ve Crans Montana’da Kıbrıs sorununun çözümü için tarihi bir fırsatın kaçırıldığına dair toplu değerlendirmesi de buna dayanmaktadır.

BM Genel Sekreteri’nin tespit ettiklerinin ve kaydettiklerinin Crans Montana’da yaşananlar hakkında Sn. Anastasiadis’in dedikleriyle çeliştiği açıkça görülmektedir. Eğer Sn. Anastasiadis’in dedikleri geçerliyse raporun içeriğine neden tepki göstermediği de akıl almazdır.

BM Genel Sekreteri sadece tespitlerde bulunmakla kalmayıp “anlamı olan” bir müzakere sürecinin yeniden başlaması için iki taraftan da ne beklediğini de kaydetmektedir: “Crans Montana’da ortaya çıkan stratejik anlaşma hakkında taraflar gerekli siyasi iradeyle bir sürece girmeye birlikte karar verdikleri” takdirde yardımcı olmaya hazır olduğunu beyan etmekte ve “somut temel konuların paket haline getirilmesi” aracılığıyla “tarafları son iki yılda varılan görüş birlikleri ve ortak anlayışlar biçimindeki çalışmanın korunmasının yollarını bulmaları” yönünde teşvik etmektedir.

Ancak ne yazık ki iki taraftan hiçbirinin BM Genel Sekreteri tarafından önerildiği şekilde ilerlemeye hazır olmadığı kısa bir süre önce New York’ta yapılan buluşmalarda açıkça görüldü. Mevcut koşullarda hiçbir yeni inisiyatif beklenemez.

Kıbrıs sorununda Türk tarafına sorumluluklar yüklenmeksizin müzakere sürecinin olmadığı dönemlerde ciddi ve tehlikeli oldubittilerle karşı karşıya kaldığımız tarihsel bir gerçekliktir. Gümrük vergisi uygulamasıyla, Maronitler ve Mağusa ile ilgili meseleyle, “Taşınmaz Mal Komisyonu”nu güçlendirme çabasıyla, işgal altındaki bölgedeki yerleşiklere “vatandaşlık” verme hareketleriyle şimdi de tam olarak bunlar yapılmaya teşebbüs edilmektedir. Böylesi olumsuz gelişmelere karşı koymak için en sonuç verici yol BM Genel Sekreteri’nin önerdiği biçimde özlü ve ayrıntılı bir müzakerenin yeniden başlamasıdır.

Bizzat BM Genel Sekreteri’nin dediği gibi 2008’den itibaren başlayan bir çabanın çıkmaza girmesinin yankıları altında, yurttaşlar, Sn. Anastasiadis’in ilkelere ve üzerinde anlaşmaya varılmış olan çerçeveye bağlılık, tutarlılık ve istikrarla Kıbrıs sorununun çözümü için ne kadar müzakerelerde bulunabileceği ve bunu ne kadar yapmak istediği sorusuna yanıt vermeye çağrılmaktadırlar.

10 Ekim 2017

AKEL Basın Bürosu

PREV

Yasadışı Rejimin Gümrük Uygulama Niyeti Kınanması Gereken Kabul Edilemez Bir Adımdır

NEXT

Gerilim Yaratmaya Çalışan Çözüm Karşıtlarının Oyununa Gelmeyeceğiz