Limasol’daki antifaşist etkinlikte AKEL Merkez Komitesi Genel Sekreteri Stefanos Stefanu’nun yaptığı konuşma
- Faşizme hayır! Aşırı sağa hayır! Eylemlerine ve düzenlediği pogromlara toleransa son!
- Irkçı söylemlere hayır! Yabancı düşmanlığına hayır!
- Neonazizmin ve Neofaşizmin insanlık dışı ideolojisini savunanların siyasi hayatlarına devam edebilmeleri için, halk karşıtı politikaların öne çıkarılması için göçmenler meselesinin istismarına hayır!
Bunları haykırmak için burada bir araya geldik.
Ayrıca Cumhurbaşkanı ve hükümetinden sıradan, halktan insanların canlarını ve mallarını korumasını talep etmek için burada bir araya geldik.
Hloraka ve Limasol’da yerli ve yabancı kurbanları olduğunu gördüğümüz aşırı sağcı şiddete kararlı ve etkin bir şekilde karış koyulmasını talep etmek için burada bir araya geldik.
Nikos Hristodulidis hükümeti nefret olaylarına ve pogromlara karşı koymayı başaramadı.
Bunun farkına varmalı ve gerekenleri yapmalıdır. Olayları organize edenler, saldırılarda yer alanlar ve bu olaylara karışanlar tespit edilip adalet önüne çıkarılmalıdır. Bunu yapmamaları için hiçbir bahaneleri yok! Şahitler de var, kamera kayıtları da var.
Böylesi olayların tekrarını önleme konusunda suçluların ibret olacak şekilde cezalandırılmaları için hükümetin gerekli siyasi iradeye sahip olup olmadığı bu noktada değerlendirilecektir.
Hükümetten ayrıca Limasol’da ve Hloraka’da vandalizm nedeniyle yol açılan hasarın kaydedilmesini ve zarara uğrayanlara da tazminat ödenmesini de talep ediyoruz.
Ayrıca internette dolaşan ve ırkçı patlamalara yol açmak için kıvılcım işlevi gören sahte haberlere karşı da hükümetin mücadele etme sorumluluğu var.
Karmaşık, çok yönlü ve taleplere yanıt verecek kapsamlı bir göçmen politikasının -nihayet- tasarlanıp uygulanmasını talep etmek için buradayız.
Böyle bir politikanın yokluğu yalnızca sorunların çoğuna neden olmakla kalmıyor, aynı zamanda sorunların sürekli olarak artmasına, daha da kötü ve keskin hale gelmesine yol açıyor, ortaya çıkan sonuçları hem Kıbrıslılar hem de yabancılar, herkes ödüyor.
Göçmenlerle ilgili politika insanlığa, dayanışmaya ve uluslararası hukuka dayanmalıdır. Aksi takdirde, yakın zamanda Pilos’taki gemi kazasında olduğu gibi, çocukların kapımızın eşiğinide boğulduğu her seferde yapılan beyanların, dökülen gözyaşlarının, bağırıp çağırmaların Ferisilerin ikiyüzlülüğünden bir farkı olmayacaktır.
Göçmenlerle ilgili politika Uluslararası Adalet Divanı, BM, Avrupa Konseyi gibi uluslararası kuruluşların ve mahkemelerin kararlarına, uluslararası sözleşmelere ve anlaşmalara dayanmalıdır.
Arkadaşlar,
Bugünlerde yaşananlar karşısında hiç kimse sanki şaşırmış gibi davranamaz. Yaşananlar tamamen öngörülebilirdi. Faşist yılanın yumurtası yıllardır kuluçkadaydı. Bu durum yavaş yavaş kaynadı, kabardı ve en sonunda taştı.
Bir göçmen politikasının yokluğu yüzünden durum daha da kötüleşti. On yıl boyunca DİSİ hükümeti döneminde yeterli önlemler alınmadı, derli toplu hiçbir politika uygulanmadı.
Anastasiadis hükümeti binlerce mülteci ve göçmeni Kıbrıs gibi ilk varış yerlerinde hapseden kararları Avrupa düzeyinde istisnasız kabul etti ve göçmen akımlarının idaresine yönelik gerekli önlemleri zamanında almadı.
- İltica Dairesi’ni yeterli personel ile donatmadı.
- Doğru, adil, hızlı ve sonuç verici bir başvuru inceleme süreci uygulamadı.
- Entegrasyon politikaları oluşturmadı.
- Gerekli altyapıyı sağlamadı.
Nikos Anastasiadis-DİSİ hükümeti Akaki bölgesine Nikos Nuris’in döşemesiyle yetindi ve bu sefil dikenli teller gerek bölge sakinleri gerekse Birleşmiş Milletler için daha fazla soruna yol açtı.
Bütün bunlar, Avrupa fonlarından Kıbrıs Cumhuriyeti’ne sığınma ve entegrasyon için yaklaşık 200 milyon avro verilmiş olmasına rağmen yaşandı.
İktidardakilerin göçmenler sorununu rasyonel bir şekilde, uluslararası hukuk temelinde ve dogmatik yaklaşımlar olmaksızın ele alma konusundaki yetersizliklerinin ve isteksizliklerinin sonuçlarını Purnara’da, Hloraka’da, Limasol’da apaçık bir şekilde gördük.
Ayrıca DİSİ hükümetinin, bazı partilerin ve medyanın Neonazi ELAM ve daha genelde aşırı sağla sürdürdüğü flört ile bu durum daha da kötüleşti.
Hep birlikte yalanlara başvurarak, tehlike tellallığı yaparak ve mevcut sorunları istismar ederek, korku ve nefreti besleyip, Kıbrıslıları göçmenlerle çatışma rotasına sokan bir söylem geliştirdiler.
- Yaratılan tehlikeli durum hakkında defalarca uyarılarda bulunduk.
- Aşırı sağın göçmenler meselesinden siyasi çıkar sağlama çabaları konusunda birçok kez uyardık.
- Sadece aşırı sağın değil; hükümetin, diğer partilerin ve medyanın da ırkçı söylemleri ve davranışlarını pek çok kez kınadık.
Biz aşırı sağın ve onu besleyen, güçlendiren politikaların her zaman karşısındayız.
Kapsamlı bir göçmen politikasının uygulanmasının ve bu politikanın şunları içermesinin gerekliliğini her zaman belirttik:
- İltica ve entegrasyon politikaları ve faaliyetleri.
- Yapıların ve yetkili kurumların yeterli personelle donatılması.
- İltica başvurularının hızlı, adil ve sonuç verici bir şekilde yapılması.
- İnsani ve insan onuruna yakışır yapılar.
- İnsan tacirlerine ve insan kaçakçılığı şebekelerine karşı kararlı bir şekilde mücadele.
- Göçmenlerin ucuz işgücü olarak çifte sömürüye maruz kalmamaları ve ihtiyaç duyulan yerlerde düzenlenmiş istihdam ilişkilerinin olduğu ve onuruna yakışır koşullarda çalışabilmeleri için gerekli önlemlerin alınması ve kapsamlı insan kaynakları geliştirme planlaması yapılması.
- Göç akımlarının her Avrupa devletinin nüfusuna ve olanaklarına göre dağıtılması konusunda Avrupa Birliği üyesi tüm devletlerin somut özel sorumluluklar üstlenmesi.
AKEL, yoksul ve geri kalmış bölgelerde gettolaşmanın önlenmesine ve göçmenlerin sosyal entegrasyonuna yönelik somut önerilerde bulundu.
Purnara gibi yoğun sorunların ve gerginliklerin yaşandığı bölgelere gittik ve sorunların çözümü konusunda temas ve girişimlerde bulunduk.
Purnara, Nikos Anastasiadis-DİSİ hükümetinin siyasi irade yokluğunun ve göçmenler meselesinin idaresinde sergilediği yetersizliğin tipik bir örneğidir.
Aynı şekilde Hloraka da. Temel hizmetleri bile sağlayamayan uygunsuz bir bina, enfeksiyonlar ve sorunlar yuvası haline geldi. Önceki hükümet, daha sonrasında görüldüğü üzere, mekân sahibinin “torpilinin” olması ve hükümettekilerin kampından olması nedeniyle, söz konusu mekânın kapatılmasına yönelik kendi kararnamelerini bile uygulamadı.
Gelinen bu noktada somut önlemlerin alınmasına ve kapsamlı bir göçmen politikasının uygulamaya konulmasına acilen ihtiyaç var. AKEL yıllardır yaptığı gibi, bundan sonra da bunu talep etmeye devam edecektir.
Somut öneriler sunmaya devam edeceğiz. Sorunların olduğu noktalara eğilmeye devam edeceğiz. Yarından sonraki gün, Çarşamba günü yapacağımız da bu olacak. Kalabalık bir AKEL heyeti Hloraka’ya giderek, orada yetkili kurumlar ve bölge sakinleriyle görüşmelerde bulunacak.
AKEL ve Halk Hareketi aşırı sağın estirdiği şiddete karşı durmaya devam edecek. Nefret ideolojilerinin tecrit edilmesi ve kınanması Kıbrıs toplumunun ezici bir çoğunluğunun talebidir. AKEL, şiddeti ve yabancı düşmanlığını reddeden herkesle sesini birleştiriyor. Burada söz konusu olan “sol veya sağ”, “komünist veya faşist” değildir. İstisnasız herkes, demokratik ve mantıklı düşünen her insan şiddet, nefret ve pogrom ideolojisine karşıdır.
Hloraka’da ve Limasol’da Kıbrıs toplumu insanlığın geçmişte yaşadığı en karanlık, en çürümüş ve insanlık dışı şeyleri hatırlatan utanç dolu anları, görüntüleri yaşadı.
Aşırı sağcı maskeliler insanları sırf yabancı oldukları veya yabancıya benzedikleri için saldırdılar! Kendilerince olması gerekenden daha esmer gördükleri insanlara vurdular. Yabancı emekçilere saldırdılar, geçimini sağlamak için gece gündüz çalışan insanlara vurdular. Geçimini sağlamak için dürüstçe çalışan insanlara vurdular. Saldırdıkları turistler Kıbrıs’tan korkuyla ayrıldılar. Kıbrıslırumları ve medya çalışanlarını orada oldukları için dövdüler. İnsanların mülklerine zarar verdiler, yağmaladılar, soydular, terör estirdiler.
Bütün bu nedenlerden dolayı bugün buradayız. Nefrete, şiddete insanlığın, dayanışmanın ve demokrasinin kolektif gücüyle karşı duruyoruz. Yüzlerini maskelerin ardında saklayanlara karşı kararlı bakışlarımızla, ellerindeki sopalara karşı sol yumruğumuzu havaya kaldırarak karşı duruyoruz!
Onlara geçit yok!
Irkçılığa ve faşizme geçit yok!
İşte yurdumuzda da yıkımlara yol açan faşizmi unutmayan ve faşizme karşı çıkan Kıbrıs!
İşte faşizmin işlediği suçlar nedeniyle yıllarca göçmen çadırlarında yaşamış olan Kıbrıs!
İşte binlerce evladını yurt dışına yaban ellere göndermek zorunda kalan Kıbrıs!
İşte demokrasi uğruna canlarını verenlerin kanlarının henüz kurumadığı Kıbrıs!
İşte yıkıp yok etmek için değil, yaratmak için çabalayan Kıbrıs!
Kalanları da yıkmak için değil, layık olduğu güzel yarınları inşa etmek için mücadele eden Kıbrıs!
Burası Kıbrıs! İnsanlığın, Dayanışmanın, Demokrasinin Kıbrıs’ı!
Ve biz bu Kıbrıs’ı savunmaya devam edeceğiz.
Kıbrıs halkının tümünün hak ettiği ve göreceği güzel günler için çalışmaya ve mücadeleye devam edeceğiz!