Irkçılığa ve Faşizme Karşı Uluslararası Eylem Günü’nde AKEL M.K. Genel Sekreteri Andros Kiprianu tarafından yapılan konuşma
Son dönemde sosyal medya Suriye’deki saldırıların kurbanlarının korkunç görüntüleriyle doldu. Savaş kurbanlarıyla dayanışma mesajları yazanlardan bazılarının Kofinu’da mültecilerin kaldığı yerde yaşananlar kamuoyunda tartışma konusu olduğunda “bu yabancılar buraya gelip, işlerimizi, ödeneklerimizi çalıyorlar ve kültürümüzü bozuyorlar” diye yazanlar arasında olması trajik bir ironidir.
Kriz dönemlerinde ırkçılık ve milliyetçilik kendi mesajlarını topluma kabul ettirmek için uygun bir zemin bulmaktadır. Bu hiç de tesadüfi değildir. Toplumların yoğun ekonomik ve sosyal sorunlarla karşı karşıya oldukları dönemlerde, olumsuz giden her şeyden “yabancıların sorumlu olduğu” mesajı daha kolay bir biçimde öne çıkarılmaktadır. Bu tür yaklaşımlara karşı elle tutulur bir şekilde mücadele etmemiz bizim siyasal görevimizdir. Irkçılığa ve faşizme karşı cepheyi güçlendirerek… Göçmen ve mültecilerle dayanışmamızı güçlendirecek inisiyatifleri ve eylemleri yaşama geçirerek… Haklarını talep etme mücadelelerinde bütün emekçilerin örgütlenmelerini güçlendirerek…
Suriye’de savaşın başlamasından yedi yıl sonra, ülke içerisinde 6,1 milyon insan evlerini terk etmek zorunda kaldı, 5,6 milyon insan mülteci oldu. Biz Kıbrıslılar, yerinden, yurdundan olmanın ne demek olduğunu çok iyi biliyoruz. İnsanın ailesinin bölünmesinin ya da ailesini kaybetmesinin ne demek olduğunu çok iyi biliyoruz. Çocuklarının göçmen çadırlarına yığılmasının, her doğan gün onlara verecek bir parça ekmek bulup bulamayacağının kaygısını yaşamanın ne demek olduğunu çok iyi biliyoruz. Bunu 1974’te yaşadık. Sözde vatanperverler canice ihanetleriyle Türkiye’nin yurdumuzu istilasına kapıyı açıp, bizi kendi yurdumuzda mülteci olmak zorunda bıraktıklarında bunları yaşadık. Aynı sözde vatanperverler ve onların siyasi devamcılarıyla, bugün mültecilerin neredeyse denize dökülmesi, daha iyi bir yaşam için buraya gelen göçmenlerin kovulması için çağrılarda bulunanların aynı kişiler oldukları görülmektedir.
Irkçılığa ve milliyetçiliğe yönelten ya da yataklık eden politikalara ve uygulamalara karşı AKEL doğası, ideolojisi ve görüşleri gereği bütün gücüyle mücadele etmektedir. Bu bizim için hem tarihi bir görev, hem de geleceğe yönelik bir sorumluluktur. Nazizm ve faşizm insanlığın geleceğini tehdit ederek, “etnik temizlik” adına milyonlarca insanı katlettiğinde, Kıbrıs Halk Hareketi karşı duruşunu kararlı bir şekilde ortaya koydu. Şimdi Meclis’e de girmiş olan neofaşizme karşı Halk Hareketi bugün de kararlı bir şekilde mücadele ediyor. Canavarın okşanarak evcilleştirileceği yönündeki yaklaşımı paylaşmıyoruz. Şairin de dediği gibi, bu canavarın sadece maskesi değişir, ancak insanlığa karşı düşmanlığı ve kini asla değişmez.
AKEL olarak, doğru ama zorlu yolu seçiyoruz. Irkçılığın insanlık düşmanı içeriğine işaret ediyoruz. Her kültüre ve her insana saygı gösterilmesi anlayışını geliştiriyoruz. Mülteci dalgalarının tek sorumlusunun emperyalizm olduğunu vurguluyoruz. Yasadışı göçün tek sorumlusunun çağdaş köle ticaretiyle yerli ve yabancı emekçilerin kazanımlarını ve haklarını daraltmaya çalışan sermaye olduğunu vurguluyoruz. Bu tehdide karşı koyma yolunun yabancı düşmanlığından değil, emekçilerin örgütlenmesinin güçlenmesinden geçtiği görüşünü öne çıkarıyoruz. Yabancı emekçilerin yerli emekçiler için de geçerli olan çalışma koşulları temelinde istihdamını sermayeye kabul ettirecek mücadeleden geçtiği görüşünü öne çıkarıyoruz. Sadece bu şekilde sermayenin çıkarı çağdaş köleliğin yaygınlaştırılmasında olmayacaktır.
AKEL olarak önceliğimiz ırk, renk, dil ve din farkı gözetilmeksizin emekçilerin çıkarlarının birliğidir. Bize göre, üretilen servet Kıbrıslı ve yabancı emekçilerin çalışmalarıyla, büyük emekleriyle üretiliyor. Ancak bu servetten onlar değil, onları sömürenler yararlanıyor. Göçmen emekçiler kendilerini Kıbrıslı emekçilerin hak ve kazanımları aleyhine bir baskı aracı ve ucuz iş gücü olarak kullananların ağır sömürüsünü ve baskısını yaşıyorlar. Bu şekilde yerli emekçilerin sömürüsü ve yabancı emekçilerin aşırı sömürüsü yoğunlaştırılıyor. Buna son verecek olan birleşik sınıf bilincidir. Bu nedenle, Kıbrıslı ve yabancı emekçiler hakları ve kazanımları için birlikte mücadele etmelidirler. Onurlu iş ve ücret, insani çalışma koşulları, izin, ödenek ve eğitim hakları için Kıbrıslı ve yabancı emekçilerin mücadeleleri ortaktır.
Bizce hiçbir göçmen düşman değildir. Daha iyi bir dünya için mücadelede müttefiktir. Sınıfsal sendikal hareketle birlikte, Kıbrıs’ta yaşayan ve çalışan göçmenlerle dayanışmamızı dile getiriyoruz ve onların çalışma yaşamındaki hakları, onurlu bir yaşam ve eğitim hakları için birlikte mücadele ediyoruz. Hak ettiğimiz geleceği onlarla birlikte talep ediyoruz!