Kavazoğlu ve Mişaulis’in anısına Dali’de gerçekleştirilen etkinlikte AKEL M.K. Genel Sekreteri Andros Kiprianu tarafından yapılan konuşma
TMT’ci katillerin faşizminin Kıbrıs’ın doğrudan kalbine nişan alıp ateş ettiği o kara Pazar’dan bugüne 51 yıl geçti. Kavazoğlu ve Mişaulis’i katlederek, Kıbrıs halkının barış ve kardeşlik içerisinde yaşama vizyonunu yok edeceklerini zanneden faşistlerin cinayetinden bugüne yarım yüzyıldan fazla zaman geçti. Emperyalizmin, faşizmin ve milliyetçiliğin tekrar tekrar Kıbrıs’ın, Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin vizyonunun kalbini hedef aldığı daha nice kara Pazarı yurdumuz yaşadı. Kan, gözyaşı ve acılarla dolu kara günleri yaşadı. Ancak vizyonumuz hala canlı! Kavazoğlu ve Mişaulis’in, Fazıl ve Savvas’ın, Ahmet ve Mihalis’in, Ayhan ve İlias’ın mücadeleleri ve fedakârlıkları ortak vatanlarında yaşamak için, ortak gelecekleri için mücadele eden Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk genç nesillerin daha da yükseklerde dalgalandırdıkları bayrak oldu.
TMT’ci faşistler, Kavazoğlu ve Miaulis’i katlederek, Kıbrıs halkını ve AKEL’i iki yiğit mücadeleciden, iki değerli sendikacıdan mahrum bıraktılar. Faşistler hunhar cinayetleriyle Kıbrıs halkının mücadele inancını yok edemediler. Katledilen yoldaşlarımız Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin barış içinde bir arada yaşama, yurdumuzun yeniden birleşmesi için verdikleri mücadelenin bayrağı oldu.
Emperyalizm ve milliyetçilik o çalkantılı yıllarda Kıbrıs halkını kucaklayan ve yönlendiren partinin, AKEL’in işini kesin bir şekilde bitirebileceklerine inanmışlardı. Ancak bunu başaramadılar. Kıbrıs’ın bağımsızlığı ve barışın hâkim olması için mücadele eden gerçek yurtsever gücü, AKEL’in önderi olduğu Halk Hareketi’ni yok edemediler. Yeniden yakınlaşma köprülerini kanıyla ve fedakârlıklarıyla inşa ederek, Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin ortak mücadelesinde daima öncü olan AKEL, maruz kaldığı tüm baskı ve saldırılar karşısında boyun eğmedi ve asla boyun eğmeyecek. AKEL, halkımız aleyhine işlenen suçlar, cinayetler, ihanet ve açılan yaralar hakkında konuşma cesaretini gösterdi. Yarım da olsa Helen bir Kıbrıs için değil, tüm halkına ait olan bir Kıbrıs için mücadele etme cesaretini gösterdi. Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin “anavatanlarla” göbek bağını kesmeleri ve ortak vatanımızda barış içerisinde yaşamaları gereksinimini vurgulama cesaretini gösterdi. İki toplumun siyasi eşitliğini savunma cesaretini gösterdi.
On yıllarca halkımızı bölen anlayışlara karşı mücadele ettik. Etnik kökeni temel alan ayrım duvarlarını yıkacak önerileri görüşme masasına sunma cesaretini gösterdik. Etnik temelde zıtlaşmanın değil, siyasi ve sınıfsal ilkeler ve değerler temelinde mücadelenin önünü açacak, birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin ortak evi kılacak önerileri görüşme masasına sunma cesaretini gösterdik.
Müzakere masasına bu önerileri ve tezleri sunma cesaretini gösterdiği için yoldaş Dimitris Hristofyas’a ve AKEL’e karşı ne kadar adi bir biçimde savaşıldığını hepimiz hatırlıyoruz. Sayın Anastasiadis’in ve diğer siyasal güçlerin başrolde olduğu ve benzeri görülmemiş saldırılara maruz kaldığımızı hepimiz hatırlıyoruz. Bu saldırılara dayanmayı başardık. Siyasi bedel ödemekten korkmadık. Bu önerilerimizin ve tezlerimizin gerçekçi, işler ve birleştirici olduğunu biliyorduk ve bunlarda bugün de ısrar ediyoruz. Sayın Anastasiadis en nihayet bir aşamada bu önerileri öne çıkardı diye, bu önerileri ve tezleri terk etmemiz söz konusu değildir. Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik çabada bizi DİSİ ile özdeşleşmekle suçlayanlar var. Biz daimi tezlerimizde bir noktayı bile değiştirmedik. Dimitris Hristofyas’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde dile getirdiğimiz tezleri şimdi de dile getiriyoruz. DİSİ ile aynı yönde hareket ettiğimiz iddiasıyla bizi suçlamasınlar diye, tezlerimizin ve önerilerimizin doğruluğunun ve haklılığının kanıtlandığı koşullarda, bu tezlerimizi ve önerilerimizi terk etmemiz söz konusu olamaz.
Müzakerelerin başlangıcından önce Sayın Anastasiadis’in ortaya koyduğu tutum süreçte durgunluğa hatta geriye gidişe yol açtı. O dönemde Sayın Anastasiadis bugün DİSİ ile AKEL’in birlikte hareket ettiği iddia edenlerin taktiğini uyguluyordu. İç tüketime yönelik açıklamalar, özlü çalışmalar yerine daha çok kızgın beyanlar, küçük siyasi hesaplar içeren bu taktiğin sonucu Kıbrıs’ın güneyinde Barbaros’un “volta atması” oldu. BM Genel Sekreteri’nin hazırladığı en kötü Kıbrıs raporu oldu. Sayın Anastasiadis en nihayet rota değiştirip, Hristofyas-Talat görüş birliklerini öne çıkarmaya karar verince, bu kötü gidişatın önü kesildi. Ancak müzakerelere geçmişe nazaran daha kötü bir zeminde başlandı. Çözüm gereksinimine yanıt verme yerine, milliyetçi söylemlerle kimilerinin kulaklarına hoş gelen sözler sarf edildiği sürece, sonuç hep bu oldu. En nihayet herkes şunun bilincine varmalıdır. Halkımız bunca yıldır söylenen büyük laflara doydu. Bizden özlü çalışmalar bekliyor. Bunca yaşanandan sonra kimileri hala daha çözüm çerçevesini, stratejik hedefi değiştirmemiz gerektiğinden söz ediyorlar. Bir zamanlar kendilerinin karşı çıkıp savaştıkları 1960 üniter devletine geri dönmemiz gerektiğinden söz ediyorlar. Bazı partiler izledikleri bu taktiklerle yıllarca çözüm çabalarını zora sokmaktan sorumludur. Ancak Sayın Anastasiadis ve DİSİ’nin de sorumlulukları az değildir. 1993, 1998 ve 2008 seçimlerinde yaptıkları gibi, geçmişte pek çok kez küçük partisel hesaplarla hareket ettiler.
Ne yazık ki, bugün de oy derdine düşüp, çarpıcı laflar ediyorlar. Sayın Anastasiadis bir yandan Kıbrıs sorununu yılsonuna kadar çözeceğini söylüyor. Diğer yandan askerlere gidecek olanların ve ailelerinin oylarını kazanma hedefiyle, Kasım’da profesyonel askerlerin işe alınacağından söz ediyor. Pratikte bir karşılığı olmayacağını bilmesine rağmen, hidrokarbon yatakları için izin verilmesinin 3. turunun yapılması yönünde ilerliyor. Müzakere sürecine yapabileceği olası olumsuz etkileri düşünmeyip, sadece kimseden korkmadığı mesajını vermeyi düşünüyor.
Kimilerinin iktidarı kaybetmemek ya da iktidarda kalmak için yaptıkları bu tür hareketler Kıbrıs sorununun çözümü çabalarını hep zora sokmuştur. Biz Kıbrıs halkının vizyonuna inanç, cesaret ve tutarlılıkla hizmet etmeye devam edeceğiz. Halk, kaderini ellerinde tutanların ikircikli tutumlar sergilemelerinden bıktı. Bir yandan onurlu uzlaşmadan söz edip, diğer yandan iç politika hesaplarıyla hareket edenlerden bıktı. Bir yandan ülkemizi felakete sürükleyenleri onurlandırıp, diğer yandan yeniden yakınlaşma kültürünü geliştirmek istediklerini söyleyenlerden bıktı. Taksimin giderek daha da yakınlaştığını gören halk, “vatan-millet” söylemleriyle toplumu uyutmaya çalışanlar süper vatanperverlerden bıktı.
Süper vatanperverler “vatanı, her şeyi satmaya hazırsınız” diyerek bizi suçluyorlar. Vatanı, her şeyi satma konusunda kimin ne yaptığı çok iyi bilinmektedir. Bizim için birincil ve değişmeyen hedef, Kıbrıs sorununun çözümüdür. Halkımızın, Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin doğdukları bu topraklarda tehdit altında olmadan yaşayabilmesi için tek yol Kıbrıs sorununun çözümüdür. Kalkınma, refah ve ilerlemenin önkoşullarını yaratmak için tek yol Kıbrıs sorununun çözümüdür. Elbette ki bunları her hangi bir çözüm sağlayamaz. Bunları sağlayacak olan çözüm, işgale ve yasa dışı bir şekilde nüfus taşınmasına son verecek olan bir çözümdür. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğini, bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve birliğini sağlayacak olan bir çözümdür. BM kararlarını, Doruk Anlaşmalarını, uluslararası hukuku ve Avrupa hukukunu temel alan bir çözümdür. Kıbrıs’ı askersizleştirecek, yabancı güçlerin garantörlük ya da ülkenin içişlerine müdahale hakkının olmasına izin vermeyecek olan bir çözümdür. BM metinlerinde belirtildiği şekilde siyasi eşitliğin olacağı, iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyon çerçevesinde toprağı, halkı, kurumları ve ekonomiyi yeniden birleştirecek olan bir çözümdür. Böyle bir çözüm müzakere masasında üzerinde anlaşmaya varıldıktan sonra referanduma sunulmalıdır.
Pek çok söyledik ve yine tekrar ediyoruz: AKEL açısından, Kıbrıs sorununun çözümü işgalle ya da başkalarıyla değil, Kıbrıslıtürk yurttaşlarımızla onurlu bir uzlaşma demektir. Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik tezlerimiz var ve gelişmeler bu tezleri doğrulamaktadır. Bizi başka hiçbir şey değil, bu politika yönlendirmektedir. “Nasıl bir çözüm olursa olsun” mantığıyla her hangi bir çözümü AKEL’in kabul etmesini hiç kimse beklememelidir.
Kimileri “Artık Kıbrıs sorununun çözülmesi umudu yok. Artık başka konularla ilgileniyorlar, hiç kimse Kıbrıs sorununun çözümüyle ilgilenmiyor” diyorlar. Kötümserlik, atalet ve ilgisizlik umudu yok eder. Umudumuzu yitirirsek vay halimize! Ellerimizi kaldırıp, teslim olursak vay halimize! Umudumuzu yitirip, teslim olursak, olumsuz durumlara sürüklenmemiz kaçınılmaz olur. Bunun Kıbrıs ve halkımız için yıkıcı sonuçları olur. AKEL’in böyle bir anlayışla uzlaşması asla söz konusu olamaz. AKEL yurdumuzun kurtuluşu ve yeniden birleşmesi için mücadeleye devam edecektir.
Kimileri hükümetin halk düşmanı politikaları karşısında halkın direniş umudunu yok etmeye çalışıyorlar. Bunu şimdi seçim öncesi dönemde de görüyoruz. “Partilerin hepsi aynı”, “hiçbir şey değişemez” anlayışlarına teslim olanlar var. Partilerin hepsi, herkes aynı değildir! Sadece, Meclis’te kimin neyi onayladığına bakmak bile, herkesin aynı olmadığını görmeye yeter. AKEL ücretlerin traşlanmasından, devletin sosyal hizmetlerinin ve yardımlarının daraltılmasından, kamu servetinin haraç mezat satılmasından yana olmadı. Ekonomik kriz koşullarında konut kredisi taksitlerini ödemekte zorlanan halkın evlerini bankaların haczetmesine izin verecek yasa önerilerine karşı çıktı. “Güvence altına alınmış asgari gelir” denilen rezalete, dükkânların çalışma saatlerini büyük sermayenin çıkarları doğrultusunda değiştiren yasa önerilerini onaylamadı. AKEL tüm bunlara karşı çıktı, aleyhte oy kullandı. Tüm bunları değiştirebilecek tek güç AKEL’dir. Önümüzdeki yıllarda yurttaşlarımızın yaşamında belirleyici olacak yasa taslaklarının Meclis’te sadece bir oy farkıyla onaylandığı gerçeği dikkate alındığında, bu seçimlerde bir tek oyun bile kaybedilmemesinin ve AKEL’in bu seçimlerden güçlü çıkmasının ne kadar önemli olduğunu herkes anlayabilir. Farkı yaratabilmesi için AKEL güçlü olmalıdır. Hepimiz aynı değiliz! AKEL gerçekleri dile getirmekten asla korkmadı. Faşizmin terörü karşısında asla boyun eğmedi, asla yılmadı.
Seçimlerden önce başka, seçimlerden sonra başka türlü konuşmadı. Kıbrıs sorununda farklı farklı çehrelerle halkın karşısına çıkmadı. Kıbrıs halkına çok zararı olan büyük laflar, doktrinler, yalanlar ve sloganlarla süper vatanperver rolü takınarak, milliyetçi söylemler ve tutumlarda bulunmadı.
İşte bütün bu nedenlerden dolayı, her Kıbrıslıyı daha iyi bir gelecek için mücadelede bizimle birlikte olmaya çağırıyoruz! Özgür ve yeniden birleşmiş bir Kıbrıs için mücadelede bizimle birlikte olmaya çağırıyoruz! Yurdumuzun ve halkımızın umudu ve daha iyi bir geleceği olması için, adamızın üzerinde özgürlük ve adalet güneşinin doğması için verdiğimiz bu mücadelede bizimle birlikte olmaya çağırıyoruz! Bu mücadeleyi kazanacağız!
Yaşasın Kıbrıs!