Kavazoğlu ve Mişaulis’in anısına Dali’de gerçekleştirilen etkinlikte AKEL M.K. Genel Sekreteri Andros Kiprianu tarafından yapılan konuşma
Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis’in anıları önünde saygıyla eğilmek için gerçekleştirilen bu etkinlikte bir kez daha birlikteyiz. Onlar barış ve Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi için halkımızın verdiği mücadelenin sembolleridir. Onların büyük fedakârlıklarını saygıyla anıyoruz. Onların mücadelelerine devam ediyoruz.
Emperyalizm, milliyetçilik ve şovenizm Kıbrıs’ta yaşanan dramın başrol oyuncularıdır. Bunlar ve organları tıpkı o zamanlar değerli yoldaşlarımızı katlettikleri biçimde, önceden planlanmış, kasıtlı ve organize bir şekilde ülkemizin yaşadığı kötülüklere yol açtılar.
TMT Kavazoğlu’nu ilk kez 1958’de katletmeyi denemişti. O dönemde AKEL ve Halk örgütleri illegalite koşullarında yaşıyor ve faaliyet gösteriyorlardı. Derviş Ali Kavazoğlu’nun Kıbrıslıtürkler içerisindeki faaliyetleri, kardeşlik ve sınıf mücadelesi mesajlarını vermek için mücadelesi Kıbrıstürk toplumunda milliyetçi sağı rahatsız ediyordu. Taksimin gerçekleşmesini görmek isteyenleri rahatsız ediyordu. Kostas Mişaulis de emperyalist komplolara ve şovenizme karşı tutarlı bir mücadeleciydi. Diğer yoldaşlarımızla birlikte Kıbrıs’ın iyiliği ve partimizin amaçları için gece gündüz çalışan bir mücadeleciydi.
TMT’li katiller 11 Nisan 1965 sabahı Luricina yakınlarında pusu kurdular ve iki yoldaşımızı otomobilleri içinde katlettiler. Katiller sadece halkımızın iki yiğit mücadelecisini hedef almadılar. Onlarla birlikte AKEL’i ve tüm Halk Hareketi’ni hedef aldılar. Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin ortak vatanlarında barış içinde yaşamaları perspektifini hedef aldılar.
TMT’li katiller, tıpkı EOKA-B’li katiller gibi, Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk pek çok değerli yoldaşımızı katlettiler. Ancak halkımızın doğduğu bu topraklarda ordular, üsler, vasiler olmaksızın barış içinde yaşayabileceği fikrini katledemediler. Bu fikir için partimiz on yıllardır başı dik ayakta durmakta ve mücadele etmektedir. Kimi yerli ve yabancılar tüm uğraşılarına rağmen, AKEL’e boyun eğdiremediler. Çünkü AKEL’i yönlendiren fikirler ve idealler, onların silahlarından, kurşunlarından ve ucuz vatanperver söylemlerinden daha güçlüdür. Bugün de bu fikirler ve idealler bizi yönlendirmektedir. Bize karşı ne kadar savaşırsa savaşsınlar, boşuna çabalıyorlar. Boyun eğmeyeceğiz. Ne biz, ne de Dimitris Hristofyas.
Kendilerine karşı sürdürülen tüm polemiğe rağmen Kavazoğlu ve Mişaulis bir adım bile geri gitmediler. Yaşamlarının her gün tehlike içerisinde olduğunu biliyorlardı ancak onlar hiç tereddüt etmediler. Vatanımız ve aynı düşünceler için canlarını feda eden halk mücadelecilerinden bir teki bile aynı nedenlerden dolayı geri adım atmadı. Tüm bu yıllar boyunca halkımız ve Halk Hareketi bunca evladını toprağa vermedi mi? TMT tarafından katledilenler. Grivas’ın maskeli katilleri tarafından katledilenler. Darbeden önce ve darbe sırasında EOKA-B tarafından katledilenler. Türk istilacılar tarafından katledilenler. Hareketimiz kadrolarını ve üyelerini böyle yetiştirdi ve özgürlük, bağımsızlık, vatanımızın toprak bütünlüğü ve barış için en ön safta mücadele etmeyi öğretti. Gerçek yurtseverlik budur.
Bugün de gerçek yurtseverlik Kıbrıs’ın yeniden birleşebileceğini ve birleşmesi gerektiğini savunmaktır. Küçük partisel hesapları bir kenara itip, ülkemizde Türk istila ve işgalinin yol açtığı koşulları alaşağı etmek için mücadele etmektir. Bunun için Kıbrısrum toplumu olarak iki bölgeli, iki toplumlu federasyon çözümü hedefine bağlılığımızı defalarca ifade ettik. Amaçları Kıbrıs’ı yabancı çıkarların prangasına vurmak ve taksim etmek olan Türkiye’nin ve yabancı çıkarların yıllardır var olan hedeflerinin önüne geçmek için başka yol olmadığını tespit ettiğimiz için bunu yaptık.
Ne yazık ki, bunca yaşananlardan sonra, bugün dahi üzerinde anlaşmaya varılan çözüm çerçevesinin değiştirilmesinden, strateji ve taktiğin değiştirilmesinden söz eden sesler duyulmaktadır. AKEL olarak şu soruyu defalarca sorduk ve hiçbir zaman ikna edici bir cevap alamadık: Yanımızda kimlerle ve neyi hedeflemek için iki bölgeli, iki toplumlu federasyonu reddedelim? Böylesi bir hareketin yegâne sonucu uluslararası alanda güvenilirliğimizin sarsılması ve Türk tarafının üzerinde anlaşmaya varılmış olan çözüm zemininden kaçmasına izin verilmesi olacaktır. Bu sözde yurtsever tutumun sağlayacağı tek sonuç, matematiksel bir kesinlikle Kıbrıs’ı taksime götürmek olacaktır. Benzer “vatanperver söylemler”le yapılanlar bizi 1974 darbesine, istilaya ve devam etmekte olan işgale götürdü.
Sonuç olarak, ikilem federasyon ya da başka bir şey değildir. İkilem federasyon ile taksim arasındadır. Eğer taksimi tercih eden siyasal güçler varsa, dürüst bir şekilde çıkıp bunu net olarak Kıbrıs halkına söylesinler. Yaklaşık kırk yıldır haklarından mahrum olan binlerce göçmene bunu söylesinler. Özgürlük için, vatanımızın toprak bütünlüğü için canlarını veren evlatlarının yasını hala tutan analara bunu söylesinler. Kendi ülkelerinde Türkiye ile sınırları olmaksızın, barış ve güvenlik içerisinde büyümek isteyen çocuklarımıza bunu söylesinler.
Cumhurbaşkanı Hristofyas’ın müzakerelerde sunduğu önerileri geri çekmesi gerektiğini kimileri monoton bir biçimde tekrarlıyorlar. Cumhurbaşkanı’nın önerilerinin kabul edilemez tavizler içerdiğini iddia ediyorlar. Bu önerilerin Dimitris Hristofyas’ın “icadı” olmadığını unutmuş görünüyorlar. Bu önerilerin Glafkos Kliridis ve Tasos Papadopulos gibi daha önceki Cumhurbaşkanları tarafından desteklendiğini unutmuş görünüyorlar. AKEL olarak, bu önerilerin işler, birleştirici ve gerçekçi olduğu görüşündeyiz. Bu önerilere karşı mücadele edenlere soruyoruz: bu öneriler gerçekten tavizler içeriyorsa, o zaman Türk tarafı neden bunları kabul etmiyor? Neden Sayın Özgürgün “Sadece biz veriyoruz. Tek egemenlik, tek vatandaşlık, sadece biz tavizlerde bulunuyoruz” diyerek neden tepki gösterdi? Serdar Denktaş neden “Çapraz oy ya da ortak oy pusulası önerisinin kabul edilmesi mümkün değildir, bu öneriler tek devleti ve tek vatandaşlığı güçlendiren önerilerdir” şeklinde beyanda bulunuyor? Neden Eroğlu ısrarla bu önerileri reddediyor?
Bu ve diğer önerileri nedeniyle Cumhurbaşkanı Hristofyas ihanetle ve Kıbrıs’ı Türkleştirmekle suçlandı. Kısa bir süre önce Sayın Anastasiyadis de bunu şaşaalı bir şekilde ifade etti. Makriyannis’in dediği gibi, gerçek acıdır, onlar önce kötülük yapıyorlar, sonra da sonuçlarından rahatsız oluyorlar, çünkü onlar hem kötülük yapmayı, hem çıkar sağlamayı, hem de kendilerine iyi yurtseverler denilmesini istiyorlar. AKEL olarak pek çok kez belirttik: yurtseverlik ve ihanet pratikte belli olur. Kıbrıs’a 1974’te aşırı sağ ihanet etti. Atilla’ya kapıları onlar açtı ve kısa bir süre sonra Sayın Anastasiyadis’in partisi onları kucakladı ve barındırdı.
O zamandan bugüne kadar, işgal altındaki bölgeye askeri teçhizat taşınarak, yasa dışı bir biçimde nüfus taşınarak, Kıbrıs her gün Türkleştirilmektedir. O zaman AKEL ve Dimitris Hristofyas ihanete karşı mücadele ettiler. Bugün de ihanetin sonuçlarını alaşağı etmek için mücadele ediyorlar. Dimitris Hristofyas müzakere masasında bunu başarmayı hedefliyor. Ancak ne yazık ki kimilerinin Cumhurbaşkanlığı hevesi onları suları bulandırmaya itiyor.
Sayın Anastasiyadis diğer muhalefet partileriyle temaslarda bulundu. Çok yakın zamana kadar tamamen birbirine zıt görüşlere sahipken, her görüşmenin ardından kimseyle anlaşmazlığının olmadığını, ayrı fikirde olmadığını beyan etmeye başladı. İki şeyden biri olabilir. Ya birden bire herkes Sayın Anastasiyadis’in gevşek federasyon, görüşmelerin genişletilmesi ve bunun gibi tezlerini benimsedi, ya da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde destek bulabilmek için Sayın Anastasiyadis tezlerini terk etti. Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak partilere verdiği belgede takvimleri ve hakemliği reddettiğini belirtiyor. Ancak aynı belgede BM ve AB temsilcilerinin katılımıyla genişletilmiş görüşmeler niyetine atıfta bulunuyor. Eğer genişletilmiş görüşmeler başarısız olursa, takvimlerin ve hakemliğin olmayacağının garantisini Sayın Anastasiyadis’e veren her hangi biri var mı? Böylesi bir durumda Kıbrıs halkını ne yapmaya çağıracak? 2004’ü mü tekrarlayacak?
Kıbrıs sorununa mevcut koşullarda olabildiğince adil, işler ve yaşayabilir bir çözümün bulunması için Cumhurbaşkanı Hristofyas tutarlılık ve samimiyetle çalışmaktadır. Birleşmiş Milletler kararlarında belirtildiği şekilde siyasi eşitlikli, iki bölgeli iki toplumlu bir çözüm için; tek egemenlikli, tek vatandaşlıklı, tek uluslararası kimlikli birleşik devlete götürecek bir çözüm için çalışmaktadır. Ülkeyi, halkı, kurumları ve ekonomiyi yeniden birleştirecek bir çözüm için; Kıbrıs halkının tümünün insan haklarını ve temel özgürlüklerini güvence altına alacak bir çözüm için çalışmaktadır. Bu çabayı AKEL tüm gücüyle destekledi ve desteklemeye devam edecektir. Çünkü vatanımızın kurtuluşu için tek yol budur. Bu çabaya karşı kimileri ne yaparlarsa yapsınlar, başarılı olamayacaklardır. Çünkü bir halkın yapmayı istedikleri ve yapabilecekleri partisel ve kişisel emellerin engelleyemeyeceği kadar büyüktür.
Halkımızın kardeşliğinin iki kahraman şehidini andığımız bugün bir kez daha ant içiyoruz: Bu parti asla boyun eğmedi. Şimdi de boyun eğmeyecek. Bu memleket kurtulabilir ve kurtulmalıdır. Kahramanlarımızın fedakârlıklarıyla aydınlattıkları yolda mücadeleye devam edeceğiz. Kurtuluşa kadar mücadeleye devam edeceğiz!