
Gazze’deki soykırım çağdaş insanlık için kritik bir dönüm noktasıdır
Gazze Şeridi’nde artan İsrail’in artarak devam eden vahşeti, ölümleri katlayarak arttırmakta; hastaneleri, sığınakları ve mülteci kamplarını hedef almakta; sivil nüfusu aç bırakmaya yönelik kasti stratejisini yoğunlaştırmaktadır ve tüm bunlar Filistin halkını topraklarından sürmeye ve yok etmeye yönelik organize bir operasyonun parçasıdır.
İşgalin genişletilmesi ve İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ni istila etmesi yönünde Netanyahu’nun yaptığı açıklamalar İsrail rejiminin en baştan beri hedefin ne olduğunun açıkça bir itirafıdır. BM Genel Sekreteri’nin ateşkes çağrılarını İsrail’in hiçe sayması ise, ABD’nin, AB liderliğinin ve Avrupa’daki bazı hükümetlerin kendisine arka çıkması ve desteklemesi sayesinde pervasızlaştığını göstermektedir.
Uluslararası hukukun ve insanlığın tüm ilkeleri yerle bir edilerek Gazze’de sürdürülen soykırım çağdaş insanlık ve geleceği için kritik bir dönüm noktasıdır. İsrail’in işlemeye devam ettiği suçu destekleyen veya hoş görenlerin tümü çocukların ve sivillerin toplu katlinde Tarih nezdinde suç ortağı ve sorumludurlar. İsrail’i kınayan sesler çoğalırken, Hristodulidis hükümeti savaş suçlusu olarak aranan Netanyahu’yu ve sürdürülen soykırımı hasır altı etme tercihiyle daha fazla teşhir ve ifşa olmaktadır.
Uluslararası toplum ve özellikle de AB en azından İsrail’e yaptırımlar ve silah ambargosu uygulamalı, AB-İsrail Ortaklık Anlaşması’nı askıya almalıydı. Ateşkes anlaşmasının hayata geçirilmesini, işgale ve yasadışı bir şekilde nüfus yerleştirilmesine son verilmesini, 1967 sınırları temelinde ve başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin tanınmasını talep eden Filistin ile dayanışma içinde olan dünyanın dört bir yanındaki hareketlerle AKEL sesini birleştirmeye ve yükseltmeye devam edecektir. Ortadoğu’da barışın sağlanmasının ve hem Filistin hem İsrail halkı için güvenli ve huzurlu bir geleceğin inşa edilmesinin tek yolu budur.