Uluslararası Adalet Divanı’na başvuru meselesi hakkında AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu’nun açıklaması
AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu merkezi Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’na Kıbrıs Cumhuriyeti’nin başvurması meselesi hakkında sorumlu bir biçimde görüş ortaya koymak için bu başvurunun içeriğine ve varılmak istenen hedefe dair Cumhurbaşkanı Anastasiadis ve hükümetten tam ve bütünlüklü bir bilgilendirme beklediklerini dile getirdi. Türkiye’nin saldırganlığından Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarının savunulması için şüphesiz her hukuki silahın yararlı ve değerli olduğunu belirten Kiprianu bu başvuruyla ilgili olarak iki yol olduğunu söyledi. Bunlardan birinin, Adalet Divanı’nın genel olarak yetkisini Türkiye’nin kabul ettiğini beyan etmesi olduğunu ancak Türkiye’nin bunu yapmamış olduğunu kaydeden Kiprianu, diğer yolun da Türkiye ile Kıbrıs Cumhuriyeti’nin somut anlaşmazlığı ne olduğunu belirleyerek bunun Adalet Divanı’na taşınması olduğunu ve Türkiye’nin bunu da kabul etmesinin beklenmediğini ifade etti. AKEL Genel Sekreteri bu durumda tek yanlı başvuru yapılamayacağını da sözlerine ekledi.
Diğer seçeneğin Uluslararası Adalet Divanı’ndan görüş istemek olduğunu söyleyen Andros Kiprianu bunun potansiyel bir seçenek olarak var olduğunu AKEL’in 1991 yılında Ulusal Konsey’de yazılı olarak belirttiğini, ancak bunun önkoşulunun da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin böylesi bir talebinin BM Genel Kurulu’nda ya da Güvenlik Konseyi’nde ele alınıp onaylanması olduğunu hatırlattı. Kiprianu Adalet Divanı’nın görüşünün Türkiye için hukuki açıdan bağlayıcı olmasa da, Kıbrıs’ın egemenlik haklarının savunulması mücadelesinde siyasi açıdan yararlı olacağına da işaret etti.
AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu gerekli hazırlıklar yapılmadan bu konuda ortaya koyulacak hareketin gerek BM gerekse Uluslararası Adalet Divanı düzeyinde bazı tehlikeler de içerebileceğine işaret ederek, bu nedenle hükümetin böylesi bir inisiyatifi üstlenmeden önce gerekli istişarelerde bulunarak, ciddi hazırlık yapması gerektiğini ifade etti.
