Suriye’nin “yeni bir Irak” ya da “yeni bir Libya” haline getirilmesi tam bir kâbus senaryosu
Suriye’de yaşananlar coşkuyla kutlanacak türden gelişmeler değildir. Tam tersine yaşananlar ciddi endişelere yol açmaktadır ve ne Suriye halkı için ne de daha geniş anlamda Doğu Akdeniz ve Ortadoğu bölgesi için daha iyi günlerin habercisidir. Durum yeni kanlı çatışmalara, yıkımlara ve mülteci akımlarına gebedir. Aşırı köktendinci güçlerin ön plana çıkarmakta ve bölgemizin iki işgalci gücü olan Türkiye ve İsrail’i güçlendirmekte, Suriye’nin parçalanmasına yönelik yolu açmaktadır.
AKEL Suriye’yi parçalama planlarını uluslararası toplumun kabul etmemesi ve ülke halkının kendi geleceği hakkında dış müdahaleler olmaksızın özgür bir şekilde karar vereceği bağımsız bir devlet olarak Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve birliğini savunması gerektiğini vurgulamaktadır. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tutumunda kriter uluslararası hukuk, Birleşmiş Milletler Şartı ve BM Güvenlik Konseyi kararları olmalıdır.
Tüm insanlık Suriye’deki gelişmelerden kaygılanmalıdır çünkü sözde “Arap Baharı”nın ve Batı’nın güya “demokrasi ihraç etme” amaçlı askeri müdahalelerinin sonuçları çok iyi bilinmektedir. Suriye’nin içinde bulunduğu durumunda da, demokratik özgürlükler ve insan haklarına ilişkin mevcut sorunlar ve meseleler ülkenin istikrarsızlaştırılması hedefiyle Batı tarafından araç olarak kullanıldı ve aynı esnada kendilerini “kurtarıcı” ve “demokrat” olarak adlandıran aşırı gerici güçler silahlandırıldı.
Bu gerçeklerin ışığı altında, Suriye’nin “yeni bir Irak” ya da “yeni bir Libya” haline getirilmesi senaryosunun ne kadar büyük bir kâbus olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır.