Home  |  Açıklamalar   |  Kıbrıs sorunu hakkında Cumhurbaşkanı’nın çelişkili görüşleri

Kıbrıs sorunu hakkında Cumhurbaşkanı’nın çelişkili görüşleri

 

Müzakere sürecinin Crans Montana’da çökmesiyle Kıbrıs sorununda içine girilen durumun kritikliğini anladığı konusunda Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis yaptığı basın toplantısında bizi ikna edemedi. AKEL’in Kıbrıslıtürklere yönelik destek önerilerini değerlendireceğini söylemesi doğru yönde bir hareketti, ancak doğal gaz ve Guterres Çerçevesi konusunda ortaya koyduğu görüşlerin müzakereleri yeniden başlatma çabalarına hangi şekilde yardımcı olacağını merak ediyoruz.

 

Hiç kimse Cumhurbaşkanı’na doğalgaz konusunu müzakere masasına taşımasını önermedi. AKEL’in önerisi, kendisine gönderdiğimiz öneride açıkça belirttiğimiz ve BM Genel Sekreteri’nin de bizzat desteklediği gibi, Kıbrıs sorununun çözümü için doğal gazın motivasyon sağlayıcı unsur olarak değerlendirilmesidir. Sayın Hristodulidis tek boyutlu bir şekilde Avrupa Birliği faktöründe ısrar ettiğinde, aslında son yıllarda Türkiye’nin Avrupa perspektifinin zayıfladığı gerçeğini görmezden gelmiş oluyor.

 

Guterres Çerçevesi ile ilgili olarak, Cumhurbaşkanı bir yandan müzakerelerin kaldığı yerden devam etmesini istediğini söylerken, diğer yandan bu çerçevede yer alan hususları reddediyor. Bu da onu uluslararası toplum gözünde güvenilmez kılıyor.

 

Guterres Çerçevesi’nde mülkiyetle ilgili hususlarda Kıbırstürk toplumunun yönetiminde olacak bölgede ilk sözün kullanıcıya verildiği ve bunun beklentilerimizi karşılamayan bir pozisyon olduğu açıktır. Ancak bu, AKEL’in zamanında defalarca uyarılarda bulunduğu gibi, AİHM’e yapılan toplu başvuruların yol açtığı AİHM içtihadının bir sonucudur.

 

Mülkiyet konusunda yukarıdaki genel atfı somutlaştıran yakınlaşmaların olduğunu Cumhurbaşkanı gözden kaçırmaktadır. Örneğin, mülklerin yasal sahiplerine ve mirasçılarına ait olduğu konusunda bir yakınlaşma mevcuttur.

Bu, mülklerini geri alamayacak olanların tazminat veya takası seçebilecekleri anlamına gelmektedir. Ayrıca kullanıcıların sadece Kıbrıslıtürkler değil, binlerce Kıbrıslırum olduğunun da unutulmaması gerekir.

 

Guterres Çerçevesi’ndeki en önemli ve korunması gereken husus, tüm işgal güçlerinin adadan hızla ayrılması, Garantörlük Antlaşması’nın ve müdahale hakların daha ilk günden itibaren sonlandırılmasıdır. Cumhurbaşkanı’nın izlediği taktik en iyi niyetli dinleyicisini bile düşündürmekte ve kaygılandırmaktadır. Guterres Çerçevesi’ne seçmeci bir şekilde yaklaşımın, güvenlik ve garantilerle ilgili her şeyi Türk tarafının da reddetmesine izin vereceğini söylemeye gerek yok ve bunun sonucunda Guterres Çerçevesi etkisiz hale getirilecek ve müzakerelerin kaldığı yerden devam etmesi hakkındaki taahhüt sadece sözlü bir ifade olarak kalacaktır.

 

Bu taktikler, sonucu 2017’den bu yana Kıbrıs sorununun tarihinde en büyük müzakere boşluğunun yaşanması olan eski Cumhurbaşkanı’nın izlediği politikalarla özdeşleşmektedir. Cumhurbaşkanı’nın en kısa zamanda bilge düşüncelerle hareket etmesini ve taksimin kalıcılaştırılmasının önlenmesi için son bir hamlede ve anlamlı bir çabada bulunmasını umut ediyoruz.

 

PREV

Nikos Hristodulidis Selefinin Kaldığı Yerden Devam Ediyor

NEXT

AKEL Genel Sekreteri ile Dışişleri Bakanı Kıbrıs sorunu ve güncel meseleleri görüştü