Hükümet AB Dışişleri Konseyi’nde Netanyahu’nun avukatı gibi değil, uluslararası hukuku savunan bir devlet olarak tutumunu ortaya koymalıdır
Son 24 saat içinde Gazze’de yüzlerce sivil İsrail ordusu tarafından katledildi. Bu kurbanlar süregiden soykırımın binlerce kurbanına eklendi. Katledilenler arasında, içme suyu dağıtım noktasında hayatını kaybeden altı çocuk da bulunuyor. Kendisini “Orta Doğu’nun tek demokrasisi” olarak niteleyen İsrail içinde de savaş karşıtı seslere karşı baskılar ve otoriterlik giderek artıyor. Son örnek, savaşa karşı çıkıp Yahudilerin ve Arapların iş birliğini savunduğu için İsrail Parlamentosu’ndan ihraç edilme süreci başlatılan Milletvekili Ayman Odeh’dir.
İsrail devletinin gerçekleştirdiği soykırım ve barbarlıklar, tüm uluslararası toplumu bir yol ayrımına getirmiştir. Uluslararası hukukun ve insan haklarının neredeyse hiçbir maddesi kalmadı ki, İsrail tarafından ihlal edilmemiş olsun. Buna rağmen Avrupa Birliği Netanyahu’nun soykırımcı rejimine ya göz yumuyor ya da onu doğrudan destekliyor. Oysa AB-İsrail Ortaklık Anlaşması’nın temel unsurlarından biri, insan haklarına saygıdır. Bu çerçevede, 27 eski AB büyükelçisinin yakın zamanda yayımladığı açık mektup, AB’nin bu tutumu hakkında ağır eleştiriler içermektedir.
AKEL, Hristodulidis hükümetine çağrıda bulunarak, yarınki AB Dışişleri Konseyi toplantısında Netanyahu’nun avukatı gibi değil, Gazze’deki süregiden soykırıma karşı çıkan ve uluslararası hukuku savunan bir devlet olarak tutum ortaya koymasını talep ediyor. AB-İsrail Ortaklık Anlaşması’nın askıya alınması, AB’nin çoktan atmış olması gereken en asgari adımdır. Kıbrıs Cumhuriyeti bu kez tutumunu bu yönde açık ve net biçimde ortaya koymalıdır ve İsrail’e yönelik gündeme gelecek diğer baskı önlemlerini de desteklemelidir. Hristodulidis hükümetinin 1,5 yıldır Gazze konusunda izlediği utanç verici tutum sona ermelidir.
