BM Genel Sekreteri’nin iki raporu hakkında AKEL’in Açıklaması
BM Genel Sekreteri’nin İyi Niyet Hizmeti ve UNFICYP ile ilgili iki raporu, Crans Montana’da müzakerelerin kesintiye uğramasından sonra Kıbrıs sorununda içine girilen trajik durumu bir kez daha teyit etmektedir. Sayın Guterres, diğer şeylerin yanı sıra, anlamlı bir diyaloğun yokluğunun devamıyla hem iki tarafın nasıl ilerleyeceği konusundaki hem de iki toplum arasındaki uçurumu genişletmeye devam ettiğinin altını çizmektedir. Ancak BM Genel Sekreteri iki tarafın pozisyonlarının birbirinden çok uzak olduğunu doğru bir şekilde tespit etmekle birlikte, Kıbrıs Türk liderliğinin egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü, kısacası iki devletli çözümle ilgili pozisyonlarının, Kıbrıs sorununun müzakere ve çözüm için üzerinde anlaşmaya varılmış olan çerçeveyi açıkça ihlal ettiğini belirtmekten kaçınmaktadır.
BM Genel Sekreteri özel temsilci atanmasının Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik müzakere sürecini yeniden başlatma çabasında önemli bir adım olacağına doğru bir biçimde işaret etmektedir. Ama yine bu çabanın önündeki engelin Tatar ve Ankara olduğundan bahsetmemektedir. Teknik komitelerin çalışmalarının önemli ve güven inşa edici önlemlerin olumlu etkisinin olduğuna dair Sayın Guterres’in görüşü önemli ve kesinlikle doğrudur, ancak adada barışçıl bir geleceğin mümkün olduğuna Kıbrıslıları ve yabancıları sadece anlamlı ve sonuç odaklı görüşmeleri yeniden başlatma çabasında gerçek ilerleme ikna edecektir.
BM Genel Sekreteri’nin kapalı Maraş bölgesinde yaşanan gelişmeler hakkında endişesini ifade etmesi ve BM Güvenlik Konseyi’nin 550 ve 789 sayılı kararların ilgili hükümlerine uyulması gerektiğinin altını çizmesi bekleniyordu. Ancak bu bölgenin yerleşimcilere açılmasının Kıbrıs sorununun çözüme kavuşturulması beklentilerinin sonu anlamına geleceğini dikkate alarak, işgal altındaki şehirdeki Türkiye’nin yaptıklarına son verilmesini ve yapılanların da geri alınmasını ivedilikle talep etmesi gerekirdi.
Sayın Guterres Kıbrıs sorununun çözümü için doğal gazın güçlü bir motivasyon unsuru olduğunu ve bu motivasyon unsurunun değerlendirilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatmaktadır. Bu, AKEL’in bilinen önerisinde de yer alan bu yaklaşımı, hükümetinin 100 günü ile ilgili sunumu sırasında esasen reddeden Cumhurbaşkanı Hristodulidis’in bu öneriyi bir kez daha düşünmesini umduğumuz bir mesajdır.
BM Genel Sekreteri’nin BM parametrelerini de belirleyen Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararları temelinde hareket ettiğini bir kez daha belirtmesi özellikle Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafının mutabık kalınan çerçeveyle tamamen çelişen pozisyonlar ortaya koyduğu şu anda büyük önem taşımaktadır.
Cumhurbaşkanı Hristodulidis müzakere sürecinin Crans Montana’da kalınan yerden ve varılan yakınlaşmalarla ve Guterres çerçevesiyle yeniden başlatılmasını istediğini doğru olarak söylediğinde, pratikte bunu gerçekten kastettiğine ikna etmesi için bu kararları ve parametreleri esas almalıdır. Ancak bu şekilde Ankara’nın ve Kıbrıs Türk liderliğinin iki devletli çözüm için yersiz ve zamansız ısrarını terk etmesi umut edilebilir.