
Avrupa Birliği Türkiye’nin Kıbrıs’taki işgalini ve taksimci taleplerini görmezden gelerek Türkiye’yi Avrupa savunmasına dahil ediyor
SAFE Tüzüğü’nün kurumsal ve resmi olarak onaylanmasıyla Türkiye’ye AB savunmasına dahil olmasının kapısı açıldı. Bu, bir dizi Avrupa devletinin yıllardır Türkiye ile sürdürdüğü ve askeri harcamalardaki mali gevşemeler nedeniyle katlanarak artması beklenen silah ticaretine eklenmektedir. Bu ayrıca, Türkiye’nin son dönemde Avrupa savaş sanayii ile hızla başlattığı satın alma ve ortak girişimlere bir yenisini daha eklenilmesi aracılığı ile Avrupa’nın savunma programlarına arka kapıdan girmesi anlamına da gelmektedir. AB’nin ve lider çekirdeğinin, Kıbrıs’ta ve diğer ülkelerde işgalci bir güç olan ve aynı zamanda Doğu Akdeniz’de istikrarsızlığa yol açan bir unsur olduğunu göz ardı ederek NATO müttefiki Türkiye’yi ve askeri sanayisini kendi askeri planlarına dahil etme yönünde kararlı olduğunu teyit etmektedir.
Bu veriler, hükümette ve siyasi liderliği düşündürmeli ve endişelendirmelidir.
- Bu gelişmeye onay veren Hristodulidis hükümeti ne talep etti ve ne elde etti? Sonuç olarak, Kıbrıs sorunu ve Kıbrıs’la ilgili yükümlülükleri konusunda Türkiye en ufak bir adımı dahi atmadan yaşanan bu önemli gelişmeyle “AB-Türkiye konularının Kıbrıs sorununun çözümüyle bağlantılı hale getirilmesi” konusunda hükümet neyi başarmış oldu?
- Söz konusu Tüzük metninin -hiç de tesadüfi olmayacak bir şekilde- net olmadığı da göz önüne alındığında, üçüncü ülkelerle güvenlik anlaşması imzalanmasında gerekli olan oybirliği şartının aşılması için bazı Avrupa hükümetlerinin ortaya koyacakları tutumlara nasıl koyulacak?
- Üye ülkelerin güvenlik ve savunma alanlarında çıkarlarına aykırı olacak şekilde üçüncü ülkelerden tedariklere izin verilmeyeceği yönündeki atıf olumlu olmakla birlikte tamamen teorik düzeyde kalmaktadır. İşgalci gücün Kıbrıs’ın egemenliğini ve güvenliğini açıkça tehdit ettiği koşullarda Türkiye’den askeri teçhizat satın alınmasına izin verilmeyeceğine dair Kıbrıs AB’den veya örneğin İtalya’dan ve Almanya’dan herhangi bir taahhüt aldı mı? Çünkü görüldüğü kadarıyla yaptıkları bunun ne yazık ki tam tersidir.
Türkiye AB üyesi bir devletin topraklarında yasadışı işgalini ve Kıbrıs sorununda taksimci görüşlerde ısrarını sürdürürken, Avrupa savunmasına güya yardım edecek diye Türkiye’ye Avrupa halklarının büyük paralar ödemesinin mantıksız ve saçma olduğunu AKEL bir kez daha vurgulamaktadır.