Erdoğan’ın Kıbrıslıtürklerin haklarını savunduğu iddiası asılsız bir bahanedir

Erdoğan’ın “Mavi Vatan” ile ilgili yeni kışkırtıcı açıklamaları, Doğu Akdeniz devletleri ve halklarını tahrik eden bir militarizm ve şovenizm gösterisidir. Ayrıca bölgede gerilimi azaltma çabalarına katkı sağlamamakla kalmayıp, yeni bir gerilimi de eklemektedir. Kıbrıs ve Yunanistan dışındaki Avrupa hükümetlerine gönderdiği mektupta, farklı bir üslupla Türkiye’nin AB’den taleplerinin listesini kaydetmekte ve tabii ki Doğu Akdeniz’de yaşanan gerçekliği de tersine çevirmektedir.

Türkiye Cumhurbaşkanı, Kıbrıslıtürklerin haklarını savunduğunu iddia ediyor. Bu elbette asılsız bir bahanedir, çünkü:

Birincisi, Kıbrıs Cumhuriyeti ile komşu devletlerarasında deniz bölgelerinin belirlenmesine ilişkin anlaşmalar orta çizgi temelinde yapıldı. Erdoğan’ın mantığının herhangi bir şekilde benimsenmesi, Kıbrıslıtürkler de dâhil olmak üzere Kıbrıs ve Kıbrıslılar için daha az hak anlamına gelecektir. Buna ek olarak, Kıbrıs Cumhuriyeti, hiç kimsenin el süremeyeceği, para alamayacağı bir Ulusal Fon kurarak, hidrokarbonlardan gelebilecek gelirlerden Kıbrıslıtürklerin payını güvence altına almıştır.

İkincisi de, Kıbrıslıtürklerin Kıbrıs’ın doğal zenginliklerindeki ve doğalgazdan gelirlerdeki hakları Kıbrıs sorununun çözümüyle ve özellikle bu konuda 2011’de varılan Hristofyas-Talat görüş birliğiyle ile güvence altına alınmıştır. Eğer Türkiye Kıbrıslıtürklerin haklarını korumak istiyorsa, yasadışı sondaj faaliyetleri ve başka kışkırtıcı hareketlerde bulunmak yerine, yapması gereken şey, Kıbrıs sorununun üzerinde anlaşmaya varılmış olan çerçeve temelinde çözümüne katkıda bulunmaktır.

Kıbrıs sorununun üzerinde anlaşmaya varılmış olan çerçevede çözümü, Kıbrıs’ın kurtuluşu ve yeniden birleşmesi, tüm Kıbrıslıların haklarına kavuşmalarını sağlarken, aynı zamanda tüm Doğu Akdeniz’de barış ve istikrara da katkıda bulunabilecektir.

 

28/09/2020