AKEL: Çözüm Yanlısı Kıbrıslıtürk Siyasal ve Sosyal Örgütlerle Temasları Yoğunlaştırarak Mücadeleye Devam
AKEL Merkez Komitesi 11 Temmuz 2018’de yaptığı toplantıda Crans Montana başarısızlığı sonrasında ve müzakere sürecinin yeniden başlamasının zemininin olup olmadığını araştırmak için BM Genel Sekreteri’nin özel görevlisinin ziyareti öncesinde Kıbrıs sorununda var olan durumu ele aldı ve Kıbrıs sorununu etkileyen yeni uluslararası, bölgesel ve iç koşulları değerlendirdi.
Anastasiadis hükümetinin 2013’ten bu yana Kıbrıs sorununda ortaya koyduğu tutum ve politikaların bir kez daha değerlendirildiği toplantıda, AKEL’in uyarılarına rağmen, Sayın Anastasiadis’in müzakerelere sıfırdan başlama yönündeki yanlış tercihinin bir yıl içerisinde başarısızlığa ve olumsuz sonuçlara yol açtığının altı çizildi. Sayın Akıncı’nın Kıbrıslıtürk toplumu liderliğine gelmesi ve müzakerelerin kaldığı yerden yeniden başlamasından yana tutumunun ardından Sayın Anastasiadis’in de bu tezi benimsediği belirtilerek, zaman zaman iki taraftan da görülen yalpalamalara karşı eleştirel bir yaklaşımla AKEL’in müzakere sürecini desteklediği ifade edildi. Mont Pelerin’de toprak başlığında önemli bir ilerleme sağlanmasına rağmen, Sayın. Anastasiadis’in bunu değerlendiremediği ve bunun ardından BM Genel Sekreteri’nin geçen Eylül ayındaki raporunda da belirttiği gibi müzakere sürecinde olumsuz gidişatın başladığı kaydedildi.
AKEL Merkez Komitesi’nin açıklamasında “Crans Montana’da ise Garanti Antlaşması’na ve müdahale haklarına derhal son verilmesine ve BM’nin sorumluluğunda Çözümün Uygulanması Mekanizması’yla işgal ordularının adadan süratle ayrılmasına ilişkin tez BM Genel Sekreteri, AB, Britanya ve Yunanistan tarafından desteklendi. Askıda kalan tek konu Türkiye ve Yunanistan’ın adadaki alaylarının, yani 650 ve 900 askerinin kalma süresi oldu” denilerek, Sn. Anastasiadis’in bu desteği de değerlendiremediğine işaret edildi. Açıklamada, BM Genel Sekreteri’nin gerek geçen Eylül ayındaki raporunda, gerekse İyi Niyet Misyonu hakkındaki son raporunda Crans Montana’da tarihi bir fırsatın kaçırıldığını vurguladığı ve buna ilaveten bütün garantör güçlerin güvenlik ve garantiler konusunda karşılıklı kabul edilebilir çözümleri bulmaya hazır bir biçimde İsviçre’ye gittiklerini kaydederek, varılan başarısızlıktan Türkiye’yi sorumlu görmediği belirtildi.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin MEB’inde yaşanan gerilimin ve 12 ay süren verimsiz bir dönemin ardından BM Genel Sekreteri’nin özel görevlisinin önümüzdeki dönemde Kıbrıs’a gelmesiyle doğrudan müzakerelerin yeniden başlamasının şart olduğuna işaret edilen açıklamada, böylesi bir gelişme için önkoşulun BM Genel Sekreteri’ne göre tarafların siyasi iradelerini göstermesi olduğu kaydedildi. Sn. Guterres’in müzakerelerin anlamı olması için Crans Montana’da kaldığı yerden, yani taraflar arasında varılan görüş birlikleri, Guterres Çerçevesi, Çözümün Uygulanması Mekanizması ve paket halinde müzakereyle devam edilmesi gerektiğinin altını da çizdiği belirtildi.
AKEL Merkez Komitesi açıklamasında “Sn. Anastasiadis Sn. Lute’a net cevaplar vermelidir. Bunu yaparsa ya stratejik bir ortak anlayışın yolu açılacaktır ve bu geriye kalan askıdaki meselelerin çözümünü önemli derecede kolaylaştıracaktır, ya da Türkiye teşhir edilecektir. Bunu yapmadığı takdirde, gerilim artacak ve bugünkü Taksim’ci statükonun hızlı bir şekilde kalıcılaşmasına yol açılacaktır” denildi.
“AKEL Kıbrıs sorununun üzerinde anlaşmaya varılan çözüm çerçevesinde ve ilkeler temelinde çözümünü tutarlılıkla desteklemeye devam edecektir. İki toplumun yeniden yakınlaşması bu hedefe ulaşılmasında önemli derecede katkıda bulunmaktadır” denilen açıklamada özellikle bugünkü koşullarda AKEL’in ortaya koyduğu tutumun Kıbrıslıtürkler tarafından takdir edildiğine işaret edilerek, bu tutuma devam edilmesi ve Kıbrıstürk toplumunun çözüm isteyen siyasal ve sosyal örgütleriyle AKEL’in temasını yoğunlaştırması gerektiği vurgulandı.
