Kıbrıs Sorunu ve Ara Siyasal Alan Olarak Adlandırılan Partilerin Önerisi Hakkında
AKEL Merkez Komitesi Basın Sözcüsü Stefanos Stefanu Tarafından Yapılan Açıklama
Ara siyasal alan olarak adlandırılan kesimin üç partisinin bugün kamuoyu önünde ortaya koydukları görüşün önümüzdeki Kıbrıs Konferansı’na yardımcı olmayı mı yoksa sadece seçimlere yönelik maksatlara hizmet etmeyi mi hedeflediğini yurttaşların değerlendirmesine bırakıyoruz. Özünde öne sürülen görüşler benimsenirse, tek ve kesin sonuç müzakere sürecinin çökmesi ve bunun sorumluluğunun Kıbrısrum tarafına yüklenmesi olacaktır. Aynı esnada Türkiye aklanacak ve Kıbrıs’taki yasadışılıkları hakkında hiçbir bedel ödemeyecektir.
Detaya girmeksizin ana hatlarıyla şunlara işaret ediyoruz:
Birincisi, müdahale ve garantörlük haklarının ve aynı zamanda İttifak Anlaşması’nın referandumlardan önce lağvedilmesinin gerekeceği savunuluyor. Buna ilaveten referandumun yapılmasından önce bütün yabancı orduların adadan ayrılmasına ilişkin takvim üzerinde anlaşmaya varılması ve çözümün uygulanmasına başlanmasından önce bütün yabancı orduların adadan tamamen ayrılmaları talep ediliyor. Yani referandumlarda sunulacak çözümü kabul edip etmediğimiz konusunda henüz karar vermeden önce sadece istila öncesi duruma dönmekle kalınmayıp 1960 Anlaşmalarının bütün olumsuz unsurlarından da kurtulmanın gerektiği dile getiriliyor. Sadece akıl almaz derecede saflık içerisinde olanlar Kıbrıs sorununun çözümüne böylesi yaklaşımlarla ulaşabileceğine inanabilirler. Elbette zamanı geçmiş garantiler sisteminin ve her tür müdahale haklarının kaldırılmasından yanayız, ama bu yersiz ve zamansız yaklaşımlarla sonuçta bize kalacak olan mevcut garantiler anlaşması olacaktır.
İkincisi, ortak Kıbrıs Silahlı Kuvvetleri hakkında ifade edilen tez soru işaretlerine yol açmaktadır. Yani Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bütün hükümetleri tarafından yıllarca dile getirilen tam askersizleştirilme tezi terk mi edilmektedir?
Üçüncüsü, çözüm anlaşmasının birinci maddesinde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin olduğu gibi devam edeceğinin net bir biçimde yazılması gerektiği tezi ifade edilmektedir. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devam etmesi AKEL için kırmızıçizgidir. İstenen bunun gerçekleştirilemeyecek bildirgelerle değil pratikte nasıl güvence altına alınacağıdır. Müzakerelerin uzun tarihi boyunca müzakere masasına her bir tarafın statüsü konusu hiçbir zaman getirilmedi. Görüşmelerin konusu daima varılması istenen hedefti.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devam etmesi sadece sözlü ifadelerle ya da yegâne sonucu müzakerelerin çıkmaza girmesi ve tarafımıza sorumlulukların yüklenmesi olacak tezlerle güvence altına alınmaz. Çözümün içeriği aracılığıyla bu güvence altına alınır: Kıbrıs Cumhuriyeti’nin BM’deki, AB’deki, Avrupa Komisyonu’ndaki ve genel olarak üyesi olduğu uluslararası örgütlerdeki katılımının ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne kadar yaptığı uluslararası anlaşmaların devam etmesinin güvence altına alınması gerekir. Ayrıca kesin bir biçimde ayrılma yasak olacaktır.
Dördüncüsü, üç partinin ortak açıklamasında çözüm anlaşmasının eki olarak onaylanacak olan Türkiye ve Kıbrıs Cumhuriyeti arasında Münhasır Ekonomik Bölge’nin belirlenmesi anlaşmasının imzalanmasından ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmasından söz edilmektedir. Bu konuyla bağlantılı olarak, hatırlatmak istiyoruz ki Türkiye ve Yunanistan birbirlerini tanımalarına rağmen, bu iki ülkenin arasında MEB’in belirlenmesi sorunu on yıllardır askıdadır. Kıbrıs sorununun çözümünden önce diğerlerinin yanı sıra de jure tanıma ile eşit olan böylesi bir adımı atma yönünde Türkiye’nin ilerleyeceğine inanmamız mümkün mü?
Geçmişte Kıbrıs Cumhuriyeti’nin hiçbir Cumhurbaşkanı böylesi zeminsiz tezleri dile getirmedi ve müzakerelere masasına sunmadı. 43 yıl sonra, bugün bu öne sürülürse, tek sonuç müzakere sürecinin doğrudan çökmesi ve sorumlulukların Kıbrısrum tarafına yüklenmesi olacaktır. Böylesi bir gelişmenin sonuçları ülke ve halk açısından trajik olacaktır.
İsviçre’de yapılacak konferansın öncesinde, AKEL, önümüzdeki süreçlere ve olası gelişmelere yardımcı olmamız için, bütün siyasal güçlere seçimlerle ilgili ya da başka maksatlardan uzak ve sağduyulu bir biçimde hareket etme çağrısını tekrarlamaktadır.
AKEL Basın Bürosu, 20 Haziran 2017