Home  |  Konuşmalar   |  POGO Yeri örgütünün 7 Mart 2015’te gerçekleştirdiği “Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk kadınlar – Ortak Mücadele” konulu etkinlikte AKEL milletvekili ve POGO Kadın Hareketi Genel Sekreteri Skevi Kukuma tarafından yapılan konuşmadan bölümler

POGO Yeri örgütünün 7 Mart 2015’te gerçekleştirdiği “Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk kadınlar – Ortak Mücadele” konulu etkinlikte AKEL milletvekili ve POGO Kadın Hareketi Genel Sekreteri Skevi Kukuma tarafından yapılan konuşmadan bölümler

 

Yoldaşlar, dostlar,

Öncelikle bugünkü etkinliği gerçekleştirme inisiyatifinden dolayı POGO Yeri örgütünü tebrik etmek ve kendisine yapılan daveti kabul ederek, bu etkinliğe katılan Doğuş Derya’ya teşekkür etmek istiyorum. Doğuş Derya savaşın ve şoven kinin getirdiği acılara dair gerçekleri işgalin kalbinde dile getirme cesaretini gösterdi. Bizim ayrı yaşamamızı isteyenlere karşı, Doğuş, çözümle adanın ve halkımızın yeniden birleşmesine inancını dile getirme cesaretini gösterdi.

Kıbrıstürk toplumunun en gerici kesimlerinden Doğuş’a karşı iğrenç ve seksist saldırılar başladığında, AKEL olarak söylediklerimizin bu kürsüden de tekrarlamama değer olduğu düşüncesindeyim. 1974 yazında Türk ordusu tarafından işlenen suçlar arasında bazı Türk askerlerinin Kıbrıslırum kadınlara tecavüz ettikleri hakkında konuşma cesaretini gösteren Doğuş Derya’yı tebrik ettik.

Ancak Doğuş Derya’nın cesur tutumunu olumlu bir hareket olarak görüp Kıbrısrum toplumundan selamlayanların benzer bir cesareti gösterip, Kıbrıslırum faşistlerin işlediklerini cinayetler hakkında konuşmaları gerektiğini vurguladık. Taşkent/Tohni’de silahsız Kıbrıslıtürk esirlerin katledilmeleri hakkında konuşmaları gerektiğini vurguladık. Kıbrıslıtürk üç köyde, Muratağa/Maratha, Atlılar/Aloi, Sandallar/Sandalaris’te 126 kadın ve çocuğun katledilmeleri hakkında konuşmaları gerektiğini vurguladık. Hepimiz gerçeği, ama tüm gerçeği ve sadece gerçeği dile getirdiğimiz takdirde, ilerleyebiliriz.

Bunun için, POGO Kadın Hareketi milliyetçiliğe ve şovenizme karşı gücünün yettiği oranda sesini yükseltmeye ve gerçekleri dile getirmeye devam edecektir. Bunun için tel örgüler üzerinden ellerimizi, barış ve yeniden birleşme için mücadele eden Kıbrıslıtürk kadınların elleriyle birleştiriyoruz.

Kıbrıs halkının trajedisini en ağır şekilde yaşayanların Kıbrıs’ın kadınları olduğu bilinmektedir. Kıbrıs kadını tecavüzlerin kurbanı oldu. Ülkemiz aleyhine emperyalizmin organize ve milliyetçiliğin infaz ettiği cinayetlerde kaybettiği eşi, kardeşi, evladı için ağlayan Kıbrıs kadını oldu. Binlerce kadın yerinden, yurdundan oldu. Ailelerinin bütün yükünü omuzlarında taşımak zorunda kaldı. Kadınlar Kıbrıs trajedisinin somutlaştığı çehre oldu. Kayıp insanlarını yıllarca yüreklerinde taşıyan, onlar hakkında bir ipucu bulunması için araştırma laboratuarlarından çıkacak sonuçları gözleri yaşlı bugüne kadar bekleyenler yine Kıbrıslı kadınlardır.

Ancak kadınlar Kıbrıs tarihinin dramlarında sadece var olmakla kalmadılar. Kıbrıs’ın kadınları ekmek ve özgürlük mücadelesinde aktif bir biçimde yer aldılar.

1938 ve 1939’da dokuma işçilerinin büyük grevlerinde yer alanlar Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk kadınlar, Kıbrıs’ın kadınlarıydı.

Faşizme karşı savaşan binlerce Kıbrıslı gönüllünün II. Dünya Savaşı’nın bitmesiyle terhis edilip, yurda dönmeleri için mücadele edenler Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk kadınlar, Kıbrıs’ın kadınlarıydı.

1945’te düğme atölyelerindeki grev mücadelelerinde ana gücü teşkil edenler Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk kadınlar, Kıbrıs’ın kadınlarıydı.

1948’in büyük maden grevlerinde kararlı bir biçimde yer alan, sömürgeciliğin polisinin namluları ve şiddeti karşısında direnenler yine Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk kadınlar, Kıbrıs’ın kadınlarıydı. Ve bunun için de, kazandık.

Barış için büyük kitlesel eylemlerde en önde yer alanlar, Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk kadınlar, Kıbrıs’ın kadınları oldu.

1960’ta bağımsız Kıbrıs’ın ilk seçimlerinde oy kullanma hakkımızı talep edip kazananlar biz olduk.

İki toplumu küçük bir adım da olsa birbirlerine yeniden yakınlaştırma mücadelesinde öncü olanlar biz, Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk, Kıbrıslı kadınlarız.

Biz, Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk, Kıbrıs’ın kadınları orduların, yabancı üslerin ve tel örgülerin olmayacağı bir Kıbrıs için mücadele ediyoruz. NATO’nun Kıbrıs’ta olmaması için, Kıbrıs’ın NATO’da olmaması için mücadele ediyoruz.

Sevgili dostlar,

POGO Kadın Hareketi bütünlüklü bir çerçeve içerisinde taleplerimizi Cumhurbaşkanı’na sunmuştur. Bu çerçevede yer alanlar ana hatlarıyla şunlardır:

– Kadın işsizliğine karşı somut hedefli önlemlerin alınması

– Annelik izninin arttırılması ve ödenekli ebeveyn izni

– Devletin ücretsiz kreş ve anaokulları

– Perakende ticarette dükkânların çalışma saatlerine ilişkin hükümet kararnamesine son verilmesi

– Toplu sözleşmelere uyumun denetlenmesi için işyerlerinde teftişlerin arttırılması

– Çocukların ve yaşlıların bakımına yönelik hizmetler ve alt yapılarla çağdaş kadını destekleyen sosyal ağın daha fazla geliştirilmesi

– Çocuklarımızın eşitlik ve karşılıklı saygı idealleriyle yetişmesi hedefiyle Eğitim Reformu’nun kesintisiz bir biçimde ilerlemesi ve çocuklara bilimsel temeli, pedagojik uyumu olan cinsel eğitimin verilmesi

– Papanikolau erken tanı testi için beklemeye son verilerek, meme kanseri için gerekli önlemlerin derhal alınması, iki röntgen tedavi merkezinin faaliyete geçmesi, rahim kanserine karşı bütün kız çocukların aşılanması için nüfus kontrolünün öne çıkarılması

– Kadınlara karşı şiddetin ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin İstanbul Sözleşmesi’nin derhal imzalanması ve onaylanması, aile içi şiddetin önlenmesi ve buna karşı mücadeleye ilişkin Ulusal Eylem Planı’nın uygulanması

Yoldaşlar,

Kıbrıs sorununun çözümü Kıbrıs kadın hareketi için öncelikti ve öncelik olmaya devam etmektedir. Kıbrıs sorununun çözümü çabalarında bugün hâkim olan durum, barış içerisindeki bir Kıbrıs vizyonumuza hizmet etmemektedir. Ülkemiz dünyanın en fazla askerileştirilmiş bölgelerinden biri olmaya devam etmektedir. Milyonlarca avro askeri harcamalara gitmektedir. Hâlbuki çözüm ve askersizleştirme ile tüm bu paralar halk için sosyal harcamalara, halkımızın eğitim ve sağlık gereksinimlerine, okullara, hastanelere, üniversitelere gidebilecektir.

Ancak ne yazık ki durumun oldukça zor ve hatta tehlikeli bir hale geldiği görülmektedir. Kayıpların akıbetinin belirlenmesi gibi tamamen insani bir meselede dahi durgunluk yaşandığı, kemiklerin kimliklerinin saptanması çalışmalarında ritmin düştüğü görülmektedir. İki yıldır yalpalayarak süren görüşmeler Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Münhasır Ekonomik Bölgesi’nde Türkiye’nin ortaya koyduğu hareketlerden sonra tamamen kesintiye uğramış durumdadır. Bizim değerlendirmemize göre, Kıbrıs sorununun süregitmesinde ana sorumluluk Türkiye’nin Kıbrıs’ta egemenlik hakları talep edip, adada “iki egemen devlette” yaşayan “iki halkın” var olduğu doktrininde ısrar etmesindedir. Kıbrıs’ın yabancı hamiler, garantörler ve ana vatanlar olmaksızın, bağımsız, özgür, egemen, birleşik ve askersizleştirilmiş bir vatan olacağı, Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin ortak vatanı olacağı Kıbrıs içindeki ve dışındaki herkes tarafından anlaşılmalıdır. Kıbrıs tek vatan, Kıbrıslılar tek halk olarak kalacaktır.

Aynı zamanda, AKEL olarak biz, iki toplum içerisinde de milliyetçiliği körükleyenlere, federasyon çözümünün terk edilmesini isteyenlere karşı mücadele ediyoruz. Ne 1960 üniter devletine dönüş, ne de gevşek federasyon gerçekleşmesi mümkün olan ya da kabul edilebilir çözümler değildir. Barış ve yeniden birleşmeyi isteyen bütün güçlerin üzerinde birleşebilecekleri ve birleşmeleri gereken nokta, BM Güvenlik Konseyi kararlarında belirtildiği şekilde siyasi eşitliğin olacağı, tek egemenliğin, tek vatandaşlığın ve tek uluslararası kimliğin olacağı iki bölgeli, iki toplumlu federasyon çözümüdür.

AKEL olarak, Birleşmiş Milletler gözetiminde görüşmelerin yeniden başlamasının yolunun bulunması gerektiği görüşündeyiz. Ve bu yol Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarının Türkiye tarafından ihlal edilmesine son verilip, buna paralel olarak ülkenin doğal zenginliğinin değerlendirilmesine ilişkin konunun büyük kısmını düzenleyen Hristofyas-Talat ve Hristofyas-Eroğlu görüş birliklerinin değerlendirilmesinden geçmektedir. Kıbrıs sorununun diğer yanlarında da Hristofyas-Talat arasında varılan görüş birliklerinin çok değerli bir temeli teşkil ettiğine ve iki toplumun bugünkü liderlerinin bu temeli değerlendirmeleri gerektiğine sarsılmaz bir biçimde inanıyoruz.

Yoldaşlar,

Yeniden birleşmiş özgür bir Kıbrıs için, sosyal adalet ve cinsiyetlerin eşitliği için mücadele eden bizlerin güçlükler karşısında yorulma ya da umutsuzluğa düşme lüksümüz yoktur. Önümüzdeki tek yol nihai zafere kadar mücadele etmektir.

Pek çok nedenden dolayı biz kadınlar mücadelelerde aktif bir biçimde yer almalıyız. Gökyüzünün yarısı kadınlardır; gökyüzünde güneşin doğması için, sosyalizm güneşinin doğması için verilen bu mücadelede gökyüzü yarısından mahrum olamaz. Emekçilerin zaferi için verilen mücadele sınıfımızın yarısından, kadın emekçilerden yoksun olamaz. Kıbrıs’ın özgürlük ve yeniden birleşme mücadelesi halkımızın yarısından, Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk kadınlardan yoksun olamaz.

Tel örgülerin artık sadece müzelerde görüleceği, kadınların çocuklarını göçmen çadırlarında doğurmak zorunda kalmayacağı, öldürülen ve kayıp olan insanların ardından bir daha gözyaşı dökmeyeceği güne kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.

Trajedinin kanı ve gözyaşlarıyla değil, halkımızın onurlu alın teri, sevinci ve gülüşüyle Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk kadınların yaşam ekmeğini tekrar birlikte yoğuracakları günlere ulaşıncaya kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.

Yurdumuzun tekrar özgür ve barış içinde olacağı ve bu toprakların Kıbrıs halkının bütün evlatlarını kucaklayan bir ana olacağı güne ulaşıncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz.

Yabancı kreditörlerin, yabancı fethedenlerin, yabancı hamilerin değil, bu ülke halkının kendi kanıyla, alın teriyle suladığı bu toprakların gerçek efendisi olacağı güne kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.

PREV

Avrupa Parlamentosu’nda gerçekleştirilen etkinlikte AKEL M.K. Genel Sekreteri Andros Kiprianu tarafından yapılan konuşma

NEXT

8 Mart Dünya Kadınlar Günü onuruna POGO Kadın Hareketi’nin gerçekleştirdiği etkinlikte AKEL M.K. Genel Sekreteri Andros Kiprianu tarafından yapılan konuşma