Home  |  Kongreler   |  Kıbrıstürk Toplumu

Kıbrıstürk Toplumu

AKEL’in 20. Kongresi’nden bugüne kadar Kıbrıstürk toplumunda sosyal, ekonomik ve siyasal alanda ciddi gelişmeler yaşandı. 2001 yılındaki ekonomik kriz ve daha sonra Annan Planı sürecinde Kıbrıs sorununun çözüm ilgili olarak gündeme gelen gelişmeler Kıbrıstürk toplumunda Kıbrıs sorununun çözümünü arzulayan ilerici ve barış yanlısı güçlerden yana bir dengenin oluşması için önkoşulları yarattı. Ancak 2009’dan itibaren başlayan dönem bu güçler dengesini alt üst etti. Önce, 2009 yılında Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin başrolde olduğu sözde hükümet, Türkiye’nin dayattığı ve zorunlu olarak uygulamasının gerektiği ekonomik paket nedeniyle erken “seçimler” yönünde ilerleme kararı aldı ve sonuçta yenilgiye uğradı. Arkasından da sözde “Cumhurbaşkanlığı seçimleri”nde toplum liderliği Mehmet Ali Talat’tan iki devlet çözümünü destekleyen Derviş Eroğlu’ya geçti. Tüm bu sonuçların ortaya çıkmasında Kıbrıstürk toplumunun toplumsal-ekonomik faktörleri de rol oynadılar. Bu dönemde toplumun ilerici ve barıştan yana güçleri içerisinde yaşanan zıtlaşmalar ve aynı zamanda Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin “hükümette” kendi farklılıklarını ortaya koymayı başaramaması ve tam tersine “KKTC”yi açık bir şekilde savunarak işgal rejimini yönetme uğraşısına girmesi yukarıda ifade edilen sonuçların ortaya çıkmasında da önemli faktörlerden bazılarını teşkil ettiler. Sözde izolasyonların gerçek nedenlerini göz ardı ederek, doğrudan ticaretin uygulanması gibi, Kıbrıs’ta bölünmeyi güçlendirecek ve kalıcılaştıracak taleplerin öne sürülmesi ve böylesi taleplerin yaşama geçirilmesindeki başarısızlık da Kıbrıstürk toplumunda bu dönemdeki değişimin bir faktörüydü. Dimitris Hristofyas’ın Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı’na seçilmesi sonrası yeniden doğan çözüm umutları Kıbrıstürk liderliği tarafından yeterli oranda değerlendirilmedi. Mehmet Ali Talat’ın Ankara’yla neredeyse tamamen aynı rotada hareket etmesi, geçmişte Kıbrıs sorununun çözümü için AKEL ve CTP’nin aralarında anlaştıkları tezlerin Kıbrıstürk liderliği tarafından terk edilmesi ve üzerinde anlaşmaya varılmış olan çerçevenin dışında olan önerilerin Kıbrıstürk liderliği tarafından zaman, zaman sunulması süreçte daha fazla gecikmelerin ve gerginliklerin yaşanmasına neden oldu. Bu olgu da Kıbrıs sorununun çözümü için beklentilerin azalmasına katkıda bulundu ve Kıbrıslıtürk kitleleri çözümü arzulamayan güçlere yöneltti. Erdoğan-Gül ikilisi çok tereddütlü ve gecikmeli bir şekilde Talat’ın adaylığını destekledi; Türkiye’deki diğer güçler kararlı bir biçimde Eroğlu’nun adaylığından yana tavır aldılar ve çalıştılar. Bu, Kıbrıslıtürk liderin belirlendiği oylamanın sonucunu da büyük derecede biçimlendirdi. Bu dönem işgal altındaki bölgelerde Türkiye’nin belirleyici rolünü bir kez daha ortaya koydu. Türkiye gerek adaya yasadışı bir şekilde taşıdığı ve demografik yapıyı kökten değiştirdiği nüfus ile gerekse işgal ordusu, “Sivil Savunma, “Sivil İşler” “Türkiye Cumhuriyeti Yardım Heyeti” gibi çeşitli kurum ve örgütlenmelerle Kıbrıstürk toplumunun siyasi iradesine ipotek koyacak durumdadır. Yasadışı devletin Türkiye’ye ekonomik bağımlılığı da bunda önemli rol oynamaktadır. İşgal “hükümeti” ve Türk hükümeti tarafından imzalanan 2010, 2011 ve 2012 yıllarını kapsayan üç yıllık “Ekonomik Protokol” aracılığı ile yaptığı mali yardımlar çerçevesinde Türkiye özel sermayenin güçlendirilmesini ve en önemlisi de Türkiye sermayesinin işgal bölgesine yatırımlarını teşvik etmeyi öne çıkarmaktadır. Özellikle 2004 sonrası dönemde Türkiye’den işgal bölgesinde turizm ve eğitim alanına Türk sermayesinin yatırımlarında artış görülmektedir. Bu da, askeri işgal ve demografik yapıyı değiştirme uğraşısı sonrası, ekonomik alanda “istila” olarak da nitelenebilir. Tüm bu gelişmeler bir yandan Kıbrıstürk toplumunun toplumsal varlığını tehlike altına sokmakta ve diğer yandan Kıbrıs sorununun çözüm sürecini de zorlaştırmaktadır. Kıbrıs sorununun çözümü Kıbrıstürk toplumunun adadaki varlığını koruması ve kimliğini sürdürmesi için büyük öneme sahiptir. Kıbrıstürk toplumunun adadaki varlığını koruması ve kimliğini sürdürmesi için Kıbrıs sorununun çözümü büyük öneme sahiptir. Kıbrıstürk toplumunun varlığını koruyabilmesi Kıbrıs sorununun çözümünden geçmektedir ve sorunun çözüm sürecinde Kıbrıslıtürk toplumu Kıbrısrum toplumundaki ilerici, demokratik güçlerin stratejik ortağıdır.

PREV

Kıbrıs Sorunu

NEXT

Yeniden Yakınlaşma