20. Kongre’den 21. Kongre’ye
21. Kongre’nin önemi
AKEL’in 21. Kongresi 25-28 Kasım 2010 tarihinde gerçekleştirilecektir. Kongrede, merkezi referans noktası ve en önemli olayı Dimitris Hristofyas’ın Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı’na seçilmesi olan son beş yılın değerlendirilmesi yapılacaktır. Kongre önümüzdeki beş yılda politikamızın, hedeflerimizin ve mücadelelerimizin genel istikametlerini belirleyecektir. Hristofyas hükümetinin başta bulunduğu ve Kıbrıs sorununun bir kritik aşamada olduğu koşullarda, AKEL’in 21. Kongresi parti için özel bir önem kazanmaktadır. Ülkenin siyasal gelişmelerinde AKEL’in oynadığı çok önemli rol nedeniyle, 21. Kongre Kıbrıs için, Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler için, Kıbrıs halkı için daha geniş bir önem kazanmaktadır. Kongrenin kararları siyasal camianın tümü ve Kıbrıs toplumu tarafından büyük bir ilgiyle beklenmektedir. Yurt dışında şu ya da bu şekilde Kıbrıs sorunuyla – ve sadece Kıbrıs sorunuyla da değil – ilgilenen herkes tarafından da ilgiyle beklenmektedir.
Kıbrıs geri kalan dünyadan tecrit edilmiş değildir. Tutuculuk ve sermaye güçlerinin cepheden saldırısına solun ve emek güçlerinin maruz kaldıkları bir dünyada, Kıbrıs’ın bugün AKEL’den gelen bir Cumhurbaşkanı vardır ve çalışanların partisi hükümettedir. Avrupa’daki ve dünyadaki ilerici sol güçlerin Kıbrıs’taki gelişmeleri ilgiyle izlemeleri ve Kıbrıs solunun her başarısını kendi başarıları olarak da selamlamaları bağlamında, bu veri AKEL’in 21. Kongresi’ne uluslararası ve Avrupai bir boyut vermektedir.
Yeni koşullar
21. Kongre gerek partinin kendisi için gerekse daha geniş olarak Kıbrıs için daha önceki kongrelerden çok farklı veri ve koşullar içerisinde yapılacaktır. Kongrenin içerisinde gerçekleşeceği veriler ve koşullar kongrenin önemini de belirlemektedir. Bu veriler şunlardır: a) Dimitris Hristofyas’ın Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı’na seçilmesi, b) hükümet partisi olarak AKEL, c) Kıbrıs sorununun çözümü için gelişme halinde olan kararlı çaba, d) Kıbrıs’ın uluslararası düzeyde artan saygınlığı, e) Hükümet tarafından gerçekleştirilen çok önemli çalışmalar, f) dünya çapındaki ekonomik kriz, Kıbrıs’a etkileri ve bunlara karşı koymak için mücadele, g) iç cephedeki durum, h) Türkiye’nin bölgemizde ve uluslararası alanda rolünü güçlendirmek için yoğun çabaları.
Hristofyas’ın seçilmesi: 24 Şubat 2008’de Dimitris Hristofyas %53,36 ile Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı’na seçildi. Dimitris Hristofyas’a net bir direktif veren Kıbrıs halkına, onun adaylığını destekleyen ve seçilmesi için çalışan siyasal güçlere AKEL olarak büyük takdirimizi ifade ettik. Dimitris Hristofyas’ın Cumhurbaşkanlığı’na seçilmesi sadece Sol için değil, tüm Kıbrıs halkı için tarihi önemde bir başarıyı teşkil etmektedir. Bu, on yıllardır var olan önyargıları yıkan ve gerek Kıbrıs sorununun adil çözümüyle, gerek daha adil bir toplumun oluşmasıyla ilgili olarak yeni, umut dolu perspektifler açan bir başarıdır. Hristofyas’ın seçim zaferinden sonra geçen iki yılı aşkın süre bunun tarihi önemde bir olay olduğu yönündeki değerlendirmeleri haklı çıkardı ve halkın beklentilerini her gün haklı çıkarmaktadır.
AKEL’in hükümette olması: Dimitris Hristofyas’ın seçilmesiyle AKEL hükümet partisi rolünü üstlendi. 2008’e kadar Kıbrıs halkı AKEL’i Kıbrıs’ın ve çalışanların haklarını talep eden mücadeleci güç olarak tanımış ve takdir etmişti. AKEL ister hükümette, ister muhalefette yer alsın, halk AKEL’i sorumlu ilerici güç olarak tanımıştı. 2008’den itibaren Kıbrıs halkı AKEL’i iktidarda başrolü oynayan güç olarak da tanıyor ve takdir ediyor. Bu zaman sürecinde AKEL sosyal adaleti, ilerlemeyi ve hakkaniyeti geliştiren, halkın ve Kıbrıs’ın davasının yararına olan farklı bir biçimle, üslupla ve etikle ilkeler temelinde bir iktidar olduğunu pratikte kanıtladı. AKEL yıllardır var olan tezlere tutarlı bir biçimde bağlı olmaya devam etmektedir. Diğer güçlere saygıyla yaklaşmakta ve onlarla bu temelde görüşmeye devam etmektedir.
Kıbrıs sorununun çözümü için kararlı çaba: Cumhurbaşkanı Hristofyas’ın politikası ve inisiyatifleri Kıbrıs sorununun çözümü için en kararlı çabaya götürdüler. Çözüm çabasının Kıbrıslıların mülkiyetinde olacağı daha başından itibaren güvence altına alındı ve elbette ki bu, Kıbrıs sorununun yaratılmasında ve yıllardır sürmesinde Türkiye’nin ağır sorumluluklarından ve ilkelere dayalı çözümü kabul etmesi yükümlülüğünden kurtulması anlamına gelmemektedir. Şantaj kokan takvimler ve hakemlikler ihtimal dışı kılındı. Tek egemenlikli, tek vatandaşlıklı ve tek uluslararası kimlikli bir devlet çözümünün, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Federal Birleşik Cumhuriyet’e dönüştürecek olan çözümün, BM kararlarında belirtildiği şekilde siyasal eşitliğin olacağı iki bölgeli iki toplumlu federasyon olan çözümün çerçevesi net olarak belirlendi.
Çalışma Grupları’nda, Teknik Komiteler’de ve özellikle iki toplumun liderlerinin doğrudan görüşmelerinde ilk kez olarak Kıbrıs sorununun çeşitli yanlarına ilişkin bu kadar ciddi ve detaylı tartışmalar yapıldı. Genel olarak sağlanan ilerleme daha büyük olabilirdiyse de, sorununun iç yanının ana olarak yönetim ve ekonomiyle ilgili bazı meselelerinde ve Avrupa Birliği ile ilgili bazı konularda taraflar arasında önemli yakınlaşmalar kaydedildi. Kıbrıstürk toplumu liderliğine Eroğlu’nun gelmesine rağmen, Kıbrıs sorununun çözümü için fırsat penceresi açık kalmaya devam etmektedir. Üzerinde anlaşmaya varılan çözüme ulaşmak için bütün olanaklar değerlendirilmelidir, çünkü Kıbrıs sorununun işler, yaşayabilir ve mevcut koşullarda adil çözümü Kıbrıs halkının tümü için güvenlik, istikrar, refah ve güvence altına alınmış bir gelecek demektir.
Kıbrıs’ın uluslararası düzeyde artan saygınlığı: Cumhurbaşkanı Hristofyas BM kararları, Yüksek Düzey Anlaşmaları, uluslararası hukuk ve Avrupa hukuku temelinde Kıbrıs sorununun çözümü için sıkı çalışma iradesi hakkında uluslararası faktörü ve Avrupa faktörünü ikna etti. Cumhurbaşkanı Hristofyas iki toplumun, Kıbrıs’ın ve Kıbrıs halkının tümünün çıkarlarını güvence altına alacak, siyasi eşitliğe saygılı, samimi ve onurlu bir uzlaşma için hazır olduğuna ikna etti. Cumhurbaşkanı Hristofyas politikasıyla, önerileriyle, ilkelerde ısrar ve aynı zamanda esnekliğiyle ikna etti. Tüm bunlar, Kıbrısrum tarafını 2004’ten sonra adaletsiz bir biçimde içinde bulunduğu zor durumdan çıkardı, uluslararası alanda ve Avrupa’da Kıbrıs’ın ve Kıbrısrum tarafının saygınlığını ve gördüğü saygıyı yükseltti. Yabancıların ifade ettikleri bu artan saygınlık ve saygı Kıbrıs sorununun çözüm çabalarının hayırlı sona ulaşması için mücadelemizde güçlü bir silahı teşkil etmektedir.
Önemli çalışmalar: Cumhurbaşkanı Hristofyas ve hükümeti iki yılı aşan iktidar süresinde, AKEL’in tam desteğine sahip olarak, hükümet programının yaşama geçirilmesinde hızlı adımlarla ilerlediler. Güçlüklere ve zorluklara rağmen, şimdiden önemli çalışmalar gerçekleştirildi. Hristofyas hükümeti diğer hükümetlerin üzerine eğilme cesareti gösteremedikleri kronik sorunları ele aldı ve bu sorunlardan pek çoğuna çözümler üretti ve diğer sorunları da çözüm yoluna koydu. Hristofyas hükümeti eğitim, yerel yönetimler, sosyal sigortalar, toplu taşımacılık, enerji, su, konut, yoksullukla mücadele gibi alanlarda köklü reformları öne çıkarmaktadır. Nüfusun ekonomik olarak zayıf olan kesimlerini elle tutulur bir biçimde destekleyerek daha adil bir toplum sloganını yaşama geçirmektedir.
Sosyal mücadeleler için uygun ortam: AKEL’den gelen Cumhurbaşkanı Hristofyas somut bir sosyal anlayıştan esinlenmektedir. Onun sosyal hassasiyetleri çok iyi bilinmektedir. Hükümetinin ilgi merkezi sıradan insandır. Çalışanların ve genelde halkın kazanımlarına tamamen saygı göstermektedir. Sosyal diyalog aracılığıyla çeşitli meseleleri öne çıkarmaktadır. Tüm bunlar ilerleme, refah ve kalkınma için sosyal ve sendikal mücadelelerin, halkın mücadelelerinin içerisinde daha da fazla gelişebilecekleri uygun bir ortamı yaratmıştır.
Krize karşı mücadele: Küresel ekonomik kriz kaçınılmaz bir şekilde Kıbrıs’ı da etkiledi ve ortaya çıkan zor konjonktür Hristofyas hükümetinin çalışmalarını da güçleştirmektedir. Siyasal güçlerle ve sosyal ortaklarla sürekli diyalog içerisindeki hükümet, krizin olumsuz etkilerine karşı konulmasına ve ekonominin yeniden canlanmasına yönelik olarak devamlı önlemler almaktadır. Kriz nedeniyle devletin karşı karşıya olduğu güçlüklere ve azalan olanaklarına rağmen, hükümet sosyal ve kalkınma çalışmalarına devam etmektedir. Ekonominin karşı karşıya olduğu bu zor durumda neoliberal muhafazakâr bir hükümetin değil, halktan yana sol bir hükümetin, krizin büyük yükünü çalışanların değil, geniş ekonomik olanakları olanların üstlenmesini isteyen bir anlayışla hareket eden bir hükümetin iktidarda olmasının ne kadar önemli olduğu pratikte kanıtlanmaktadır.
İç cephe: Hristofyas hükümetinin görünen başarılarına, halkın yararına atılan önemli adımlara ve Kıbrıs sorununun çözümü için ortaya konulan yoğun çabalara rağmen, iç cephede durum maalesef iyi değildir. Her şeyi yerle bir eden eleştiriler, her şeyi sıfırlayıcı yaklaşımlar, haksız tenkitler, demagoji ve popülizm, Kıbrıs’ta oluşturduğumuz siyasal kültürün çoğu kez sınırları dışına çıkan aşırı tutumlar günlük olgulardır. Bu durum içeride gereksiz zıtlaşmalara yol açmakta, birliği zedelemekte, Cumhurbaşkanı Hristofyas’ın müzakerelerde konumunu zayıflatmakta ve halkın yararına olan hükümet programının yaşama geçirilmesinde engeller çıkarmaktadır. Ayrıca Kıbrısrum toplumunun çözüm içine hazırlığına ilişkin olarak uluslararası faktörün güveninin altını oymaktadır. Türkiye’nin uzlaşmazlığını sürekli olarak gizlemeye çalışan ve Türkiye’ye yakınlıkları iyi bilinen çevreler iç cephemizdeki durumu Türkiye’nin yararına olacak şekilde değerlendirmektedirler.
Türkiye’nin artan rolü: Sovyetler Birliği’nin dağılması, Kıbrıs’ta çeşitli çevrelerin değerlendirmelerinin aksine, Türkiye’nin uluslararası alanda zayıflamasına değil, güçlenmesine yol açtı. Son yıllarda uluslararası düzeyde dengelerin değişiminin sonucu olarak, Türkiye NATO’da, Genel Sekreterliği’nde bulunduğu İslam Konferansı Örgütü’nde, Kafkasların ve Orta Asya’nın ve çeşitli bölgesel birliklerinde artan bir role sahiptir. Ayrıca Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin bu dönemde başkanlığını da yürütmektedir. 2008-2010 dönemi için BM Güvenlik Konseyi’nin daimi olmayan üyesi olarak seçilmesi de Türkiye’nin uluslararası alanda konumunun güçlenmesinde özel öneme sahiptir.