Günümüzün Dünyası
Sovyetler Birliği’nin ve sosyalist devletler topluluğunun dağılmasının ardından, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, emperyalizm daha da saldırgan hale geldi. Sözde “Yeni Dünya Düzeni”, aşırı neo-liberalizm ile çokuluslu şirketlerin ve tekellerin küreselleşmesi, emperyalizmin bugünkü çağdaş ifadesidir. “Yeni Dünya Düzeni” uluslararası hukuku ihlal etmekte, Birleşmiş Milletler’i yönlendirmeye ve yerinden kaydırmaya teşebbüs etmektedir ve birçok ülkenin halklarına savaş açmıştır. Teröre karşı mücadele, güya insan haklarını ve demokrasiyi savunuyormuşçasına tavırlar, ABD’nin ve yakın müttefiklerinin sadece ve sadece kendi ekonomik ve jeo-stratejik çıkarlarını arkasına sakladıkları sahte bahanelerdir. Terörle mücadele adına demokratik özgürlükler de daraltılmaktadır. Neo-liberalizm halkların yaşam düzeyini aşağıya indirmekte, emekçilerin uzun yıllar boyunca mücadeleler ve kurbanlar vererek elde ettikleri sosyo-ekonomik kazanımları kısıtlamaktadır. Çokuluslu şirketlerin ve tekellerin küreselleşmesi dünya nüfusunun büyük bir kesimini yoksulluk ve sefalete mahkûm etmektedir. Doğada büyük felaketlere yol açmaktadır. Medeni insanlık, pazar mantıklarıyla emperyalizmin günümüzdeki kurbanı olmakta, düşük kültür sanayisi ile yozlaştırılmakta ve emperyalizmin propaganda mekanizmalarının boyunduruğu altına sokulmaktadır.
Bugün Avrupa Birliği’nin geleceğini belirleyenler, bazı konularda Birleşik Devletler’den farklı bir tutum içerisinde olmaya teşebbüs ediyorlarsa da, “Yeni Düzen”in, neo-liberalizmin ve tekellerin küreselleşmesinin aynı mantık ve politikalarıyla hareket etmektedirler. AB içerisinde gündeme getirilen Anayasal Sözleşme, muhafazakâr neo-liberal modeli kurumsallaştırma girişimidir. Bir yandan AB’nin ortak savunmasından söz ederken, diğer yandan teröre karşı mücadele adına başka ülkelere müdahale hedefiyle, Avrupa Birliği’ni ABD ve NATO’nun savaş arabasına bağlı halde bırakmaktadır. Avrupa halkları, tekellerin ve emperyalizmin Avrupası için değil, farklı bir Avrupa için, halkların ve emeğin Avrupası için mücadele etmek ve kazanımlarını savunmak için, uzun yıllar boyunca verdikleri mücadeleleri ve devrimci geleneklerini dayanak alabilirler. Avrupa’daki Radikal Sol güçler Avrupa halklarının mücadelelerinde öncü konumundadır.
Emperyalizmin günümüzdeki barbarlığı karşısında yegâne umut veren perspektif barış, demokrasi, toplumsal adalet ve sosyalizm için mücadeledir. Emperyalizmi korkutan rakip, halkların ve insanlığın en ilerici güçlerinin mücadelesinden başka bir şey değildir. Hiç kimse tarihin akışını durduramaz. Doğuşundan var olan çelişkileriyle kapitalizmin kendisi, sınıf savaşımına neden olmaktadır ve yaratılması mümkün olan farklı bir dünyayı hedefleyen toplumsal ve siyasal mücadelelerin yoğunlaşmasına yol açmaktadır. AKEL, enternasyonalist ideolojisine sadık olarak, özgürlük, demokrasi ve sosyal adalet için mücadele eden halklarla dayanışma içerisinde olduğunu ifade etmeye devam etmektedir. Dünyanın yeniden düzenlenmesi sürecinde, Solun üzerine düşen görevleri yerine getirmesi için, Avrupa’da ve uluslararası düzeyde Sol güçlerin bir araya gelmeleri ve koordinasyonu için, AKEL olanakları ölçüsünde çalışmaya devam etmektedir.