AB’nin göç ve iltica ile ilgili yeni anlaşmasıyla mülteciler Akdeniz’in güneyinde hapsedilmeye devam edilecek
Avrupa Parlamentosu ile AB Konseyi’nin göç ve iltica ile ilgili olarak vardığı siyasi anlaşmanın yüzleri güldürmeyeceği apaçık görülüyor. Bu anlaşmayla ne güney ve doğu Akdeniz’deki devletlere karşı dayanışma teşvik ediliyor, ne de korunmaya muhtaç olanlara karşı dayanışmayı garanti ediliyor. Somut olarak bu anlaşmayla:
- Her başvuru sahibi hakkında AB topraklarına girdiği ilk AB üyesi devleti sorumlu olarak niteleyen Dublin Sistemi’nin temel ilkesi olduğu gibi korunuyor. Yani AB’de sığınma talebinde bulunan mülteciler, Kıbrıs da dâhil olmak üzere Doğu Akdeniz ülkelerinde sıkışıp kalmaya devam edecekler.
- Avrupa’da Sol’un ve Kıbrıs gibi ülkelerin de yıllardır istediği şeyi, yani istisnasız tüm AB üyesi devletlerin nüfuslarına ve kapasitelerine göre mültecilerin misafir edilmelerine yönelik bir sistemin kurulması yönünde adım atmakta da başarısız olduğu görülüyor. Hatta bunun tam aksine, yeni anlaşma mültecilerin ilk giriş yaptığı devletlere üye devletlerin maddi ödeme yaparak mültecilere ev sahipliği yapma sorumluluğu konusunda hiçbir yükümlülük üstlenmemelerine izin veriyor.
- Göç ve iltica meselelerinin idaresi ve sınırların denetimi konusunda Türkiye ve Libya gibi üçüncü ülkelere AB’nin bağımlılığını arttırıyor. AB-Türkiye anlaşmasıyla yaşanan deneyim mülteciler meselesiyle ilgili olarak Erdoğan’ın Avrupa ülkelerine nasıl şantaj yaptığını ve AB’den milyarlarca avro aldığını gösteriyor.
- İltica hukukunun yanı sıra çok sözü edilen AB ilkeleri ve değerleriyle belirlenen insan haklarına saygı gösterilmesi ve bu hakların korunması ile ilgili çerçeve de daraltılıyor. Aynı zamanda mültecilere karşı daha fazla baskı uygulanmasının yolunu açıyor, bu da insan kaçakçılarının ve köle tüccarlarının faaliyetlerinin artmasına ve denizlerde daha fazla trajediler yaşanmasına yol açacaktır.
AKEL, önümüzdeki aylarda onaylanması beklenen bu yeni anlaşmayla göç ve iltica meselesinin yönetimi konusunda Kıbrıs gibi devletlere herhangi bir çözüm sağlamadığının ve hatta bazı açılardan durumu daha da kötüleştirmesinin beklendiğinin altını çizmektedir.