Zor yıllar – Sömürgeciliğe karşı mücadele doruk noktasına ulaşıyor
1955 yılında sağ liderlik etkin bir hareketle, mücadelede tüm inisiyatifi eline almak ve solu kenara itmek arzusuyla, Kıbrıs koşullarında yanlış bir mücadele biçimi olan silahlı mücadeleye yöneldi. Bu silahlı mücadelenin askeri liderliğine, siyasi öngörü ve yetenekten yoksun bir kişiyi, faşist bir anlayışa sahip olan ve komünizm karşıtlığı bilinen şoven Yeorgios Grivas’ı getirerek bir yanlış daha yaptı. EOKA kadrolarının ve üyelerinin gösterdiği kahramanlığa rağmen, silahlı mücadele Kıbrıs sorununu tehlikeli çıkmazlara sürükledi. İngiliz emperyalizmi ve NATO kendi çıkarlarına hizmet edecek çözümü dayatmak için bu çıkmazları kullandılar.
AKEL silâhlı mücadele taktiği ile hemfikir olmadı ve bu mücadelenin “Kıbrıs mücadelesine sadece zarar vereceği” öngörüsünde bulundu. AKEL, kitlesel siyasi mücadele görüşünde ve halkın birleşik güçlerinin tümünün bu mücadeleye katılımı konusunda ısrarlı oldu. AKEL ve AKEL’ciler bu tezleri nedeniyle hakaretlere ve iftiralara uğradılar, ihanetle suçlandılar. Ancak doğru yolu terk etmediler, boyun eğmediler. En zor koşullarda birlik bayrağını yukarılarda tutarak, sömürgecilik boyunduruğuna karşı mücadeleye devam ettiler.
Sürecin gelişimi ve mücadelenin sonu, AKEL’in haklılığını ortaya koydu. Bugün Sol kesim dışındaki birçok araştırmacı, tarihçi ve siyasetçi de silahlı mücadele seçiminin yanlış olduğu değerlendirmesini yapmaktadırlar.
14 Ekim 1955 tarihinde Britanyalılar yaratılan patlamaya hazır durumu kullanarak, yıllardır AKEL’i yok etmek için aradıkları bahaneyi buldular. Çalışanların partisini ve bir dizi sol örgütü yasadışı ilan ettiler. Parti gazetesinin ve diğer yayınlarının yayınlanmasını yasakladılar. AKEL ve Solun 135 kadrosunu yakalayıp toplama kamplarına attılar. Britanyalı sömürgeciler bu hareketleriyle, kendileri için en tehlikeli olan, en istikrarlı anti emperyalist ve anti sömürgeci gücü, AKEL’i dağıtmak istediler.
AKEL Kıbrıs halkının kalbinde ve bilincinde her zaman köklü bir yere sahip olduğundan dolayı, Britanyalılar bu hedeflerine ulaşamadılar. Yakalanmayan AKEL’ciler, daha sonra – Genel Sekreter Ezekias Papayuannu’nun da aralarında bulunduğu – toplama kampından kaçmayı başaranlarla birlikte, partiyi illegalite koşullarında hızlı bir şekilde yeniden örgütlediler ve daha yoğun, daha inatçı ve kararlı bir şekilde sömürgeciliğe karşı mücadeleye devam ettiler. Bu mücadelede AKEL üyesi Andreas Yeorgiyu ve Argiros Nikola hayatlarını feda ettiler. 1 Aralık 1959 kadar, yani Zürih-Londra antlaşmalarının imzalanmasından on ay sonrasına dek AKEL, sömürgeciler tarafından yasa dışı olarak tutuldu. Hedefleri partinin bağımsızlık sonrası da kara listeye alınmasıydı. Fakat AKEL’in yasallaşmasından yana halkın baskısı ve düzenlenen çok büyük mitingler onları geri adım atmaya zorladı.
1955-1959 arası dört yıllık dönemde Grivas’ın anti komünist öfkesi ve sağı tamamen egemen kılma planları Kıbrıs’ı iç savaşın eşiğine getirdi. Sol kadrolar haksız bir şekilde hain diye nitelendirilip Grivas’ın direktifi ile acımasız bir şekilde katlediliyordu. Cinayetler halkta öfke yaratmaya başladı. Kıbrıs tarihinin böylesi kritik bir anında, iç savaşın ve büyük acıların yaşanmasından, AKEL’in yurtsever tavrı sayesinde kaçınıldı. Parti tahriklere aynı biçimde yanıt vermedi, cinayetlere ve bölücü politikalara karşı yığınsal halk eylemleri düzenledi. Ayrıca solcuların öldürülmesine karşı Makarios’un müdahalesi de bu süreçte olumlu rol oynadı. 1955-1959 döneminde katledilen solcular Halk Hareketi’nin kahramanları ve Kıbrıs’ın özgürlük mücadelesinin şehitleridir. Onlar halkın bilincinde haklı olarak layık oldukları yeri almışlardır. 1955-1959 döneminde siyasi düşünceleri nedeniyle katledilenlerin akrabalarının oluşturdukları dernekle birlikte AKEL, Grivas terörüne kurban gidenlerin layık oldukları yeri haklı olarak almaları ve Kıbrıs toplumunun kurumsal yapıları tarafından da itibarlarının iadesi için mücadeleyi sürdürmektedir.
Aynı dönemde ve bağımsızlığın ilk yıllarında Denktaş liderliğindeki faşist terör örgütü TMT de, Kıbrıstürk toplumu içerisinde solu yok etmek amacıyla Kıbrıslıtürk ilericileri hedef aldı, öldürdü. Cinayetler ve terör, Solun Kıbrıstürk toplumu ile ortak mücadelelerin sağlam temelleri üzerinde inşa edilen bağlarını koparamadı.
Ne baskılar, ne Britanyalıların olağanüstü önlemleri, ne de Grivas’ın terörü, AKEL’i ortadan kaldıramadı. İllegalitenin dört yılı sonrası partimiz sınavdan daha güçlü, daha yığınsal, halk ve çalışanlarla bağlarını çok daha da güçlendirmiş olarak çıktı.